Allah ve Rasûlüne Karşı Gelip Dinden Çıkanların Cezası
8- Allah ve Rasûlüne Karşı Gelip Dinden Çıkanların Cezası
4045- Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, Ureyne’den bazı kimseler Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına geldiler. Medine’nin havası onlara ağır geldi ve rahatsız oldular. (Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem) onları deve ağıllarının bulunduğu Medine dışındaki bir yere gönderdi. Onlar orada develerin idrarlarından ve sütlerinden içerek sıhhat buldular ve İslâm’ı terk edip mürted oldular. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Mü’min çobanını öldürüp develeri alıp kaçtılar. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onların arkasından adamlarını gönderip onları getirtti ve ellerini ayaklarını çaprazvari kestirip gözlerini oydurdu ve çarmıha gerdi.) (Ebû Dâvûd, Hudud: 3; Buhârî, Tefsir: 104)
4046- Enes (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, Ureyne kabilesinden bir gurup insan geldi ve Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında kaldılar. Medine havasından rahatsız olduklarında (Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara Medine dışındaki develerin bulundukları yayla bölgesine çıkmalarını ve develerin sütlerinden içerek sıhhat bulmalarını önerdi. Böylece Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Medine dışındaki develerin ağıllarına gittiler. Orada sıhhat bulunca İslâm’dan dönüp irtidat ettiler. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in çobanını öldürüp develeri alıp kaçtılar. Müslümanlara savaş açmak üzere muharib toplumlara iltica ettiler. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de onların getirilmesini emretti ve gelince ellerini, ayaklarını kestirip gözlerini oydurdu.) (Ebû Dâvûd, Hudud: 3; Buhârî, Tefsir: 104)
4047- Enes (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir:
(Ureyne’den bir gurup insan gelmişti. Medine’nin havası onlara iyi gelmediği için rahatsız oldular. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onları Medine dışında yayla durumunda olan develerin yanına çıkmalarına ve orada develerin sütlerinden içmelerini (Katade idrarlarından da içmelerini ilavesini yapmıştır) onlar da Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Medine dışındaki deve ağıllarının bulunduğu yere çıktılar, sıhhat bulunca İslâm’dan döndüler. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in mü’min çobanını öldürüp Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in develerini alıp götürdüler ve Müslümanlarla savaşmak üzere düşman güçlerine iltica ettiler. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onların getirilmesini emretti. Getirildiklerinde elleri, ayakları kesildi ve gözleri de oyuldu. (Ebû Dâvûd, Hudud: 3; Buhârî, Tefsir: 104)
4048- Yine Enes (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Ureyneden bir gurup insan gelip Müslüman oldular. Fakat Medine’nin havası onlara ağır geldi ve hastalandılar. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara:
(Deve ağıllarımızın bulunduğu bölgeye çıksanız ve deve sütlerinden (Humeyd, Katade’den ve Enes’ten rivâyetinde idrarlarından da ilavesini yapar) içseniz sıhhat bulursunuz) dedi. Onlarda aynen yaptılar. Sıhhat bulunca İslâm’dan çıkıp küfre döndüler. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in mü’min çobanını öldürerek, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in develerini alıp götürdüler. İslâm’a savaş açan düşman güçlerine iltica ettiler. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de onların getirilmelerini emretti, onlar getirilince elleri, ayakları kesildi, gözleri oyuldu Harre denilen yere terk edildiler ve orada ölüp gittiler. (Ebû Dâvûd, Hudud: 3; Buhârî, Tefsir: 104)
4049- Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle anlatmıştır:
(Ureyne kabilesinden bir gurup insan Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına gelip Medine’de biraz kalınca, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e biz deve sütüne alışık insanlarız şehir yemeklerine alışık değiliz. Medine’nin havası bize ağır geldi, hastalandık dediler. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara develerin çobanının yanına gitmelerini ve orada deve sütü ve idrarından içmelerini önerdi. Onlar da oraya gittiler sıhhat bulunca, Harre bölgesinde İslâm’dan çıkıp Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in çobanını öldürdüler ve develeri de sürüp götürdüler. Hemen onların arkasından Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) adam gönderip onları yakalattı. Getirildiklerinde gözleri oyuldu, elleri ayakları kesildi. O halde Harre denilen yerde bırakıldılar ve ölüp gittiler.) (Ebû Dâvûd, Hudud: 3; Buhârî, Tefsir: 104)
4050-
4051- Enes (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre:
(Ureyne’den bir gurup insan geldi ve Harre denilen yere indiler sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelip Müslüman oldular. Medine’nin havası onlara iyi gelmediği için rahatsız oldular da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onları zekat develerinin bulunduğu yere gitmelerini ve orada o develerin sütlerinden ve idrarlarından içmelerini emretti. Onlar da oraya gidip sıhhat bulunca çobanı öldürdüler, İslâm dininden döndüler ve develeri de alıp götürdüler. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onların arkasından adamlarını gönderip onları yakalatıp getirtti. Elleri ayakları çaprazvari kesilip gözleri oyuldu ve Harre denilen yerde bırakıldılar ve ölüp gittiler.) Enes diyor ki güneşin altında bırakıldıklarından onlar susuzluktan ağızlarını yere sürüyorlardı böylece ölüp gittiler. (Ebû Dâvûd, Hudud: 3; Buhârî, Tefsir: 104)
٨ - باب ذِكْرِ اخْتِلاَفِ النَّاقِلِينَ لِخَبَرِ حُمَيْدٍ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ فِيهِ
٤٠٤٥ - أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَمْرِو بْنِ السَّرْحِ، قَالَ أَخْبَرَنِي ابْنُ وَهْبٍ، قَالَ أَخْبَرَنِي عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ، وَغَيْرُهُ، عَنْ حُمَيْدٍ الطَّوِيلِ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، أَنَّ نَاسًا، مِنْ عُرَيْنَةَ قَدِمُوا عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَاجْتَوَوُا الْمَدِينَةَ فَبَعَثَهُمُ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم إِلَى ذَوْدٍ لَهُ فَشَرِبُوا مِنْ أَلْبَانِهَا وَأَبْوَالِهَا فَلَمَّا صَحُّوا ارْتَدُّوا عَنِ الإِسْلاَمِ وَقَتَلُوا رَاعِيَ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم مُؤْمِنًا وَاسْتَاقُوا الإِبِلَ فَبَعَثَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فِي آثَارِهِمْ فَأُخِذُوا فَقَطَّعَ أَيْدِيَهُمْ وَأَرْجُلَهُمْ وَسَمَلَ أَعْيُنَهُمْ وَصَلَبَهُمْ .
٤٠٤٦ - أَخْبَرَنَا عَلِيُّ بْنُ حُجْرٍ، قَالَ أَنْبَأَنَا إِسْمَاعِيلُ، عَنْ حُمَيْدٍ، عَنْ أَنَسٍ، قَالَ قَدِمَ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم أُنَاسٌ مِنْ عُرَيْنَةَ فَقَالَ لَهُمْ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ( لَوْ خَرَجْتُمْ إِلَى ذَوْدِنَا فَكُنْتُمْ فِيهَا فَشَرِبْتُمْ مِنْ أَلْبَانِهَا وَأَبْوَالِهَا ) . فَفَعَلُوا فَلَمَّا صَحُّوا قَامُوا إِلَى رَاعِي رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَتَلُوهُ وَرَجَعُوا كُفَّارًا وَاسْتَاقُوا ذَوْدَ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَأَرْسَلَ فِي طَلَبِهِمْ فَأُتِيَ بِهِمْ فَقَطَّعَ أَيْدِيَهُمْ وَأَرْجُلَهُمْ وَسَمَلَ أَعْيُنَهُمْ .
٤٠٤٧ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى، قَالَ حَدَّثَنَا خَالِدٌ، قَالَ حَدَّثَنَا حُمَيْدٌ، عَنْ أَنَسٍ، قَالَ قَدِمَ نَاسٌ مِنْ عُرَيْنَةَ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَاجْتَوَوُا الْمَدِينَةَ فَقَالَ لَهُمُ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم ( لَوْ خَرَجْتُمْ إِلَى ذَوْدِنَا فَشَرِبْتُمْ مِنْ أَلْبَانِهَا ) . قَالَ وَقَالَ قَتَادَةُ ( وَأَبْوَالِهَا ) . فَخَرَجُوا إِلَى ذَوْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَلَمَّا صَحُّوا كَفَرُوا بَعْدَ إِسْلاَمِهِمْ وَقَتَلُوا رَاعِيَ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم مُؤْمِنًا وَاسْتَاقُوا ذَوْدَ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم وَانْطَلَقُوا مُحَارِبِينَ فَأَرْسَلَ فِي طَلَبِهِمْ فَأُخِذُوا فَقَطَّعَ أَيْدِيَهُمْ وَأَرْجُلَهُمْ وَسَمَّرَ أَعْيُنَهُمْ .
٤٠٤٨ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى، قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ أَبِي عَدِيٍّ، قَالَ حَدَّثَنَا حُمَيْدٌ، عَنْ أَنَسٍ، قَالَ أَسْلَمَ أُنَاسٌ مِنْ عُرَيْنَةَ فَاجْتَوَوُا الْمَدِينَةَ فَقَالَ لَهُمْ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ( لَوْ خَرَجْتُمْ إِلَى ذَوْدٍ لَنَا فَشَرِبْتُمْ مِنْ أَلْبَانِهَا ) . قَالَ حُمَيْدٌ وَقَالَ قَتَادَةُ عَنْ أَنَسٍ ( وَأَبْوَالِهَا ) . فَفَعَلُوا فَلَمَّا صَحُّوا كَفَرُوا بَعْدَ إِسْلاَمِهِمْ وَقَتَلُوا رَاعِيَ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم مُؤْمِنًا وَاسْتَاقُوا ذَوْدَ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم وَهَرَبُوا مُحَارِبِينَ فَأَرْسَلَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم مَنْ أَتَى بِهِمْ فَأُخِذُوا فَقَطَّعَ أَيْدِيَهُمْ وَأَرْجُلَهُمْ وَسَمَّرَ أَعْيُنَهُمْ وَتَرَكَهُمْ فِي الْحَرَّةِ حَتَّى مَاتُوا .
٤٠٤٩ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الأَعْلَى، قَالَ حَدَّثَنَا يَزِيدُ، - وَهُوَ ابْنُ زُرَيْعٍ - قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، قَالَ حَدَّثَنَا قَتَادَةُ، أَنَّ أَنَسَ بْنَ مَالِكٍ، حَدَّثَهُمْ أَنَّ نَاسًا أَوْ رِجَالاً مِنْ عُكْلٍ أَوْ عُرَيْنَةَ قَدِمُوا عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّا أَهْلُ ضَرْعٍ وَلَمْ نَكُنْ أَهْلَ رِيفٍ . فَاسْتَوْخَمُوا الْمَدِينَةَ فَأَمَرَ لَهُمْ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم بِذَوْدٍ وَرَاعٍ وَأَمَرَهُمْ أَنْ يَخْرُجُوا فِيهَا فَيَشْرَبُوا مِنْ لَبَنِهَا وَأَبْوَالِهَا فَلَمَّا صَحُّوا - وَكَانُوا بِنَاحِيَةِ الْحَرَّةِ - كَفَرُوا بَعْدَ إِسْلاَمِهِمْ وَقَتَلُوا رَاعِيَ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم وَاسْتَاقُوا الذَّوْدَ فَبَعَثَ الطَّلَبَ فِي آثَارِهِمْ فَأُتِيَ بِهِمْ فَسَمَّرَ أَعْيُنَهُمْ وَقَطَّعَ أَيْدِيَهُمْ وَأَرْجُلَهُمْ ثُمَّ تَرَكَهُمْ فِي الْحَرَّةِ عَلَى حَالِهِمْ حَتَّى مَاتُوا .
٤٠٥٠ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى، عَنْ عَبْدِ الأَعْلَى، نَحْوَهُ .
٤٠٥١ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ نَافِعٍ أَبُو بَكْرٍ، قَالَ حَدَّثَنَا بَهْزٌ، قَالَ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ، قَالَ حَدَّثَنَا قَتَادَةُ، وَثَابِتٌ، عَنْ أَنَسٍ، أَنَّ نَفَرًا، مِنْ عُرَيْنَةَ نَزَلُوا فِي الْحَرَّةِ فَأَتَوُا النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَاجْتَوَوُا الْمَدِينَةَ فَأَمَرَهُمْ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم أَنْ يَكُونُوا فِي إِبِلِ الصَّدَقَةِ وَأَنْ يَشْرَبُوا مِنْ أَلْبَانِهَا وَأَبْوَالِهَا فَقَتَلُوا الرَّاعِيَ وَارْتَدُّوا عَنِ الإِسْلاَمِ وَاسْتَاقُوا الإِبِلَ فَبَعَثَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فِي آثَارِهِمْ فَجِيءَ بِهِمْ فَقَطَّعَ أَيْدِيَهُمْ وَأَرْجُلَهُمْ وَسَمَّرَ أَعْيُنَهُمْ وَأَلْقَاهُمْ فِي الْحَرَّةِ . قَالَ أَنَسٌ فَلَقَدْ رَأَيْتُ أَحَدَهُمْ يَكْدُمُ الأَرْضَ بِفِيهِ عَطَشًا حَتَّى مَاتُوا .