Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 78- İhramlı Kimse Av Eti Yiyebilir Mi?

2828- Ebu Katade (radıyallahü anh) anlatıyor: Mekke’ye giderken yolda Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraberdim. Ashab’tan bazıları ihramlı bazıları da ihramsız idiler. Ben de ihramsızlardandım. Bir yaban eşeği gördüm atımın üzerinde doğruldum, arkadaşlarımdan kamçımı bana uzatmalarını istedim vermediler, uzak durdular. Mızrağımı istedim onu da vermeye yanaşmadılar. Bunun üzerine ben mızrağımı kendim alarak yaban eşeğine attım ve öldürdüm. Bu hayvanın etinden ashab’tan bazıları yediler bazıları yemediler. Durumu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e ulaştırıp hükmünü sordular. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’de:

(O Aziz ve Celil olan Allah’ın size verdiği bir nimettir) buyurdu. (Buhârî, Cezaü’s Sayd: 15; Dârimi, Hac: 22)

2829- Muaz b. Abdurrahman et Teymî (radıyallahü anh), babasından naklederek şöyle diyor:

(Talha b. Ubeydullah ile beraberdim ve hepimiz ihramdaydık. Talha uyurken ona bir kuş hediye getirildi, bu kuşun etinden oradakilerden bir kısmı yedi bir kısmı yemek istemedi. Bu sırada Talha uyandı yenebileceğini belirterek, (Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber yemiştik) dedi. (Müslim, Hac: 9; Dârimi, Hac: 22)

2830- Umeyr b. Seleme ed Damrî (radıyallahü anh) Behzî’den naklediyor. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke’ye gitmek üzere ihramlı vaziyette yola çıktı. Ravha’ya geldiklerinde bir de ne görsünler bacağı kırılmış bir yaban eşeği… durumu Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e haber verdiler. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’de:

(Bırakın onu şimdi sahibi gelir) buyurdular. Bunun üzerine Behzî geldi sahibi oymuş. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e:

(Ey Allah’ın Rasûlü! Bu eşek hakkında yetkilisiniz. Sizin olsun) dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Ebu Bekir’e:

(Yaban eşeğini arkadaşları arasında taksim etmesini) emretti. Sonra yürüdüler, Ruveyse ile Arc arasındaki Üsaye’ye geldiler. Bir de baktılar ki okla yaralanmış bir ceylan gölgede inliyor. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) içlerinden birine ceylanın yakınına durmasını ve herkes geçinceye kadar hayvanı kuşkulandırmamasını istedi. (Muvatta', Hac: 24)

٧٨ - باب مَا يَجُوزُ لِلْمُحْرِمِ أَكْلُهُ مِنَ الصَّيْدِ

٢٨٢٨ - أَخْبَرَنَا قُتَيْبَةُ، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ أَبِي النَّضْرِ، عَنْ نَافِعٍ، مَوْلَى أَبِي قَتَادَةَ عَنْ أَبِي قَتَادَةَ، أَنَّهُ كَانَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم حَتَّى إِذَا كَانَ بِبَعْضِ طَرِيقِ مَكَّةَ تَخَلَّفَ مَعَ أَصْحَابٍ لَهُ مُحْرِمِينَ وَهُوَ غَيْرُ مُحْرِمٍ وَرَأَى حِمَارًا وَحْشِيًّا فَاسْتَوَى عَلَى فَرَسِهِ ثُمَّ سَأَلَ أَصْحَابَهُ أَنْ يُنَاوِلُوهُ سَوْطَهُ فَأَبَوْا فَسَأَلَهُمْ رُمْحَهُ فَأَبَوْا فَأَخَذَهُ ثُمَّ شَدَّ عَلَى الْحِمَارِ فَقَتَلَهُ فَأَكَلَ مِنْهُ بَعْضُ أَصْحَابِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم وَأَبَى بَعْضُهُمْ فَأَدْرَكُوا رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَسَأَلُوهُ عَنْ ذَلِكَ فَقَالَ ‏(‏ إِنَّمَا هِيَ طُعْمَةٌ أَطْعَمَكُمُوهَا اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ ‏)‏ ‏.‏

٢٨٢٩ - أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ عَلِيٍّ، قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ، قَالَ حَدَّثَنَا ابْنُ جُرَيْجٍ، قَالَ حَدَّثَنِي مُحَمَّدُ بْنُ الْمُنْكَدِرِ، عَنْ مُعَاذِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ التَّيْمِيِّ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ كُنَّا مَعَ طَلْحَةَ بْنِ عُبَيْدِ اللَّهِ وَنَحْنُ مُحْرِمُونَ فَأُهْدِيَ لَهُ طَيْرٌ وَهُوَ رَاقِدٌ فَأَكَلَ بَعْضُنَا وَتَوَرَّعَ بَعْضُنَا فَاسْتَيْقَظَ طَلْحَةُ فَوَفَّقَ مَنْ أَكَلَهُ وَقَالَ أَكَلْنَاهُ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏.‏

٢٨٣٠ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَلَمَةَ، وَالْحَارِثُ بْنُ مِسْكِينٍ، قِرَاءَةً عَلَيْهِ وَأَنَا أَسْمَعُ، - وَاللَّفْظُ لَهُ - عَنِ ابْنِ الْقَاسِمِ، قَالَ حَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ، قَالَ أَخْبَرَنِي مُحَمَّدُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ بْنِ الْحَارِثِ، عَنْ عِيسَى بْنِ طَلْحَةَ، عَنْ عُمَيْرِ بْنِ سَلَمَةَ الضَّمْرِيِّ، أَنَّهُ أَخْبَرَهُ عَنِ الْبَهْزِيِّ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم خَرَجَ يُرِيدُ مَكَّةَ وَهُوَ مُحْرِمٌ حَتَّى إِذَا كَانُوا بِالرَّوْحَاءِ إِذَا حِمَارُ وَحْشٍ عَقِيرٌ فَذُكِرَ ذَلِكَ لِرَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ ‏(‏ دَعُوهُ فَإِنَّهُ يُوشِكُ أَنْ يَأْتِيَ صَاحِبُهُ ‏)‏ ‏.‏ فَجَاءَ الْبَهْزِيُّ وَهُوَ صَاحِبُهُ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم شَأْنَكُمْ بِهَذَا الْحِمَارِ ‏.‏ فَأَمَرَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم أَبَا بَكْرٍ فَقَسَّمَهُ بَيْنَ الرِّفَاقِ ثُمَّ مَضَى حَتَّى إِذَا كَانَ بِالأُثَايَةِ بَيْنَ الرُّوَيْثَةِ وَالْعَرْجِ إِذَا ظَبْىٌ حَاقِفٌ فِي ظِلٍّ وَفِيهِ سَهْمٌ فَزَعَمَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم أَمَرَ رَجُلاً يَقِفُ عِنْدَهُ لاَ يُرِيبُهُ أَحَدٌ مِنَ النَّاسِ حَتَّى يُجَاوِزَهُ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 77- Kurbanı Göndermeyen Haccını Umreye Çevirebilir

2815- Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte hac yapmak için yola çıkmıştık. Mekke’ye varınca Kâbe’yi tavaf ettik. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kurbanlık göndermemiş olanların ihramdan çıkmalarını emretti. Bunun üzerine kurbanlık göndermemiş olanlar ihramdan çıktılar. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hanımları da kurban göndermemişlerdi. Onlar da ihramdan çıktılar. Âişe diyor ki: Ben hayızlı olduğum için tavaf yapamamıştım. Minadan dönüldüğü gece Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e:

(Ey Allah’ın Rasûlü! Herkes hac ve umre yapmış olarak dönüyor ben ise sadece hac yaptım) dedim. Bunun üzerine:

(Mekke’ye geldiğimiz gecelerde tavaf yapmamış mıydın?) buyurdu. Ben de:

(Hayır) dedim. (Öyleyse kardeşinle birlikte Ten’îm denilen yere git, umre için ihrama gir, umre için yapılması gerekenleri yap ve yanımıza gel) buyurdular. (Ebû Dâvûd, Mesacid: 18; Müslim, Hac: 17)

2816- Âişe (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte hac için yola çıkmıştık. Mekke’ye yaklaşınca Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanımda kurban getirip Kâbe’ye gönderenlerin ihramlı olarak kalmalarını kurbanı olmayanların da ihramdan çıkmalarını emretti. (Müslim, Hac: 17; Ebû Dâvûd, Menasik: 23)

2817- Câbir (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabı olarak sadece hac yapmak maksadıyla ihrama girdik, başka niyette olan yoktu, hepimiz hac için ihramlıydık. Zilhiccenin dördüncü sabahı Mekke’ye geldik, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ihramdan çıkmamızı ve hac niyetimizi umreye çevirmemizi emretti. Arafat’a çıkmamıza beş gün vardı, ihrama girip Minaya gitmemizi emretti. (Hanımlarımızdan uzak olmamız dolayısıyla adeta) tenasül organlarımızdan meni akıyordu. Bu arada Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kalktı bize bir konuşma yaparak şöyle dedi:

(Söylediklerinizi duydum. Ben sizin Allah’a en itaatli ve yolunu Allah’ın Kitab’ıyla bulmaya çalışanınızım. Eğer kurbanımı göndermemiş olsaydım ben de ihramdan çıkardım. Böyle olacağını da bilseydim. Kurban göndermezdim.) Bu arada Ali Yemen’den dönmüştü ona:

(Ne niyetle ihrama girdin?) buyurdu. O da:

(Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem) ne niyetle ihrama girdiyse ben de aynı niyetle ihrama girdim) dedi. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Kurbanını gönder ve ihramlı olarak kal şu andaki durumun gibi) buyurdu. Bu arada Süraka b. Mâlik b. Cu’şum; (Ey Allah’ın Rasûlü! Bu şekildeki umre sadece bu yıl için mi böyledir yoksa ebediyen böyle mi olacaktır) dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Ebediyen böyle olacaktır) buyurdu. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

2818- Süraka b. Mâlik b. Cu’şum (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:

(Ey Allah’ın Rasûlü! Bu şekilde umre yapmamız sadece bu yıla mı? aittir; yoksa ebedi olarak böyle mi olacaktır) diye sordu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de:

(Ebediyen böyle olacaktır) buyurdu. (Müslim, Hac: 17; İbn Mâce, Menasik: 40)

2819- Süraka (radıyallahü anh)’den aktarılmıştır. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hacla umreyi birleştirdi (yani Temettu haccı yaptı) biz de birleştirdik. Bunun üzerine biz:

(Bu sadece bize mi mahsus yoksa ebediyen böyle mi yapılacak?) dedik. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Ebediyen böyle yapılacak) buyurdu. (Müslim, Hac: 17; İbn Mâce, Menasik: 40)

2820- Haris b. Bilal (radıyallahü anh), babasından naklederek şöyle diyor: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e:

(Ey Allah’ın Rasûlü! Hac olarak başlayıp umreye çevirmek sadece bize mi özel bir durum yoksa tüm insanlar için geçerli midir?) diye soruldu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Sadece bize özeldir.) (Müslim, Hac: 23; İbn Mâce, Menasik: 42)

2821- İbrahim et Teymi (radıyallahü anh), babasından naklederek; Ebu Zerr’in Temettu haccı konusunda sadece bize bir ruhsattır dediğini bildirmiştir. (Müslim, Hac: 23; İbn Mâce, Menasik: 42)

2822- İbrahim et Teymi (radıyallahü anh), babasından naklederek; Ebu Zerr’in Temettu haccı konusunda bu uygulama sadece size mahsus değildir. (Her zaman ve her dönemde Müslümanlar Temettu haccı yapabilirler) Fakat hac olarak başlanan bir ibadetin umreye değiştirilmesinin ise sadece ashaba mahsus olduğunu söylemiştir. (Müslim, Hac: 23; İbn Mâce, Menasik: 42)

2823- İbrahim et Teymi (radıyallahü anh) babasından naklederek, Ebu Zerr’in şöyle dediğini nakleder:

(Temettu haccı biz Müslümanlar için bir (ruhsat) kolaylıktır.) (Müslim, Hac: 23; İbn Mâce, Menasik: 42)

2824- Abdurrahman b. ebiş Şa’sa (radıyallahü anh) anlatıyor ve şöyle diyor: İbrahim en Nehai ve İbrahim et Teymi ile beraberdim. (Bu sene hac ile umreyi birleştirmeye karar verdim) dedim. Bunun üzerine İbrahim dedi ki:

(Baban olsaydı böyle yapmazdı.) İbrahim et Teymi ise babasından aktararak Ebu Zerr’in şu sözünü söyledi:

(Temettu haccı sadece bize has bir olaydır.) (Müslim, Hac: 23; İbn Mâce, Menasik: 42)

2825- İbn Abbâs (radıyallahü anh) anlatıyor: Cahiliyye döneminde Hac aylarında umre yapmak yeryüzünde işlenen kötülüklerin en kötüsü sayılırdı. Bu yüzden Muharrem ayını Safer ayıyla değiştirirlerdi ve bu sebeple halk arasında şöyle söylenirdi:

(Develerin yaraları iyileşip tüyleri çıkınca ve Safer ayı girince; (Umre yapmak isteyen umre yapabilir.) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ve ashabı Mekke’ye gelince hac için ihrama girdiklerinin dördüncü günü sabahı hac niyetlerini umreye değiştirmelerini emretti. Bu onlar için büyük bir olaydı, bu yüzden şöyle dediler:

(Ey Allah’ın Rasûlü! Nasıl bir ihramdan çıkışı kastediyorsunuz?) Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de:

(Tamamen ihramdan çıkmanızı emrediyorum) buyurdu. (Buhârî, Hac: 34; Müslim, Hac: 31)

2826- İbn Abbâs (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), umre için ashabı da hac için ihrama girmişti. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanında kurban getirmeyenlere ihramdan çıkmalarını emretti. Talha b. Ubeydullah ve başka bir adam da kurban getirmeyenlerdendi. Bunun üzerine ikisi de ihramdan çıktılar. (Buhârî, Hac: 34; Müslim, Hac: 31)

2827- İbn Abbâs (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Bu umredir. Umreyle haccı böylece birleştirdik, kimin yanında kurbanlığı yoksa ihramdan tamamen çıksın. Böylece umre hacca girmiş oldu.) (Buhârî, Hac: 34; Müslim, Hac: 31)

٧٧ - باب إِبَاحَةِ فَسْخِ الْحَجِّ بِعُمْرَةٍ لِمَنْ لَمْ يَسُقِ الْهَدْىَ

٢٨١٥ - أَخْبَرَنِي مُحَمَّدُ بْنُ قُدَامَةَ، عَنْ جَرِيرٍ، عَنْ مَنْصُورٍ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ، عَنِ الأَسْوَدِ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ خَرَجْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم وَلاَ نُرَى إِلاَّ الْحَجَّ فَلَمَّا قَدِمْنَا مَكَّةَ طُفْنَا بِالْبَيْتِ أَمَرَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم مَنْ لَمْ يَكُنْ سَاقَ الْهَدْىَ أَنْ يَحِلَّ فَحَلَّ مَنْ لَمْ يَكُنْ سَاقَ الْهَدْىَ وَنِسَاؤُهُ لَمْ يَسُقْنَ فَأَحْلَلْنَ ‏.‏ قَالَتْ عَائِشَةُ فَحِضْتُ فَلَمْ أَطُفْ بِالْبَيْتِ فَلَمَّا كَانَتْ لَيْلَةُ الْحَصْبَةِ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ يَرْجِعُ النَّاسُ بِعُمْرَةٍ وَحَجَّةٍ وَأَرْجِعُ أَنَا بِحَجَّةٍ ‏.‏ قَالَ ‏(‏ أَوَمَا كُنْتِ طُفْتِ لَيَالِيَ قَدِمْنَا مَكَّةَ ‏)‏ ‏.‏ قُلْتُ لاَ ‏.‏ قَالَ ‏(‏ فَاذْهَبِي مَعَ أَخِيكِ إِلَى التَّنْعِيمِ فَأَهِلِّي بِعُمْرَةٍ ثُمَّ مَوْعِدُكِ مَكَانُ كَذَا وَكَذَا ‏)‏ ‏.‏

٢٨١٦ - أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ عَلِيٍّ، قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى، عَنْ يَحْيَى، عَنْ عَمْرَةَ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ خَرَجْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم لاَ نُرَى إِلاَّ أَنَّهُ الْحَجُّ فَلَمَّا دَنَوْنَا مِنْ مَكَّةَ أَمَرَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم مَنْ كَانَ مَعَهُ هَدْىٌ أَنْ يُقِيمَ عَلَى إِحْرَامِهِ وَمَنْ لَمْ يَكُنْ مَعَهُ هَدْىٌ أَنْ يَحِلَّ ‏.‏

٢٨١٧ - أَخْبَرَنَا يَعْقُوبُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ حَدَّثَنَا ابْنُ عُلَيَّةَ، عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ، قَالَ أَخْبَرَنِي عَطَاءٌ، عَنْ جَابِرٍ، قَالَ أَهْلَلْنَا أَصْحَابَ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم بِالْحَجِّ خَالِصًا لَيْسَ مَعَهُ غَيْرُهُ خَالِصًا وَحْدَهُ فَقَدِمْنَا مَكَّةَ صَبِيحَةَ رَابِعَةٍ مَضَتْ مِنْ ذِي الْحِجَّةِ فَأَمَرَنَا النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ ‏(‏ أَحِلُّوا وَاجْعَلُوهَا عُمْرَةً ‏)‏ ‏.‏ فَبَلَغَهُ عَنَّا أَنَّا نَقُولُ لَمَّا لَمْ يَكُنْ بَيْنَنَا وَبَيْنَ عَرَفَةَ إِلاَّ خَمْسٌ أَمَرَنَا أَنْ نَحِلَّ فَنَرُوحَ إِلَى مِنًى وَمَذَاكِيرُنَا تَقْطُرُ مِنَ الْمَنِيِّ فَقَامَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَخَطَبَنَا فَقَالَ ‏(‏ قَدْ بَلَغَنِي الَّذِي قُلْتُمْ وَإِنِّي لأَبَرُّكُمْ وَأَتْقَاكُمْ وَلَوْلاَ الْهَدْىُ لَحَلَلْتُ وَلَوِ اسْتَقْبَلْتُ مِنْ أَمْرِي مَا اسْتَدْبَرْتُ مَا أَهْدَيْتُ ‏)‏ ‏.‏ قَالَ وَقَدِمَ عَلِيٌّ مِنَ الْيَمَنِ فَقَالَ ‏(‏ بِمَا أَهْلَلْتَ ‏)‏ ‏.‏ قَالَ بِمَا أَهَلَّ بِهِ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏.‏ قَالَ ‏(‏ فَأَهْدِ وَامْكُثْ حَرَامًا كَمَا أَنْتَ ‏)‏ ‏.‏ قَالَ وَقَالَ سُرَاقَةُ بْنُ مَالِكِ بْنِ جُعْشُمٍ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَرَأَيْتَ عُمْرَتَنَا هَذِهِ لِعَامِنَا هَذَا أَوْ لِلأَبَدِ قَالَ ‏(‏ هِيَ لِلأَبَدِ ‏)‏ ‏.‏

٢٨١٨ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدٌ، قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنْ عَبْدِ الْمَلِكِ، عَنْ طَاوُسٍ، عَنْ سُرَاقَةَ بْنِ مَالِكِ بْنِ جُعْشُمٍ، أَنَّهُ قَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَرَأَيْتَ عُمْرَتَنَا هَذِهِ لِعَامِنَا أَمْ لأَبَدٍ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ هِيَ لأَبَدٍ ‏)‏ ‏.‏

٢٨١٩ - أَخْبَرَنَا هَنَّادُ بْنُ السَّرِيِّ، عَنْ عَبْدَةَ، عَنِ ابْنِ أَبِي عَرُوبَةَ، عَنْ مَالِكِ بْنِ دِينَارٍ، عَنْ عَطَاءٍ، قَالَ قَالَ سُرَاقَةُ تَمَتَّعَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم وَتَمَتَّعْنَا مَعَهُ فَقُلْنَا أَلَنَا خَاصَّةً أَمْ لأَبَدٍ قَالَ ‏(‏ بَلْ لأَبَدٍ ‏)‏ ‏.‏

٢٨٢٠ - أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ، - وَهُوَ الدَّرَاوَرْدِيُّ - عَنْ رَبِيعَةَ بْنِ أَبِي عَبْدِ الرَّحْمَنِ، عَنِ الْحَارِثِ بْنِ بِلاَلٍ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَفَسْخُ الْحَجِّ لَنَا خَاصَّةً أَمْ لِلنَّاسِ عَامَّةً قَالَ ‏(‏ بَلْ لَنَا خَاصَّةً ‏)‏ ‏.‏

٢٨٢١ - أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ يَزِيدَ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنِ الأَعْمَشِ، وَعَيَّاشٍ الْعَامِرِيِّ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ التَّيْمِيِّ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ أَبِي ذَرٍّ، فِي مُتْعَةِ الْحَجِّ قَالَ كَانَتْ لَنَا رُخْصَةً ‏.‏

٢٨٢٢ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى، وَمُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدٌ، قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، قَالَ سَمِعْتُ عَبْدَ الْوَارِثِ بْنَ أَبِي حَنِيفَةَ، قَالَ سَمِعْتُ إِبْرَاهِيمَ التَّيْمِيَّ، يُحَدِّثُ عَنْ أَبِيهِ، عَنْ أَبِي ذَرٍّ، قَالَ فِي مُتْعَةِ الْحَجِّ لَيْسَتْ لَكُمْ وَلَسْتُمْ مِنْهَا فِي شَىْءٍ إِنَّمَا كَانَتْ رُخْصَةً لَنَا أَصْحَابَ مُحَمَّدٍ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏.‏

٢٨٢٣ - أَخْبَرَنَا بِشْرُ بْنُ خَالِدٍ، قَالَ أَنْبَأَنَا غُنْدَرٌ، عَنْ شُعْبَةَ، عَنْ سُلَيْمَانَ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ التَّيْمِيِّ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ أَبِي ذَرٍّ، قَالَ كَانَتِ الْمُتْعَةُ رُخْصَةً لَنَا ‏.‏

٢٨٢٤ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الْمُبَارَكِ، قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ آدَمَ، قَالَ حَدَّثَنَا مُفَضَّلُ بْنُ مُهَلْهَلٍ، عَنْ بَيَانٍ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِي الشَّعْثَاءِ، قَالَ كُنْتُ مَعَ إِبْرَاهِيمَ النَّخَعِيِّ وَإِبْرَاهِيمَ التَّيْمِيِّ فَقُلْتُ لَقَدْ هَمَمْتُ أَنْ أَجْمَعَ الْعَامَ الْحَجَّ وَالْعُمْرَةَ ‏.‏ فَقَالَ إِبْرَاهِيمُ لَوْ كَانَ أَبُوكَ لَمْ يَهُمَّ بِذَلِكَ ‏.‏ قَالَ وَقَالَ إِبْرَاهِيمُ التَّيْمِيُّ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِي ذَرٍّ قَالَ إِنَّمَا كَانَتِ الْمُتْعَةُ لَنَا خَاصَّةً ‏.‏

٢٨٢٥ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ الأَعْلَى بْنُ وَاصِلِ بْنِ عَبْدِ الأَعْلَى، قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ، عَنْ وُهَيْبِ بْنِ خَالِدٍ، قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ طَاوُسٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ كَانُوا يُرَوْنَ أَنَّ الْعُمْرَةَ، فِي أَشْهُرِ الْحَجِّ مِنْ أَفْجَرِ الْفُجُورِ فِي الأَرْضِ وَيَجْعَلُونَ الْمُحَرَّمَ صَفَرَ وَيَقُولُونَ إِذَا بَرَأَ الدَّبَرْ وَعَفَا الْوَبَرْ وَانْسَلَخَ صَفَرْ - أَوْ قَالَ دَخَلَ صَفَرْ - فَقَدْ حَلَّتِ الْعُمْرَةُ لِمَنِ اعْتَمَرْ فَقَدِمَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم وَأَصْحَابُهُ صَبِيحَةَ رَابِعَةٍ مُهِلِّينَ بِالْحَجِّ فَأَمَرَهُمْ أَنْ يَجْعَلُوهَا عُمْرَةً فَتَعَاظَمَ ذَلِكَ عِنْدَهُمْ فَقَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ أَىُّ الْحِلِّ قَالَ ‏(‏ الْحِلُّ كُلُّهُ ‏)‏ ‏.‏

٢٨٢٦ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدٌ، قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنْ مُسْلِمٍ، - وَهُوَ الْقُرِّيُّ - قَالَ سَمِعْتُ ابْنَ عَبَّاسٍ، يَقُولُ أَهَلَّ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم بِالْعُمْرَةِ وَأَهَلَّ أَصْحَابُهُ بِالْحَجِّ وَأَمَرَ مَنْ لَمْ يَكُنْ مَعَهُ الْهَدْىُ أَنْ يَحِلَّ وَكَانَ فِيمَنْ لَمْ يَكُنْ مَعَهُ الْهَدْىُ طَلْحَةُ بْنُ عُبَيْدِ اللَّهِ وَرَجُلٌ آخَرُ فَأَحَلاَّ ‏.‏

٢٨٢٧ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدٌ، قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنِ الْحَكَمِ، عَنْ مُجَاهِدٍ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، عَنِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏(‏ هَذِهِ عُمْرَةٌ اسْتَمْتَعْنَاهَا فَمَنْ لَمْ يَكُنْ عِنْدَهُ هَدْىٌ فَلْيَحِلَّ الْحِلَّ كُلَّهُ فَقَدْ دَخَلَتِ الْعُمْرَةُ فِي الْحَجِّ ‏)‏ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 76- Kurbanlık Deveye Zaruret Durumunda Binilir

2814- Ebu’z Zübeyr (radıyallahü anh) anlatıyor: Câbir b. Abdullah’ın kurbanlık deveye binilip binilmeyeceğini Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e sorduğunu işittim Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de şöyle buyurmuştu:

(Başka bir binit buluncaya kadar mecbur kaldığında ona bin.) (Ebû Dâvûd, Mesacid: 18; Müslim, Hac: 17)

٧٦ - باب رُكُوبِ الْبَدَنَةِ بِالْمَعْرُوفِ

٢٨١٤ - أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ عَلِيٍّ، قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى، قَالَ حَدَّثَنَا ابْنُ جُرَيْجٍ، قَالَ أَخْبَرَنِي أَبُو الزُّبَيْرِ، قَالَ سَمِعْتُ جَابِرَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ، يُسْأَلُ عَنْ رُكُوبِ الْبَدَنَةِ، فَقَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَقُولُ ‏(‏ ارْكَبْهَا بِالْمَعْرُوفِ إِذَا أُلْجِئْتَ إِلَيْهَا حَتَّى تَجِدَ ظَهْرًا ‏)‏ ‏.‏


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget