Ölüye Ağlamanın Yasak Şekli Nasıldır?
14- Ölüye Ağlamanın Yasak Şekli Nasıldır?
1857- Câbir b. Atik (radıyallahü anh)’in haber verdiğine göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Abdullah b. Sabit’i ziyarete geldi. O, ruhunu teslim etmek üzereydi. Seslendi fakat cevap vermeyince (Bakara sûresi 156. ayeti olan):
(Varlığımız, Allah içindir, sonun da ona dönecek ve hesaba çekileceğiz.) Ayetini okudu ve şöyle buyurdu:
(Ebu’r Rabi’in ölümü üzerine Allah’a boyun eğdik.) Kadınlar, yüksek sesle ağlamaya başladılar. İbn Atik onları susturmaya çalıştı. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
(Bırak onları, vacip olunca kimse ağlamasın) buyurdu. Oradakiler:
(Vacip olmak nedir? Ey Allah’ın Rasûlü!) dediler. (Ölümdür) buyurdu. Abdullah b. Sabit’in kızı şöyle dedi:
(Ey babacığım, senin olduğunu umuyorum çünkü sen şehidlik için her şeyi hazırlamıştın.) Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de şöyle buyurdu:
(Allah ona niyetine göre ecrini vermiştir. Şehidlikten ne anlıyorsunuz?) dedi. Orada bulunanlar da:
(Allah yolunda ölmek veya öldürülmektir) dediler. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
(Allah yolunda öldürülmenin dışında şehidlik yedi çeşittir. Taun hastalığından ölen şehiddir. İç hastalıklarından ölen şehiddir. Suda boğularak ölen şehiddir. Yıkıntı altında kalan şehiddir. Zat’ül cenb hastalığın (akciğer)den ölen şehiddir. Yangında ölen şehiddir. Doğum yaparken veya kadın hastalığından dolayı ölen kimseler de (Allah ve Rasûlünun istediği gibi Müslüman olarak hayatlarını devam ettirirken ölmüşlerse hepsi) şehiddir.) (Muvatta', Cenaiz: 12; Ebû Dâvûd, Cenaiz: 15)
1858- Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir:
(Mûte’de şehid olan Zeyd b. Harise, Cafer b. ebi Talib ve Abdullah b. Revaha‘nın şehid oldukları haberi geldiğinde; Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) mescidde oturuyordu. Üzüntülü olduğu anlaşılıyordu. Ben de kapının aralığından kendisine bakıyordum. Bu arada bir adam geldi ve:
(Cafer’in kadınları çok ağlıyorlar) dedi. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
(Git ve onları engelle) buyurdu. Adam gitti ve tekrar geldi, (Bu şekilde ağlamalarından dolayı onları yasakladım fakat beni dinlemediler) dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
(Yine git ve onları engelle) buyurdu. Adam gitti geri geldi ve gittim yasakladım fakat beni yine dinlemediler dedi. Bu sefer Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
(Git ve ağızlarına toprak saç) buyurdu. Âişe (radıyallahü anha) diyor ki:
(Allah senin burnunu yere sürtsün. Vallahi ne Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i kendi haline bıraktın ne de dediğini yaptın.) (Buhârî, Cenaiz: 40; Müslim: Cenaiz: 10)
1859- Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
(Ölen kimse yakınlarının kendisi için ağlamalarından dolayı azâb görür.) (Buhârî, Cenaiz: 45; Ebû Dâvûd, Cenaiz: 29)
1860- Muhammed b. Sirin (radıyallahü anh) şöyle diyordu: İmran b. Husayn yanında, (Ölü, dirilerin kendisi için ağlamasıyla azâb çeker) hadisi söylenince O, bu sözü Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) söyledi) dedi. (Buhârî, Cenaiz: 45; Ebû Dâvûd, Cenaiz: 29)
1861- Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
(Ölen kimse yakınlarının ağlamasından dolayı azâb görür.) (Buhârî, Cenaiz: 45; Ebû Dâvûd, Cenaiz: 29)
١٤ - باب النَّهْىِ عَنِ الْبُكَاءِ، عَلَى الْمَيِّتِ
١٨٥٧ - أَخْبَرَنَا عُتْبَةُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُتْبَةَ، قَالَ قَرَأْتُ عَلَى مَالِكٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ جَبْرِ بْنِ عَتِيكٍ، أَنَّ عَتِيكَ بْنَ الْحَارِثِ، وَهُوَ جَدُّ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ أَبُو أُمِّهِ أَخْبَرَهُ أَنَّ جَبْرَ بْنَ عَتِيكٍ أَخْبَرَهُ أَنَّ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم جَاءَ يَعُودُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ ثَابِتٍ فَوَجَدَهُ قَدْ غُلِبَ عَلَيْهِ فَصَاحَ بِهِ فَلَمْ يُجِبْهُ فَاسْتَرْجَعَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم وَقَالَ ( قَدْ غُلِبْنَا عَلَيْكَ أَبَا الرَّبِيعِ ) . فَصِحْنَ النِّسَاءُ وَبَكَيْنَ فَجَعَلَ ابْنُ عَتِيكٍ يُسَكِّتُهُنَّ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ( دَعْهُنَّ فَإِذَا وَجَبَ فَلاَ تَبْكِيَنَّ بَاكِيَةٌ ) . قَالُوا وَمَا الْوُجُوبُ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ ( الْمَوْتُ ) . قَالَتِ ابْنَتُهُ إِنْ كُنْتُ لأَرْجُو أَنْ تَكُونَ شَهِيدًا قَدْ كُنْتَ قَضَيْتَ جِهَازَكَ . قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ( فَإِنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ قَدْ أَوْقَعَ أَجْرَهُ عَلَيْهِ عَلَى قَدْرِ نِيَّتِهِ وَمَا تَعُدُّونَ الشَّهَادَةَ ) . قَالُوا الْقَتْلُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ . قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ( الشَّهَادَةُ سَبْعٌ سِوَى الْقَتْلِ فِي سَبِيلِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ الْمَطْعُونُ شَهِيدٌ وَالْمَبْطُونُ شَهِيدٌ وَالْغَرِيقُ شَهِيدٌ وَصَاحِبُ الْهَدْمِ شَهِيدٌ وَصَاحِبُ ذَاتِ الْجَنْبِ شَهِيدٌ وَصَاحِبُ الْحَرَقِ شَهِيدٌ وَالْمَرْأَةُ تَمُوتُ بِجُمْعٍ شَهِيدَةٌ ) .
١٨٥٨ - أَخْبَرَنَا يُونُسُ بْنُ عَبْدِ الأَعْلَى، قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ وَهْبٍ، قَالَ قَالَ مُعَاوِيَةُ بْنُ صَالِحٍ وَحَدَّثَنِي يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ، عَنْ عَمْرَةَ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ لَمَّا أَتَى نَعْىُ زَيْدِ بْنِ حَارِثَةَ وَجَعْفَرِ بْنِ أَبِي طَالِبٍ وَعَبْدِ اللَّهِ بْنِ رَوَاحَةَ جَلَسَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يُعْرَفُ فِيهِ الْحُزْنُ وَأَنَا أَنْظُرُ مِنْ صِئْرِ الْبَابِ فَجَاءَهُ رَجُلٌ فَقَالَ إِنَّ نِسَاءَ جَعْفَرٍ يَبْكِينَ . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ( انْطَلِقْ فَانْهَهُنَّ ) . فَانْطَلَقَ ثُمَّ جَاءَ فَقَالَ قَدْ نَهَيْتُهُنَّ فَأَبَيْنَ أَنْ يَنْتَهِينَ . فَقَالَ ( انْطَلِقْ فَانْهَهُنَّ ) . فَانْطَلَقَ ثُمَّ جَاءَ فَقَالَ قَدْ نَهَيْتُهُنَّ فَأَبَيْنَ أَنْ يَنْتَهِينَ . قَالَ ( فَانْطَلِقْ فَاحْثُ فِي أَفْوَاهِهِنَّ التُّرَابَ ) . فَقَالَتْ عَائِشَةُ فَقُلْتُ أَرْغَمَ اللَّهُ أَنْفَ الأَبْعَدِ إِنَّكَ وَاللَّهِ مَا تَرَكْتَ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم وَمَا أَنْتَ بِفَاعِلٍ .
١٨٥٩ - أَخْبَرَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ، قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى، عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، عَنْ عُمَرَ، عَنِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ( الْمَيِّتُ يُعَذَّبُ بِبُكَاءِ أَهْلِهِ عَلَيْهِ ) .
١٨٦٠ - أَخْبَرَنَا مَحْمُودُ بْنُ غَيْلاَنَ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو دَاوُدَ، قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ صُبَيْحٍ، قَالَ سَمِعْتُ مُحَمَّدَ بْنَ سِيرِينَ، يَقُولُ ذُكِرَ عِنْدَ عِمْرَانَ بْنِ حُصَيْنٍ الْمَيِّتُ يُعَذَّبُ بِبُكَاءِ الْحَىِّ فَقَالَ عِمْرَانُ قَالَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم .
١٨٦١ - أَخْبَرَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ سَيْفٍ، قَالَ حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبِي، عَنْ صَالِحٍ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، قَالَ قَالَ سَالِمٌ سَمِعْتُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ، يَقُولُ قَالَ عُمَرُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ( يُعَذَّبُ الْمَيِّتُ بِبُكَاءِ أَهْلِهِ عَلَيْهِ ) .