Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 82- Akrabalara Sadaka Vermek

2594- Selman b. Âmir (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Muhtaç kimseye sadaka vermekte sadaka sevabı vardır. Akrabaya sadaka vermekte ise; hem sadaka sevabı hem de akrabalık bağlarını kuvvetlendirme sevabı.) (Tirmizî, Zekat: 26; Dârimi, Zekat: 38)

2595- Abdullah b. Mes’ud (radıyallahü anh)’ın hanımı Zeyneb (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadınlara şöyle buyurdu:

(Sadaka veriniz süs eşyalarınızdan bile olsa…) Zeyneb: Kocam Abdullah fakir idi, bunun için ben ona:

(Ben sadakamı sana ve yeğenlerime versem olur mu?) dedim. O da:

(Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem)’e sor) dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına vardım, kapının önünde Zeyneb isimli biri daha vardı ki o da benim soracağımı sormaya gelmişti. Kapıyı çaldık, Bilal çıktı. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e git bu meseleyi kendisine sor, bizim kim olduğumuzu da haber verme dedik. O da Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına girdi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Onlar kimlerdir) dedi. Bilal de:

(Zeyneb) dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (Hangi Zeyneb?) buyurdu. Bilal de:

(Ensar hanımlarından Abdullah’ın hanımı Zeyneb) dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’de:

(Evet olur, hem de iki yönlü sevap olur. Hem sadaka sevabı hemde yakını düşünme sevabı.) (Buhârî, Zekat: 49; Müslim, Zekat: 14)

٨٢ - باب الصَّدَقَةِ عَلَى الأَقَارِبِ

٢٥٩٤ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الأَعْلَى، قَالَ حَدَّثَنَا خَالِدٌ، قَالَ حَدَّثَنَا ابْنُ عَوْنٍ، عَنْ حَفْصَةَ، عَنْ أُمِّ الرَّائِحِ، عَنْ سَلْمَانَ بْنِ عَامِرٍ، عَنِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏(‏ إِنَّ الصَّدَقَةَ عَلَى الْمِسْكِينِ صَدَقَةٌ وَعَلَى ذِي الرَّحِمِ اثْنَتَانِ صَدَقَةٌ وَصِلَةٌ ‏)‏ ‏.‏

٢٥٩٥ - أَخْبَرَنَا بِشْرُ بْنُ خَالِدٍ، قَالَ حَدَّثَنَا غُنْدَرٌ، عَنْ شُعْبَةَ، عَنْ سُلَيْمَانَ، عَنْ أَبِي وَائِلٍ، عَنْ عَمْرِو بْنِ الْحَارِثِ، عَنْ زَيْنَبَ، امْرَأَةِ عَبْدِ اللَّهِ قَالَتْ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم لِلنِّسَاءِ ‏(‏ تَصَدَّقْنَ وَلَوْ مِنَ حُلِيِّكُنَّ ‏)‏ ‏.‏ قَالَتْ وَكَانَ عَبْدُ اللَّهِ خَفِيفَ ذَاتِ الْيَدِ فَقَالَتْ لَهُ أَيَسَعُنِي أَنْ أَضَعَ صَدَقَتِي فِيكَ وَفِي بَنِي أَخٍ لِي يَتَامَى فَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ سَلِي عَنْ ذَلِكَ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏.‏ قَالَتْ فَأَتَيْتُ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَإِذَا عَلَى بَابِهِ امْرَأَةٌ مِنَ الأَنْصَارِ يُقَالُ لَهَا زَيْنَبُ تَسْأَلُ عَمَّا أَسْأَلُ عَنْهُ فَخَرَجَ إِلَيْنَا بِلاَلٌ فَقُلْنَا لَهُ انْطَلِقْ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَسَلْهُ عَنْ ذَلِكَ وَلاَ تُخْبِرْهُ مَنْ نَحْنُ ‏.‏ فَانْطَلَقَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ ‏(‏ مَنْ هُمَا ‏)‏ ‏.‏ قَالَ زَيْنَبُ ‏.‏ قَالَ ‏(‏ أَىُّ الزَّيَانِبِ ‏)‏ ‏.‏ قَالَ زَيْنَبُ امْرَأَةُ عَبْدِ اللَّهِ وَزَيْنَبُ الأَنْصَارِيَّةُ قَالَ ‏(‏ نَعَمْ لَهُمَا أَجْرَانِ أَجْرُ الْقَرَابَةِ وَأَجْرُ الصَّدَقَةِ ‏)‏ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 81- Yetimlere Sadaka Vermek

2593- Ebu Said el Hudrî (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) minbere oturdu biz de etrafına oturduk, Dünya ve dünyanın zinetlerinden bahsederek:

(Benden sonra dünyalık servet yönünden başınıza gelecek felaketlerden korkuyorum) buyurdu. Bunun üzerine bir adam:

(Hayır, şer getirir mi?) diye sordu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir süre sustu, oradakiler o adama:

(Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem) sana bir şey dememiş iken sen Onunla niçin konuşuyorsun) diye çıkıştılar. Adam sıkıntıdan dolayı kendinden geçmişti. Biraz kendine gelince terini sildi. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Ey soru soran kimse Beni dinliyor musun? Gerçekten hayır şer getirmez. Fakat bahar yağmurlarının bitirdiği nice otlar vardır ki o otların bir kısmı hayvanları öldürür bir kısmı da onları besler. Ancak yeşillik yiyerek hayatlarını sürdürenler bunun dışındadır. Onlar şişip semirinceye kadar yerler, güneşten de istifade eder oynar, zıplar, idrarını yapar tekrar otlarlar. İşte dünya malı olan servet de böyledir yeşil ve tatlı olup aldatıcıdır. Müslüman zengin kendisine verilen bu maldan yetim, fakir ve yolda kalmışa infak ederse, ne iyi kimsedir. O hakkı olmadığı halde her şeyi alan kimse ise yiyip yiyip de doymayan kimse gibidir. O aldıkları şeyler kıyamet günü kendi aleyhinde şahitlikte bulunacaktır.) (Buhârî, Zekat: 48; Müslim, Zekat: 40)

٨١ - باب الصَّدَقَةِ عَلَى الْيَتِيمِ

٢٥٩٣ - أَخْبَرَنِي زِيَادُ بْنُ أَيُّوبَ، قَالَ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ ابْنُ عُلَيَّةَ، قَالَ أَخْبَرَنِي هِشَامٌ، قَالَ حَدَّثَنِي يَحْيَى بْنُ أَبِي كَثِيرٍ، قَالَ حَدَّثَنِي هِلاَلٌ، عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ، عَنْ أَبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ، قَالَ جَلَسَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم عَلَى الْمِنْبَرِ وَجَلَسْنَا حَوْلَهُ فَقَالَ ‏(‏ إِنَّمَا أَخَافُ عَلَيْكُمْ مِنْ بَعْدِي مَا يُفْتَحُ لَكُمْ مِنْ زَهْرَةٍ ‏)‏ ‏.‏ وَذَكَرَ الدُّنْيَا وَزِينَتَهَا فَقَالَ رَجُلٌ أَوَيَأْتِي الْخَيْرُ بِالشَّرِّ فَسَكَتَ عَنْهُ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقِيلَ لَهُ مَا شَأْنُكَ تُكَلِّمُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم وَلاَ يُكَلِّمُكَ ‏.‏ قَالَ وَرَأَيْنَا أَنَّهُ يُنْزَلُ عَلَيْهِ فَأَفَاقَ يَمْسَحُ الرُّحَضَاءَ وَقَالَ ‏(‏ أُشَاهِدُ السَّائِلَ إِنَّهُ لاَ يَأْتِي الْخَيْرُ بِالشَّرِّ وَإِنَّ مِمَّا يُنْبِتُ الرَّبِيعُ يَقْتُلُ أَوْ يُلِمُّ إِلاَّ آكِلَةُ الْخَضِرِ فَإِنَّهَا أَكَلَتْ حَتَّى إِذَا امْتَدَّتْ خَاصِرَتَاهَا اسْتَقْبَلَتْ عَيْنَ الشَّمْسِ فَثَلَطَتْ ثُمَّ بَالَتْ ثُمَّ رَتَعَتْ وَإِنَّ هَذَا الْمَالَ خَضِرَةٌ حُلْوَةٌ وَنِعْمَ صَاحِبُ الْمُسْلِمِ هُوَ إِنْ أَعْطَى مِنْهُ الْيَتِيمَ وَالْمِسْكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَإِنَّ الَّذِي يَأْخُذُهُ بِغَيْرِ حَقِّهِ كَالَّذِي يَأْكُلُ وَلاَ يَشْبَعُ وَيَكُونُ عَلَيْهِ شَهِيدًا يَوْمَ الْقِيَامَةِ ‏)‏ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 80- Kefil Olan Kimseye Zekat Verilir Mi?

2591- Kabîsa b. Muharik (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir olayda kefil olmuş ve pek çok borç altına girmiştim. Yardımcı olur diye Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldim. O da şöyle buyurdu:

(İstemek (dilenmek) üç kimseye helaldir iki kimse arasında kefil olup borç yüklenen kimseye, ki bu borçları elde edinceye kadar ister (dilenir) sonra bırakır…) (Müslim, Zekat: 56; Dârimi, Zekat: 37)

2592- Kabîsa b. Muharik (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir olayda kefil olmuş ve pek çok borcu yüklenmiştim. Bu konuda bir şeyler istemek için Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldim; (Kabîsa biraz bekle! Zekat gelirse sana verilmesini emrederim) buyurdu. Sonra konuşmasını şöyle sürdürdü:

(Kabîsa dilenmek üç kimseye helaldir. 1- İki kişi arasında kefil olup borç yükü altında kalmış kimseye ödenmesi gereken meblağın tedarik edilmesine kadar dilenmesi, istemesi helaldir. 2- Bir afete uğramış malını mülkünü kaybetmiş kimsenin yaşayabilecek duruma gelinceye kadar dilenmesi ve istemesi helaldir. 3- Yoksul ve fakir olduğuna üç kişinin şahitlik ettiği kimse de geçinebilecek kadar malı toplayıncaya kadar isteyip dilenebilir. Ey Kabîsa bu üç durum dışındaki dilenmek ve istemek haramdır, dilenirse dilenen kimse haram yemiş olur.) (Müslim, Zekat: 56; Dârimi, Zekat: 37)

٨٠ - باب الصَّدَقَةِ لِمَنْ تَحَمَّلَ بِحَمَالَةٍ

٢٥٩١ - أَخْبَرَنَا يَحْيَى بْنُ حَبِيبِ بْنِ عَرَبِيٍّ، عَنْ حَمَّادٍ، عَنْ هَارُونَ بْنِ رِئَابٍ، قَالَ حَدَّثَنِي كِنَانَةُ بْنُ نُعَيْمٍ، ح وَأَخْبَرَنَا عَلِيُّ بْنُ حُجْرٍ، - وَاللَّفْظُ لَهُ - قَالَ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ، عَنْ أَيُّوبَ، عَنْ هَارُونَ، عَنْ كِنَانَةَ بْنِ نُعَيْمٍ، عَنْ قَبِيصَةَ بْنِ مُخَارِقٍ، قَالَ تَحَمَّلْتُ حَمَالَةً فَأَتَيْتُ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَسَأَلْتُهُ فِيهَا فَقَالَ ‏(‏ إِنَّ الْمَسْأَلَةَ لاَ تَحِلُّ إِلاَّ لِثَلاَثَةٍ رَجُلٍ تَحَمَّلَ بِحَمَالَةٍ بَيْنَ قَوْمٍ فَسَأَلَ فِيهَا حَتَّى يُؤَدِّيَهَا ثُمَّ يُمْسِكَ ‏)‏ ‏.‏

٢٥٩٢ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ النَّضْرِ بْنِ مُسَاوِرٍ، قَالَ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ، عَنْ هَارُونَ بْنِ رِئَابٍ، قَالَ حَدَّثَنِي كِنَانَةُ بْنُ نُعَيْمٍ، عَنْ قَبِيصَةَ بْنِ مُخَارِقٍ، قَالَ تَحَمَّلْتُ حَمَالَةً فَأَتَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم أَسْأَلُهُ فِيهَا فَقَالَ ‏(‏ أَقِمْ يَا قَبِيصَةُ حَتَّى تَأْتِيَنَا الصَّدَقَةُ فَنَأْمُرَ لَكَ ‏)‏ ‏.‏ قَالَ ثُمَّ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ يَا قَبِيصَةُ إِنَّ الصَّدَقَةَ لاَ تَحِلُّ إِلاَّ لأَحَدِ ثَلاَثَةٍ رَجُلٍ تَحَمَّلَ حَمَالَةً فَحَلَّتْ لَهُ الْمَسْأَلَةُ حَتَّى يُصِيبَ قِوَامًا مِنْ عَيْشٍ أَوْ سِدَادًا مِنْ عَيْشٍ وَرَجُلٍ أَصَابَتْهُ جَائِحَةٌ فَاجْتَاحَتْ مَالَهُ فَحَلَّتْ لَهُ الْمَسْأَلَةُ حَتَّى يُصِيبَهَا ثُمَّ يُمْسِكَ وَرَجُلٍ أَصَابَتْهُ فَاقَةٌ حَتَّى يَشْهَدَ ثَلاَثَةٌ مِنْ ذَوِي الْحِجَا مِنْ قَوْمِهِ قَدْ أَصَابَتْ فُلاَنًا فَاقَةٌ فَحَلَّتْ لَهُ الْمَسْأَلَةُ حَتَّى يُصِيبَ قِوَامًا مِنْ عَيْشٍ أَوْ سِدَادًا مِنْ عَيْشٍ فَمَا سِوَى هَذَا مِنَ الْمَسْأَلَةِ يَا قَبِيصَةُ سُحْتٌ يَأْكُلُهَا صَاحِبُهَا سُحْتًا ‏)‏ ‏.‏


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget