Kişi Sabahladığı Zaman Hangi Duayı Okur?
110. Kişi Sabahladığı Zaman Hangi Duayı Okur?
5067- Hazret-i Ebû Hüreyre'den (rivâyet edildiğine göre) Ebû Bekir es-Sıddîk (radıyallahü anh) (Hazret-i Peygamber'e):
Ey Allah'ın Resulü, sabaha ve akşama çıktığım zaman okuyacağım bazı kelimeler emr et, demiş de (Hazret-i Peygamber) şöyle buyurmuş:
Sabahladığın, akşamladığın ve yatağa yattığın zaman şunları oku:
" Allahümme fâtırassamâvati vel erdi. Âlimelgaybi veşşehâdeti Rabbe külli şey'in ve melîkehü! Eşhadü en lâilahe illa ente. Eûzü bike min şerri nefsî ve şerrişeytani ve şirkini (:Ey Göklerin ve yerin yaratıcısı, gizliyi ve açığa bilen! Herşeyin Rabbi ve meliki olan Allah'ım! Senden başka ilah olmadığına şahidlik ederim nefsimin şerrinden şeytanın şer ve şirkinden sana sığınırım.)"
Tirmizi, Daavat 14.
5068- Hazret-i Hüreyre'den (rivâyet edildiğine göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) sabaha çıkınca:
" Allahümme bike emseynâ ve bike nahyâ ve bike Nemûtü ve ileyke'nnüşûr (: Allahım senin hıfz ve himayenle sabaha çıktık. Akşama da seninle çıktık, seninle yaşıyoruz seninle öleceğiz, ölümden sonra kalkış sanadır)" diye dua edermiş. Akşama çıkınca da:
" Allahümme bike emseyna ve bike nahyâ ve bike nemûtü ve ileykennüşûr (Allah'ım seninle akşamladık, seninle yaşar, seninle ölürüz. Senin (iznin)le ölürüz. Ölümden sonra kalkış da sanadır" diye dua edermiş.
Tirmizî, Deavât 13.
5069- Hazret-i Enes b. Mâlik'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
Her kim sabaha ya da akşama çıktığında " Allahümme innî esbahtü üşhidüke ve üşhidü hamelete arşike ve melâiketeke ve cemîe halkıke enneke entellahu lâ ilahe ifla ente ve enne Muhammeden abdüke ve rasülüke (Allahım (senin izin ve inayetinle) sabah vaktine eriştim, seni, arşını taşıyanları, (diğer) meleklerini ve yaratıklarının tümünü şâhid tutuyorum ki, sen kendinden başka ilah olmayan yegâne Allah’sın, Muhammed de senin kulun ve elçindir)" diye dua ederse Allah onun dörtte birini Cehennemden azad eder. Her kim bu duayı iki defa okursa Allah onun yarısını (cehennemden) azad eder. Üç defa okuyanın dörtte üçünü, dört defa okuyanın bütün vücudunu azad eder.
5070- (İbn Büreyde'nin) babasından (rivâyet edildiğine göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
" Her kim sabaha yahut da akşama eriştiğinde:’Allahümme Rabbi lâ ilahe illa ente halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve va'dike mesteta'tü, eûzü bike min şerri mâ sana'tü ebû'u bi ni'metîke ve ebû'ü bizenbt fağfirli innehü lâ yağfirüzzünûbe illâ ente (: Allahım sen Rabbimsin, senden başka ilah yoktur, beni sen yarattın ben senin kulunum ve gücüm yeterince ahdin ve va'din üzerindeyim. Yaptığım kötülüklerden sana sığınırım (üzerimdeki) nimetlerini ve günahlarımı itiraf ederim. Beni affet. Çünkü günahları ancak sen affedersin) der de (o günün) gündüzünde veya gecesinde ölürse (mutlaka) cennete girer."
Buharî, Daavat 2, 15; Tirmizî, Daavât 15; Nesaî, istiâze 57; İbn Mâce, dua 14; Ahmed b. Hanbel IV. 122, 125, V. 356.
5071- Abdullah b. Mesûd (radıyallahü anh)'dan (rivâyet edildiğine göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) akşam vaktine erişince şöyle derdi:
" Emseynâ ve emsel mülkü lillahi vahdehülâ şerikeleh (: Akşam vaktine eriştik. Allah'a ait mülk de akşama erişti. Allah'a hamd olsun Allah'dan başka ilah yoktur o tekdir ve ortağı yoktur.) (Cerir'in rivâyetinde şu ilave vardır. Zübleyd İbrahim İbn Süveyd'in şöyle dediğini söylerdi: Lâilâhe illalla-hü vahdehü lâ şerike leh, lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadir. Rabbi es'eluke hayra mafi hazıhilleyle ve hayra mâ ba'dehâ ve eûzu bike min şerri ma fi hâzihilleyleti ve şerri ba'dehâ Rabbi eûzü bike mine’l kesel ve min sûil kibr evilküfr. Rabbi eûzü bike min azabinnar ve azabil kabr (: Allah'dan başka ilah yoktur, o tektir ve ortağı yoktur mülk onundur hamd de ona mahsusdur, hem de o herşeye kadirdir. Allah'ım senden bu gecenin ve ondan sonraki gecelerin hayrını dilerim bu gecenin ve ondan sonraki gecelerin şerrinden de sana sığınırım. Ey Allah’ım, tenbellikten, ihtiyarlığın kötülüğünden -yahut ta küfrün kötülüğünden- sana sığınırım. Allah'ım, cehennem azabından ve kabir azabından sana sığınırım.)"
(Peygamber efendimiz) sabah vaktine erişince de aynı şekilde:
" Sabahladık Allah'a ait olmak üzere mülk de sabahladı..." diye dua ederdi.
Ebû Dâvûd dedi ki: Şu’be bu hadisi Seleme b. Küheyl’den naklen:
" İhtiyarlığın kötülüğünden'' diye rivâyet etti. " Küfür kötülüğünden" sözünü rivâyet etmedi.
Müslim, zikr 74-75; Tirmizi, Daavât 13.
5072- Ebû Sellâm'dan (rivâyet edildiğine göre); kendisi Hıms mescidinde iken mescide bir adam gelmiş (Mescidde bulunan kimseler):
" Bu adam (uzun süre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e hizmet etti" demişler. Bunun üzerine (Ebû Sellâm) kalkıp da bu adamın yanına varmış ve:
Bana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan seninle onun arasına râvilerin girmediği (ve doğrudan doğruya) kendisinden işittiğin bir hadis söyle, demiş.
(O adam da) şöyle demiş:
Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim:
" Her kim sabaha ve akşam vaktine eriştiği zaman: Rabb olarak Allah'dan, din olarak İslâmdan ve peygamber olarak da Muhammed'den razıyım, derse onu memnun etmek Allah üzerine bir hak olur."
Tirmizî, Daavât 13.
5073- Abdullah b. Gannâmi'l-Beyâzî'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
" Kim sabahı ettiği zaman: Allahümme mâ esbaha bî min ni'metin feminke vahdek, lâ şerike lek, felekelhamdü velekeşşükrü (: Allahım, benimle birlikte sabah vaktine erişen nimetlerin hepsi de tek olan sendendir. Senin ortağın yoktur. Hamd de şükür de sana mahsustur), diye dua eder o gününün şükrünü eda etmiş olur. Akşam vaktine erişince bunun gibi dua eden kimse de o gecesinin şükrünü edâ etmiş olur."
5074- Cübeyr b. Ebî Süleyman b. Cübeyr b. Mut'ım'den demiştir ki:
Ben İbn Ömer'i şöyle derken işittim:
" Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) akşam ve sabah vakitlerine eriştiği zaman şu duaları okumayı asla terk etmezdi:
" Allahümme inni es'elkülâfiyete fiddünya velâhira. Allahümme inni es'elükelafve velâfiyete fî dînî ve dünyaye ve ehli ve mâlî, Allahümmestür, avreti - (Osman bu kelimeyi) avrâtî diye rivâyet etti- ve âmin rav'âtî Allahümmehfaznî min beyni yedeyye ve min halfî ve an-yeminî ve an şimalî ve min fevkî ve eûzü bi azametike en uğtâle min tahtı (: Allahım, senden dünya ve âhirette afiyet dilerim. Allahım! Senden dinim, dünyam, aile fertlerim ve malım hakkında afv ve afiyet dilerim, Allah'ım ayıbımı ört, korkularımdan emin kıl, Allahım beni önümden, arkamdan, sağımdan solumdan ve üstümden (gelecek her türlü tehlikeden) koru. Altımdan (gelecek belalarla) helak olmaktan senin büyüklüğüne sığınırım.)"
Ebû Dâvûd dedi ki: Veki (Hazret-i Peygamber'in hadisin sonunda geçen altımdan helak olmaktan - sözüyle) yere batmayı kast ettiğini söyledi.
Nesâî, istiaze 60; İbn Mâce, dua 14; Ahmed b. Hanbel, II, 25, III, 3.
5075- (Hâşim oğullarının azatlı kölesi Abdül-Hamid'in Hazret-i Peygamber'in kızlarından birine hizmette bulunmuş olan annesinden rivâyet edildiğine göre); Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (sözü geçen) kızına (lüzumlu duaları) öğreterek:
" Sabah vaktine eriştiğin zaman: Sübhanellahi ve bihamdihî lâ kuvvete illa billahi maşaallahü kâne ve mâ lem yese' lem yekun, a'lemü ennelfahe ala külli şey'in kadir ve ennellahü kad ehata bi külli şey'in ilmen (: Bana verdiği sayısız nimetlerinden' dolayı Allah'a hamd ederek onu her türlü noksan sıfatlardan tenzih ederim. (Allah'a kulluğu) güç (yetirmek) ancak Allah'ın (yardımı) iledir. Allahın dilediği olur dilemediği olmaz. (Şuna) inanıyorum ki, Allah'ın herşeye gücü yeter ve Allah ilmiyle herşeyi kuşatmıştır) diye dua et. Çünkü bu kelimeleri sabahleyin söyleyen bir kimseyi Allah akşama kadar korur, onları akşam vakti söyleyen kimseyi de sabaha kadar korur" dediğini söylemiştir.
5076- Hazret-i İbn Abbâs'dan (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
" Her kim sabaha eriştiğinde:
" Akşama girerken ve sabaha ererken hepiniz Allah'ı teşbih edin ve hamd O'nadır. Göklerde de yerde de günün sonunda da öğleye eriştiğinizde de"
Rûm (30), 17-18. âyet-i kerimesini, " - İşte siz de böylece çıkarılacaksınız."
Rûm (30), 19. âyetine kadar okursa gündüzün kaçırmış olduğu hayrı telafi etmiş olur. Kim de bunu akşam vaktine eriştiğinde okursa gecesinde kaçırmış olduğu hayrı telâfi etmiş olur."
(Ebû Dâvûd'un şeyhlerinden Ahmed b. Said el-Hemdânî'nin bu hadisi Leys'den ihbar sigasiyle: ahberanî diyerek rivâyet etmesine karşılık, diğer şeyhi) er-Rebî (muanan olarak yani); Leys'den diyerek rivâyet etmiştir.
5077- Ebû Ayyaş'dan (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
" Her kim sabaha eriştiğinde " lâ ilahe illâhü vahdehû lâ şerike leh lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadir (: Allah'dan başka ilah yoktur, o tekdir ve ortağı yoktur. Mülk onundur, hamd de O'na mahsustur ve o herşeye kadirdir)" derse (bu zikir) onun için (sevab bakımından) İsmail (Aleyhisselâm)’ın evladından bir köle âzad etmeye denk olur ve ayrıca o kimse için on iyilik (sevabı) yazılır, on (küçük) günahı silinir. (Cennetteki yeri) on derece yükseltilir. Akşama kadar şeytandan korunmuş olur. Eğer bu kelimeleri akşamleyin söyleyecek olursa onun için aynı şeyler sabaha kadar da olur."
İbn Mâce, dua 14; Nesâî Amelu'l-yevmi ve'n-Nehâr, s.149, hadis nr. 27.
Bu hadisi Ebû Dâvûd'a rivâyet eden Mûsâ İbn İsmail kendisine) bu hadisin Hammad'dan gelen rivâyetinde (şu sözleri de) nakletti:
Bir adam rü'yasında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i gördü de " Ey Allah'ın Resulü Ebû Ayyaş senden şöyle şöyle bir hadis rivâyet etti (bu doğru mudur?)" diye sordu. (Hazret-i Peygamber de:)
Ebû Ayyaş doğru söylemiştir, cevabını verdi.
Ebû Dâvûd dedi ki; Bu hadisi İsmail b. Cû'fer ile Mûsâ ez-Zem'î ve Abdullah b. Cafer de Süheyl ve (Süheyl'in) babası zinciriyle b. Aiş(e)'den rivâyet etti(ler.)
5078- Enes b. Mâlik Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyururken işittiğini söylemiştir:
" Her kim sabaha eriştiğinde:
" Allahümme innî esbahtu üşhidüke ve üşhidü hamelete arşike ve inelâiketeke ve cemîa halkike, enneke entellahü lâ illahe illa ente vahdeka lâ şerike lek ve enne Muhammeden abdüke ve Resulük (: Ey Allahım ben (senin izin ve iradenle) sabaha eriştim, senin kendisinden başka bir ilah olmayan tek Allah olduğuna ve ortağın bulunmadığına (dair) seni, Arşının taşıyıcılarını, meleklerini ve tüm yaratıklarını şahit tutuyorum)" derse o günde kazanmış olduğu (küçük) günahları affedilir. Eğer bu kelimeleri akşamleyin söylerse geceleyin kazanacağı bütün (küçük) günahları affedilir."
5079- Müslim b. el-Haris et-Temimi'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine gizlice şöyle demiştir:
Akşam namazını kıldığında yedi defa " Allahümme ecirnî min-nennâri (: Ey Allahim beni cehennemden kurtar)" diye dua et. Eğer bu duayı okuduktan sonra o gecede ölecek olursan senin için (cehennemden) kurtuluş (beratı) yazılır. Sabah namazını kılınca da aynı duayı oku. Çünkü eğer sen (sabah namazından sonra aynı duayı okuduktan sonra) ölecek olursan o gün (akşama kadar) senin için kurtuluş (beratı) yazılır. (Muhammed İbn Şuayb dedi ki:) Ebû Said'in bana bildirdiğine göre el-Haris şöyle demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu duayı bize gizlice söyledi. Biz de bunu sadece (çevremizde bulunan) kardeşlerimize söyleriz.
5080- (Müslim b. el-Haris b. Müslim et-Temimi'nin) babasından (rivâyet edildiğine göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (bir önceki hadisin) bir benzerini:
" Ondan kurtuluş (beratı yazılır)" sözüne kadar söylemiş; şu farkla; ki (akşam namazını bitirince cümlesi ile sabah namazını bkirince anlamındaki) iki cümlenin başında (bir de) " Hiçbir kimse ile konuşmadan" sözüne ilave etmiştir.
(Bu hadisi Mûsânnif Ebû Dâvûd'a rivâyet eden) Ali İbn Sehl bu hadisi " Haris b. Müslim'in babası, Haris'e haber verdi ki..." sözleriyle rivâyet etti.
Ali (b. Sehl) ile (Muhammed) b. el-Mûsâffa (Haris b. Müslim'in) şöyle dediğini rivâyet ettiler:
" " Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bizi bir seriyye ile birlikte göndermişti. Baskın yapılacak yere yaklaşınca ben atımı (olanca hızıyla) koşturup arkadaşlarımı geçtim. Bunun (üzerine yaptığımız baskını gören) düşman askerleri, beni feryat sesleri ile karşıladılar. Ben de onlara " Lâ ilahe illallah sözüyle korununuz" dedim. Onlar da (hepsi) bu kelimeyi söylediler (ve dolayısıyla müslümari oldular. Müslüman oldukları içinde hem canlarını hem de mallarını kurtarmış oldular). Bunun üzerine arkadaşlarım: Bizi ganimetten mahrum ettin, diye beni kına(maya başla)dılar. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın huzuruna gelince benim yaptığım bu işi kendisine anlattılar, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beni çağırdı ve yaptığım işi (çok) beğendi. " Şunu unutma ki (yüce) Allah (bu yaptığın işten dolayı) sana (müslüman olan) o kimselerden her birine karşılık şu kadar (sevap) yazmıştır" dedi.
(Ravi) Abdurrahman da bu hadisi, (Hazret-i Peygamberin bahsetmiş olduğu bu sevabıfn miktarını) unuttum-, şeklinde rivâyet etti. (Bu hadisi Ebû Dâvûd'a aktaran Şeyh Ali b. Sehl rivâyetine devam ederek el-Haris b. Müslim'in sözlerine şöyle devam ettiğini söyledi):
" Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (bana)
Sana benden sonra (yapmaya devam edeceğin) bir vasiyet yazacağım, dedi ve (dediğini) yaptı. (Vasiyyetin) üzerini mühürleyip bana verdi ve bana dedi ki: (Hadisin bundan sonraki kısmında Ali b. Sehl, Ebû Dâvûd'un diğer Şeyhlerinin bir önceki hadiste geçen: Ey Allahım, beni cehennem ateşinden kurtar- anlamındaki dua ile ilgili) hadislerinin manasını rivâyet etti. (Muhammed) b. el-Mûsâffa ise ravi Abdurrahman İbn Hassân'ın şöyle dediğini rivâyet etti:
" Ben el-Haris b. Müslim b. el-Haris el-Temimi'yi babasından hadis rivâyet ederken işittim."
5081- Ebû'd-Derdâ (radıyallahü anh)'dan demiştir ki:
Kim sabaha ve akşama erişdiği vakitlerde yedişer defa:
" Hasbiyella-hü lâ ilahe illa hüve aleyhi tevekkeltü ve hüve Rabbü’l-arşi'l-azim (Ondan başka ilah yoktur. Ben O'na tevekkül ettim. O ulu arşın da sahibidir" ) diye dua ederse Allah onu üzen her şeye karşı ona yeter (bu kelimelere olan güveninde) ister sadık olsun, ister (sadık olmayıp) yalancı olsun.
5082- (Muaz b. Abdullah b. Huleyb'in) babasından demiştir ki:
Biz yağmurlu ve çok karanlık bir gecede bize namaz kıldırması için Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i aramak üzere (dışarı) çıkmıştık. Kısa bir süre sonra kendisini bulduk. (Bize):
" Namazı kıldınız mı?" diye sordu. (Ben kendisinin söze devam edeceğini zannederek) birşey söylemedim. Bunun üzerine " Oku!" dedi. (Ben aynı düşünceyle yine) bir şey söylemedim. Sonra (tekrar) " Oku!" dedi (ben aynı düşünceyle yine) birşey söylemedim. Sonra (tekrar):
" Oku!" dedi. Bunun üzerine:
" Ey Allah'ın Resulü ne söyleyeyim" dedim. " Akşama ve sabaha eriştiğin zaman kulhüvallahü ehad (suresi) ile mutavvezeteyn (surelerini) üç defa oku! Her türlü şerre karşı sana yeter" buyurdu.
Nesaî, İstiâze 1.
5083- Ebû Mâlik'den demiştir ki: (Hazret-i Peygamber'e):
Ey Allah'ın Rasulü, bize sabah ve akşam vakitlerine eriştiğimizde ve (uyumak için) yatağa yattığımızda okuyacağımız bir dua öğret de okuyalım, dediler de onlara:
Allahümme fâtırassemavati velerdi, âlimel gaybi veşşehadeti, ente Rabbü külli şeyin vel melaiketü yeşhüdüne enneke lâilahe illâ ente, feinnâ neûzü bike min şerri enfüsinâ ve min şerri'ş-şeytanirracimi ve şirkihi ve en nakterife sûen alâ enfüsinâ ev necürrahü ilâ müslimin: Ey göklerin ve yerin yatarıcısı, gizliyi ve aşikârı bilen Allahim! Sen herşeyin Rabbisin senden başka ilah olmadığına melekler de şahitlik ederler. Biz nefislerimizin şerrinden (Allah'ın rahmetinden) koğulmuş olan şeytanın şerrinden ve (şeytanın bizi) şirke düşürmesinden, nefislerimiz aleyhine (olacak) kötü (işler) yapmaktan yahut müslümana kötülük yapmaktan sana sığınırız..." diye dua etmelerini (tavsiye) buyurdu.
5084- Ebu Dâvud dedi ki: Şu (bir önceki hadisteki) senetle Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in şöyle buyurdu(ğu da rivâyet edilmiştir:)
Biriniz sabah vaktine eriştiği zaman " esbahnâ ve esbehalmülkü lillahi Rabbil âlemin. Allahümme innî es'elüke hayra hâzetyevmi fethahû ve nasrahû, nurahû ve bereketehû ve hüdahii ve eûzü bike min şerri mâ fini ve şerri mâ ba'dehü. (: Biz sabah vaktine eriştik. Mülk de âlemlerin Rabbi olan Allah'ın (mülkü olarak) sabaha erişti. Ey Allahım! Senden (bu günün) hayrını ve (düşmanlarıma karşı) zaferini ve yardımım, nurunu, berelini, hakka uymada sebat etme duygusunu isterim. Bugünün ve ondan sonraki günlerin şerrinden sana sığınırım" desin, akşama erişince de bunun benzerini söylesin."
5085- Şerik el-Hevzenî dedi ki: (Birgün) Âişe (radıyallahü anhâ)’nın yanına girmiştim. Kendisine:
" Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) geceleyin uykudan uyanınca (duaya) hangi dua ile başlardı?" diye sordum da:
Sen bana senden önce kimsenin sormadığı bir soru sordun, dedi. O gece uyandığı zaman on defa:
" Allahu ekber (: Allah en büyüktür)" derdi ve on defa " elhamdülillah (: Hamd Allah'a mahsustur)" , on defa:
" Sübhanellahi ve bihamidih (: Allah'ı kendini tenzih ettiği şekilde bütün noksan sıfatlardan tenzih ederim)" on defa da, " Sübhanel melikil kuddûs (: Her türlü noksanlıklardan) münezzeh (olan) Mâlik(-i Hakikiy)i tenzih ederim)" derdi. On defa (Allah'dan) af dilerdi' on defa:
" Lailahe ilallah" derdi. Sonra da on defa:
" Allahümme innî eûzu bike min dîkıddünya ve dîkı yevmil kıyeme (: Ey Allahim dünyanın ve kıyamet gününün sıkıntısından sana sığınırım) diye dua ederdi. Sonra (teheccüd) namaz(ın)a başlardı.
Nesâî, istiâze 63.
5086- Ebû Hüreyre'den demiştir ki:
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yolculukta iken seher vaktinde (uykusundan) kalktığında şöyle dua ederdi.
" Semia sâmiun bilhamdilllah ve nimetihi ve husni belâihi aleynâ. Allahümme sâhibnâ fefdil aleyna Aizen billahi minennâri (: Nimetlerinden ve bizi tabi tuttuğu güzel imtihanından dolayı (yüce) Allah'a (olan) hamdimizi bir dinleyen işitsin (ve şahit olsun).
Ey Allahım, bize yardım et bize nimetlerini bol bol ver. (Bunu) Cehennem'den Allah'a sığınarak (söylüyorum)."
Müslim, zikr 68.
5087- Kasım (b. Muhammed)’den demiştir ki: Ebû Zer şöyle derdi:
" Her kim sabaha erişince:
" Allahümme mâ haleftü min halfin ev kultu min kavlin ev nezertü min nezrin, femeşîetüke beyne yedey zâlike küllini mâ şi'te kâne ve mia tem teşe' lem yekûn. Allahümmeğfir lî ve tecâvez lî anhü. Allahümme femen salleyte aleyhi fealeyhi salavâ'tî ve men leante fealeyhi la'netî kâne fistisnâ înyevmihî zâlike (ev zâlikel yevmi (Ey Allahım. Ettiğim hiç bir yemin, konuştuğum hiçbir söz, yaptığım hiçbir nezir yok ki, bunların tümünün önünde senin iraden bulunmasın. Senin istediğin olur, istemediğinse olmaz. Ey Allahım beni affet, benim için (bu yeminlerimin, söz ve nezirlerimin yapılmasında yada yerlerine getirilmesindeki hatalarımı) bana bağışla! Ey Allahım, senin rahmetin kime ise benim acımam da onadır. Senin lanetin kime ise benim lanetim de onadır" derse (o kimse) bu gününde (dil sürçmelerinden kurtulma hususunda) bir istisna içinde olur.)"
5088- Hazret-i Osman b. Affân, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ın şöyle buyururken işittiğini söylemiştir:
" Her kim (akşamleyin) üç defa:
" Bismillahillezi lâ yadurru mea ismini şey'ün fil ardi velâ fissemai ve hüvessemîül alîm (: İsminin anılması) ile yerde ve gökte (bulunan belâ ve musibet cinsinden) hiçbir şeyin zarar ver(e)mediği Allah'ın ismi ile (korunuyorum). O (hem her sözü işiticidir, hem de (herşeyi) bilicidir" dîyen kimseye (o gece) sabaha kadar ona ansızın bir musibet gelmez. Kim de bu kelimeleri sabahleyin söylerse akşama kadar ona ansızın bir musibet gelmez."
(Ebû Mevdud) dedi ki: (Bu hadisi rivâyet eden) Ebân b. Osman'a (bu hadisi rivâyet ettikten sonra) günlerden birgün (ansızın bir) felç geldi. Bunun üzerine hadisi (ondan bana) rivâyet etmiş olan kimse (Muhammed b. Ka'b) Ebân'a bakmaya başladı. (Bunu gören Ebân): Niçin bana (böyle) bakıyorsun? Allah'a yemin olsun ki ben (Osman adına yalan bir söz uydurmadım. Osman da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın adına yalan söz uydurmadı. Fakat bugün benim başıma gelenler geldi. (Çünkü ben) öfkelenmiştim de bu duayı okumayı unutmuştum.
Tirmizi, Daavât 12; İbn Mâce, Duâ; II; Ahmed b. Hanbel, I, 62, 66, 72.
5089- (Yine Ebân b. Osman ve Osman (b. Afvan) yoluyla Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den bir (önceki hadisin) bir benzeri rivâyet edilmiştir.) fakat ravi hadiste bir önceki hadiste zikredilen) felç olayından bahsetmemiştir.
5090- Câer b. Meymûn'den (rivâyet edildiğine göre) Abdurrahman b. Ebi Bekre, babasına: Ey babacığım her sabah seni:
" Allahümme afiniı fi bedenî, Allahümme afini fi sem'i, Allahümme afim fi basan lâ ila illa ente (: Ey Allahım. Sen benim vücudumda (özellikle) kulağıma ve gözüme âiyet ver, senden başka ilâh yoktur)" diye dua ederken duyuyorum. Sabahleyin ve akşamleyin üç(er) defa okuyorsun- (Bunun hikmeti nedir?) diye sormuş da (babası):
-Çünkü ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i bu duayı okurken işittim. Onun sünnetine uymayı (gönülden) arzu ettim, diye cevap vermiş. (Hadisi Ebû Dâvûd'a nakleden iki hocasin)dan biri olan Abbâs (b. Abdulazim) bu hadis-i şerife (şu sözleri de) ilave etmiştir: -Sen sabahleyin ve akşamleyin üç(er) defa;
" Allahümme innî eûzü bike minelküfri vel fakri, Allahümme inni eûzü bike min azabilkabri lailahe illa ente (: Ey Allahım! Küfürden ve fakirlikten sana sığınırım. Kabir azabından da sana sığınırım" diyorsun (yüce Allah'a) bu kelimelerle dua ediyorsun (bunun hikmeti nedir)? diye sordum da (bana):
" Ben onun sünnetine uymayı (gönülden) arzu ediyorum da (onun için böyle yapıyorum)" cevabını verdi ve (sözlerine devam ederek) şöyle dedi:
" Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sıkıntıya düşenin duası şudur buyurdu. " Allahümme rahmeteke crcû fela tekilnî ila nesî tarafte aynin ve aslih li şe'nî küllehü la ilahe illa ente (: Ey Allahım! Senin rahmetini umuyorum, beni göz açıp kapayıncaya kadar (bile olsa) nefsime bırakma. Halimi tümüyle düzelt senden başka ilâh yoktur." ) Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadisi bana naklen şeyhlerimden) bazıları (bu hadisi bana rivâyet ederken) arkadaşlarının rivâyetlerini (daha başka kelimeler) ekleyerek rivâyet ettiler.
Nesaî. Amelu'l-Yevmi Ve’l-Leyle 146, hadis nu. 22; Ahmed b. Hanbel, V, 42.
5091- Hazret-i Ebû Hureyre’den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
" Her kim sabahleyin yüz defa sübhanellahilazim ve bihamdih (: Ulu Allah'ı hamdiyle beraber tenzih ederim), derse ve akşamleyin de aynı şekilde hareket ederse onun elde ettiğinin bir benzerini yaratıklardan hiçbiri elde edemez"
Buharî, daeva 65; Muslin, zikir 28-29; Tirmizî daevât 59; İbn Mace. edeb 56: Muvalla, Kur'ân 21; Ahmet b. Hanbel, II, 302.
١١٠ - بَاب مَا يَقُوْل إِذَا أَصْبَح
٥٠٦٧ - حَدَّثَنَا مُسَدَّد، ثَنَا هُشَيْم، عَن يَعْلَى بْن عَطَاء، عَن عَمْرِو بْن عَاصِم، عَن أَبِي هُرَيْرَة
أَن أَبَا بَكْر الْصِّدِّيْق رَضِي الْلَّه عَنْه قَال: يَارَسُوْل الْلَّه، مُرْنِي بِكَلِمَات أَقُوْلُهُن إِذَا أَصْبَحْت، وَإِذَا أَمْسَيْت قَال: (قُل: الْلَّهُم فَاطِر الْسَّمَوَات وَالْأَرْض عَالِم الْغَيْب وَالَشَّهَادَة رَب كُل شَىْء وَمَلِيْكَه، أَشْهَد أَن لَا إِلَه إِلَّا أَنْت، أَعُوْذ بِك مِن شَر نَفْسِي، وَشَر الْشَّيْطَان وَشِرْكِه) قَال: ( قُلْهَا إِذَا أَصْبَحْت وَإِذَا أَمْسَيْت، وَإِذَا أَخَذْت مَضْجَعَك).
٥٠٦٨ - حَدَّثَنَا مُوْسَى بْن إِسْمَاعِيْل، ثَنَا وُهَيْب، ثَنَا سُهَيْل، عَن أَبِيْه، عَن أَبِي هُرَيْرَة،
عَن الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم أَنَّه كَان يَقُوْل إِذَا أَصْبَح: (الْلَّهُم بِك أَصْبَحْنَا، وَبِك أَمْسَيْنَا، وَبِك نَحْيَا، وَبِك نَمُوْت، وَإِلَيْك الْنُّشُور) وَإِذَا أَمْسَى قَال: (الْلَّهُم بِك أَمْسَيْنَا، وَبِك نَحْيَا، وَبِك نَمُوْت، وَإِلَيْك الْنُّشُور).
٥٠٦٩ - حَدَّثَنَا أَحْمَد بْن صَالِح، ثَنَا مُحَمَّد بْن أَبِي فُدَيْك قَال: أَخْبَرَنِي عَبْد الْرَّحْمَن بْن عَبْد الْمَجِيْد، عَن هِشَام بْن الْغَاز بْن رَبِيْعَة، عَن مَكْحُوْل الْدِّمَشْقِي، عَن أَنَس بْن مَالِك
أَن رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم قَال: (مَن قَال حِيْن يُصْبِح أَو يُمْسِي: الْلَّهُم إِنِّي أَصْبَحْت أُشْهِدُك وَأُشْهِد حَمَلَة عَرْشِك وَمَلَائِكَتَك وَجَمِيْع خَلْقِك أَنَّك أَنْت الْلَّه لَا إِلَه إِلَا أَنْت وَأَن مُحَمَّدا عَبْدُك وَرَسُوْلُك أَعْتَق الْلَّه رُبُعَه مِن الْنَّار، فَمَن قَالَهَا مَرَّتَيْن أَعْتَق الْلَّه نِصْفَه [مَن الْنَّار]، وَمَن قَالَهَا ثَلَاثا أَعْتَق الْلَّه ثَلَاثَة أَرْبَاعِه [مَن الْنَّار]، فَإِن قَالَهَا أَرَبَعَا أَعْتَقَه الْلَّه مِن الْنَّار).
٥٠٧٠ - حَدَّثَنَا أَحْمَد بْن يُوْنُس، ثَنَا زُهَيْر، ثَنَا الْوَلِيِّد بْن ثَعْلَبَة الْطَّائِي، عَن ابْن بُرَيْدَة، عَن أَبِيْه،
عَن الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم قَال: (مَن قَال حِيْن يُصْبِح أَو حِيْن يُمْسِي: الْلَّهُم أَنْت رَبِّي لَا إِلَه إِلَا أَنْت خَلَقْتَنِي وَأَنَا عَبْدُك وَأَنَا عَلَى عَهْدِك وَوَعْدِك مَا اسْتَطَعْت، أَعُوْذ بِك مِن شَر مَا صَنَعْت، أَبُوْء لَك بِنِعْمَتِك، وَأَبُوْء بِذَنْبِي فَاغْفِر لِي، إِنَّه لَا يَغْفِر الْذُّنُوب إِلَا أَنْت، فَمَات مِن يَوْمِه أَو مِن لَيْلَتِه دَخَل الْجَنَّة).
٥٠٧١ - حَدَّثَنَا وَهْب بْن بَقِيَّة، عَن خَالِد، ح وَثَنَا مُحَمَّد بْن قُدَامَة بْن أَعْيَن، ثَنَا جَرِيْر، عَن الْحَسَن بْن عُبَيْد الْلَّه، عَن إِبْرَاهِيْم بْن سُوَيْد، عَن عَبْد الْرَّحْمَن بْن يَزِيْد، عَن عَبْد الْلَّه
أَن الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم كَان يَقُوْل إِذَا أَمْسَى: (أَمْسَيْنَا وَأَمْسَى الْمُلْك لِلَّه، وَالْحَمْد لِلَّه، لَا إِلَه إِلَّا الْلَّه وَحْدَه لَا شَرِيْك لَه).
زَاد فِي حَدِيْث جَرِيْر، وَأَمَّا زُبَيْد كَان يَقُوْل: كَان إِبْرَاهِيْم بْن سُوَيْد يَقُوْل: (لَا إِلَه إِلَّا الْلَّه وَحْدَه لَا شَرِيْك لَه، لَه الْمُلْك وَلَه الْحَمْد، وَهُو عَلَى كُل شَىْء قَدِيْر، رَّب أَسْأَلُك خَيْر مَا فِي هَذِه الْلَّيْلَة وَخَيْر مَا بَعْدَهَا، وَأَعُوْذ بِك مِن شَر مَا فِي هَذِه الْلَّيْلَة وَشَر مَا بَعْدَهَا، رَّب أَعُوْذ بِك مِن الْكَسَل، وَمِن سُوَء الْكِبَر، أَو الْكُفْر، رَّب أَعُوْذ بِك مِن عَذَاب فِي الْنَّار، وَعَذَاب فِي الْقَبْر) وَإِذَا أَصْبَح قَال ذَلِك أَيْضا (أَصْبَحَنَا وَأَصْبَح الْمُلْك لِلَّه).
قَال أَبُو دَاوُد: رَوَاه شُعْبَة عَن سَلَمَة بْن كُهَيْل، عَن إِبْرَاهِيْم بْن سُوَيْد قَال: (مِن سُوَء الْكِبَر) وَلَم يَذْكُر سُوَء الْكُفْر.
٥٠٧٢ - حَدَّثَنَا حَفْص بْن عُمَر، ثَنَا شُعْبَة، عَن أَبِي عَقِيْل، عَن سَابِق بْن نَاجِيَة،
عَن أَبِي سَلَّام أَنَّه كَان فِي مَسْجِد حِمْص فَمَر بِه رَجُل فَقَالُوَا: هَذَا خَدَم الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم، فَقَام إِلَيْه فَقَال: حَدِّثْنِي بِحَدِيْث سَمِعْتَه مِن رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم لَم يَتَدَاوَلْه بَيْنَك وَبَيْنَه الْرِّجَال قَال: سُمِعَت رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم يَقُوْل: (مَن قَال إِذَا أَصْبَح وَإِذَا أَمْسَى: رَضِيْنَا بِالْلَّه رَبّا، وَبِالإِسْلام دِيْنَا، وَبِمُحَمَّد رَسُوْلِا، إِلَا كَان حَقّا عَلَى الْلَّه أَن يُرْضِيَه).
٥٠٧٣ - حَدَّثَنَا أَحْمَد بْن صَالِح، ثَنَا يَحْيَى بْن حَسَّان وَإِسْمَاعِيْل قَالَا: ثَنَا سُلَيْمَان بْن بِلَال، عَن رَبِيْعَة بْن أَبِي عَبْد الْرَّحْمَن، عَن عَبْد الْلَّه بْن عَنْبَسَة، عَن عَبْد الْلَّه بْن غَنَّام الْبَيَاضِي،
أَن رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم قَال: (مَن قَال حِيْن يُصْبِح: الْلَّهُم مَا أَصْبَح بِي مِن نِعْمَة فَمِنْك وَحْدَك لَا شَرِيْك لَك، فَلَك الْحَمْد وَلَك الْشُّكْر، فَقَد أَدَّى شُكْر يَوْمِه، وَمَن قَال مِثْل ذَلِك حِيْن يُمْسِي فَقَد أَدَّى شُكْر لَيْلَتِه).
٥٠٧٤ - حَدَّثَنَا يَحْيَى بْن مُوْسَى الْبَلْخِي، ثَنَا وَكِيْع، ح وَثَنا عُثْمَان بْن أَبِي شَيْبَة، الْمَعْنَى ثَنَا ابْن نُمَيْر قَالَا: ثَنَا عِبَادَة بْن مُسْلِم الْفَزَارِي، عَن جُبَيْر بْن أَبِي سُلَيْمَان بْن جُبَيْر بْن مُطْعِم قَال: سَمِعْت ابْن عُمَر يَقُوْل:
لَم يَكُن رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم يَدَع هَؤُلَاء الْدَّعَوَات حِيْن يُمْسِي وَحِيْن يُصْبِح: (الْلَّهُم إِنِّي أَسْأَلُك الْعَفْو وَالْعَافِيَة فِي الْدُّنْيَا وَالْآَخِرَة، الْلَّهُم إِنِّي أَسْأَلُك الْعَفْو وَالْعَافِيَة فِي دِيْنِي وَدُنْيَاي وَأَهْلِي وَمَالِي، الْلَّهُم اسْتُر عَوْرَتِي) وَقَال عُثْمَان: (عَوْرَاتِي، وَآَمَن رَوْعَاتِي، الْلَّهُم احْفَظْنِي مِن بَيْن يَدَي وَمِن خَلْفِي، وَعَن يَمِيْنِي وَعَن شِمَالِي وَمِن فَوْقِي، وَأَعُوْذ بِعَظَمَتِك أَن أُغْتَال مِن تَحْتِي).
قَال أَبُو دَاوُد: قَال وَكِيْع: يَعْنِي الْخَسْف.
٥٠٧٥ - حَدَّثَنَا أَحْمَد بْن صَالِح، ثَنَا عَبْد الْلَّه بْن وَهْب قَال: أَخْبَرَنِي عَمْرو أَن سَالِمْا الْفَرَّاء حَدَّثَه، أَن عَبْد الْحَمِيْد مَوْلَى بَنِي هَاشِم حَدَّثَه أَن أُمَّه حَدَّثَتْه، وَكَانَت تَخْدِم بَعْض بَنَات الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم،
أَن ابْنَة الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم حَدَّثَتْهَا أَن الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم كَان يُعَلِّمُهَا فَيَقُوْل: (قَوْلِي حِيْن تُصْبِحِيْن: سُبْحَان الْلَّه وَبِحَمْدِه لَا قُوَّة إِلَّا بِالْلَّه، مَا شَاء الْلَّه كَان، وَمَا لَم يَشَأ لَم يَكُن؛ أَعْلَم أَن الْلَّه عَلَى كُل شَىْء قَدِيْر، وَأَن الْلَّه قَد أَحَاط بِكُل شَىْء عِلْمَا، فَإِنَّه مِن قَالَهُن حِيْن يُصْبِح حُفِظ حَتَّى يُمْسِي، وَمَن قَالَهُن حِيْن يُمْسِي حُفِظ حَتَّى يُصْبِح).
٥٠٧٦ - أَحْمَد بْن سَعِيْد الْهَمْدَانِي قَال: أَخْبَرَنَا ح، وَثَنا الرَّبِيْع بْن سُلَيْمَان قَال: ثَنَا ابْن وَهْب قَال: أَخْبَرَنِي الْلَّيْث، عَن سَعِيْد بْن بَشِيْر الْبُخَارِي، عَن مُحَمَّد بْن عَبْد الْرَّحْمَن الْبَيْلَمَانِي، قَال الرَّبِيْع: ابْن الْبَيْلَمَانِي، عَن أَبِيْه، عَن ابْن عَبَّاس،
عَن رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم أَنَّه قَال: (مَن قَال حِيْن يُصْبِح {فَسُبْحَان الْلَّه حِيْن تُمْسُوْن وَحِيْن تُصْبِحُوْن، وَلَه الْحَمْد فِي الْسَّمَوَات وَالْأَرْض وَعَشِيا وَحِيْن تُظْهِرُوْن} إِلَى {بِذَلِك تُخْرَجُوْن} أَدْرَك مَا فَاتَه فِي يَوْمِه ذَلِك، وَمَن قَالَهُن حِيْن يُمْسِي أَدْرَك مَا فَاتَه) قَال الرَّبِيْع: عَن الْلَّيْث.
٥٠٧٧ - حَدَّثَنَا مُوْسَى بْن إِسْمَاعِيْل، ثَنَا حَمَّاد وَوُهَيْب نَحْوَه، عَن سُهَيْل، عَن أَبِيْه، عَن ابْن أَبِي عَائِش، وَقَال حَمَّاد: عَن أَبِي عَيَّاش
أَن رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم قَال: (مَن قَال إِذَا أَصْبَح: لَا إِلَه إِلَّا الْلَّه وَحْدَه لَا شَرِيْك لَه، لَه الْمُلْك وَلَه الْحَمْد، وَهُو عَلَى كُل شَيْء قَدِيْر، كَان لَه عِدْل رَقَبَة مِن وَلَد إِسْمَاعِيْل، وَكُتِب لَه عَشْر حَسَنَات، وَحُط عَنْه عَشْر سَيِّئَات، وَرَفْع لَه عَشْر دَرَجَات، وَكَان فِي حِرْز مِن الْشَّيْطَان حَتَّى يُمْسِي؛ وَإِن قَالَهَا إِذَا أَمْسَى كَان لَه مِثْل ذَلِك حَتَّى يُصْبِح).
قَال فِي حَدِيْث حَمَّاد: فَرَأَى رَجُل رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم فِيْمَا يَرَى الْنَّائِم فَقَال: يَارَسُوْل الْلَّه، إِن أَبَا عَيَّاش يُحَدِّث عَنْك بِكَذَا وَكَذَا، قَال: (صِدْق أَبُو عَيَّاش).
قَال أَبُو دَاوُد: رَوَاه إِسْمَاعِيْل بْن جَعْفَر وَمُوَسَى الْزَّمِعي، وَعَبْد الْلَّه بْن جَعْفَر عَن سُهَيْل، عَن أَبِيْه، عَن ابْن عَائِش
٥٠٧٨ - حَدَّثَنَا عَمْرُو بْن عُثْمَان، ثَنَا بَقِيَّة، عَن مُسْلِم يَعْنِي ابْن زِيَاد قَال: سَمِعْت أَنَس بْن مَالِك يَقُوْل:
قَال رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (مَن قَال حِيْن يُصْبِح: الْلَّهُم إِنِّي أَصْبَحْت أُشْهِدُك وَأُشْهِد حَمَلَة عَرْشِك وَمَلَائِكَتَك وَجَمِيْع خَلْقِك أَنَّك أَنْت الْلَّه لَا إِلَه إِلَّا أَنْت وَحْدَك لَا شَرِيْك لَك وَأَن مُحَمَّدا عَبْدُك وَرَسُوْلُك؛ إِلَّا غُفِر لَه مَا أَصَاب فِي يَوْمِه ذَلِك مِن ذَنْب، وَإِن قَالَهَا حِيْن يُمْسِي غُفِر لَه مَا أَصَاب تِلْك الْلَّيْلَة).
٥٠٧٩ - حَدَّثَنَا إِسْحَاق بْن إِبْرَاهِيْم أَبُو الْنَّضْر الْدِّمَشْقِي، ثَنَا مُحَمَّد بْن شُعَيْب قَال: أَخْبَرَنِي أَبُو سَعِيْد الْفِلَسْطِيْنِي عَبْد الْرَّحْمَن بْن حَسَّان، عَن الْحَارِث بْن مُسْلِم أَنَّه أَخْبَرَه، عَن أَبِيْه مُسْلِم بْن الْحَارِث الْتَّمِيْمِي،
عَن رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم أَنَّه أَسَر إِلَيْه فَقَال: (إِذَا انْصَرَفْت مِن صَلَاة الْمَغْرِب فَقُل: الْلَّهُم أْجُرْنِي مِن الْنَّار سَبْع مَرَّات؛ فَإِنَّك إِذَا قُلْت ذَلِك ثُم مُت فِي لَيْلَتِك كُتِب لَك جِوَار مِنْهَا، وَإِذَا صَلَّيْت الْصُّبْح فَقُل كَذَلِك؛ فَإِنَّك إِن مِت فِي يَوْمِك كُتِب لَك جِوَار مِنْهَا) أَخْبَرَنِي أَبُو سَعِيْد، عَن الْحَارِث أَنَّه قَال: أَسَرَّهَا إِلَيْنَا رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم فَنَحْن نَخُص بِهَا إِخْوَانَنَا.
٥٠٨٠ - حَدَّثَنَا عَمْرُو بْن عُثْمَان الْحِمْصِي وَمُؤَمَّل بْن الْفَضْل الْحَرَّانِي، وَعَلِي بْن سَهْل الْرَّمْلِي، وَمُحَمَّد بْن الْمُصَفَّى الْحِمْصِي قَالُوْا: ثَنَا الْوَلِيِّد، ثَنَا عَبْد الْرَّحْمَن بْن حَسَّان الْكِنَانِي قَال: حَدَّثَنِي مُسْلِم بْن الْحَارِث بْن مُسْلِم الْتَّمِيْمِي، عَن أَبِيْه،
أَن الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم قَال نَحْوَه إِلَى قَوْلِه: (جِوَار مِنْهَا) إِلَا أَنَّه قَال فِيْهِمَا (قَبْل أَن يُكَلِّم أَحَدا) قَال عَلِي بْن سَهْل فِيْه: إِن أَبَاه حَدَّثَه، وَقَال عَلِي وَابْن الْمُصَفَّى: بَعَثَنَا رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم فِي سَرِيَّة، فَلَمَّا بَلَغْنَا الْمُغَار اسْتَحْثَثْت فَرَسِي فَسَبَقْت أَصْحَابِي وَتَلَقَّانِي الْحَي بِالْرَّنِيْن ، فَقُلْت لَهُم: قُوْلُوْا: لَا إِلَه إِلَّا الْلَّه تُحْرَزُوا فَقَالُوَهَا، فَلَامَنِي أَصْحَابِي وَقَالُوْا: حَرَمْتَنَا الْغَنِيمَة، فَلَمَّا قَدِمْنَا عَلَى رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم أَخْبَرُوْه بِالَّذِي صَنَعْت، فَدَعَانِي فَحَسَّن لِي مَا صَنَعْت وَقَال: (أَمَا إِن الْلَّه قَد كَتَب لَك مِن كُل إِنْسَان مِنْهُم كَذَا وَكَذَا) قَال عَبْد الْرَّحْمَن: فَأَنَا نَسِيْت الْثَّوَاب، ثُم قَال رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (أَمَا إِنِّي سَأَكْتُب لَك بِالْوَصَاة بَعْدِي) قَال فَفَعَل وَخَتَم عَلَيْه، فَدَفَعَه إِلَي وَقَال لِي، ثُم ذَكَر مَعْنَاهُم، وَقَال ابْن الْمُصَفَّى قَال: سُمِعَت الْحَارِث بْن مُسْلِم بْن الْحَارِث الْتَّمِيْمِى يُحَدِّث عَن أَبِيْه.
٥٠٨١ - حَدَّثَنَا يَزِيْد بْن مُحَمَّد الْدِّمَشْقِي، ثَنَا عَبْد الْرَّزَّاق بْن مُسْلِم الْدِّمَشْقِي، وَكَان مِن ثِقَات الْمُسْلِمِيْن مِن الْمُتَعَبِّدِين قَال: ثَنَا مُدْرِك بْن سَعْد، قَال يَزِيْد: شَيْخ ثِقَة، عَن يُوْنُس بْن مَيْسَرَة بْن حَلْبَس عَن أُم الْدَّرْدَاء، عَن أَبِي الْدَّرْدَاء رَضِي الْلَّه عَنْه قَال:
مَن قَال إِذَا أَصْبَح وَإِذَا أَمْسَى: حَسْبِي الْلَّه لَا إِلَه إِلَّا هُو، عَلَيْه تَوَكَّلْت وَهُو رَب الْعَرْش الْعَظِيْم سَبْع مَرَّات، كَفَاه الْلَّه مَا أَهَمَّه صَادِقَا كَان بِهَا أَو كَاذِبَا.
٥٠٨٢ - حَدَّثَنَا مُحَمَّد بْن الْمُصَفَّى، ثَنَا ابْن أَبِي فُدَيْك قَال: أَخْبَرَنِي ابْن أَبِي ذِئْب، عَن أَبِي أَسِيْد الْبَرَّاد، عَن مُعَاذ بْن عَبْد الْلَّه بْن خُبَيْب، عَن أَبِيْه أَنَّه قَال:
خَرَجْنَا فِي لَيْلَة مَطَر وَظُلْمَة شَدِيْدَة نَطْلُب رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم لِيُصَلِّي لَنَا، فَأَدْرَكْنَاه فَقَال: ( أَصَلَّيْتُم؟ فَلَم أَقُل شَيْئا فَقَال: "قُل" فَلَم أَقُل شَيْئا ثُم قَال: "قُل" فَلَم أَقُل شَيْئا ثُم قَال: "قُل" فَقُلْت: مَا أَقُوْل يَا رَسُوْل الْلَّه؟ قَال: قُل: {قُل هُو الْلَّه أَحَد} وَالْمَعَوِّذَتَيْن حِيْن تُمْسِي وَحِيْن تُصْبِح ثَلَاث مَرَّات تَكْفِيْك مِن كُل شَىْء).
٥٠٨٣ - حَدَّثَنَا مُحَمَّد بْن عَوْف، ثَنَا مُحَمَّد بْن إِسْمَاعِيْل قَال: حَدَّثَنِي أَبِي، قَال ابْن عَوْف: وَرَأَيْتُه فِي أَصْل إِسْمَاعِيْل قَال: حَدَّثَنِي ضَمْضَم، عَن شُرَيْح، عَن أَبِي مَالِك قَال:
قَالُوْا: يَارَسُوْل الْلَّه، حَدِّثْنَا بِكَلِمَة نَقُوْلُهَا إِذَا أَصْبَحْنَا وَأَمْسَيْنَا وَاضْطَجَعْنَا، فَأَمَرَهُم أَن يَقُوْلُوْا: (الْلَّهُم فَاطِر الْسَّمَوَات وَالْأَرْض عَالِم الْغَيْب وَالَشَّهَادَة، أَنْت رَب كُل شَىْء، وَالْمَلائِكَة يَشْهَدُوْن أَنَّك لَا إِلَه إِلَّا أَنْت، فَإِنَّا نَعُوْذ بِك مِن شَر أَنْفُسِنَا، وَمِن شَر الْشَّيْطَان الْرَّجِيْم وَشِرْكِه، وَأَن نَقْتَرِف سُوْءا عَلَى أَنْفُسِنَا أَو نَجُرَّه إِلَى مُسْلِم).
٥٠٨٤ - قَال أَبُو دَاوُد: وَبِهَذَا الْإِسْنَاد
أَن رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم قَال: (إِذَا أَصْبَح أَحَدُكُم فَلْيَقُل: أَصْبَحْنَا وَأَصْبَح الْمُلْك لِلَّه رَب الْعَالَمِيْن، الْلَّهُم إِنِّي أَسْأَلُك خَيْر هَذَا الْيَوْم فَتْحَه وَنَصْرَه وَنُوْرَه وَبَرَكَتَه وَهُدَاه، وَأَعُوْذ بِك مِن شَر مَا فِيْه وَشَر مَا بَعْدَه، ثُم إِذَا أَمْسَى فَلْيَقُل مِثْل ذَلِك).
٥٠٨٥ - حَدَّثَنَا كَثِيْر بْن عُبَيْد، ثَنَا بَقِيَّة بْن الْوَلِيّد، عَن عُمَر بْن جُعْثُم قَال: حَدَّثَنِي الْأَزْهَر بْن عَبْد الْلَّه الْحَرَازِي قَال: حَدَّثَنِي شَرِيْق الْهَوْزَنِي قَال:
دُخِلَت عَلَى عَائِشَة رَضِي الْلَّه عَنْهَا فَسَأَلْتُهَا: بِم كَان رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم يَفْتَتِح إِذَا هَب مِن الْلَّيْل؟ فَقَالَت: لَقَد سَأَلْتَنِي عَن شَىْء مَا سَأَلَنِي عَنْه أَحَد قَبْلَك، كَان إِذَا هَب مِن الْلَّيْل كَبَّر عَشْرَا وَحَمِد عَشْرَا وَقَال: (سُبْحَان الْلَّه وَبِحَمْدِه) عُشْرَا وَقَال: (سُبْحَان الْمَلِك الْقُدُّوْس) عَشْرَا، وَاسْتَغْفِر عَشْرَا، وَهَلَّل عَشْرَا ثُم قَال: (الْلَّهُم إِنِّي أَعُوْذ بِك مِن ضِيْق الْدُّنْيَا وَضِيْق يَوْم الْقِيَامَة) عَشْرَا، ثُم يَفْتَتِح الْصَّلاة.
٥٠٨٦ - حَدَّثَنَا أَحْمَد بْن صَالِح، ثَنَا عَبْد الْلَّه بْن وَهْب قَال: أَخْبَرَنِي سُلَيْمَان بْن بِلَال، عَن سُهَيْل بْن أَبِي صَالِح، عَن أَبِيْه، عَن أَبِي هُرَيْرَة قَال:
كَان رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم إِذَا كَان فِي سَفَر فَأَسْحَر يَقُوْل: (سَمِع سَامِع بِحَمْد الْلَّه وَنِعْمَتِه وَحُسْن بَلَائِه عَلَيْنَا، الْلَّهُم صَاحِبْنَا فَأَفْضِل عَلَيْنَا، عَائِذَا بِالْلَّه مَن الْنَّار).
٥٠٨٧ - حَدَّثَنَا ابْن مُعَاذ، ثَنَا أَبِي، ثَنَا الْمَسْعُودِي، ثَنَا الْقَاسِم قَال:
كَان أَبُو ذَر يَقُوْل: مَن قَال حِيْن يُصْبِح: الْلَّهُم مَا حَلَفْت مِن حَلِف أَو قُلْت مِن قَوْل أَو نَذَرْت مِن نَذْر فَمَشِيَئَتُك بَيْن يَدَي ذَلِك كُلِّه: مَا شِئْت كَان، وَمَا لَم تَشَأ لَم يَكُن، الْلَّهُم اغْفِر لِي وَتَجَاوَز لِي عَنْه، الْلَّهُم فَمَن صَلَّيْت عَلَيْه فَعَلَيْه صَلَاتِي، وَمَن لَعَنْت فَعَلَيْه لَعْنَتِي، كَان فِي اسْتِثْنَاء يَوْمَه ذَلِك [أَو قَال: ذَلِك الْيَوْم].
٥٠٨٨ - حَدَّثَنَا عَبْد الْلَّه بْن مَسْلَمَة، ثَنَا أَبُو مَوْدُود، عَمَّن سَمِع أَبَان بْن عُثْمَان يَقُوْل: سَمِعْت عُثْمَان يَعْنِي ابْن عَفَّان يَقُوْل:
سُمِعَت رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم يَقُوْل: (مَن قَال بِسْم الْلَّه الَّذِي لَا يَضُر مَع اسْمِه شَىْء فِي الْأَرْض وَلَا فِي الْسَّمَاء وَهُو الْسَّمِيْع الْعَلِيْم، ثَلَاث مَرَّات لَم تُصِبْه فَجْأَة بَلَاء حَتَّى يُصْبِح، وَمَن قَالَهَا حِيْن يُصْبِح ثَلَاث مَرَّات لَم تُصِبْه فَجْأَة بَلَاء حَتَّى يُمْسِي) قَال: فَأَصَاب أَبَان بْن عُثْمَان الْفَالِج، فَجَعَل الْرَّجُل الَّذِي سَمِع مِنْه الْحَدِيْث يَنْظُر إِلَيْه، فَقَال لَه: مَا لَك تَنْظُر إِلَي؟ فَو الْلَّه مَا كَذِبْت عَلَى عُثْمَان وَلَا كَذَب عُثْمَان عَلَى الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم، وَلَكِن الْيَوْم الَّذِي أَصَابَنِي فِيْه مَا أَصَابَنِي غَضِبْت فَنَسِيْت أَن أَقُوْلَهَا.
٥٠٨٩ - حَدَّثَنَا نَصْر بْن عَاصِم الْأَنْطَاكِي، ثَنَا أَنَس بْن عَيَّاض قَال: حَدَّثَنِي أَبُو مَوْدُود، ، عَن مُحَمَّد بْن كَعْب، عَن أَبَان بْن عُثْمَان، عَن عُثْمَان، عَن الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم نَحْوَه، لَم يَذْكُر قِصَّة الْفَالِج.
٥٠٩٠ - حَدَّثَنَا عَلِي بْن عَبْد الْلَّه وَالْعَبَّاس بْن عَبْد الْعَظِيْم وَمُحَمَّد بْن الْمُثَنَّى قَالُوْا، ثَنَا عَبْد الْمَلِك بْن عَمْرِو، عَن عَبْد الْجَلِيْل بْن عَطِيَّة، عَن جَعْفَر بْن مَيْمُوْن قَال: حَدَّثَنِي عَبْد الْرَّحْمَن بْن أَبِي بَكْرَة أَنَّه قَال لِأَبِيه:
يَا أَبَت إِنِّي أَسْمَعُك تَدْعُو كُل غَدَاة: الْلَّهُم عَافِنِي فِي بَدَنِي، الْلَّهُم عَافِنِي فِي سَمْعِي، الْلَّهُم عَافِنِي فِي بَصَرِي، لَا إِلَه إِلَّا أَنْت، تُعِيْدَهَا ثَلَاثَا حِيْن تُصْبِح، وَثَلَاثَا حِيْن تُمْسِي فَقَال: إِنِّي سَمِعْت رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم يَدْعُو بِهِن، فَأَنَا أُحِب أَن أَسْتَن بِسُنَّتِه، قَال عَبَّاس فِيْه: وَتَقُوْل: الْلَّهُم إِنِّي أَعُوْذ بِك مِن الْكُفْر وَالْفَقْر، الْلَّهُم إِنِّي أَعُوْذ بِك مِن عَذَاب الْقَبْر، لَا إِلَه إِلَّا أَنْت، تُعِيْدَهَا ثَلَاثَا حِيْن تُصْبِح، وَثَلَاثَا حِيْن تُمْسِي فَتَدْعُو بِهِن، فَأُحِب أَن أَسْتَن بِسُنَّتِه قَال: وَقَال رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (دَعَوَات الْمَكْرُوْب: الْلَّهُم رَحْمَتَك أَرْجُو، فَلَا تَكِلْنِي إِلَى نَفْسِي طَرْفَة عَيْن، وَأَصْلِح لِي شَأْنِي كُلَّه، لَا إِلَه إِلَّا أَنْت) وَبَعْضُهُم يَزِيْد عَلَى صَاحِبِه.
٥٠٩١ - حَدَّثَنَا مُحَمَّد بْن الْمِنْهَال، ثَنَا يَزِيْد يَعْنِي ابْن زُرَيْع ثَنَا رَوْح بْن الْقَاسِم، عَن سُهَيْل، عَن سُمَي، عَن أَبِي صَالِح، عَن أَبِي هُرَيْرَة قَال:
قَال رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (مَن قَال حِيْن يُصْبِح سُبْحَان الْلَّه الْعَظِيْم وَبِحَمْدِه مِائَة مَرَّة، وَإِذَا أَمْسَى كَذَلِك لَم يُوَاف أَحَد مِن الْخَلَائِق بِمِثْل مَا وَافَى).