Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 6- Yakın Akrabaya Vasiyet Olur Mu?

3659- Ebu Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:

(Yakın akrabalarını uyar) (Şuarâ sûresi 214.) ayet nazil olunca Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Kureyş’i çağırdı, Kureyş’te toplandı. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bazen tek olarak şahıslara bazen de halkın geneline hitab ederek şöyle buyurdu:

(Ey Ka’b b. Lüey oğulları, Ey Ka’b b. Mürre oğulları, Ey Abdi Semş oğulları, Ey Abdi Menaf oğulları, Ey Hâşimoğulları, Ey Abdülmuttalib oğlulları kendinizi ateşten koruyunuz. Ey Fatıma sen de kendini ateşten koru! Çünkü ben Allah’ın buyruğu karşısında size hiçbir şey yapamam. Ancak akrabalık hakkı vardır ki ben o bağdan dolayı sizlere bağlı bulunuyorum.) (Buhârî, vesaya: 11; Tirmizî, Tefsirü’l Kur’an: 27)

3660- Mûsâ b. Talha (radıyallahü anh)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Ey Abdi Menaf oğulları! Kendinizi Rabbinizin azabından koruyunuz! Yoksa Allah katında size hiç bir şey yapamam. Ey Abdülmuttalib oğlulları! Kendinizi Rabbinizin azabından koruyunuz. Allah katında sizin için hiçbir şey yapamam şu kadar ki aramızda akrabalık bağı vardır. Ben bu akrabalık bağını koparmam.) (Buhârî, vesaya: 11; Tirmizî, Tefsirü’l Kur’an: 27)

3661- Ebu Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Şuarâ sûresi 214. ayeti olan:

(Yakın akrabalarını uyar) ayeti nazil olunca Kureyş’i topladı ve şöyle dedi:

(Ey Kureyş topluluğu! Allah’ın azabından kendinizi koruyunuz. Allah’tan hiçbir şeyi sizden geri çeviremem. Ey Abdülmuttalib oğlulları! Sizden Allah’ın hiçbir azabını geri çeviremem. Ey Abdülmuttalib oğlu Abbâs! Allah’ın azabına karşı sana hiçbir faydam olamaz. Ey Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in halası Safiye! Allah’ın sana karşı olacak hiçbir azabını senden geri çeviremem. Ey Muhammed kızı Fatıma! Benden ne istersen iste vereyim, yapayım fakat Allah’ın azabına karşı sana bir şey yapamam.) (Buhârî, vesaya: 11; Tirmizî, Tefsirü’l Kur’an: 27)

3662- Ebu Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Şuarâ sûresi 214. ayeti inince kalktı ve şöyle dedi:

(Ey Kureyş topluluğu! Kendinizi Allah’ın azabından koruyunuz. Çünkü Allah’ın azabına karşı sizlere bir şey yapamam. Ey Abdi Menaf oğulları! Size olacak olan Allah’ın azabından hiçbir şeyi sizden geri çeviremem. Ey Abdülmuttalib oğlu Abbâs! Allah’ın sana vereceği azabdan hiçbir şeyi senden çeviremem. Ey Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in halası Safiyye! Allah’ın azabına karşı sana da bir şey yapamam. Ey kızım Fatıma! Benden dilediğini iste fakat Allah’ın azabına karşı hiçbir şey yapamam.) (Buhârî, vesaya: 11; Tirmizî, Tefsirü’l Kur’an: 27)

3663- Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Yakın akrabalarını uyar (Şuarâ 214. ayet) nazil olduğunda Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Ey Muhammed’in kızı Fatıma! Ey Abdülmuttalib’in kızı Safiye! ve Ey Abdülmuttalib oğlulları! Allah’ın azabına karşı sizlere bir şey yapamam. Dünyada malımdan istediğiniz kadar isteyin fakat ahiretteki azabı başınızdan savamam.) (Müsned: 24359)

٦ - باب إِذَا أَوْصَى لِعَشِيرَتِهِ الأَقْرَبِينَ

٣٦٥٩ - أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ، عَنْ عَبْدِ الْمَلِكِ بْنِ عُمَيْرٍ، عَنْ مُوسَى بْنِ طَلْحَةَ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ لَمَّا نَزَلَتْ ‏{‏وَأَنْذِرْ عَشِيرَتَكَ الأَقْرَبِينَ‏}‏ دَعَا رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قُرَيْشًا فَاجْتَمَعُوا فَعَمَّ وَخَصَّ فَقَالَ ‏(‏ يَا بَنِي كَعْبِ بْنِ لُؤَىٍّ يَا بَنِي مُرَّةَ بْنِ كَعْبٍ يَا بَنِي عَبْدِ شَمْسٍ وَيَا بَنِي عَبْدِ مَنَافٍ وَيَا بَنِي هَاشِمٍ وَيَا بَنِي عَبْدِ الْمُطَّلِبِ أَنْقِذُوا أَنْفُسَكُمْ مِنَ النَّارِ وَيَا فَاطِمَةُ أَنْقِذِي نَفْسَكِ مِنَ النَّارِ إِنِّي لاَ أَمْلِكُ لَكُمْ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا غَيْرَ أَنَّ لَكُمْ رَحِمًا سَأَبُلُّهَا بِبِلاَلِهَا ‏)‏‏.‏

٣٦٦٠ - أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ سُلَيْمَانَ، قَالَ حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى، قَالَ أَنْبَأَنَا إِسْرَائِيلُ، عَنْ مُعَاوِيَةَ، - وَهُوَ ابْنُ إِسْحَاقَ - عَنْ مُوسَى بْنِ طَلْحَةَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ يَا بَنِي عَبْدِ مَنَافٍ اشْتَرُوا أَنْفُسَكُمْ مِنْ رَبِّكُمْ إِنِّي لاَ أَمْلِكُ لَكُمْ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا يَا بَنِي عَبْدِ الْمُطَّلِبِ اشْتَرُوا أَنْفُسَكُمْ مِنْ رَبِّكُمْ إِنِّي لاَ أَمْلِكُ لَكُمْ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا وَلَكِنْ بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ رَحِمٌ أَنَا بَالُّهَا بِبِلاَلِهَا ‏)‏‏.‏

٣٦٦١ - أَخْبَرَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ دَاوُدَ، عَنِ ابْنِ وَهْبٍ، قَالَ أَخْبَرَنِي يُونُسُ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، قَالَ أَخْبَرَنِي سَعِيدُ بْنُ الْمُسَيَّبِ، وَأَبُو سَلَمَةَ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم حِينَ أُنْزِلَ عَلَيْهِ ‏{‏وَأَنْذِرْ عَشِيرَتَكَ الأَقْرَبِينَ‏}‏ قَالَ ‏(‏ يَا مَعْشَرَ قُرَيْشٍ اشْتَرُوا أَنْفُسَكُمْ مِنَ اللَّهِ لاَ أُغْنِي عَنْكُمْ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا يَا بَنِي عَبْدِ الْمُطَّلِبِ لاَ أُغْنِي عَنْكُمْ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا يَا عَبَّاسُ بْنَ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ لاَ أُغْنِي عَنْكَ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا يَا صَفِيَّةُ عَمَّةَ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم لاَ أُغْنِي عَنْكِ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا يَا فَاطِمَةُ بِنْتَ مُحَمَّدٍ سَلِينِي مَا شِئْتِ لاَ أُغْنِي عَنْكِ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا ‏)‏‏.‏

٣٦٦٢ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ خَالِدٍ، قَالَ حَدَّثَنَا بِشْرُ بْنُ شُعَيْبٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، قَالَ أَخْبَرَنِي سَعِيدُ بْنُ الْمُسَيَّبِ، وَأَبُو سَلَمَةَ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ أَنَّ أَبَا هُرَيْرَةَ، قَالَ قَامَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم حِينَ أُنْزِلَ عَلَيْهِ ‏{‏وَأَنْذِرْ عَشِيرَتَكَ الأَقْرَبِينَ‏}‏ فَقَالَ ‏(‏ يَا مَعْشَرَ قُرَيْشٍ اشْتَرُوا أَنْفُسَكُمْ مِنَ اللَّهِ لاَ أُغْنِي عَنْكُمْ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا يَا بَنِي عَبْدِ مَنَافٍ لاَ أُغْنِي عَنْكُمْ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا يَا عَبَّاسُ بْنَ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ لاَ أُغْنِي عَنْكَ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا يَا صَفِيَّةُ عَمَّةَ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم لاَ أُغْنِي عَنْكِ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا يَا فَاطِمَةُ سَلِينِي مَا شِئْتِ لاَ أُغْنِي عَنْكِ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا ‏)‏‏.‏

٣٦٦٣ - أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ أَنْبَأَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ، قَالَ حَدَّثَنَا هِشَامٌ، - وَهُوَ ابْنُ عُرْوَةَ - عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ لَمَّا نَزَلَتْ هَذِهِ الآيَةُ ‏{‏وَأَنْذِرْ عَشِيرَتَكَ الأَقْرَبِينَ‏}‏ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ يَا فَاطِمَةُ ابْنَةَ مُحَمَّدٍ يَا صَفِيَّةُ بِنْتَ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ يَا بَنِي عَبْدِ الْمُطَّلِبِ لاَ أُغْنِي عَنْكُمْ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا سَلُونِي مِنْ مَالِي مَا شِئْتُمْ ‏)‏‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 5-Varise Vasiyet Yoktur

3656- Amr b. Harice (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bir hutbe vererek:

(Allah, her hak sahibine hakkını miras paylaşımında vermiştir. Artık varise vasiyet yapılamaz.) (Tirmizî, Vasiyet: 6; İbn Mâce, Vasiyet: 6)

3657- İbn Harice (radıyallahü anh) Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in geviş getirirken ağzının köpüğü dışarıya akan devesi üzerinde insanlara hitab ederken şöyle buyurduğuna şahit oldu:

(Allah, mirastan herkese hisselerini bildirmiştir. Artık varise vasiyet caiz değildir.) (Tirmizî, Vasiyet: 6; İbn Mâce, Vasiyet: 6)

3658- Amr b. Harice (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

(İsmi aziz olan Allah, her hak sahibine hakkını vermiştir. Artık varise vasiyet yoktur.) (Tirmizî, Vasiyet: 6; İbn Mâce, Vasiyet: 6)

٥ - باب إِبْطَالِ الْوَصِيَّةِ لِلْوَارِثِ

٣٦٥٦ - أَخْبَرَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ، عَنْ قَتَادَةَ، عَنْ شَهْرِ بْنِ حَوْشَبٍ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ غَنْمٍ، عَنْ عَمْرِو بْنِ خَارِجَةَ، قَالَ خَطَبَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ ‏(‏ إِنَّ اللَّهَ قَدْ أَعْطَى كُلَّ ذِي حَقٍّ حَقَّهُ وَلاَ وَصِيَّةَ لِوَارِثٍ ‏)‏‏.‏

٣٦٥٧ - أَخْبَرَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ مَسْعُودٍ، قَالَ حَدَّثَنَا خَالِدٌ، قَالَ حَدَّثَنَا سَعِيدٌ، قَالَ حَدَّثَنَا قَتَادَةُ، عَنْ شَهْرِ بْنِ حَوْشَبٍ، أَنَّ ابْنَ غَنْمٍ، ذَكَرَ أَنَّ ابْنَ خَارِجَةَ، ذَكَرَ لَهُ أَنَّهُ شَهِدَ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَخْطُبُ النَّاسَ عَلَى رَاحِلَتِهِ وَإِنَّهَا لَتَقْصَعُ بِجِرَّتِهَا وَإِنَّ لُعَابَهَا لَيَسِيلُ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فِي خُطْبَتِهِ ‏(‏ إِنَّ اللَّهَ قَدْ قَسَّمَ لِكُلِّ إِنْسَانٍ قِسْمَهُ مِنَ الْمِيرَاثِ فَلاَ تَجُوزُ لِوَارِثٍ وَصِيَّةٌ ‏)‏‏.‏

٣٦٥٨ - أَخْبَرَنَا عُتْبَةُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الْمَرْوَزِيُّ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ الْمُبَارَكِ، قَالَ أَنْبَأَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ أَبِي خَالِدٍ، عَنْ قَتَادَةَ، عَنْ عَمْرِو بْنِ خَارِجَةَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ إِنَّ اللَّهَ عَزَّ اسْمُهُ قَدْ أَعْطَى كُلَّ ذِي حَقٍّ حَقَّهُ وَلاَ وَصِيَّةَ لِوَارِثٍ ‏)‏‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 4- Miras Taksiminden Önce Borçlar Ödenmeli

3652- Câbir (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Câbir’in babası borçlu olarak vefat etmişti. Câbir diyor ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldim ve:

(Ey Allah’ın Rasûlü! babam bir sürü borç bırakarak vefat etti, miras olarak ta sadece bir hurmalık bıraktı. Bu hurmalıktan çıkacak ürünlerle bu borç birkaç senede ancak ödenebilir. Alacaklıların bana bir kötülük yapmamaları için hurmalığa beraberce gidelim) dedim. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve hurma yığınlarını dolaştı ve onların etrafında selâm verdi, dua etti ve yığının yanına oturdu. Alacaklıları çağırdı ve alacaklarını ödedi yine de kalan yığınlar hiç alınmamış gibi duruyordu. (Buhârî, vesaya: 37; İbn Mâce, Sadakat: 20)

3653- Câbir (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Abdullah b. Amr b. Haram vefat etmişti. Pek çok ta borç bırakmıştı. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den alacaklıların bir kısım alacaklarından vazgeçmeleri için yardım istedim. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) alacaklılardan böyle bir istekte bulundu fakat kabul etmediler. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de bana:

(Git hurmalarını çeşitlerine göre, Acve’yi bir yere, Izk Ubn Zeyd çeşidini bir yere ayrı ayrı topla sonra bana haber ver) buyurdu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in dediğini yaptım. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi, hurma yığınlarını en üstte olanını veya ortadakinin yanına oturdu sonra da şöyle buyurdu:

(Alacaklılara alacakları nispette ölç.) Ben de ölçtüm onlara verdim borcum kalmadı sonra baktım hurma yığınları hiç eksilmemiş gibiydi. (Buhârî, vesaya: 37; İbn Mâce, Sadakat: 20)

3654- Câbir b. Abdullah (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir yahudinin babamdan hurma alacağı vardı. Babam da Uhud savaşında şehid olmuştu, geriye miras olarak iki hurma bahçesi bırakmıştı. Hurmaların tamamı ise yahudinin alacağını ancak karşılayacaktı. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), o yahudiye:

(Alacağın hurmanın yarısını şimdi alsan yarısını da diğer seneye bıraksan olmaz mı?) dedi. Yahudi buna yanaşmadı. O zaman Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bana:

(Hurmaları toplamaya başladığında bana haber ver) buyurdu. Ben de dediğini yaptım ve Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e haber verdim. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Ebu Bekir ile birlikte geldi. Hurmanın en altından başlanarak toplanmaya ve ölçülmeye başlandı, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de bereketlenmesi için dua ediyordu. Neticede o iki bahçenin küçüğünden çıkan hurmalarla yahudinin borcunu ödedik. Sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ve Ebu Bekir’e ikram olmak üzere yaş hurma ve su getirdim, yiyip içtiler ve şöyle buyurdular:

(İşte bu hurma ve su ahirette hesaba çekileceğiniz şeylerdendir.) (Buhârî, vesaya: 37; İbn Mâce, Sadakat: 20)

3655- Câbir b. Abdullah (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Babam borçlu olarak vefat etmişti. Alacaklılara alacaklarına karşılık hurma almalarını teklif ettim kabul etmediler ve alacaklarını karşılamayacağını söylediler. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldim ve durumu anlattım. O da şöyle buyurdu:

(Hurmaları toplayıp kurutma yerine koyduğunda Bana haber ver.) Ben de toplayıp kurutma yerine yığdığımda haber vermek üzere Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldim. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de Ebu Bekir ve Ömer ile birlikte hurma kurutma yerine geldiler. Oraya oturdu ve bereket için dua etti sonra şöyle buyurdu:

(Alacaklıları çağır ve alacaklarını hurmadan öde.) Babamdan alacağı olan herkese alacaklarını verdim, on üç vesk hurma arttı. Bunu Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e söylediğimde güldü ve:

(Ebu Bekir ve Ömer’e de git bunu haber ver) buyurdu. Ebu Bekir ve Ömer’e gidip haber verdim onlar:

(Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem) bereket için dua ettiğinde bunun böyle olacağını bilmiştik) dediler. (Buhârî, vesaya: 37; İbn Mâce, Sadakat: 20)

٤ - باب قَضَاءِ الدَّيْنِ قَبْلَ الْمِيرَاثِ وَذِكْرِ اخْتِلاَفِ أَلْفَاظِ النَّاقِلِينَ لِخَبَرِ جَابِرٍ فِيهِ

٣٦٥٢ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ سَلاَّمٍ، قَالَ حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ، - وَهُوَ الأَزْرَقُ - قَالَ حَدَّثَنَا زَكَرِيَّا، عَنِ الشَّعْبِيِّ، عَنْ جَابِرٍ، أَنَّ أَبَاهُ، تُوُفِّيَ وَعَلَيْهِ دَيْنٌ فَأَتَيْتُ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّ أَبِي تُوُفِّيَ وَعَلَيْهِ دَيْنٌ وَلَمْ يَتْرُكْ إِلاَّ مَا يُخْرِجُ نَخْلُهُ وَلاَ يَبْلُغُ مَا يُخْرِجُ نَخْلُهُ مَا عَلَيْهِ مِنَ الدَّيْنِ دُونَ سِنِينَ فَانْطَلِقْ مَعِي يَا رَسُولَ اللَّهِ لِكَىْ لاَ يَفْحُشَ عَلَىَّ الْغُرَّامُ فَأَتَى رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَدُورُ بَيْدَرًا بَيْدَرًا فَسَلَّمَ حَوْلَهُ وَدَعَا لَهُ ثُمَّ جَلَسَ عَلَيْهِ وَدَعَا الْغُرَّامَ فَأَوْفَاهُمْ وَبَقِيَ مِثْلُ مَا أَخَذُوا‏.‏

٣٦٥٣ - أَخْبَرَنَا عَلِيُّ بْنُ حُجْرٍ، قَالَ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ، عَنْ مُغِيرَةَ، عَنِ الشَّعْبِيِّ، عَنْ جَابِرٍ، قَالَ تُوُفِّيَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عَمْرِو بْنِ حَرَامٍ - قَالَ - وَتَرَكَ دَيْنًا فَاسْتَشْفَعْتُ بِرَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم عَلَى غُرَمَائِهِ أَنْ يَضَعُوا مِنْ دَيْنِهِ شَيْئًا فَطَلَبَ إِلَيْهِمْ فَأَبَوْا فَقَالَ لِي النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ اذْهَبْ فَصَنِّفْ تَمْرَكَ أَصْنَافًا الْعَجْوَةَ عَلَى حِدَةٍ وَعَذْقَ ابْنِ زَيْدٍ عَلَى حِدَةٍ وَأَصْنَافَهُ ثُمَّ ابْعَثْ إِلَىَّ ‏)‏‏.‏ قَالَ فَفَعَلْتُ فَجَاءَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَجَلَسَ فِي أَعْلاَهُ أَوْ فِي أَوْسَطِهِ ثُمَّ قَالَ ‏(‏ كِلْ لِلْقَوْمِ ‏)‏‏.‏ قَالَ فَكِلْتُ لَهُمْ حَتَّى أَوْفَيْتُهُمْ ثُمَّ بَقِيَ تَمْرِي كَأَنْ لَمْ يَنْقُصْ مِنْهُ شَىْءٌ‏.‏

٣٦٥٤ - أَخْبَرَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ يُونُسَ بْنِ مُحَمَّدٍ، - حَرَمِيٌّ - قَالَ حَدَّثَنَا أَبِي قَالَ، حَدَّثَنَا حَمَّادٌ، عَنْ عَمَّارِ بْنِ أَبِي عَمَّارٍ، عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، قَالَ كَانَ لِيَهُودِيٍّ عَلَى أَبِي تَمْرٌ فَقُتِلَ يَوْمَ أُحُدٍ وَتَرَكَ حَدِيقَتَيْنِ وَتَمْرُ الْيَهُودِيِّ يَسْتَوْعِبُ مَا فِي الْحَدِيقَتَيْنِ فَقَالَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ هَلْ لَكَ أَنْ تَأْخُذَ الْعَامَ نِصْفَهُ وَتُؤَخِّرَ نِصْفَهُ ‏)‏‏.‏ فَأَبَى الْيَهُودِيُّ فَقَالَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ هَلْ لَكَ أَنْ تَأْخُذَ الْجُدَادَ ‏)‏‏.‏ فَآذِنِّي فَآذَنْتُهُ فَجَاءَ هُوَ وَأَبُو بَكْرٍ فَجَعَلَ يُجَدُّ وَيُكَالُ مِنْ أَسْفَلِ النَّخْلِ وَرَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَدْعُو بِالْبَرَكَةِ حَتَّى وَفَيْنَاهُ جَمِيعَ حَقِّهِ مِنْ أَصْغَرِ الْحَدِيقَتَيْنِ - فِيمَا يَحْسِبُ عَمَّارٌ - ثُمَّ أَتَيْتُهُمْ بِرُطَبٍ وَمَاءٍ فَأَكَلُوا وَشَرِبُوا ثُمَّ قَالَ ‏(‏ هَذَا مِنَ النَّعِيمِ الَّذِي تُسْأَلُونَ عَنْهُ ‏)‏‏.‏

٣٦٥٥ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى، عَنْ حَدِيثِ عَبْدِ الْوَهَّابِ، قَالَ حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ، عَنْ وَهْبِ بْنِ كَيْسَانَ، عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، قَالَ تُوُفِّيَ أَبِي وَعَلَيْهِ دَيْنٌ فَعَرَضْتُ عَلَى غُرَمَائِهِ أَنْ يَأْخُذُوا الثَّمَرَةَ بِمَا عَلَيْهِ فَأَبَوْا وَلَمْ يَرَوْا فِيهِ وَفَاءً فَأَتَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَذَكَرْتُ ذَلِكَ لَهُ قَالَ ‏(‏ إِذَا جَدَدْتَهُ فَوَضَعْتَهُ فِي الْمِرْبَدِ فَآذِنِّي ‏)‏‏.‏ فَلَمَّا جَدَدْتُهُ وَوَضَعْتُهُ فِي الْمِرْبَدِ أَتَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَجَاءَ وَمَعَهُ أَبُو بَكْرٍ وَعُمَرُ فَجَلَسَ عَلَيْهِ وَدَعَا بِالْبَرَكَةِ ثُمَّ قَالَ ‏(‏ ادْعُ غُرَمَاءَكَ فَأَوْفِهِمْ ‏)‏‏.‏ قَالَ فَمَا تَرَكْتُ أَحَدًا لَهُ عَلَى أَبِي دَيْنٌ إِلاَّ قَضَيْتُهُ وَفَضَلَ لِي ثَلاَثَةَ عَشَرَ وَسْقًا فَذَكَرْتُ ذَلِكَ لَهُ فَضَحِكَ وَقَالَ ‏(‏ ائْتِ أَبَا بَكْرٍ وَعُمَرَ فَأَخْبِرْهُمَا ذَلِكَ ‏)‏‏.‏ فَأَتَيْتُ أَبَا بَكْرٍ وَعُمَرَ فَأَخْبَرْتُهُمَا فَقَالاَ قَدْ عَلِمْنَا إِذْ صَنَعَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم مَا صَنَعَ أَنَّهُ سَيَكُونُ ذَلِكَ‏.‏


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget