Sadakaya Muhtaç Olan, Sadaka Verirse Ne Olur?
55- Sadakaya Muhtaç Olan, Sadaka Verirse Ne Olur?
2548- Ebu Said (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle anlatıyor: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hutbe okurken bir adam mescide girdi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona:
(İki rekat namaz kıl) buyurdu. İkinci hafta yine adam cumaya geldi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yine o adama:
(İki rekat namaz kıl) buyurdu. Üçüncü hafta yine geldi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):
(İki rekat namaz kıl) buyurdu. Sonra da cemaate (Bu adama sadaka veriniz) buyurdu. Ona iki elbise verdik. Daha sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yine:
(Sadaka veriniz) deyince adam kendisine verilen iki elbiseden birini çıkardı. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
(Görmüyor musunuz mescide kötü bir kıyafetle gelmişti, kendisine anlayışla davranarak sadaka vereceğinizi tahmin edip ümid etmiştim fakat bunu yapmadınız. Ben de sadaka veriniz dedim sizlerde sadaka verdiniz, Bende iki elbise vermiştim. Sonra tekrar sadaka verin deyince o adam da elbisesinin birini çıkarıp sadaka olarak veriyor.) Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), adama:
(Elbiseni al diye) azarladı. (Müslim, Zekat: 32; Dârimi, Zekat: 22)
٥٥ - باب إِذَا تَصَدَّقَ وَهُوَ مُحْتَاجٌ إِلَيْهِ هَلْ يُرَدُّ عَلَيْهِ
٢٥٤٨ - أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ عَلِيٍّ، قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى، قَالَ حَدَّثَنَا ابْنُ عَجْلاَنَ، عَنْ عِيَاضٍ، عَنْ أَبِي سَعِيدٍ، أَنَّ رَجُلاً، دَخَلَ الْمَسْجِدَ يَوْمَ الْجُمُعَةِ وَرَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَخْطُبُ فَقَالَ ( صَلِّ رَكْعَتَيْنِ ) . ثُمَّ جَاءَ الْجُمُعَةَ الثَّانِيَةَ وَالنَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم يَخْطُبُ فَقَالَ ( صَلِّ رَكْعَتَيْنِ ) . ثُمَّ جَاءَ الْجُمُعَةَ الثَّالِثَةَ فَقَالَ ( صَلِّ رَكْعَتَيْنِ ) . ثُمَّ قَالَ ( تَصَدَّقُوا ) . فَتَصَدَّقُوا فَأَعْطَاهُ ثَوْبَيْنِ ثُمَّ قَالَ ( تَصَدَّقُوا ) . فَطَرَحَ أَحَدَ ثَوْبَيْهِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ( أَلَمْ تَرَوْا إِلَى هَذَا إِنَّهُ دَخَلَ الْمَسْجِدَ بِهَيْئَةٍ بَذَّةٍ فَرَجَوْتُ أَنْ تَفْطُنُوا لَهُ فَتَصَدَّقُوا عَلَيْهِ فَلَمْ تَفْعَلُوا فَقُلْتُ تَصَدَّقُوا . فَتَصَدَّقْتُمْ فَأَعْطَيْتُهُ ثَوْبَيْنِ ثُمَّ قُلْتُ تَصَدَّقُوا . فَطَرَحَ أَحَدَ ثَوْبَيْهِ خُذْ ثَوْبَكَ ) . وَانْتَهَرَهُ .