Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 16- Ölüye Hangi Çeşit Ağlamak Serbesttir

1870- Ebu Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ailesinden biri vefat etmişti. Kadınlar bir araya toplanıp ağlamaya başladılar. Ömer’de onları bu işten yasaklayıp azarlamaya kalkmıştı. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Ey Ömer, bırak onları hâdise yakın olup; kalpler üzüntülü ve gözlerin yaş dökeceği zamandır.) (İbn Mâce, Cenaiz: 52; Müsned: 8050)

١٦ - باب الرُّخْصَةِ فِي الْبُكَاءِ عَلَى الْمَيِّتِ

١٨٧٠ - أَخْبَرَنَا عَلِيُّ بْنُ حُجْرٍ، قَالَ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ، - هُوَ ابْنُ جَعْفَرٍ - عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَمْرِو بْنِ حَلْحَلَةَ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَمْرِو بْنِ عَطَاءٍ، أَنَّ سَلَمَةَ بْنَ الأَزْرَقِ، قَالَ سَمِعْتُ أَبَا هُرَيْرَةَ، قَالَ مَاتَ مَيِّتٌ مِنْ آلِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَاجْتَمَعَ النِّسَاءُ يَبْكِينَ عَلَيْهِ فَقَامَ عُمَرُ يَنْهَاهُنَّ وَيَطْرُدُهُنَّ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ دَعْهُنَّ يَا عُمَرُ فَإِنَّ الْعَيْنَ دَامِعَةٌ وَالْقَلْبَ مُصَابٌ وَالْعَهْدَ قَرِيبٌ ‏)‏ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 15- Ölü Arkasından Bağırıp Çağırarak Ağlamamak

1862- Kays b. Asım (radıyallahü anh), şöyle demiştir:

(Ben ölürsem arkamdan feryâd ederek ağlamayınız. Çünkü Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Ölünün arkasından çığlıklarla ağlanmaz) buyurdu. (Buhârî, Cenaiz: 45; Ebû Dâvûd, Cenaiz: 29)

1863- Enes (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), kadınlardan biat aldığında ölünün arkasından feryâdla ağlamamak üzere söz almıştı. Bunun üzerine kadınlar:

(Ey Allah’ın Rasûlü! Cahiliyye döneminde kadınlar ağlarken bize katılmışlardı. Şimdi de biz onlara katılarak topluca ağlıyabilir miyiz?) diye sordular. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(İslâm’da toplu halde bir araya gelip ağlamak yoktur) buyurdu. (Buhârî, Cenaiz: 45; Ebû Dâvûd, Cenaiz: 29)

1864- Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir:

(Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim şöyle diyordu:

(Ölen kimse, kabrinde feryâd ederek ağlayanlar yüzünden azâb görür.) (Buhârî, Cenaiz: 45; Ebû Dâvûd, Cenaiz: 29)

1865- İmran b. Husayn (radıyallahü anh)(Ölen kimse yakınlarının kendisine feryâd ederek ağlamalarından dolayı azâb görür) deyince; bir adam:

(Bir kimse, Horasan’da ölse yakınları da burada onun için ağlasalar yine o kimse azâb görür mü?) diye sordu. İmran b. Husayn’da:

(Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem), doğru söyler, sen ise; yalan söylüyorsun) dedi. (Müsned: 19071)

1866- İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Ölen kimse, yakınlarının kendisi için ağlamalarından dolayı azâb görür.) Bu hadis, Âişe’ye söylenince:

(Ravi eksik söylemiş) dedi ve şöyle devam etti:

(Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem), bir kabrin yanından geçiyordu şöyle buyurdu:

(Şu kabirde yatan azâb görüyor, çünkü yakınları onun için ağlıyor.) Daha sonra Âişe, Fatır sûresi’nin 18. ayeti olan:

(Kimse kimsenin günah yükünü çekecek değildir) ayetini okudu. (Ebû Dâvûd, Cenaiz: 29; Muvatta', Cenaiz: 12)

1867- Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh) şöyle diyor:

(Ölen kimse dirilerin ağlamasıyla azâb görür.) Bunun üzerine Âişe şöyle demiştir: Allah, Ebu Abdurrahman’ı bağışlasın, yalan söylememiş fakat unutmuş veya hata etmiştir.) Olay şöyledir:

(Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem), bir Yahudi topluluğuna uğramış, onlar ölen bir kimse için ağlıyorlarmış. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlar için (Onlar şu ölüye ağlıyorlar halbuki o azâb görüyor.) buyurmuştur. (Ebû Dâvûd, Cenaiz: 29; Muvatta', Cenaiz: 12)

1868- Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Allah, ailesi ve yakınlarının ağlaması yüzünden bir kafirin azabını artırır.) (Buhârî, Cenaiz: 32; Tirmizî, Cenaiz: 24)

1869- İbn ebi Müleyke (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:

(Osman’ın kızı Ümmü Eban vefat ettiğinde, diğer insanlarla beraber ben de bulundum. Abdullah b. Ömer’le, İbn Abbâs’ın yanına oturdum. Bu arada kadınlar feryâd ederek ağlamaya başladılar. İbn Ömer:

(Şu kadınları ağlamaktan sakındırır mısın? Çünkü ben Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğunu işittim:

(Şüphesiz ki ölü ailesinin kendisine ağlamasından dolayı azâb görür) dedi. Bunun üzerine İbn Abbâs:

(Ömer, ölü kendisine ailesinin her ağlaması yüzünden değil bir kısım ağlamaktan dolayı azâb olunur, derdi.) Ömer ile beraber Mekke’den çıkmıştım, Beyda denilen yerde beklerken bir ağaç altında binitli bir gurup gördü. Bak bakalım şu kafilede kim var dedi. Gittim, bir de ne göreyim Suheyb ve ailesi oradalar. Ömer’in yanına döndüm ve:

(Ey Mü’minlerin emiri Suheyb ve ailesi var) dedim. (Suheyb’i bana çağır) dedi. Suheyb’i çağırdım, beraberce Medine’ye geldik. Ömer yaralandı. Bunun üzerine Suheyb oturup yanında ağlamaya başladı ve şöyle haykırıyordu:

(Ah Kardeşim! Vah Kardeşim!) Ömer’de dedi ki: Ey Suheyb! Ağlama, çünkü ben, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim şöyle diyordu:

(Ölü, aile ve yakınlarının bazı şekilde ağlamaları yüzünden azâb görür.) İbn Abbâs devamla: Bu hadiseyi Âişe’ye anlattım, o dedi ki:

(Dikkat edin, vallahi siz bu hadisi yalancılardan ve yalanla itham edilenlerden aktarmıyorsunuz fakat kulak yanılabilir, Kur’an’da size şifa verecek pek çok şeyler vardır. Kimse kimsenin günah yükünü çekecek değildir.) (Fatır 18. Ayet) (Allah, kafir kimseye ailesinin ağlamasından dolayı azâb eder) buyurmuştu. (Buhârî, Cenaiz: 32; Müslim, Cenaiz: 9)

١٥ - باب النِّيَاحَةِ عَلَى الْمَيِّتِ

١٨٦٢ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الأَعْلَى، قَالَ حَدَّثَنَا خَالِدٌ، قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنْ قَتَادَةَ، عَنْ مُطَرِّفٍ، عَنْ حَكِيمِ بْنِ قَيْسٍ، أَنَّ قَيْسَ بْنَ عَاصِمٍ، قَالَ لاَ تَنُوحُوا عَلَىَّ فَإِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم لَمْ يُنَحْ عَلَيْهِ ‏.‏ مُخْتَصَرٌ ‏.‏

١٨٦٣ - أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ، قَالَ حَدَّثَنَا مَعْمَرٌ، عَنْ ثَابِتٍ، عَنْ أَنَسٍ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم أَخَذَ عَلَى النِّسَاءِ حِينَ بَايَعَهُنَّ أَنْ لاَ يَنُحْنَ فَقُلْنَ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّ نِسَاءً أَسْعَدْنَنَا فِي الْجَاهِلِيَّةِ أَفَنُسْعِدُهُنَّ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ لاَ إِسْعَادَ فِي الإِسْلاَمِ ‏)‏ ‏.‏

١٨٦٤ - أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ عَلِيٍّ، قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى، قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، قَالَ حَدَّثَنَا قَتَادَةُ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، عَنْ عُمَرَ، قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَقُولُ ‏(‏ الْمَيِّتُ يُعَذَّبُ فِي قَبْرِهِ بِالنِّيَاحَةِ عَلَيْهِ ‏)‏ ‏.‏

١٨٦٥ - أَخْبَرَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ يَعْقُوبَ، قَالَ حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ سُلَيْمَانَ، قَالَ أَنْبَأَنَا هُشَيْمٌ، قَالَ أَنْبَأَنَا مَنْصُورٌ، - هُوَ ابْنُ زَاذَانَ - عَنِ الْحَسَنِ، عَنْ عِمْرَانَ بْنِ حُصَيْنٍ، قَالَ الْمَيِّتُ يُعَذَّبُ بِنِيَاحَةِ أَهْلِهِ عَلَيْهِ ‏.‏ فَقَالَ لَهُ رَجُلٌ أَرَأَيْتَ رَجُلاً مَاتَ بِخُرَاسَانَ وَنَاحَ أَهْلُهُ عَلَيْهِ هَا هُنَا أَكَانَ يُعَذَّبُ بِنِيَاحَةِ أَهْلِهِ قَالَ صَدَقَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم وَكَذَبْتَ أَنْتَ ‏.‏

١٨٦٦ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ آدَمَ، عَنْ عَبْدَةَ، عَنْ هِشَامٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ إِنَّ الْمَيِّتَ لَيُعَذَّبُ بِبُكَاءِ أَهْلِهِ عَلَيْهِ ‏)‏ ‏.‏ فَذُكِرَ ذَلِكَ لِعَائِشَةَ فَقَالَتْ وَهِلَ إِنَّمَا مَرَّ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم عَلَى قَبْرٍ فَقَالَ ‏(‏ إِنَّ صَاحِبَ الْقَبْرِ لَيُعَذَّبُ وَإِنَّ أَهْلَهُ يَبْكُونَ عَلَيْهِ ‏)‏ ‏.‏ ثُمَّ قَرَأَتْ ‏{‏ وَلاَ تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى ‏}‏ ‏.‏

١٨٦٧ - أَخْبَرَنَا قُتَيْبَةُ، عَنْ مَالِكِ بْنِ أَنَسٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي بَكْرٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَمْرَةَ، أَنَّهَا أَخْبَرَتْهُ أَنَّهَا، سَمِعَتْ عَائِشَةَ، وَذُكِرَ، لَهَا أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ، يَقُولُ إِنَّ الْمَيِّتَ لَيُعَذَّبُ بِبُكَاءِ الْحَىِّ عَلَيْهِ ‏.‏ قَالَتْ عَائِشَةُ يَغْفِرُ اللَّهُ لأَبِي عَبْدِ الرَّحْمَنِ أَمَا إِنَّهُ لَمْ يَكْذِبْ وَلَكِنْ نَسِيَ أَوْ أَخْطَأَ إِنَّمَا مَرَّ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم عَلَى يَهُودِيَّةٍ يُبْكَى عَلَيْهَا فَقَالَ ‏(‏ إِنَّهُمْ لَيَبْكُونَ عَلَيْهَا وَإِنَّهَا لَتُعَذَّبُ ‏)‏ ‏.‏

١٨٦٨ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ الْجَبَّارِ بْنُ الْعَلاَءِ بْنِ عَبْدِ الْجَبَّارِ، عَنْ سُفْيَانَ، قَالَ قَصَّهُ لَنَا عَمْرُو بْنُ دِينَارٍ قَالَ سَمِعْتُ ابْنَ أَبِي مُلَيْكَةَ، يَقُولُ قَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ قَالَتْ عَائِشَةُ إِنَّمَا قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ إِنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ يَزِيدُ الْكَافِرَ عَذَابًا بِبَعْضِ بُكَاءِ أَهْلِهِ عَلَيْهِ ‏)‏ ‏.‏

١٨٦٩ - أَخْبَرَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ مَنْصُورٍ الْبَلْخِيُّ، قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْجَبَّارِ بْنُ الْوَرْدِ، سَمِعْتُ ابْنَ أَبِي مُلَيْكَةَ، يَقُولُ لَمَّا هَلَكَتْ أُمُّ أَبَانَ حَضَرْتُ مَعَ النَّاسِ فَجَلَسْتُ بَيْنَ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ وَابْنِ عَبَّاسٍ فَبَكَيْنَ النِّسَاءُ فَقَالَ ابْنُ عُمَرَ أَلاَ تَنْهَى هَؤُلاَءِ عَنِ الْبُكَاءِ فَإِنِّي سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَقُولُ ‏(‏ إِنَّ الْمَيِّتَ لَيُعَذَّبُ بِبَعْضِ بُكَاءِ أَهْلِهِ عَلَيْهِ ‏)‏ ‏.‏ فَقَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ قَدْ كَانَ عُمَرُ يَقُولُ بَعْضَ ذَلِكَ خَرَجْتُ مَعَ عُمَرَ حَتَّى إِذَا كُنَّا بِالْبَيْدَاءِ رَأَى رَكْبًا تَحْتَ شَجَرَةٍ فَقَالَ انْظُرْ مَنِ الرَّكْبُ فَذَهَبْتُ فَإِذَا صُهَيْبٌ وَأَهْلُهُ فَرَجَعْتُ إِلَيْهِ فَقُلْتُ يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ هَذَا صُهَيْبٌ وَأَهْلُهُ ‏.‏ فَقَالَ عَلَىَّ بِصُهَيْبٍ ‏.‏ فَلَمَّا دَخَلْنَا الْمَدِينَةَ أُصِيبَ عُمَرُ فَجَلَسَ صُهَيْبٌ يَبْكِي عِنْدَهُ يَقُولُ وَاأُخَيَّاهُ وَاأُخَيَّاهُ ‏.‏ فَقَالَ عُمَرُ يَا صُهَيْبُ لاَ تَبْكِ فَإِنِّي سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَقُولُ ‏(‏ إِنَّ الْمَيِّتَ لَيُعَذَّبُ بِبَعْضِ بُكَاءِ أَهْلِهِ عَلَيْهِ ‏)‏ ‏.‏ قَالَ فَذَكَرْتُ ذَلِكَ لِعَائِشَةَ فَقَالَتْ أَمَا وَاللَّهِ مَا تُحَدِّثُونَ هَذَا الْحَدِيثَ عَنْ كَاذِبَيْنِ مُكَذَّبَيْنِ وَلَكِنَّ السَّمْعَ يُخْطِئُ وَإِنَّ لَكُمْ فِي الْقُرْآنِ لَمَا يَشْفِيكُمْ ‏{‏ أَلاَّ تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى ‏}‏ وَلَكِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏(‏ إِنَّ اللَّهَ لَيَزِيدُ الْكَافِرَ عَذَابًا بِبُكَاءِ أَهْلِهِ عَلَيْهِ ‏)‏ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 14- Ölüye Ağlamanın Yasak Şekli Nasıldır?

1857- Câbir b. Atik (radıyallahü anh)’in haber verdiğine göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Abdullah b. Sabit’i ziyarete geldi. O, ruhunu teslim etmek üzereydi. Seslendi fakat cevap vermeyince (Bakara sûresi 156. ayeti olan):

(Varlığımız, Allah içindir, sonun da ona dönecek ve hesaba çekileceğiz.) Ayetini okudu ve şöyle buyurdu:

(Ebu’r Rabi’in ölümü üzerine Allah’a boyun eğdik.) Kadınlar, yüksek sesle ağlamaya başladılar. İbn Atik onları susturmaya çalıştı. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Bırak onları, vacip olunca kimse ağlamasın) buyurdu. Oradakiler:

(Vacip olmak nedir? Ey Allah’ın Rasûlü!) dediler. (Ölümdür) buyurdu. Abdullah b. Sabit’in kızı şöyle dedi:

(Ey babacığım, senin olduğunu umuyorum çünkü sen şehidlik için her şeyi hazırlamıştın.) Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de şöyle buyurdu:

(Allah ona niyetine göre ecrini vermiştir. Şehidlikten ne anlıyorsunuz?) dedi. Orada bulunanlar da:

(Allah yolunda ölmek veya öldürülmektir) dediler. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Allah yolunda öldürülmenin dışında şehidlik yedi çeşittir. Taun hastalığından ölen şehiddir. İç hastalıklarından ölen şehiddir. Suda boğularak ölen şehiddir. Yıkıntı altında kalan şehiddir. Zat’ül cenb hastalığın (akciğer)den ölen şehiddir. Yangında ölen şehiddir. Doğum yaparken veya kadın hastalığından dolayı ölen kimseler de (Allah ve Rasûlünun istediği gibi Müslüman olarak hayatlarını devam ettirirken ölmüşlerse hepsi) şehiddir.) (Muvatta', Cenaiz: 12; Ebû Dâvûd, Cenaiz: 15)

1858- Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir:

(Mûte’de şehid olan Zeyd b. Harise, Cafer b. ebi Talib ve Abdullah b. Revaha‘nın şehid oldukları haberi geldiğinde; Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) mescidde oturuyordu. Üzüntülü olduğu anlaşılıyordu. Ben de kapının aralığından kendisine bakıyordum. Bu arada bir adam geldi ve:

(Cafer’in kadınları çok ağlıyorlar) dedi. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Git ve onları engelle) buyurdu. Adam gitti ve tekrar geldi, (Bu şekilde ağlamalarından dolayı onları yasakladım fakat beni dinlemediler) dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Yine git ve onları engelle) buyurdu. Adam gitti geri geldi ve gittim yasakladım fakat beni yine dinlemediler dedi. Bu sefer Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Git ve ağızlarına toprak saç) buyurdu. Âişe (radıyallahü anha) diyor ki:

(Allah senin burnunu yere sürtsün. Vallahi ne Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i kendi haline bıraktın ne de dediğini yaptın.) (Buhârî, Cenaiz: 40; Müslim: Cenaiz: 10)

1859- Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Ölen kimse yakınlarının kendisi için ağlamalarından dolayı azâb görür.) (Buhârî, Cenaiz: 45; Ebû Dâvûd, Cenaiz: 29)

1860- Muhammed b. Sirin (radıyallahü anh) şöyle diyordu: İmran b. Husayn yanında, (Ölü, dirilerin kendisi için ağlamasıyla azâb çeker) hadisi söylenince O, bu sözü Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) söyledi) dedi. (Buhârî, Cenaiz: 45; Ebû Dâvûd, Cenaiz: 29)

1861- Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Ölen kimse yakınlarının ağlamasından dolayı azâb görür.) (Buhârî, Cenaiz: 45; Ebû Dâvûd, Cenaiz: 29)

١٤ - باب النَّهْىِ عَنِ الْبُكَاءِ، عَلَى الْمَيِّتِ

١٨٥٧ - أَخْبَرَنَا عُتْبَةُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُتْبَةَ، قَالَ قَرَأْتُ عَلَى مَالِكٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ جَبْرِ بْنِ عَتِيكٍ، أَنَّ عَتِيكَ بْنَ الْحَارِثِ، وَهُوَ جَدُّ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ أَبُو أُمِّهِ أَخْبَرَهُ أَنَّ جَبْرَ بْنَ عَتِيكٍ أَخْبَرَهُ أَنَّ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم جَاءَ يَعُودُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ ثَابِتٍ فَوَجَدَهُ قَدْ غُلِبَ عَلَيْهِ فَصَاحَ بِهِ فَلَمْ يُجِبْهُ فَاسْتَرْجَعَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم وَقَالَ ‏(‏ قَدْ غُلِبْنَا عَلَيْكَ أَبَا الرَّبِيعِ ‏)‏ ‏.‏ فَصِحْنَ النِّسَاءُ وَبَكَيْنَ فَجَعَلَ ابْنُ عَتِيكٍ يُسَكِّتُهُنَّ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ دَعْهُنَّ فَإِذَا وَجَبَ فَلاَ تَبْكِيَنَّ بَاكِيَةٌ ‏)‏ ‏.‏ قَالُوا وَمَا الْوُجُوبُ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ ‏(‏ الْمَوْتُ ‏)‏ ‏.‏ قَالَتِ ابْنَتُهُ إِنْ كُنْتُ لأَرْجُو أَنْ تَكُونَ شَهِيدًا قَدْ كُنْتَ قَضَيْتَ جِهَازَكَ ‏.‏ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ فَإِنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ قَدْ أَوْقَعَ أَجْرَهُ عَلَيْهِ عَلَى قَدْرِ نِيَّتِهِ وَمَا تَعُدُّونَ الشَّهَادَةَ ‏)‏ ‏.‏ قَالُوا الْقَتْلُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ ‏.‏ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ الشَّهَادَةُ سَبْعٌ سِوَى الْقَتْلِ فِي سَبِيلِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ الْمَطْعُونُ شَهِيدٌ وَالْمَبْطُونُ شَهِيدٌ وَالْغَرِيقُ شَهِيدٌ وَصَاحِبُ الْهَدْمِ شَهِيدٌ وَصَاحِبُ ذَاتِ الْجَنْبِ شَهِيدٌ وَصَاحِبُ الْحَرَقِ شَهِيدٌ وَالْمَرْأَةُ تَمُوتُ بِجُمْعٍ شَهِيدَةٌ ‏)‏ ‏.‏

١٨٥٨ - أَخْبَرَنَا يُونُسُ بْنُ عَبْدِ الأَعْلَى، قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ وَهْبٍ، قَالَ قَالَ مُعَاوِيَةُ بْنُ صَالِحٍ وَحَدَّثَنِي يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ، عَنْ عَمْرَةَ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ لَمَّا أَتَى نَعْىُ زَيْدِ بْنِ حَارِثَةَ وَجَعْفَرِ بْنِ أَبِي طَالِبٍ وَعَبْدِ اللَّهِ بْنِ رَوَاحَةَ جَلَسَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يُعْرَفُ فِيهِ الْحُزْنُ وَأَنَا أَنْظُرُ مِنْ صِئْرِ الْبَابِ فَجَاءَهُ رَجُلٌ فَقَالَ إِنَّ نِسَاءَ جَعْفَرٍ يَبْكِينَ ‏.‏ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ انْطَلِقْ فَانْهَهُنَّ ‏)‏ ‏.‏ فَانْطَلَقَ ثُمَّ جَاءَ فَقَالَ قَدْ نَهَيْتُهُنَّ فَأَبَيْنَ أَنْ يَنْتَهِينَ ‏.‏ فَقَالَ ‏(‏ انْطَلِقْ فَانْهَهُنَّ ‏)‏ ‏.‏ فَانْطَلَقَ ثُمَّ جَاءَ فَقَالَ قَدْ نَهَيْتُهُنَّ فَأَبَيْنَ أَنْ يَنْتَهِينَ ‏.‏ قَالَ ‏(‏ فَانْطَلِقْ فَاحْثُ فِي أَفْوَاهِهِنَّ التُّرَابَ ‏)‏ ‏.‏ فَقَالَتْ عَائِشَةُ فَقُلْتُ أَرْغَمَ اللَّهُ أَنْفَ الأَبْعَدِ إِنَّكَ وَاللَّهِ مَا تَرَكْتَ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم وَمَا أَنْتَ بِفَاعِلٍ ‏.‏

١٨٥٩ - أَخْبَرَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ، قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى، عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، عَنْ عُمَرَ، عَنِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏(‏ الْمَيِّتُ يُعَذَّبُ بِبُكَاءِ أَهْلِهِ عَلَيْهِ ‏)‏ ‏.‏

١٨٦٠ - أَخْبَرَنَا مَحْمُودُ بْنُ غَيْلاَنَ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو دَاوُدَ، قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ صُبَيْحٍ، قَالَ سَمِعْتُ مُحَمَّدَ بْنَ سِيرِينَ، يَقُولُ ذُكِرَ عِنْدَ عِمْرَانَ بْنِ حُصَيْنٍ الْمَيِّتُ يُعَذَّبُ بِبُكَاءِ الْحَىِّ فَقَالَ عِمْرَانُ قَالَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏.‏

١٨٦١ - أَخْبَرَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ سَيْفٍ، قَالَ حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبِي، عَنْ صَالِحٍ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، قَالَ قَالَ سَالِمٌ سَمِعْتُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ، يَقُولُ قَالَ عُمَرُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ يُعَذَّبُ الْمَيِّتُ بِبُكَاءِ أَهْلِهِ عَلَيْهِ ‏)‏ ‏.‏


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget