İmam Safları Düzeltir Mi?
23- İmam Safları Düzeltir Mi?
815- Ebû Mes’ud (radıyallahü anh)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namaza durmadan bizim omuzlarımıza dokunarak saflarımızı düzeltir ve şöyle derdi:
(Saflarınızda düzensiz durmayınız ki kalpleriniz ayrılığa düşmesin. Aklı başında ve imamlığa yetkili olanlar benim arkam da dursunlar, onlardan sonra gelenler daha arkada, onlardan da sonra gelenler daha arkada dursunlar.) Sonra Ebû Mes’ud yanındakilere:
(Sizler bugün son derece ayrılıklar içerisindesiniz) dedi. (Dârimi, Salat: 51; Ebû Dâvûd, Salat: 94)
816- Kays b. Ubad (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir defasın da ben Mescidde ilk safta bulunuyordum. Bir adam beni arkamdan sertçe çekti ve benim yerime geçti. Nasıl namaz kıldığımı bilemedim. Namaz bitince bir de ne göreyim, beni çeken Ubey b. Ka’b imiş. Bana şöyle dedi:
(Ey delikanlı! Allah, seni kötülüklerden korusun. Benim bu yaptığım Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bize bir emridir. Kendi arkasına durmamızı emrederdi sonra kıbleye dönerek üç defa:
(Kâbe’nin Rabbine andolsun ki ehli Ukad helak olacaktır) dedi ve şöyle ilave etti:
(Vallahi o cemaate değil o cemaati saptıran idarecilere yazıklar olsun.) Ben:
(Ey Ebû Yakub, (Ehli Ukad) ile neyi kastediyorsun?) diye sordum. O da:
(İdareciler) diye cevap verdi. (Müsned: 20210)
٢٣ - باب مَنْ يَلِي الإِمَامَ ثُمَّ الَّذِي يَلِيهِ
٨١٥ - أَخْبَرَنَا هَنَّادُ بْنُ السَّرِيِّ، عَنْ أَبِي مُعَاوِيَةَ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ عُمَارَةَ بْنِ عُمَيْرٍ، عَنْ أَبِي مَعْمَرٍ، عَنْ أَبِي مَسْعُودٍ، قَالَ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَمْسَحُ مَنَاكِبَنَا فِي الصَّلاَةِ وَيَقُولُ ( لاَ تَخْتَلِفُوا فَتَخْتَلِفَ قُلُوبُكُمْ لِيَلِيَنِّي مِنْكُمْ أُولُو الأَحْلاَمِ وَالنُّهَى ثُمَّ الَّذِينَ يَلُونَهُمْ ثُمَّ الَّذِينَ يَلُونَهُمْ ) . قَالَ أَبُو مَسْعُودٍ فَأَنْتُمُ الْيَوْمَ أَشَدُّ اخْتِلاَفًا . قَالَ أَبُو عَبْدِ الرَّحْمَنِ أَبُو مَعْمَرٍ اسْمُهُ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَخْبَرَةَ .
٨١٦ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عُمَرَ بْنِ عَلِيِّ بْنِ مُقَدَّمٍ، قَالَ حَدَّثَنَا يُوسُفُ بْنُ يَعْقُوبَ، قَالَ أَخْبَرَنِي التَّيْمِيُّ، عَنْ أَبِي مِجْلَزٍ، عَنْ قَيْسِ بْنِ عَبَّادٍ، قَالَ بَيْنَا أَنَا فِي الْمَسْجِدِ، فِي الصَّفِّ الْمُقَدَّمِ فَجَبَذَنِي رَجُلٌ مِنْ خَلْفِي جَبْذَةً فَنَحَّانِي وَقَامَ مَقَامِي فَوَاللَّهِ مَا عَقَلْتُ صَلاَتِي فَلَمَّا انْصَرَفَ فَإِذَا هُوَ أُبَىُّ بْنُ كَعْبٍ فَقَالَ يَا فَتَى لاَ يَسُؤْكَ اللَّهُ إِنَّ هَذَا عَهْدٌ مِنَ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم إِلَيْنَا أَنْ نَلِيَهُ ثُمَّ اسْتَقْبَلَ الْقِبْلَةَ فَقَالَ هَلَكَ أَهْلُ الْعُقَدِ وَرَبِّ الْكَعْبَةِ ثَلاَثًا ثُمَّ قَالَ وَاللَّهِ مَا عَلَيْهِمْ آسَى وَلَكِنْ آسَى عَلَى مَنْ أَضَلُّوا . قُلْتُ يَا أَبَا يَعْقُوبَ مَا يَعْنِي بِأَهْلِ الْعُقَدِ قَالَ الأُمَرَاءُ .