بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla
11- Küsûf Namazı Kılma Şekli - 3
1483- Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hayatta iken Güneş tutulmuştu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kalktı ve tekbir aldı, cemaat de arkasına saf tuttular. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) uzunca bir sûre okudu sonra tekbir alıp uzunca bir rükû’ yaptı sonra başını rükû’dan kaldırıp (Semiallahü limen hamideh), (Rabbena lekel hamd) dedi ve bu ayakta duruşunda yine uzunca bir sûre okudu fakat bu okuduğu birinci okuduğundan kısaydı sonra tekbir alıp tekrar rükû’a gitti yine rükû’ yaptı. Bu rükû’u öncekinden biraz kısaydı sonra (Semiallahü limen hamideh) (Rabbena lekel hamd) dedi ve secdeye vardı, diğer rekattede aynısını yaptı, böylece rükû’ ve secdelerin sayısını dörde çıkardı. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namazdan ayrılmadan Güneş açıldı. Sonra kalktı ve cemaate hitab ederek: Allah’ı gerektiği şekilde övdükten sonra şöyle buyurdu:
(Güneş ve Ay Allah’ın varlığı ve birliğini gösteren alametlerdendir. Hiçbir kimsenin doğumu ve vefatı için tutulmazlar. Onların tutulduklarını görünce açılıncaya kadar namaz kılınız.) Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle devam etti:
(Şu bulunduğum yerde size vâd edilen her şeyi gördüm. Kendimi Cennetten bir salkım üzüm koparırken gördüm. Biraz ilerledim Cehennemin birbirine çarpan ateş dalgalarını gördüm ve biraz geriledim orada Kâbe’ye adanan develere binilmemesi ve yük yüklenmemesi adetini getiren İbn Luhay’ı gördüm.) (Müslim, Küsûf: 1; Buhârî, Küsûf: 10)
1484- Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında Güneş tutulmuştu. Hemen; (Namaz toplayıcıdır) diye anons edildi. Cemaat toplanınca, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) dört rükû’ ve dört secdeli iki rekat namaz kıldırdı. (Buhârî, Küsûf: 10; Ebû Dâvûd, Salat: 264)
1485- Yine Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında Güneş tutulmuştu da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) insanlara namaz kıldırmıştı. Namazda kıyamı uzattı sonra rükû’a gitti, rükû’u da uzattı sonra kalkıp tekrar ayakta durdu ve bu duruşunu da uzattı, bu öncekinden daha kısa idi. Sonra tekrar rükû’a gitti, rükû’unu uzattı önceki rükû’dan biraz kısa idi. Sonra kalktı ve secdeye vardı. Diğer rekatta da aynısını yaptı, namazını bitirince Güneş açılmıştı. Namazdan sonra cemaate hitab ederek Allah’a hamd edip O’nu övdükten sonra şöyle buyurdu:
(Güneş ve Ay Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren alametlerdendir. Hiçbir kimsenin doğumu ve ölümü için tutulmazlar. Tutulduğunu gördüğünüzde Aziz ve Celil olan Allah’a dua edin, tekbir getirin ve sadaka verin.) Sonra konuşmasını şöyle sürdürdü:
(Ey Muhammed Ümmeti! Kullarından erkek ve kadının zina etmesine Allah’tan daha çok kıskançlık gösteren kimse yoktur. Ey Muhammed Ümmeti! Allah’a yemin ederim ki eğer Benim bildiklerimi bir bilseydiniz az güler ve çok ağlardınız.) (Buhârî, Küsûf: 10; Müslim, Küsûf: 3)
1486- Yine Âişe (radıyallahü anha) anlatıyor: Bir Yahudi kadını bana gelerek:
(Allah seni kabir azabından korusun) demişti. Ben de Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e:
(Ey Allah’ın Rasûlü! insanlara kabirde azâb ediliyor mu?) diye sordum. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):
(Allah’a sığınırım o kabir azabından) dedi. Âişe diyor ki Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) dışarı çıkmıştı da Güneş tutulmuştu. Biz de dışarı çıktık, kadınlar etrafıma toplandılar. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bize doğru geldi. Vakit kuşluk vakti idi. Uzun süren bir kıyam yaptıktan sonra yine uzunca bir rükû’ yaptı sonra başını rükû’dan kaldırdı, önceki kıyamdan biraz hafif olarak yine kıyamda durdu. Sonra tekrar rükû’a vardı ki o rükû’ da öncekinden biraz kısa idi. Sonra secdeye vardı. Sonra ikinci rekata kalktı, aynısını yaptı fakat ikinci rekatın kıyam ve rükû’ları birinci rekattan daha kısa idi sonra secdeye vardı, (bu esnada) güneş açılmıştı. Namaz bitince minbere çıktı, söyledikleri arasında şunlar da vardı:
(İnsanlar Deccal fitnesine uğrayacakları imtihan gibi kabirlerinde de imtahana çekilirler.) Âişe diyor ki: Bu olaydan sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kabir azabından Allah’a sığındığını duyuyorduk. (Buhârî, Küsûf: 7; Müslim, Küsûf: 2)
١١ - باب نَوْعٌ آخَرُ مِنْهُ عَنْ عَائِشَةَ
١٤٨٣ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَلَمَةَ، عَنِ ابْنِ وَهْبٍ، عَنْ يُونُسَ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، قَالَ أَخْبَرَنِي عُرْوَةُ بْنُ الزُّبَيْرِ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ خَسَفَتِ الشَّمْسُ فِي حَيَاةِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَامَ فَكَبَّرَ وَصَفَّ النَّاسُ وَرَاءَهُ فَاقْتَرَأَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قِرَاءَةً طَوِيلَةً ثُمَّ كَبَّرَ فَرَكَعَ رُكُوعًا طَوِيلاً ثُمَّ رَفَعَ رَأْسَهُ فَقَالَ ( سَمِعَ اللَّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ رَبَّنَا وَلَكَ الْحَمْدُ ) . ثُمَّ قَامَ فَاقْتَرَأَ قِرَاءَةً طَوِيلَةً هِيَ أَدْنَى مِنَ الْقِرَاءَةِ الأُولَى ثُمَّ كَبَّرَ فَرَكَعَ رُكُوعًا طَوِيلاً هُوَ أَدْنَى مِنَ الرُّكُوعِ الأَوَّلِ ثُمَّ قَالَ ( سَمِعَ اللَّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ رَبَّنَا وَلَكَ الْحَمْدُ ) . ثُمَّ سَجَدَ ثُمَّ فَعَلَ فِي الرَّكْعَةِ الأُخْرَى مِثْلَ ذَلِكَ فَاسْتَكْمَلَ أَرْبَعَ رَكَعَاتٍ وَأَرْبَعَ سَجَدَاتٍ وَانْجَلَتِ الشَّمْسُ قَبْلَ أَنْ يَنْصَرِفَ ثُمَّ قَامَ فَخَطَبَ النَّاسَ فَأَثْنَى عَلَى اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ بِمَا هُوَ أَهْلُهُ ثُمَّ قَالَ ( إِنَّ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ آيَتَانِ مِنْ آيَاتِ اللَّهِ تَعَالَى لاَ يَخْسِفَانِ لِمَوْتِ أَحَدٍ وَلاَ لِحَيَاتِهِ فَإِذَا رَأَيْتُمُوهُمَا فَصَلُّوا حَتَّى يُفْرَجَ عَنْكُمْ ) . وَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ( رَأَيْتُ فِي مَقَامِي هَذَا كُلَّ شَىْءٍ وُعِدْتُمْ لَقَدْ رَأَيْتُمُونِي أَرَدْتُ أَنْ آخُذَ قِطْفًا مِنَ الْجَنَّةِ حِينَ رَأَيْتُمُونِي جَعَلْتُ أَتَقَدَّمُ وَلَقَدْ رَأَيْتُ جَهَنَّمَ يَحْطِمُ بَعْضُهَا بَعْضًا حِينَ رَأَيْتُمُونِي تَأَخَّرْتُ وَرَأَيْتُ فِيهَا ابْنَ لُحَىٍّ وَهُوَ الَّذِي سَيَّبَ السَّوَائِبَ ) .
١٤٨٤ - أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ بْنُ مُسْلِمٍ، عَنِ الأَوْزَاعِيِّ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ عُرْوَةَ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ خَسَفَتِ الشَّمْسُ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَنُودِيَ الصَّلاَةُ جَامِعَةٌ فَاجْتَمَعَ النَّاسُ فَصَلَّى بِهِمْ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم أَرْبَعَ رَكَعَاتٍ فِي رَكْعَتَيْنِ وَأَرْبَعَ سَجَدَاتٍ .
١٤٨٥ - أَخْبَرَنَا قُتَيْبَةُ، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ خَسَفَتِ الشَّمْسُ فِي عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَصَلَّى رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم بِالنَّاسِ فَقَامَ فَأَطَالَ الْقِيَامَ ثُمَّ رَكَعَ فَأَطَالَ الرُّكُوعَ ثُمَّ قَامَ فَأَطَالَ الْقِيَامَ وَهُوَ دُونَ الْقِيَامِ الأَوَّلِ ثُمَّ رَكَعَ فَأَطَالَ الرُّكُوعَ وَهُو دُونَ الرُّكُوعِ الأَوَّلِ ثُمَّ رَفَعَ فَسَجَدَ ثُمَّ فَعَلَ ذَلِكَ فِي الرَّكْعَةِ الأُخْرَى مِثْلَ ذَلِكَ ثُمَّ انْصَرَفَ وَقَدْ تَجَلَّتِ الشَّمْسُ فَخَطَبَ النَّاسَ فَحَمِدَ اللَّهَ وَأَثْنَى عَلَيْهِ ثُمَّ قَالَ ( إِنَّ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ آيَتَانِ مِنْ آيَاتِ اللَّهِ لاَ يَخْسِفَانِ لِمَوْتِ أَحَدٍ وَلاَ لِحَيَاتِهِ فَإِذَا رَأَيْتُمْ ذَلِكَ فَادْعُوا اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ وَكَبِّرُوا وَتَصَدَّقُوا ) . ثُمَّ قَالَ ( يَا أُمَّةَ مُحَمَّدٍ مَا مِنْ أَحَدٍ أَغْيَرُ مِنَ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ أَنْ يَزْنِيَ عَبْدُهُ أَوْ تَزْنِيَ أَمَتُهُ يَا أُمَّةَ مُحَمَّدٍ وَاللَّهِ لَوْ تَعْلَمُونَ مَا أَعْلَمُ لَضَحِكْتُمْ قَلِيلاً وَلَبَكَيْتُمْ كَثِيرًا ) .
١٤٨٦ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَلَمَةَ، عَنِ ابْنِ وَهْبٍ، عَنْ عَمْرِو بْنِ الْحَارِثِ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ، أَنَّ عَمْرَةَ، حَدَّثَتْهُ أَنَّ عَائِشَةَ حَدَّثَتْهَا أَنَّ يَهُودِيَّةً أَتَتْهَا فَقَالَتْ أَجَارَكِ اللَّهُ مِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ قَالَتْ عَائِشَةُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّ النَّاسَ لَيُعَذَّبُونَ فِي الْقُبُورِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم عَائِذًا بِاللَّهِ . قَالَتْ عَائِشَةُ إِنَّ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم خَرَجَ مَخْرَجًا فَخَسَفَتِ الشَّمْسُ فَخَرَجْنَا إِلَى الْحُجْرَةِ فَاجْتَمَعَ إِلَيْنَا نِسَاءٌ وَأَقْبَلَ إِلَيْنَا رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم وَذَلِكَ ضَحْوَةً فَقَامَ قِيَامًا طَوِيلاً ثُمَّ رَكَعَ رُكُوعًا طَوِيلاً ثُمَّ رَفَعَ رَأْسَهُ فَقَامَ دُونَ الْقِيَامِ الأَوَّلِ ثُمَّ رَكَعَ دُونَ رُكُوعِهِ ثُمَّ سَجَدَ ثُمَّ قَامَ الثَّانِيَةَ فَصَنَعَ مِثْلَ ذَلِكَ إِلاَّ أَنَّ رُكُوعَهُ وَقِيَامَهُ دُونَ الرَّكْعَةِ الأُولَى ثُمَّ سَجَدَ وَتَجَلَّتِ الشَّمْسُ فَلَمَّا انْصَرَفَ قَعَدَ عَلَى الْمِنْبَرِ فَقَالَ فِيمَا يَقُولُ ( إِنَّ النَّاسَ يُفْتَنُونَ فِي قُبُورِهِمْ كَفِتْنَةِ الدَّجَّالِ ) . قَالَتْ عَائِشَةُ كُنَّا نَسْمَعُهُ بَعْدَ ذَلِكَ يَتَعَوَّذُ مِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ .