Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 12- Mâide Suresi 44. Ayetinin Yorumu

5417- İbn Abbâs (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Îsa (radıyallahü anh)’dan sonra bir takım krallar çıktı. Tevrat ve İncil’i değiştirenler aralarında gerçek Mü’min olanlar ve değiştirmeden Tevrat’ı okuyanlar da vardı. Tevrat’ı tahrif edenler doğru okuyanlar hakkında krallarına dediler ki bunların bizi kötülemelerinden daha şiddetli hiç kınanmamıştık. Baksana bunlar şöyle okuyorlar:

(Kim Allah’ın hükmü ile hükmetmezse onlar kafirlerdir.) Zaten okuduklarıyla yaptığımız amelleri de kötülüyorlar, onları çağır bizim okuduğumuz gibi okusunlar bizim inandığımız gibi inansınlar. Bunun üzerine hükümdar onları toplayarak ya değiştirilmiş şekliyle Tevrat ve İncil’i okumalarını yoksa öldürmeyi hak edeceklerini teklif etti. Onlardan bir kısmı:

(Bizden ne istiyorsunuz? Bizi halimize bırakın) dediler.

Yine onlardan bir diğer gurup:

(Yüksek sütunlar yapın sonra bizi onların tepesine çıkarın yiyecek ve içeceğimizi orada yapabilecek imkan hazırlayın sizin yanınıza hiç inmeyiz) dediler.

Yine onlardan üçüncü bir gurup:

(Bırakın bizi yeryüzünde dolaşıp hayvanlar gibi bulduğumuzu yer ve içeriz bizi topraklarınızda bulursanız öldürün) dediler.

Diğer bir gurup ise:

(Vadilerde bize evler yapın, biz orada kuyular kazar. Sebzeler yetiştirir ne şehrinize iner ne de yanınıza uğrarız) dediler. Bunların arasında her kabilenin yakın bir dostu vardı. Onlar için bu denilenleri yaptılar ve öldürmeden vazgeçtiler. Bunun üzerine Allah şu ayeti indirdi. (Hadîd 27.) (…Uydurdukları ruhbanlığa gelince, onu Biz onlara gerekli kılmamıştık. Yalnız Allah’ın rızasını kazanmak için onu kendileri uydurdular fakat ona da gereği gibi uymadılar.)

Hükümdarın yanında kalanlar ise şöyle dediler. Filanların ibadeti gibi ibadet ederiz, falanlar gibi gezer dolaşır seyahat ederiz. Falanların yaptığı gibi kendimize evler yaparız. Halbuki bunlar şirk üzere idiler. Uymak istedikleri Mü’minlerin imanına ait hiç bilgileri yoktu. Allah, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’i gönderdiği sırada onlardan pek azı vardı. Manastırlarda yaşayanlar manastırlarından indi. Seyahatte olanlar seyahatinden döndü, kilisede yaşayanlar kiliselerinden geldi ve Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’e iman ettiler ve onun dediklerini doğruladılar. Bunun üzerine Allah onlar hakkında şu ayeti kerimeyi indirdi. (Hadîd 28.) (…Ey İman edenler! Yolunuzu Allah’ın Kitab’ıyla bulmaya çalışın ve O’nun Elçisine inanın ki O size rahmetinden iki kat versin…) Îsa’ya, Tevrat ve İncile iman etmeleriyle ve Muhammed’e inanıp Onu tasdik etmeleriyle iki kat sevap verilir. Allah ayeti kerimeyi şöyle tamamladı:

(ve size aydınlığında yürüyeceğiniz bir nur sağlasın ve günahlarınızı bağışlasın) yani size Kur’an’ı ve son Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e uymayı ihsan eder. Daha sonra Allah şöyle buyurdu:

(Hadîd 29.) (Bize de kitap verildi diyen geçmiş din mensupları bilsinler ki Allah’ın lütfundan ve yardımından hiçbir şeyi geri çevirmeye onların gücü yetmez…) Allah’ın verdiğinden hiçbir şeye engel olamazlar. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

١٢ - باب تَأْوِيلِ قَوْلِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ ‏{‏وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ فَأُولَئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ‏}‏

٥٤١٧ - أَخْبَرَنَا الْحُسَيْنُ بْنُ حُرَيْثٍ، قَالَ أَنْبَأَنَا الْفَضْلُ بْنُ مُوسَى، عَنْ سُفْيَانَ بْنِ سَعِيدٍ، عَنْ عَطَاءِ بْنِ السَّائِبِ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ كَانَتْ مُلُوكٌ بَعْدَ عِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ عَلَيْهِ الصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ بَدَّلُوا التَّوْرَاةَ وَالإِنْجِيلَ وَكَانَ فِيهِمْ مُؤْمِنُونَ يَقْرَءُونَ التَّوْرَاةَ قِيلَ لِمُلُوكِهِمْ مَا نَجِدُ شَتْمًا أَشَدَّ مِنْ شَتْمٍ يَشْتِمُونَّا هَؤُلاَءِ إِنَّهُمْ يَقْرَءُونَ ‏{‏وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ فَأُولَئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ‏}‏ وَهَؤُلاَءِ الآيَاتِ مَعَ مَا يَعِيبُونَّا بِهِ فِي أَعْمَالِنَا فِي قِرَاءَتِهِمْ فَادْعُهُمْ فَلْيَقْرَءُوا كَمَا نَقْرَأُ وَلْيُؤْمِنُوا كَمَا آمَنَّا‏.‏ فَدَعَاهُمْ فَجَمَعَهُمْ وَعَرَضَ عَلَيْهِمُ الْقَتْلَ أَوْ يَتْرُكُوا قِرَاءَةَ التَّوْرَاةِ وَالإِنْجِيلِ إِلاَّ مَا بَدَّلُوا مِنْهَا فَقَالُوا مَا تُرِيدُونَ إِلَى ذَلِكَ دَعُونَا‏.‏ فَقَالَتْ طَائِفَةٌ مِنْهُمُ ابْنُوا لَنَا أُسْطُوَانَةً ثُمَّ ارْفَعُونَا إِلَيْهَا ثُمَّ اعْطُونَا شَيْئًا نَرْفَعُ بِهِ طَعَامَنَا وَشَرَابَنَا فَلاَ نَرِدُ عَلَيْكُمْ‏.‏ وَقَالَتْ طَائِفَةٌ مِنْهُمْ دَعُونَا نَسِيحُ فِي الأَرْضِ وَنَهِيمُ وَنَشْرَبُ كَمَا يَشْرَبُ الْوَحْشُ فَإِنْ قَدَرْتُمْ عَلَيْنَا فِي أَرْضِكُمْ فَاقْتُلُونَا‏.‏ وَقَالَتْ طَائِفَةٌ مِنْهُمُ ابْنُوا لَنَا دُورًا فِي الْفَيَافِي وَنَحْتَفِرُ الآبَارَ وَنَحْتَرِثُ الْبُقُولَ فَلاَ نَرِدُ عَلَيْكُمْ وَلاَ نَمُرُّ بِكُمْ وَلَيْسَ أَحَدٌ مِنَ الْقَبَائِلِ إِلاَّ وَلَهُ حَمِيمٌ فِيهِمْ‏.‏ قَالَ فَفَعَلُوا ذَلِكَ فَأَنْزَلَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ ‏{‏وَرَهْبَانِيَّةً ابْتَدَعُوهَا مَا كَتَبْنَاهَا عَلَيْهِمْ إِلاَّ ابْتِغَاءَ رِضْوَانِ اللَّهِ فَمَا رَعَوْهَا حَقَّ رِعَايَتِهَا‏}‏ وَالآخَرُونَ قَالُوا نَتَعَبَّدُ كَمَا تَعَبَّدَ فُلاَنٌ وَنَسِيحُ كَمَا سَاحَ فُلاَنٌ وَنَتَّخِذُ دُورًا كَمَا اتَّخَذَ فُلاَنٌ‏.‏ وَهُمْ عَلَى شِرْكِهِمْ لاَ عِلْمَ لَهُمْ بِإِيمَانِ الَّذِينَ اقْتَدَوْا بِهِ فَلَمَّا بَعَثَ اللَّهُ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم وَلَمْ يَبْقَ مِنْهُمْ إِلاَّ قَلِيلٌ انْحَطَّ رَجُلٌ مِنْ صَوْمَعَتِهِ وَجَاءَ سَائِحٌ مِنْ سِيَاحَتِهِ وَصَاحِبُ الدَّيْرِ مِنْ دَيْرِهِ فَآمَنُوا بِهِ وَصَدَّقُوهُ فَقَالَ اللَّهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى ‏{‏يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَآمِنُوا بِرَسُولِهِ يُؤْتِكُمْ كِفْلَيْنِ مِنْ رَحْمَتِهِ‏}‏ أَجْرَيْنِ بِإِيمَانِهِمْ بِعِيسَى وَبِالتَّوْرَاةِ وَالإِنْجِيلِ وَبِإِيمَانِهِمْ بِمُحَمَّدٍ صلّى اللّه عليه وسلّم وَتَصْدِيقِهِمْ قَالَ ‏{‏يَجْعَلْ لَكُمْ نُورًا تَمْشُونَ بِهِ‏}‏ الْقُرْآنَ وَاتِّبَاعَهُمُ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏{‏لِئَلاَّ يَعْلَمَ أَهْلُ الْكِتَابِ‏}‏ يَتَشَبَّهُونَ بِكُمْ ‏{‏أَنْ لاَ يَقْدِرُونَ عَلَى شَىْءٍ مِنْ فَضْلِ اللَّهِ‏}‏ الآيَةَ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 11- Hüküm Verirken Nelere Dayanmak Gerekir?

5414- Abdurrahman b. Yezid (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir gün Abdullah b. Mes’ud’a çözülmesi gereken pek çok fetva sordular. Bunun üzerine Abdullah şöyle söyledi:

(Bir zamanlar biz hiçbir hüküm vermezdik daha sonraları Allah bu seviyeye gelmemizi takdir etti de gördüğünüz bu seviyeye ulaştık. Bundan sonra sizden biriniz hüküm verilmesi gereken bir sorunla karşılaşırsa, Allah’ın Kitab’ındaki hükümlere göre hükmünü versin. Allah’ın Kitab’ında bulunmayan bir işle karşılaşırsa, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hadisleriyle meseleyi çözmeye çalışsın. Allah’ın Kitab’ında ve Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sünnetinde hükmü bulunmayan bir mesele ile karşılaşırsa, salih insanların verdiği hükümlere göre cevap versin. Ne Allah’ın Kitab’ında, ne Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sünnetinde ne de salih insanların fetvalarında bulunmayan bir hükümle karşılaşırsa, aklını ve muhakemesini kullanarak ictihad yapsın ictihad yapmaktan korkar ve çekinirim demesin çünkü helâl bellidir. Haram bellidir bu ikisinin arasında şüpheli ve kapalı meseleler vardır seni şüpheye düşüren şeyleri bırak şüphesiz olana bak.) (Dârimi, Mukaddime: 18)

5415- Abdullah b. Mes’ud (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir zamanlar oldu ki biz hiçbir hüküm vermezdik hüküm verecek durumda değildik. Allah taktir etti de bu gördüğünüz derecelere ulaştık. Bu günden sonra bir kimseye hüküm vermesi için bir mesele arz olursa o konuda Allah’ın Kitab’ında bulunmayan bir sorunla karşılaşırsa, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in verdiği hükme uysun ve ona göre sorunu çözüme kavuştursun. Ne Allah’ın Kitab’ında ne de Rasûlün sünnetinde bulunmayan bir meseleyle karşılaşırsa, salih insanların hüküm verdikleri gibi hüküm versin. Sizden biriniz ben korkarım ben korkarım hüküm veremem demesin; çünkü helâl bellidir, haram bellidir. İkisinin arasında karışık ve benzeşen işler vardır şüpheliyi bırak şüphesiz olana bak. (Dârimi, Mukaddime: 18)

5416- Şüreyh (radıyallahü anh) anlatıyor: Ömer’e Mektup yazarak bazı şeylerin hükmünü sordum. O da bana şunu yazdı:

(Davaları Allah’ın Kitab’ındaki hükümlerle hükümlendir. Allah’ın Kitab’ında bulamaz isen Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sünnetiyle hükümlendir. Ne Allah’ın Kitab’ında ne de Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sünnetinde hükmünü bulamaz isen salih insanların verdikleri hükümlere uy. Ne Kitab’ta ne sünnette ne de salihlerin fetvalarında bulamaz isen istersen ictihat et. İstersen çekimser kal. Çekimser kalman senin için daha hayırlı olur kanaatindeyim. Selâm üzerinize olsun.) (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

١١ - باب الْحُكْمِ بِاتِّفَاقِ أَهْلِ الْعِلْمِ

٥٤١٤ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْعَلاَءِ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ عُمَارَةَ، هُوَ ابْنُ عُمَيْرٍ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ يَزِيدَ، قَالَ أَكْثَرُوا عَلَى عَبْدِ اللَّهِ ذَاتَ يَوْمٍ فَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ إِنَّهُ قَدْ أَتَى عَلَيْنَا زَمَانٌ وَلَسْنَا نَقْضِي وَلَسْنَا هُنَالِكَ ثُمَّ إِنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ قَدَّرَ عَلَيْنَا أَنْ بَلَغْنَا مَا تَرَوْنَ فَمَنْ عَرَضَ لَهُ مِنْكُمْ قَضَاءٌ بَعْدَ الْيَوْمِ فَلْيَقْضِ بِمَا فِي كِتَابِ اللَّهِ فَإِنْ جَاءَ أَمْرٌ لَيْسَ فِي كِتَابِ اللَّهِ فَلْيَقْضِ بِمَا قَضَى بِهِ نَبِيُّهُ صلّى اللّه عليه وسلّم فَإِنْ جَاءَ أَمْرٌ لَيْسَ فِي كِتَابِ اللَّهِ وَلاَ قَضَى بِهِ نَبِيُّهُ صلّى اللّه عليه وسلّم فَلْيَقْضِ بِمَا قَضَى بِهِ الصَّالِحُونَ فَإِنْ جَاءَ أَمْرٌ لَيْسَ فِي كِتَابِ اللَّهِ وَلاَ قَضَى بِهِ نَبِيُّهُ صلّى اللّه عليه وسلّم وَلاَ قَضَى بِهِ الصَّالِحُونَ فَلْيَجْتَهِدْ رَأْيَهُ وَلاَ يَقُولُ إِنِّي أَخَافُ وَإِنِّي أَخَافُ فَإِنَّ الْحَلاَلَ بَيِّنٌ وَالْحَرَامَ بَيِّنٌ وَبَيْنَ ذَلِكَ أُمُورٌ مُشْتَبِهَاتٌ فَدَعْ مَا يَرِيبُكَ إِلَى مَا لاَ يَرِيبُكَ‏.‏ قَالَ أَبُو عَبْدِ الرَّحْمَنِ هَذَا الْحَدِيثُ جَيِّدٌ جَيِّدٌ‏.‏

٥٤١٥ - أَخْبَرَنِي مُحَمَّدُ بْنُ عَلِيِّ بْنِ مَيْمُونٍ، قَالَ حَدَّثَنَا الْفِرْيَابِيُّ، قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ عُمَارَةَ بْنِ عُمَيْرٍ، عَنْ حُرَيْثِ بْنِ ظُهَيْرٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَسْعُودٍ، قَالَ أَتَى عَلَيْنَا حِينٌ وَلَسْنَا نَقْضِي وَلَسْنَا هُنَالِكَ وَإِنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ قَدَّرَ أَنْ بَلَغْنَا مَا تَرَوْنَ فَمَنْ عَرَضَ لَهُ قَضَاءٌ بَعْدَ الْيَوْمِ فَلْيَقْضِ فِيهِ بِمَا فِي كِتَابِ اللَّهِ فَإِنْ جَاءَ أَمْرٌ لَيْسَ فِي كِتَابِ اللَّهِ فَلْيَقْضِ بِمَا قَضَى بِهِ نَبِيُّهُ فَإِنْ جَاءَ أَمْرٌ لَيْسَ فِي كِتَابِ اللَّهِ وَلَمْ يَقْضِ بِهِ نَبِيُّهُ صلّى اللّه عليه وسلّم فَلْيَقْضِ بِمَا قَضَى بِهِ الصَّالِحُونَ وَلاَ يَقُولُ أَحَدُكُمْ إِنِّي أَخَافُ وَإِنِّي أَخَافُ فَإِنَّ الْحَلاَلَ بَيِّنٌ وَالْحَرَامَ بَيِّنٌ وَبَيْنَ ذَلِكَ أُمُورٌ مُشْتَبِهَةٌ فَدَعْ مَا يَرِيبُكَ إِلَى مَا لاَ يَرِيبُكَ‏.‏

٥٤١٦ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو عَامِرٍ، قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنِ الشَّيْبَانِيِّ، عَنِ الشَّعْبِيِّ، عَنْ شُرَيْحٍ، أَنَّهُ كَتَبَ إِلَى عُمَرَ يَسْأَلُهُ فَكَتَبَ إِلَيْهِ أَنِ اقْضِ بِمَا فِي كِتَابِ اللَّهِ فَإِنْ لَمْ يَكُنْ فِي كِتَابِ اللَّهِ فَبِسُنَّةِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَإِنْ لَمْ يَكُنْ فِي كِتَابِ اللَّهِ وَلاَ فِي سُنَّةِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَاقْضِ بِمَا قَضَى بِهِ الصَّالِحُونَ فَإِنْ لَمْ يَكُنْ فِي كِتَابِ اللَّهِ وَلاَ فِي سُنَّةِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم وَلَمْ يَقْضِ بِهِ الصَّالِحُونَ فَإِنْ شِئْتَ فَتَقَدَّمْ وَإِنْ شِئْتَ فَتَأَخَّرْ وَلاَ أَرَى التَّأَخُّرَ إِلاَّ خَيْرًا لَكَ وَالسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 10- Hüküm Verirken Kıyastan ve Benzeri Şeylerden Faydalanmak

5410- Abdullah b. Abbâs (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, bir adam Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e:

(Babama hac farz oldu o çok ihtiyardır, binit üzerinde duramaz. Onu deveye bağlasam öleceğinden korkarım, onun yerine ben haccedebilir miyim?) dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de şöyle buyurdu:

(Babanın borcu olsa onu ödeyecek miydin?) Adam:

(Evet) dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de:

(Öyleyse babanın yerine hacc ediver) buyurdu. (Ebû Dâvûd, Menasik: 26; Dârimi, Menasik: 23)

5411- Fadl b. Abbâs (radıyallahü anh) anlatıyor: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in binitinin arkasında idim bir adam geldi ve:

(Ey Allah'ın Rasûlü! Anam çok ihtiyardır binite binse tutunamaz, bağlasam da onu öldürürüm diye korkuyorum (dolayısıyla onun yerine ben haccedebilir miyim?) diye sordu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de şöyle buyurdu:

(Annenin borcu olsa öder miydin?) Adam:

(Evet) deyince, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Öyleyse ananın yerine haccet) buyurdu. (Ebû Dâvûd, Menasik: 26; Dârimi, Menasik: 23)

5412- Fadl b. Abbâs (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir adam Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldi ve şöyle dedi:

(Ey Allah'ın Peygamberi! Babam çok yaşlıdır hac yapmaya güç yetiremez, binite bindirsem tutunamaz onun yerine haccedebilir miyim?) Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Babanın yerine haccet) buyurdu. (Ebû Dâvûd, Menasik: 26; Dârimi, Menasik: 23)

5413- İbn Abbâs (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldi ve şöyle dedi:

(Babam çok ihtiyar biridir. Onun yerine haccedebilir miyim?) Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de:

(Evet haccet eğer babanın borcu olsaydı da sen ödeseydin borcunu ödemiş olmaz mıydın) buyurdu. (Ebû Dâvûd, Menasik: 26; Dârimi, Menasik: 23)

١٠ - باب ذِكْرِ الاِخْتِلاَفِ عَلَى يَحْيَى بْنِ أَبِي إِسْحَاقَ فِيهِ

٥٤١٠ - أَخْبَرَنَا مُجَاهِدُ بْنُ مُوسَى، عَنْ هُشَيْمٍ، عَنْ يَحْيَى بْنِ أَبِي إِسْحَاقَ، عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ يَسَارٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبَّاسٍ، أَنَّ رَجُلاً، سَأَلَ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم إِنَّ أَبِي أَدْرَكَهُ الْحَجُّ وَهُوَ شَيْخٌ كَبِيرٌ لاَ يَثْبُتُ عَلَى رَاحِلَتِهِ فَإِنْ شَدَدْتُهُ خَشِيتُ أَنْ يَمُوتَ أَفَأَحُجُّ عَنْهُ قَالَ ‏(‏ أَفَرَأَيْتَ لَوْ كَانَ عَلَيْهِ دَيْنٌ فَقَضَيْتَهُ أَكَانَ مُجْزِئًا ‏)‏‏.‏ قَالَ نَعَمْ‏.‏ قَالَ ‏(‏ فَحُجَّ عَنْ أَبِيكَ ‏)‏‏.‏

٥٤١١ - أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ سُلَيْمَانَ، قَالَ حَدَّثَنَا يَزِيدُ، قَالَ حَدَّثَنَا هِشَامٌ، عَنْ مُحَمَّدٍ، عَنْ يَحْيَى بْنِ أَبِي إِسْحَاقَ، عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ يَسَارٍ، عَنِ الْفَضْلِ بْنِ الْعَبَّاسِ، أَنَّهُ كَانَ رَدِيفَ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَجَاءَهُ رَجُلٌ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّ أُمِّي عَجُوزٌ كَبِيرَةٌ إِنْ حَمَلْتُهَا لَمْ تَسْتَمْسِكْ وَإِنْ رَبَطْتُهَا خَشِيتُ أَنْ أَقْتُلَهَا‏.‏ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ أَرَأَيْتَ لَوْ كَانَ عَلَى أُمِّكَ دَيْنٌ أَكُنْتَ قَاضِيَهُ ‏)‏‏.‏ قَالَ نَعَمْ‏.‏ قَالَ ‏(‏ فَحُجَّ عَنْ أُمِّكَ ‏)‏‏.‏

٥٤١٢ - أَخْبَرَنَا أَبُو دَاوُدَ، قَالَ حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ بْنُ نَافِعٍ، قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنْ يَحْيَى بْنِ أَبِي إِسْحَاقَ، قَالَ سَمِعْتُ سُلَيْمَانَ بْنَ يَسَارٍ، يُحَدِّثُهُ عَنِ الْفَضْلِ بْنِ الْعَبَّاسِ، قَالَ جَاءَ رَجُلٌ إِلَى النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ يَا نَبِيَّ اللَّهِ إِنَّ أَبِي شَيْخٌ كَبِيرٌ لاَ يَسْتَطِيعُ الْحَجَّ وَإِنْ حَمَلْتُهُ لَمْ يَسْتَمْسِكْ أَفَأَحُجَّ عَنْهُ قَالَ ‏(‏ حُجَّ عَنْ أَبِيكَ ‏)‏‏.‏ قَالَ أَبُو عَبْدِ الرَّحْمَنِ سُلَيْمَانُ لَمْ يَسْمَعْ مِنَ الْفَضْلِ بْنِ الْعَبَّاسِ‏.‏

٥٤١٣ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ مَعْمَرٍ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو عَاصِمٍ، عَنْ زَكَرِيَّا بْنِ إِسْحَاقَ، عَنْ عَمْرِو بْنِ دِينَارٍ، عَنْ أَبِي الشَّعْثَاءِ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، أَنَّ رَجُلاً، جَاءَ إِلَى النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ إِنَّ أَبِي شَيْخٌ كَبِيرٌ أَفَأَحُجُّ عَنْهُ قَالَ ‏(‏ نَعَمْ أَرَأَيْتَ لَوْ كَانَ عَلَيْهِ دَيْنٌ فَقَضَيْتَهُ أَكَانَ يُجْزِئُ عَنْهُ ‏)‏‏.‏


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget