Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 174. Yılanları Öldürme Hakkında

5248- Hazret-i Ebû Hureyre'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

" Biz kendileriyle savaştığımızdan bu yana yılanlarla hiç barış yapmadık, (Binaenaleyh intikam alacakları) korkusuyla onlardan birini (öldürmeyi) bırakan kimse benden değildir."

5249- Hazret-i İbn Mesud'dan (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

" Yılanların hepsini öldürünüz. Onların intikamından (ve bu korkusundan dolayı onları öldürmekten kaçman) kimse benden değildir."

5250- Hazret-i İbn Abbâs'dan (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

" Yılanların kendisini takib edecekleri korkusuyla onları öldürmeyi terk eden kimse bizden değildir. Biz onlara savaşa girdiğimizden beri onlarla hiç barış yapmadık."

5251- Hazret-i Abbâs b. Abdilmuttalib'den (rivâyet edildiğine göre) kendisi (birgün) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e:

Biz Zemzem kuyusunu(n içine düşen şeyleri çıkarmak suretiyle) temizlemek istiyoruz. (Fakat) onun içinde küçük (ince ve beyaz) yılanlardan da var" demiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'de onların öldürülmesini emretmiş.

5252- (Salim b. Abdullah b. Ömer'in) babasından (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

" Yılanları, (özellikle) iki çizgili ve kısa kuyruklu olanları öldürünüz, çünkü bunlar gözü alır ve cenini düşürür."

(Bu hadisin ravisi Salim) dedi ki: Abdullah (b. Ömer) bulduğu her yılanı öldürürdü. (Birgün) O'nu Ebû Lübabe yahut da (amcası) Zeyd b. el Hattab bir yılanı kovalarken gördü de:

Gerçek şu ki; öldürülmeleri yasak olan yılanlar, evlerde yaşayanlardır" dedi.

Buharî, bedû’l-halk 14; Müslim, selâm 128-129; Tirmizi, sayd 15; Ahmed b. Hanbel, II, 9, 121; III, ,452, 453, VI, 157,230.

5253- Hazret-i Ebû Lübabe'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) evlerde bulunan küçük (ve ince) yılanların öldürülmesini yasaklamıştır. Ancak (evlerde yaşayan) bu yılanlardan iki çizgili ve kısa kuyruklu olanlar öldürülebilir. Çünkü bunlar gözü alırlar ve kadınların karnında olan cenini düşürürler.

5254- Hazret-i Nafi'den (rivâyet edildiğine göre) şu bir önceki hadiste geçen) Hazret-i Ebû Lübabe'nin anlattığı olaydan sonra Hazret-i (Abdullah) İbn Ömer, evinde bir yılan bulmuş da onun (evden çıkarılmasını) emretmiş. Bunun üzerine (o yılan evden) Baki mezarlığına çıkarılmıştır.

5255- (Bir önceki hadisi) Hazret-i Nafi'den Hazret-i Üsame de rivâyet etti. (Üsame'nin rivâyet ettiği) bu hadiste (bir önceki hadisten fazla olarak şu cümle de bulunmaktadır:)

Nafi dedi ki:

" Sonra ben o yılanı (tekrar Hazret-i Abdullah b. Ömer'in) evinde gördüm."

5256- Muhammed b. Ebû Yahya'dan; demiştir ki: Babam(ın) bana haber verdi(ğine göre birgün) arkadaşıyla birlikte, Hazret-i Ebû Said'i ziyarete gitmişler. (Babam olayın devamını şöyle anlattı): Arkadaşımla beraber (Ebû Said'in) yanından çıktık. Bir arkadaşımızla karşılaştık, O da hastalıktan yatmakta olan Ebû Said'in yanına girmek istiyordu. (Biz onun yanından ayrılıp) mescide doğru yöneldik ve (varıp) mescide oturduk. Derken (bu arkadaşımız da mescide) geldi ve bize Hazret-i Ebû Said'i şöyle derken işittiğini söyledi:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

" Muhakkak ki yılanlar cinnilerdendir. Her kim evinde (onlardan) birini görürse, üç defa (bu evde size yer yoktur, eğer bir daha sizi burada görürsem bu evi başınıza dar ederim, Benden söylemesi, Artık olacak olan şeylerden dolayı bir daha da beni suçlamayın (demek suretiyle) onu sıkıştırsın.

(Buna rağmen yine de eve) gelirse onu öldürsün. Çünkü o şeytandır" buyurdu.

Ahmed b. Hanbel, III, 27.

5257- Ebû Saıb den; demiştir ki:

Ebû Said'in yanına varmıştım. Onun yanında otururken, sedirinin altında bir şeyin kıpırtısını işittim ve hemen (ona doğru bir) baktım. Bir de ne göreyim, bir yılan. Bunun üzerine hemen ayağa kalktım. Ebû Said:

Sana da ne oluyor (öyle), dedi.

Şurada bir yılan var, dedim.

Ne yapmak istiyorsun, dedi.

Onu öldüreceğim, dedim. Evinde kendi odasının karşısında bulunan bir odayı göstererek:

Şu odada amcamın oğlu vardı. Hendek savaşı günü ailesine (gitmek üzere Hazret-i Peygamber'den) izin istemişti. Kendisi daha yeni evlenmişti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'de (ailesinin yanına gitmesi için) kendisine izin verdi. Ve ona silahıyle gitmesini emretti. (Kendisi) evine varınca, hanımını evin kapısı önünde ayakta dikili bir halde buldu. Bunun üzerine (kıskançlığı tuttu da) süngüsü(nü) karısına çevirdi. (Süngünün kendisine çevrildiğini gören kadın) " Acele etme! (Eve bir gir de) beni dışarı çıkaran şeyi (sen de) gör!" dedi. (Aldığı bu cevap üzerine) hemen eve girdi. Bir de ne görsün; büyük bir yılan. Hemen süngüyü ona sapladı, sonra (yılan) süngü kendisine saplanmış olduğu halde hareket etmekte iken onu (süngünün ucunda) dışarı çıkardı. (Yılan bir ara süngüden kurtulup hasmının üzerine saldırdı uzun bir boğuşmadan sonra her ikisi de öldüler.) Onlardan hangisi, yılan mı yoksa adam mı erken öldü, bilemiyorum. Bunun üzerine onun kavmi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek:

" Ey Allah’ın Resulü:

" Allah'a dua et de arkadaşımızı (yeniden) diriltsin!" dediler. (Hazret-i Peygamber de:)

Arkadaşınız için istiğfar ediniz." dedi. Sonra " cinlerden bir topluluk Medine'de müslüman oldular. Onlardan birini (evinizde) gördüğünüz zaman onu üç defa korkutunuz. Onu öldürmek istediğiniz halde öldürmekten vazgeçip sadece korkutmakla yetindikten sonra yine de size (evinizde) görünecek olursa üçüncü defaki tehdidinizden sonra onu öldürünüz" buyurdu.

Müslim, selâm 139; Tirmizî sayd 15; Ahmed b. Hanbel, II, 41.

5258- Şu (bir önceki) hadis kısa olarak İbn Aclân'dan da (rivâyet edilmiştir. Bu rivâyete göre Hazret-i Peygamber) şöyle buyurmuştur:

" Ona üfç (defa) izin versin. (Bu izin kullanıldıktan) sonra (yılan) yine de (evde) kendisine görünecek olursa hemen onu öldürsün. Çünkü o şeytandır."

5259- Hişam b. Zühre'nin azadlı kölesi Ebû's-Saib (in) rivâyet ettiğine göre kendisi (birgün) Ebû Said el-Hudrî'nin yanına girmiş- (Hişam) bu rivâyetinde (bir önceki hadisin) bir benzerini ondan daha geniş bir şekilde anlattı. (Bu rivâyete göre Hazret-i Peygamber) şöyle buyurmuş:

Ona üç gün izin verin. Bu üçgünlük izinden sonra (evinizde) size yine de görünecek olursa (o zaman) onu öldürünüz. Çünkü o şeytandır.

5260- (Abdurrahman b. Ebi Leylâ'nın) babasından (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e evlerde bulunan yılanlar sorulmuş da şöyle buyurmuş:

Onlardan birini evlerinizde gördüğünüz zaman " ünşidikünnel ahdellezi ehaze aieykünne Nuh, üncidü künel ahdellezî ehaze aleykünne Süleyman enlâ tü'zûna: Bizi rahatsız etmeyeceğinize dair Hazret-i Nuh ile Hazret-i Süleyman'a vermiş olduğunuz söz aşkına (evimizi terk ediniz)" deyiniz. Eğer (buna rağmen yine de evinize) gelirlerse (o zaman) onları öldürünüz.

Tirmizî sayd 15.

5261- Hazret-i (Abdullah) b. Mesûd (radıyallahü anh)'den demiştir ki:

" Gümüşden bir dal gibi bembeyaz (küçük ve ince) yılanların dışında tüm yılanları öldürünüz."

Ebû Dâvûd dedi ki; Adamın birisi bana (metinde geçen ve gümüşten bir dal gibi bembeyaz, küçük ve ince yılan anlamına gelen) cânn (hakkında):

" O yürürken (vücudu sağa-sola hiç) eğrilmez" dedi. Gerçekten bu (söz) doğruysa onun hakkında (en belirgin) alâmet budur.

١٧٤ - بَاب فِي قَتْل الْحَيَّات

٥٢٤٨ - حَدَّثَنَا إِسْحَاق بْن إِسْمَاعِيْل، ثَنَا سُفْيَان، عَن ابْن عَجْلَان، عَن أَبِيْه، عَن أَبِي هُرَيْرَة قَال:

قَال رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (مَا سَالَمْنَاهُن مُنْذ حَارَبْنَاهُن، وَمَن تَرَك شَيْئَا مِنْهُن خِيْفَة فَلَيْس مِنَّا).

٥٢٤٩ - حَدَّثَنَا عَبْد الْحَمِيْد بْن بَيَان السُّكَّرِي، عَن إِسْحَاق بْن يُوَسُف، عَن شَرِيْك، عَن أَبِي إِسْحَاق، عَن الْقَاسِم بْن عَبْد الْرَّحْمَن، عَن أَبِيْه، عَن ابْن مَسْعُوْد قَال:

قَال رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (اقْتُلُوْا الْحَيَّات كُلَّهُن، فَمَن خَاف ثَأْرَهُن فَلَيْس مِنِّي).

٥٢٥٠ - حَدَّثَنَا عُثْمَان بْن أَبِي شَيْبَة، ثَنَا عَبْد الْلَّه بْن نُمَيْر، ثَنَا مُوْسَى بْن مُسْلِم قَال: سُمِعَت عِكْرِمَة يَرْفَع الْحَدِيْث فِيْمَا أَرَى إِلَى ابْن عَبَّاس قَال:

قَال رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (مَن تَرَك الْحَيَّات مَخَافَة طَلَبِهِن فَلَيْس مِنَّا، مَا سَالَمْنَاهُن مُنْذ حَارَبْنَاهُن).

٥٢٥١ - حَدَّثَنَا أَحْمَد بْن مَنِيْع، ثَنَا مَرْوَان بْن مُعَاوِيَة، عَن مُوْسَى الطَّحَّان قَال: ثَنَا عَبْد الْرَّحْمَن بْن سَابِط، عَن الْعَبَّاس بْن عَبْد الْمُطَّلِب أَنَّه قَال لِرَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: إِنَّا نُرِيْد أَن نَكْنُس زَمْزَم، وَإِن فِيْهَا مِن هَذِه الْجِنَّان يَعْنِي الْحَيَّات الْصِّغَار فَأَمَر الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم بِقَتْلِهِن.

٥٢٥٢ - حَدَّثَنَا مُسَدَّد، ثَنَا سُفْيَان، عَن الْزُّهْرِي، عَن سَالِم، عَن أَبِيْه،

أَن رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم قَال: (اقْتُلُوْا الْحَيَّات وَذَا الْطُّفْيَتَيْن وَالْأَبْتَر، فَإِنَّهُمَا يَلْتَمِسَان الْبَصَر، وَيُسْقِطَان الْحَبَل).

قَال: وَكَان عَبْد الْلَّه يَقْتُل كُل حَيَّة وَجَدَهَا، فَأَبْصَرَه أَبُو لُبَابَة أَو زَيْد بْن الْخَطَّاب، وَهُو يُطَارِد حَيَّة فَقَال: إِنَّه قَد نُهِي عَن ذَوَات الْبُيُوْت.

٥٢٥٣ - حَدَّثَنَا الْقَعْنَبِي، عَن مَالِك، عَن نَافِع، عَن أَبِي لُبَابَة

أَن رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم نَهَى عَن قَتْل الْجِنَّان الَّتِي تَكُوْن فِي الْبُيُوْت، إِلَا أَن يَكُوْن ذَا الْطُّفْيَتَيْن وَالْأَبْتَر، فَإِنَّهُمَا يَخْطِفَان الْبَصَر وَيَطْرَحُون مَا فِي بُطُوْن الْنِّسَاء.

٥٢٥٤ - حَدَّثَنَا مُحَمَّد بْن عُبَيْد، ثَنَا حَمَّاد بْن زَيْد، عَن أَيُّوْب، عَن نَافِع، أَن ابْن عُمَر وَجَد بَعْد ذَلِك يَعْنِي بَعْد مَا حَدَّثَه أَبُو لُبَابَة حَيَّة فِي دَارِه، فَأَمَر بِهَا فَأُخْرِجَت، يَعْنِي إِلَى الْبَقِيع.

٥٢٥٥ - حَدَّثَنَا ابْن الْسَّرْح، وَأَحْمَد بْن سَعِيْد الْهَمْدَانِي قَالَا: أَخْبَرَنَا ابْن وَهْب قَال: أَخْبَرَنِي أُسَامَة، عَن نَافِع فِي هَذَا الْحَدِيْث، قَال نَافِع: ثُم رَأَيْتُهَا بَعْد فِي بَيْتِه.

٥٢٥٦ - حَدَّثَنَا مُسَدَّد، ثَنَا يَحْيَى، عَن مُحَمَّد بْن أَبِي يَحْيَى قَال: حَدَّثَنِي أَبِي أَنَّه انْطَلَق هُو وَصَاحِب لَه إِلَى أَبِي سَعِيْد يَعُوْدَانِه، فَخَرَجْنَا مِن عِنْدِه فَلَقِيَنَا صَاحِبّا لَنَا وَهُو يُرِيْد أَن يَدْخُل عَلَيْه، فَأَقْبَلْنَا نَحْن فَجَلَسْنَا فِي الْمَسْجِد، فَجَاء فَأَخْبَرَنَا أَنَّه سَمِع أَبَا سَعِيْد الْخُدْرِي يَقُوْل:

قَال رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (إِن الْهَوَام مِن الْجِن، فَمَن رَأَى فِي بَيْتِه شَيْئا فَلْيُحَرِّج عَلَيْه ثَلَاث مَرَّات فَإِن عَاد فَلْيَقْتُلْه فَإِنَّه شَيْطَان).

٥٢٥٧ - حَدَّثَنَا يَزِيْد بْن مُوْهِب الْرَّمْلِي، ثَنَا الْلَّيْث، عَن ابْن عَجْلَان، عَن صَيْفِي أَبِي سَعِيْد مَوْلَى الْأَنْصَار، عَن أَبِي الْسَّائِب قَال:

أَتَيْت أَبَا سَعِيْد الْخُدْرِي، فَبَيْنَا أَنَا جَالِس عِنْدُه سَمِعْت تَحْت سَرِيْرِه تَحْرِيْك شَىْء، فَنَظَرْت فَإِذَا حَيَّة فَقُمْت، قَال أَبُو سَعِيْد: مَا لَك؟ قُلْت: حَيَّة هَهُنَا، قَال: فَتُرِيْد مَاذَا؟ قُلْت: أَقْتُلَهَا، فَأَشَار إِلَى بَيْت فِي دَارِه تِلْقَاء بَيْتِه فَقَال: إِن ابْن عَم لِي كَان فِي هَذَا الْبَيْت، فَلَمَّا كَان يَوْم الْأَحْزَاب اسْتَأْذَن إِلَى أَهْلِه، وَكَان حَدِيْث عَهْد بِعُرْس، فَأَذِن لَه رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم وَأَمَرَه أَن يَذْهَب بِسِلَاحِه، فَأَتَى دَارَه فَوَجَد امْرَأَتَه قَائِمَة عَلَى بَاب الْبَيْت، فَأَشَار إِلَيْهَا بِالْرُّمْح فَقَالَت: لَا تَعْجَل حَتَّى تَنْظُر مَا أَخْرَجَنِي، فَدَخَل الْبَيْت فَإِذَا حَيَّة مُنْكَرَة، فَطَعَنَهَا بِالْرُّمْح ثُم خَرَج بِهَا فِي الْرُّمْح تَرْتَكِض قَال: فَلَا أَدْرِي أَيُّهُمَا كَان أَسْرَع مَوْتَا الْرَّجُل أَو الْحَيَّة، فَأَتَى قَوْمُه رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم فَقَالُوَا: ادْع الْلَّه أَن يَرُد صَاحِبَنَا فَقَال: (اسْتَغْفِرُوْا لِصَاحِبِكُم) ثُم قَال: (إِن نَفَرَا مِن الْجِن أَسْلَمُوْا بِالْمَدِيْنَة، فَإِذَا رَأَيْتُم أَحَدا مِنْهُم فَحَذِّرُوه ثَلَاث مَرَّات، ثُم إِن بَدَا لَكُم بَعْد أَن تَقْتُلُوْه فَاقْتُلُوْه بَعْد الثَّلَاث).

٥٢٥٨ - حَدَّثَنَا مُسَدَّد، ثَنَا يَحْيَى، عَن ابْن عَجْلَان بِهَذَا الْحَدِيْث مُخْتَصِرَا قَال: (فَلْيُؤْذِنْه ثَلَاثَا، فَإِن بَدَا لَه بَعْد فَلْيَقْتُلْه فَإِنَّه شَيْطَان).

٥٢٥٩ - حَدَّثَنَا أَحْمَد بْن سَعِيْد الْهَمْدَانِي، أَخْبَرَنَا ابْن وَهْب قَال: أَخْبَرَنِي مَالِك، عَن صَيْفِي مَوْلَى ابْن أَفْلَح قَال: أَخْبَرَنِي أَبُو الْسَّائِب مَوْلَى هِشَام بْن زُهْرَة أَنَّه دَخَل عَلَى أَبِي سَعِيْد الْخُدْرِي فَذَكَر نَحْوَه وَأَتَم مِنْه قَال: (فَآَذِنُوْه ثَلَاثَة أَيَّام، فَإِن بَدَا لَكُم بَعْد ذَلِك فَاقْتُلُوْه؛ فَإِنَّمَا هُو شَيْطَان).

٥٢٦٠ - حَدَّثَنَا سَعِيْد بْن سُلَيْمَان، عَن عَلِي بْن هَاشِم قَال: ثَنَا ابْن أَبِي لَيْلَى، عَن ثَابِت الْبُنَانِي، عَن عَبْد الْرَّحْمَن بْن أَبِي لَيْلَى، عَن أَبِيْه أَن رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم سُئِل عَن حَيَّات الْبُيُوْت فَقَال: (إِذَا رَأَيْتُم مِنْهُن شَيْئا فِي مَسَاكِنِكُم فَقُوْلُوْا: أَنْشُدُكُن الْعَهْد الَّذِي أَخَذ عَلَيْكُن سُلَيْمَان أَن لَا تُؤْذُوْنَا، فَإِن عُدْن فَاقْتُلُوْهُن).

٥٢٦١ - حَدَّثَنَا عَمْرُو بْن عَوْن، أَخْبَرَنَا أَبُو عَوَانَة، عَن مُغِيْرَة، عَن إِبْرَاهِيْم، عَن ابْن مَسْعُوْد أَنَّه قَال: اقْتُلُوْا الْحَيَّات كُلَّهَا إِلَّا الْجَان الْأَبْيَض الَّذِي كَأَنَّه قَضِيْب فِضَّة.

قَال أَبُو دَاوُد: فَقَال لِي إِنْسَان: الْجَان لَا يَنْعَرِج فِي مِشْيَتِه، فَإِذَا كَان هَذَا صَحِيْحا كَانَت عَلَامَة فِيْه إِن شَاء الْلَّه.



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 173. Geceleyin (Evlerde Yanmakta Olan) Ateş(ler)i Söndürme Hakkında (Gelen Hadisler)

5246- Salim'in babasından rivâyet edildiğine göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

" Uykuya yatarken evlerinizde (açıkta yanan) ateş bırakmayınız" buyurmuştur.

Buharî, istizan 49; Müslim, eşribe 100; Tirmizî, et'ime !5; İbn Mace, edeb 46; Ahmed b. Hanbel, II, 7-8,44, 78.

5247- Hazret-i İbn Abbâs'dan demiştir ki: Bir fare gelip (yanmakta olan) bir fitili sürümeye başladı ve onu getirip Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'nın önüne (yani) üzerinde oturmakta olduğu küçük bir hasırın üzerine attı da hasırda dirhem büyüklüğünde bir yer yandı. Bunun üzerine (Hazret-i Peygamber):

" Yatacağınız zaman lambalarınızı söndürünüz. Çünkü şeytan bu fare gibilerine böyle işler işlemeye önderlik eder de (o fare gibi şeylerle) sizi yakar" buyurdu.

Buharî, eşribe 22, bedu’l-halk 11, 16; Müslim, eşribe 96-97; Tirmizi, et'ime 15; İbn Mace, eşribe 16; Muvatta, sıfatünnebiyy 21; Ahmed b. Hanbel, II, 363, II, 301, 374, 386, 395, V, 82, 262.

١٧٣ - بَاب فِي إِطْفَاء الْنَّار بِالْلَّيْل

٥٢٤٦ - حَدَّثَنَا أَحْمَد بْن مُحَمَّد بْن حَنْبَل، ثَنَا سُفْيَان، عَن الْزُّهْرِي، عَن سَالِم، عَن أَبِيْه رِوَايَة، وَقَال مَرَّة: يَبْلُغ بِه الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (لَا تَتْرُكُوْا الْنَّار فِي بُيُوْتِكُم حِيْن تَنَامُوَن).

٥٢٤٧ - حَدَّثَنَا سُلَيْمَان بْن عَبْد الْرَّحْمَن الْتَّمَّار، ثَنَا عَمْرُو بْن طَلْحَة، ثَنَا أَسْبَاط، عَن سِمَاك، عَن عِكْرِمَة، عَن ابْن عَبَّاس قَال:

جَاءَت فَأْرَة فَأَخَذَت تَجُر الْفَتِيْلَة فَجَاءَت بِهَا فَأَلْقَتْهَا بَيْن يَدَي رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم عَلَى الْخُمْرَة الَّتِي كَان قَاعِدَا عَلَيْهَا، فَأَحْرَقَت مِنْهَا مِثْل مَوْضِع الْدِّرْهَم فَقَال: (إِذَا نِمْتُم فَأَطْفِئُوْا سُرُجَكُم، فَإِن الْشَّيْطَان يَدُل مِثْل هَذِه عَلَى هَذَا فَتُحْرِقَكُم).



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 172. Yollardan (Gelip Geçeni) Rahatsız Eden Engelleri Kaldırmanın Fazileti

5242- Abdullah b. Büreyde dedi ki: Ben babam Büreyde'yi şöyle derken işittim:

" Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim:

İnsanda 360 eklem vardır. (Bu nedenle insan oğlunun) üzerine (hergün için) kendisinde bulunan her eklem karşılığında sadaka vermek borçtur."

(Hazret-i Büreyde sözlerine şöyle devam etti. Orada hazır bulunanlar):

Ey Allah’ın elçisi, buna kim güç yettirebilir? diye sordular. (Hazret-i Peygamber de:)

Mesciddeki balgamı toprağın altına gömersin. (Bu bir sadakadır. Gelip geçenleri) rahatsız edici şey (leri) yoldan kaldırırsın. (Bu da bir sadakadır). Eğer (sadaka yerine geçen böyle yapılacak başka bir iyilik) bulamazsan (bu eklemlere karşılık bir sadaka olmak üzere) iki rekat bir kuşluk namazı (kılman) sana yeter.

Müslim, zekat 54; Ahmed b. Hanbel; V, 354, 359.

5243- Hazret-i Ebû Zer'den (rivâyet edildiğine göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

" Âdemoğlunun her eklemine karşı (üzerine düşen) bir sadaka (borcu) vardır. (Bununla beraber Âdemoğlunun) karşılaştığı bir kimseye vermiş olduğu selâm sadakadır, iyiliğe çağırması bir sadakadır, kötülük(ler)den men'etmesi bir sadakadır. Eşiyle cinsi münasebette bulunması bir sadakadır" (Hazret-i Ebû Zer, sözlerine devam ederek şunları söyledi): Orada bulunanlar:

Ey Allah'ın Resulü (bir insanın) şehvetine uyması da mı, onun için sadaka oluyor?" diye sordu da (Hazret-i Peygamber):

Pekiyi onu gayr-i meşru bir yerde tatmin etseydi günah işlemiş olmayacak mıydı? Ne dersin? (Bununla beraber) bu eklemlerin hepsine birden (sadaka olarak sadece) iki rekat kuşluk namazı da yeter" buyurdu.

Buharî, sulh II, cihad 72, 128; Müslim, müsafirin 84, zekât 56; Ebû Dâvûd, tetavvu 12; Ahmed b..Hanbel, 11,316,328.

Ebû Dâvûd dedi ki: Hammad bu hadisi (rivâyet ederken) iyiliğe çağırma ile kötülükten men etmeyi zikretmedi.

5244- Hazret-i Ebû Zer'den (rivâyet edildiğine göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şu (bir önceki) hadisi (yaptığı bir konuşmanın) arasında dile getirmiştir.

5245- Hazret-i Ebû Hüreyre'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

(İman etmekten başka) hiçbir hayır işlememiş olan bir adam bir diken dalını yoldan kaldırdı. Bu diken ya bir ağaçta idi de (gelip geçeni rahatsız edeceği için) onu çekip (zarar vermeyeceği bir yere) atmıştı. Yahutta (yol üzerine) konulmuştu da onu (yoldan) kaldırdı. Bu yüzden (yüce) Allah onu affedip cennete koydu."

Müslim, birr 127.

١٧٢ - بَاب فَي إِمَاطَة الْأَذَى عَن الْطَّرِيْق

٥٢٤٢ - حَدَّثَنَا أَحْمَد بْن مُحَمَّد الْمَرْوَزِي قَال: حَدَّثَنِي عَلِي بْن حُسَيْن قَال: حَدَّثَنِي أَبِي قَال: حَدَّثَنِي عَبْد الْلَّه بْن بُرَيْدَة قَال: سُمِعَت أَبِي بُرَيْدَة يَقُوْل:

سُمِعَت رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم يَقُوْل: (فِي الْإِنْسَان ثَلَثِمِائَة وَسِتُّوْن مُفَصَّلَا، فَعَلَيْه أَن يَتَصَدَّق عَن كُل مَفْصِل مِنْه بِصَدَقَة) قَالُوْا: وَمَن يُطِيْق ذَلِك يَا نَبِي الْلَّه؟ قَال: (الْنُّخَاعَة فِي الْمَسْجِد تَدْفِنُهَا، وَالْشَّىْء تُنَحِّيَه عَن الْطَّرِيْق، فَإِن لَم تَجِد فَرَكْعَتَا الْضُّحَى تُجْزِئُك).

٥٢٤٣ - حَدَّثَنَا مُسَدَّد، ثَنَا حَمَّاد بْن زَيْد، ح، وَثَنَا أَحْمَد بْن مَنِيْع، عَن عَبَّاد بْن عَبَّاد، وَهَذَا لَفْظُه وَهُو أَتَم، عَن وَاصِل، عَن يَحْيَى بْن عُقَيْل، عَن يَحْيَى بْن يَعْمَر، عَن أَبِي ذَر، عَن الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم قَال: ( يُصْبِح عَلَى كُل سُلَامَى مِن ابْن آَدَم صَدَقَة، تَسْلِيْمِه عَلَى مَن لَقِي صَدَقَة، وَأَمْرُه بِالْمَعْرُوْف صَدَقَة، وَنَهْيِه عَن الْمُنْكَر صَدَقَة، وَإِمَاطَتُه الْأَذَى عَن الْطَّرِيْق صَدَقَة، وَبُضْعَتُه أَهْلَه صَدَقَة) قَالُوْا: يَارَسُوْل الْلَّه يَأْتِي شَهْوَتَه وَتَكُوْن لَه صَدَقَة؟ قَال: (أَرَأَيْت لَو وَضَعَهَا فِي غَيْر حَقِّهَا أَكَان يَأْثَم؟) قَال: (وَيُجْزِىء مِن ذَلِك كُلِّه رَكْعَتَان مِن الْضُّحَى).

قَال أَبُو دَاوُد: لَم يَذْكُر حَمَّاد الْأَمْر وَالْنَّهْي.

٥٢٤٤ - حَدَّثَنَا وَهْب بْن بَقِيَّة، أَخْبَرَنَا خَالِد، عَن وَاصِل، عَن يَحْيَى بْن عُقَيْل، عَن يَحْيَى بْن يَعْمَر، عَن أَبِي الْأَسْوَد الْدِّيْلِي، عَن أَبِي ذَر بِهَذَا الْحَدِيْث، وَذَكَر الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم فِي وَسْطِه.

٥٢٤٥ - حَدَّثَنَا عِيْسَى بْن حَمَّاد، أَخْبَرَنَا الْلَّيْث، عَن مُحَمَّد بْن عَجْلَان، عَن زَيْد بْن أَسْلَم، عَن أَبِي صَالِح، عَن أَبِي هُرَيْرَة، عَن رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم أَنَّه قَال: (نَزَع رَجُل لَم يَعْمَل خَيْرَا قَط غُصْن شَوْك عَن الْطَّرِيْق، إِمَّا كَان فِي شَجَرَة فَقَطَعَه وَأَلْقَاه، وَإِمَّا كَان مَوْضُوعَا فَأَمَاطَه فَشَكَر الْلَّه لَه بِهَا فَأَدْخَلَه الْجَنَّة).



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget