بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla
10- Yağmur İsteme Duası
1527- Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):
(Allah’ım, bize yağmur ver) diye dua etti. (Müslim, İstiska: 2; İbn Mâce, İkametü’s Salat: 154)
1528- Enes (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Cuma günü hutbe okurken bir kısım kimseler kalkıp şöyle bağırdılar. Ey Allah’ın Peygamberi! yağmurlar kesildi, hayvanlar helak oldu, bize yağmur vermesi için Allah’a dua et. Bunun üzerine Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem):
(Allah’ım bize yağmur ver. Allah’ım bize yağmur ver) diye dua etti. Enes diyor ki: Allah’a yemin ederim ki gökyüzünde hiçbir bulut yok iken bir bulut meydana geldi, etrafa dağılarak çoğaldı ve ondan yağmur yağdı. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) minberden inerek Cuma namazını kıldırdı ve insanlar dağıldılar, yağmur ertesi cumaya kadar devam etti. Ertesi Cuma Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) tekrar hutbeye çıktığında bir kısım kimseler bağırarak:
(Ey Allah’ın Peygamberi! binalar yıkıldı, yollar yağmurdan geçilmez oldu. Allah’a dua et de yağmuru kessin) dediler. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) tebessüm ederek şöyle dua etti:
(Allah’ım bize değil çevremize ver) Medine’ye yağmur yağışı kesildi ve çevreye yağıyor, Medine’ye bir damla bile düşmüyordu. Medine ortada bir daire gibi kalmış çevreye yağıyordu. (Buhârî, İstiska: 5; Muvatta', İstiska: 2)
1529- Enes b. Mâlik (radıyallahü anh) anlatıyor: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mescidde ayakta hutbe okurken bir adam geldi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e yönelerek ayakta şöyle dedi:
(Ey Allah’ın Rasûlü! kuraklıktan hayvanlarımız helak oldu, yollarda hareket kalmadı, kimse gelip gitmiyor, yağmur vermesi için Allah’a dua et. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ellerini kaldırarak şöyle devam etti:
(Allah’ım! bize hayırlı yağmurlar ver. Allah’ım, bize hayırlı yağmurlar ver.) Enes diyor ki: Allah’a yemin olsun ki gökyüzünde ne bir bulut ne de buluttan bir parça vardı. Sel’ dağı ile aramızda hiçbir ev yoktu ki bulutları görmemize engel olsun. Semada kalkan gibi bulutlar meydana geldi, tam ortalanınca etrafa dağıldılar ve yağmaya başladı. Enes diyor ki: Allah’a yemin olsun ki bir hafta boyu güneşi göremedik.
Ertesi Cuma mescidin aynı kapısından bir adam girdi, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ayakta hutbe okuyordu o kimse ayakta Peygambere dönerek:
(Ey Allah’ın Rasûlü! salat ve selâm senin üzerine olsun, iş sana düşüyor. Mallarımız helak oldu, yollar sulardan yürünmez oldu, yağmuru kesmesi için Allah’a dua et) dedi.
Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) elini kaldırdı ve şöyle dua etti:
(Allah’ım bize değil çevremize ver. Allah’ım bu yağmuru dağlara, tepelere, vadilere ve ormanlara ver.) Enes diyor ki: Bulutlar hemen dağıldı mescidden çıkıp güneşte yürüdük. Şerik diyor ki: Enes’e sordum, (O adam önceki yağmur isteyen adam mıydı?) O da:
(Hayır) diye cevap verdi. (Muvatta', İstiska: 2; Ebû Dâvûd, Salat: 260)
١٠ - باب ذِكْرِ الدُّعَاءِ
١٥٢٧ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، قَالَ حَدَّثَنِي أَبُو هِشَامٍ الْمُغِيرَةُ بْنُ سَلَمَةَ، قَالَ حَدَّثَنِي وُهَيْبٌ، قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، أَنَّ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ( اللَّهُمَّ اسْقِنَا ) .
١٥٢٨ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الأَعْلَى، قَالَ حَدَّثَنَا الْمُعْتَمِرُ، قَالَ سَمِعْتُ عُبَيْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ، - وَهُوَ الْعُمَرِيُّ - عَنْ ثَابِتٍ، عَنْ أَنَسٍ، قَالَ كَانَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم يَخْطُبُ يَوْمَ الْجُمُعَةِ فَقَامَ إِلَيْهِ النَّاسُ فَصَاحُوا فَقَالُوا يَا نَبِيَّ اللَّهِ قُحِطَتِ الْمَطَرُ وَهَلَكَتِ الْبَهَائِمُ فَادْعُ اللَّهَ أَنْ يَسْقِيَنَا . قَالَ ( اللَّهُمَّ اسْقِنَا اللَّهُمَّ اسْقِنَا ) . قَالَ وَايْمُ اللَّهِ مَا نَرَى فِي السَّمَاءِ قَزَعَةً مِنْ سَحَابٍ - قَالَ - فَأَنْشَأَتْ سَحَابَةٌ فَانْتَشَرَتْ ثُمَّ إِنَّهَا أُمْطِرَتْ وَنَزَلَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَصَلَّى وَانْصَرَفَ النَّاسُ فَلَمْ تَزَلْ تَمْطُرُ إِلَى يَوْمِ الْجُمُعَةِ الأُخْرَى فَلَمَّا قَامَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَخْطُبُ صَاحُوا إِلَيْهِ فَقَالُوا يَا نَبِيَّ اللَّهِ تَهَدَّمَتِ الْبُيُوتُ وَتَقَطَّعَتِ السُّبُلُ فَادْعُ اللَّهَ أَنْ يَحْبِسَهَا عَنَّا . فَتَبَسَّمَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم وَقَالَ ( اللَّهُمَّ حَوَالَيْنَا وَلاَ عَلَيْنَا ) . فَتَقَشَّعَتْ عَنِ الْمَدِينَةِ فَجَعَلَتْ تَمْطُرُ حَوْلَهَا وَمَا تَمْطُرُ بِالْمَدِينَةِ قَطْرَةً فَنَظَرْتُ إِلَى الْمَدِينَةِ وَإِنَّهَا لَفِي مِثْلِ الإِكْلِيلِ .
١٥٢٩ - أَخْبَرَنَا عَلِيُّ بْنُ حُجْرٍ، قَالَ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ جَعْفَرٍ، قَالَ حَدَّثَنَا شَرِيكُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، أَنَّ رَجُلاً، دَخَلَ الْمَسْجِدَ وَرَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَائِمٌ يَخْطُبُ فَاسْتَقْبَلَ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَائِمًا وَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ هَلَكَتِ الأَمْوَالُ وَانْقَطَعَتِ السُّبُلُ فَادْعُ اللَّهَ أَنْ يُغِيثَنَا . فَرَفَعَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَدَيْهِ ثُمَّ قَالَ ( اللَّهُمَّ أَغِثْنَا اللَّهُمَّ أَغِثْنَا ) . قَالَ أَنَسٌ وَلاَ وَاللَّهِ مَا نَرَى فِي السَّمَاءِ مِنْ سَحَابَةٍ وَلاَ قَزَعَةٍ وَمَا بَيْنَنَا وَبَيْنَ سَلْعٍ مِنْ بَيْتٍ وَلاَ دَارٍ فَطَلَعَتْ سَحَابَةٌ مِثْلُ التُّرْسِ فَلَمَّا تَوَسَّطَتِ السَّمَاءَ انْتَشَرَتْ وَأَمْطَرَتْ . قَالَ أَنَسٌ وَلاَ وَاللَّهِ مَا رَأَيْنَا الشَّمْسَ سَبْتًا . قَالَ ثُمَّ دَخَلَ رَجُلٌ مِنْ ذَلِكَ الْبَابِ فِي الْجُمُعَةِ الْمُقْبِلَةِ وَرَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَائِمٌ يَخْطُبُ فَاسْتَقْبَلَهُ قَائِمًا فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ وَسَلَّمَ عَلَيْكَ هَلَكَتِ الأَمْوَالُ وَانْقَطَعَتِ السُّبُلُ فَادْعُ اللَّهَ أَنْ يُمْسِكَهَا عَنَّا . فَرَفَعَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَدَيْهِ فَقَالَ ( اللَّهُمَّ حَوَالَيْنَا وَلاَ عَلَيْنَا اللَّهُمَّ عَلَى الآكَامِ وَالظِّرَابِ وَبُطُونِ الأَوْدِيَةِ وَمَنَابِتِ الشَّجَرِ ) . قَالَ فَأَقْلَعَتْ وَخَرَجْنَا نَمْشِي فِي الشَّمْسِ . قَالَ شَرِيكٌ سَأَلْتُ أَنَسًا أَهُوَ الرَّجُلُ الأَوَّلُ قَالَ لاَ .