Başkasının Avladığı Av Etinden İhramlı Yiyebilir
80- Başkasının Avladığı Av Etinden İhramlı Yiyebilir
2837- Abdullah b. ebi Katade (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Babam Hudeybiye olayı senesi Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber yola çıkmıştı. Arkadaşları ihrama girmiş babam girmemişti. Bu arada ben arkadaşlarımla beraberken onlardan bir kısmı bir kısmına bakarak gülüştüler. Baktım bir de ne göreyim; yaban eşeği! Hayvanı yaraladım, arkadaşlarımdan yardım istedim, fakat yardım etmekten uzak durdular. Hayvanın etinden yedik… korktuk. Bu sebeple hemen Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e yetişmek istiyor, atımı bazen koşturuyor bazen da kendi haline bırakıyordum. Gece yarısı Gıfar kabilesinden bir adamla karşılaştım ve ona:
(Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem)’i nerede bıraktın?) dedim. (Sukya da öğle uykusundaydı) dedi. Böylece Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e yetiştim ve şöyle dedim:
(Ey Allah’ın Rasûlü! Ashabından sana selâm ve duaları var. Onlar düşman tarafından seninle aralarının kopmasından endişe ediyorlar. Dolayısıyla onların gelmesini bekleyin dedim. O da beklemeye başladı. Bu arada ben, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e:
(Ben bir yaban eşeği avlamıştım, yanımda ondan biraz var) dedim. Bunun üzerine oradakilere:
(Yiyiniz) buyurdu. Onların hepsi de ihramlıydılar. (Buhârî, Muhsar: 14; İbn Mâce, Menasik: 93)
2838- Abdullah b. ebi Katade (radıyallahü anh)’in babasının haber verdiğine göre, babam, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte Hudeybiye gazvesine katılmıştı. Benden başka herkes umre için ihrama girmişti. Bir yaban eşeği avladım arkadaşlarım ihramlı olmalarına rağmen ondan (onlara) yedirttim. Sonra, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına geldim, durumdan Onu da haberdar ettim ve:
(Yanımda o etten fazla olarak var) dedim. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’de:
(Yeyiniz) dedi. Hepsi ihramlıydılar. (Müslim, Hac: 8; Dârimi, Hac: 22)
٨٠ - باب إِذَا ضَحِكَ الْمُحْرِمُ فَفَطِنَ الْحَلاَلُ لِلصَّيْدِ فَقَتَلَهُ أَيَأْكُلُهُ أَمْ لاَ
٢٨٣٧ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الأَعْلَى، قَالَ حَدَّثَنَا خَالِدٌ، قَالَ حَدَّثَنَا هِشَامٌ، عَنْ يَحْيَى بْنِ أَبِي كَثِيرٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي قَتَادَةَ، قَالَ انْطَلَقَ أَبِي مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم عَامَ الْحُدَيْبِيَةِ فَأَحْرَمَ أَصْحَابُهُ وَلَمْ يُحْرِمْ فَبَيْنَمَا أَنَا مَعَ أَصْحَابِي ضَحِكَ بَعْضُهُمْ إِلَى بَعْضٍ فَنَظَرْتُ فَإِذَا حِمَارُ وَحْشٍ فَطَعَنْتُهُ فَاسْتَعَنْتُهُمْ فَأَبَوْا أَنْ يُعِينُونِي فَأَكَلْنَا مِنْ لَحْمِهِ وَخَشِينَا أَنْ نُقْتَطَعَ فَطَلَبْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم أُرَفِّعُ فَرَسِي شَأْوًا وَأَسِيرُ شَأْوًا فَلَقِيتُ رَجُلاً مِنْ غِفَارٍ فِي جَوْفِ اللَّيْلِ فَقُلْتُ أَيْنَ تَرَكْتَ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ تَرَكْتُهُ وَهُوَ قَائِلٌ بِالسُّقْيَا . فَلَحِقْتُهُ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّ أَصْحَابَكَ يَقْرَءُونَ عَلَيْكَ السَّلاَمَ وَرَحْمَةَ اللَّهِ وَإِنَّهُمْ قَدْ خَشُوا أَنْ يُقْتَطَعُوا دُونَكَ فَانْتَظِرْهُمْ فَانْتَظَرَهُمْ . فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّي أَصَبْتُ حِمَارَ وَحْشٍ وَعِنْدِي مِنْهُ فَقَالَ لِلْقَوْمِ ( كُلُوا ) . وَهُمْ مُحْرِمُونَ .
٢٨٣٨ - أَخْبَرَنِي عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ فَضَالَةَ بْنِ إِبْرَاهِيمَ النَّسَائِيُّ، قَالَ أَنْبَأَنَا مُحَمَّدٌ، - وَهُوَ ابْنُ الْمُبَارَكِ الصُّورِيُّ - قَالَ حَدَّثَنَا مُعَاوِيَةُ، - وَهُوَ ابْنُ سَلاَّمٍ - عَنْ يَحْيَى بْنِ أَبِي كَثِيرٍ، قَالَ أَخْبَرَنِي عَبْدُ اللَّهِ بْنُ أَبِي قَتَادَةَ، أَنَّ أَبَاهُ، أَخْبَرَهُ أَنَّهُ، غَزَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم غَزْوَةَ الْحُدَيْبِيَةِ - قَالَ - فَأَهَلُّوا بِعُمْرَةٍ غَيْرِي فَاصْطَدْتُ حِمَارَ وَحْشٍ فَأَطْعَمْتُ أَصْحَابِي مِنْهُ وَهُمْ مُحْرِمُونَ ثُمَّ أَتَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَأَنْبَأْتُهُ أَنَّ عِنْدَنَا مِنْ لَحْمِهِ فَاضِلَةً فَقَالَ ( كُلُوهُ ) . وَهُمْ مُحْرِمُونَ .