Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 7. Çok Sıcakta Namazı Geciktirmek

29. Atâ b. Yesar'dan:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)«Sıcağın şiddeti, cehennemin nefesindendir.. Sıcak şiddetlenince namazı (biraz te'hir edip) hava biraz serinleyince kılın» dedi ve devam etti: «Cehennem Rabbine şikâyet ederek: Yarabbi! Ateşim birbirini yedi, dedi. Rabbi de ona senede iki nefes alma izni verdi: Bir nefes yazın, bir nefes kışın.» Hadis mürseldir. Ebû Ömer'in dediğine göre İmâm-ı Mâlik ve başkalarının bir çok yolla Rivâyet etmiş oldukları muttasıl hadisler bunu takviye eder. «Sıcağın şiddeti, cehennemin nefesindendir» Buhârî, Mevakitu's-Salât, 9/9; Müslim, Mesâcid, 5/180.

30. Ebû Hureyre'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) «Sıcak şiddetli olunca (öğle) namazını biraz te'hir edin; serin vakte bırakın, zira sıcağın şiddeti, cehennemin nefesindendir.» buyurdu.

Sonra şu hadisi zikretti: «Cehennem, Rabbine şikayette bulundu. O da, senede iki nefes izin verdi: Bir nefes kışın, bir nefes de yazın.» Buharî, Mevakitu's-Salât, 9/9; Müslim, Mesâcid, 5ft80,185; Şeybanî, 183.

31. Ebû Hureyre'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular ki: «Çok sıcakta namazı biraz te'hir edin. Zira sıcaklığın şiddeti, cehennemin nefesindendir.»

٧ - باب النَّهْي عَنِ الصَّلاَةِ بِالْهَاجِرَةِ

٢٩ - حَدَّثَنِي يَحْيَى : عَنْ مَالِكٍ : عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ، عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ, أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم قَالَ : ( إِنَّ شِدَّةَ الْحَرِّ مِنْ فَيْحِ جَهَنَّمَ، فَإِذَا اشْتَدَّ الْحَرُّ فَأَبْرِدُوا عَنِ الصَّلاَةِ ).

وَقَالَ : ( اشْتَكَتِ النَّارُ إِلَى رَبِّهَا فَقَالَتْ : يَا رَبِّ أَكَلَ بَعْضِي بَعْضاً، فَأَذِنَ لَهَا بِنَفَسَيْنِ فِي كُلِّ عَامٍ، نَفَسٍ فِي الشِّتَاءِ، وَنَفَسٍ فِي الصَّيْفِ )(٢٥).

٣٠ - وَحَدَّثَنَا مَالِكٌ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ يَزِيدَ مَوْلَى الأَسْوَدِ بْنِ سُفْيَانَ، عَنْ أَبِي سَلَمَةَ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، وَعَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ ثَوْبَانَ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم قَالَ : ( إِذَا اشْتَدَّ الْحَرُّ فَأَبْرِدُوا عَنِ الصَّلاَةِ، فَإِنَّ شِدَّةَ الْحَرِّ مِنْ فَيْحِ جَهَنَّمَ ).

وَذَكَرَ : ( أَنَّ النَّارَ اشْتَكَتْ إِلَى رَبِّهَا، فَأَذِنَ لَهَا فِي كُلِّ عَامٍ بِنَفَسَيْنِ، نَفَسٍ فِي الشِّتَاءِ وَنَفَسٍ فِي الصَّيْفِ )(٢٦).

٣١ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ أَبِي الزِّنَادِ، عَنِ الأَعْرَجِ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم قَالَ : ( إِذَا اشْتَدَّ الْحَرُّ، فَأَبْرِدُوا عَنِ الصَّلاَةِ، فَإِنَّ شِدَّةَ الْحَرِّ مِنْ فَيْحِ جَهَنَّمَ )(٢٧).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 6. Uyuya Kalıp Namazı Kaçırmanın Hükmü

27. Saîd b. el-Museyyeb Rivâyet eder: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Hayber fethinden dönüşünde gece yola devam etti. Gecenin yarısından çoğu geçince biraz uyuyup dinlenmek için konakladı. Bilal'e:

«Uyuma, bizi sabah namazına kaldır» buyurdu ve uyudu. Ashab da uyudu. Bilâl bir süre bekledikten sonra —sabaha karşı— devesine dayandı, gözleri uykuya daldı. Güneş doğup yüzlerine vuruncaya kadar ne Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), ne Bilâl, ne de Ashab uyandı.

Resulü Ekrem birden heyecanla uyanınca, Bilâl:

« Ya Resûlallah; Seni uyutan (Allah) beni de uyuttu.» dedi. Bunun üzerine Resûlüllah hareket emri verdi. Savaşçılar develerini kaldırıp yola düştüler. Biraz gittikten sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Bilal'e emretti. Bilâl kaamet etti. Resulü Ekrem cemaate sabah namazını kıldırdı. Burada Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın uyandıktan sonra derhal namaz kılmayıp biraz gittikten sonra namaz kılmasının iki sebebi olabilir: a- Bilâl (radıyallahü anh)'ın, ezan ve ikameti ile bir kısım kişiler uyanmamış olabilirler, hepsinin uyanmasını sağlamak maksadiyle yola düşmüşlerdir. b- O vadide uyuyup kalmalarına şeytan sebep olmuştur. Şeytan olan bir vadiyi terk edip şeytan olmayan bir yere gitmek gayesiyle derhal namaz kılmamışlar, bir süre gittikten sonra kılmışlardır. Ancak biz, şeytanın bulunduğu yeri bilemeyeceğimiz için, hatırladığımız yerde namazımızı kılmalıyız. (Bâcî, Münteka, c.1, s.30) Namazdan sonra da: «Namazı unutup kılamayan onu hatırlayınca kılsın. Çünkü Allahü teâlâ kitabında “Beni hatırlayınca namazı kıl” Taha süresindeki 14. ayeti kerîmenin bir meali de şöyledir: «Beni hatırlaman için namaz kıl.» buyurur» dedi. Bu hadis, mürseldir; Müslim'de (Mesâcid, 5/309) mevsûl olarak yer almıştır. Ayrıca bkz. Şeybanî, 184.

28. Zeyd b. Eşlem Rivâyet eder: Resûlüllah bir gece Mekke yolunda konakladı. Kendilerini namaza kaldırması için de Bilâl'i vazifelendirdi ve uyudu. Ashab da uyudu. (Bir süre sonra) Bilâl da uyudu. Ancak güneş doğunca uyanabildiler. Uyanıp telâşa düşünce Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hemen bineklerine binmelerini, o vadiden çıkmalarını emretti, ve: «Bu vadide şeytan vardır» buyurdu. (Develerine ve atlarına) bindiler. Vadiyi geçtikten sonra, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) inmelerini ve abdest almalarını emretti. Bilâl'a da ezan okumasını veya kamet getirmesini söyledi. Resûlüllah namazı kıldırdı, cemaate döndü. Korku ve heyecanlarını görünce onlara:

«Ey insanlar! Şüphesiz ruhumuzu Allah aldı (Bizi Allah uyuttu). Dileseydi ruhumuzu bize başka bir zamanda iade ederdi. Bizi daha erken uyandırırdı. Resulü Ekrem bu sözü ile şu ayete işaret ediyor: «Allah (insanların) ölümü zamanında ruhları alır, ölmeyenlerin de uykuları sırasında. Böyle ölümüne hükmettiği kimseninkini alıkor, diğerini belli bir vakte kadar gönderir. Bunda muhakkak düşünen insanlar için ibretler vardır.» (Zümer sûresi, 42) «Uyku küçük ölüm» denilmesinin sebebi de budur.

Sizden kim uyuyakalır, yahut unutur da namazı kılanı azsa uyanınca, namazını vaktinde kıldığı gibi kılsın» dedikten sonra, Ebû Bekr'e dönerek: «Bilâl namaz kılıyordu, şeytan geldi onu yatırdı, ninni ile uyutulan çocuk gibi onu uyuttu.» dedi. Daha sonra Hazret-i Peygamber Bilâl'i çağırdı. Bilal, Resûlüllah’ın (daha önceden) Ebu Bekr'e haber verdiği şeylerin aynısını kendisine anlatınca, Ebu Bekr «Gerçekten senin Allah'ın Resulü olduğuna şahadet ederim» dedi. Bütün Muvatta râvîlerinin ittifakiyle hadis mürseldir.

٦ - باب النَّوْمِ عَنِ الصَّلاَةِ

٢٧ - حَدَّثَنِي يَحْيَى، عَنْ مَالِكٍ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم حِينَ قَفَلَ مِنْ خَيْبَرَ أَسْرَى، حَتَّى إِذَا كَانَ مِنْ آخِرِ اللَّيْلِ عَرَّسَ وَقَالَ لِبِلاَلٍ : ( اكْلأْ لَنَا الصُّبْحَ ). وَنَامَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم وَأَصْحَابُهُ، وَكَلأَ بِلاَلٌ مَا قُدِّرَ لَهُ, ثُمَّ اسْتَنَدَ إِلَى رَاحِلَتِهِ وَهُوَ مُقَابِلُ الْفَجْرِ، فَغَلَبَتْهُ عَيْنَاهُ، فَلَمْ يَسْتَيْقِظْ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم وَلاَ بِلاَلٌ وَلاَ أَحَدٌ مِنَ الرَّكْبِ، حَتَّى ضَرَبَتْهُمُ الشَّمْسُ، فَفَزِعَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم فَقَالَ بِلاَلٌ : يَا رَسُولَ اللَّهِ أَخَذَ بِنَفْسِي الَّذِي أَخَذَ بِنَفْسِكَ. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم : (اقْتَادُوا). فَبَعَثُوا رَوَاحِلَهُمْ وَاقْتَادُوا شَيْئاً, ثُمَّ أَمَرَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم بِلاَلاً فَأَقَامَ الصَّلاَةَ, فَصَلَّى بِهِمْ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم الصُّبْحَ، ثُمَّ قَالَ حِينَ قَضَى الصَّلاَة :َ ( مَنْ نَسِيَ الصَّلاَةَ فَلْيُصَلِّهَا إِذَا ذَكَرَهَا، فَإِنَّ اللَّهَ تَبَارَكَ وَتَعَالَى يَقُولُ في كِتَابِهِ { أَقِمِ الصَّلاَةَ لِذِكْري } ) (طه :١٤) (٢٣).

٢٨ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ أَنَّهُ قَالَ : عَرَّسَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم لَيْلَةً بِطَرِيقِ مَكَّةَ، وَوَكَّلَ بِلاَلاً أَنْ يُوقِظَهُمْ لِلصَّلاَةِ، فَرَقَدَ بِلاَلٌ وَرَقَدُوا، حَتَّى اسْتَيْقَظُوا وَقَدْ طَلَعَتْ عَلَيْهِمُ الشَّمْسُ، فَاسْتَيْقَظَ الْقَوْمُ وَقَدْ فَزِعُوا، فَأَمَرَهُمْ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم أَنْ يَرْكَبُوا حَتَّى يَخْرُجُوا مِنْ ذَلِكَ الْوَادِي وَقَالَ : ( إِنَّ هَذَا وَادٍ بِهِ شَيْطَانٌ ). فَرَكِبُوا حَتَّى خَرَجُوا مِنْ ذَلِكَ الْوَادِي، ثُمَّ أَمَرَهُمْ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم أَنْ يَنْزِلُوا وَأَنْ يَتَوَضَّؤُوا، وَأَمَرَ بِلاَلاً أَنْ يُنَادِيَ بِالصَّلاَةِ، أَوْ يُقِيمَ، فَصَلَّى رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم بِالنَّاسِ، ثُمَّ انْصَرَفَ إِلَيْهِمْ وَقَدْ رَأَى مِنْ فَزَعِهِمْ، فَقَالَ : ( يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّ اللَّهَ قَبَضَ أَرْوَاحَنَا، وَلَوْ شَاءَ لَرَدَّهَا إِلَيْنَا فِي حِينٍ غَيْرِ هَذَا، فَإِذَا رَقَدَ أَحَدُكُمْ عَنِ الصَّلاَةِ أَوْ نَسِيَهَا، ثُمَّ فَزِعَ إِلَيْهَا، فَلْيُصَلِّهَا كَمَا كَانَ يُصَلِّيهَا فِي وَقْتِهَا ).  ثُمَّ الْتَفَتَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم إِلَى أَبِي بَكْرٍ فَقَالَ : ( إِنَّ الشَّيْطَانَ أَتَى بِلاَلاً وَهُوَ قَائِمٌ يُصَلِّي، فَأَضْجَعَهُ، فَلَمْ يَزَلْ يُهَدِّئُهُ كَمَا يُهَدَّأُ الصَّبِيُّ حَتَّى نَامَ ). ثُمَّ دَعَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم بِلاَلاً، فَأَخْبَرَ بِلاَلٌ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم مِثْلَ الَّذِي أَخْبَرَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم أَبَا بَكْرٍ، فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ : أَشْهَدُ أَنَّكَ رَسُولُ اللَّهِ(٢٤).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 5. Namazı Geciktirenler Ve Kaçıranlar

21. Abdullah b. Ömer'in (radıyallahü anh) Rivâyetine göre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)«ikindi namazını kaçıran kimse, ailesini ve malını zayi etmiş gibidir» buyurdu. Buhari, Mevakitu's-Salat, 9/14; Müslim, Mesâcid, 3/200; Şeybanî, 222.

22. Yahya b. Saîd Rivâyet eder:

Ömer b. El Hattab (radıyallahü anh) ikindi namazından dönerken, namaza gelmeyen birine rastladı ve:

«ikindi namazına niçin gelmedin?» dedi. Adam özür beyan etti. Bunun üzerine Hazret-i Ömer de: «Ziyandasın!» dedi. Yani seferde iken kılamadığı dört rekatlık bir namazı, evinde iki rek'at, evinde kazaya bıraktığı namazı, seferde dört rek'at kılar. Yani seferde iken kılamadığı dört rekatlık bir namazı, evinde iki rek'at, evinde kazaya bıraktığı namazı, seferde dört rek'at kılar.

Yahya der ki: İmâm-ı Mâlik, "Ziyandasın" ifadesini açıklamak üzere şöyle der: "Her şeyin bir karşılığı ve ziyanı vardır, denir."

23. İnsan namazı vaktinde de, vakti geçmiş olarak da kılar. Vakti kaçmış namazı kılması, aile efradı ve malından daha üstün ve faziletlidir.

24. Yahya'ya göre İmâm-ı Mâlik der ki: Seferde unutarak namazını geciktiren kimse, vakit çıkmadan evine gelirse namazı tam kılar. Vakit çıktıktan sonra gelirse, sefer namazı -yani iki rek'at- olarak kılsın. Çünkü kazaya bıraktığı gibi kılar.

Malik der ki: Memleketimizde (Medine'de) halkın ve ulemânın böyle yaptıklarını gördüm.

25. Malik der ki: Şafak (akşam şafağı), batı ufkundaki kırmızılıktır. Akşamdan sonra batıda gözüken kırmızılık kaybolduktan sonra, akşam namazının vakti çıkmış, yatsının vakti girmiş olur.

26. Nafi Rivâyet eder: Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh) bayıldı, kendinden tamamen geçti. Ayıldıktan sonra da namazını kaza etmedi.

İmâm-ı Mâlik der ki: Kanaatime göre -Allah bilir- bütün vakit baygın kalmıştır. Yoksa namaz vakti çıkmadan ayılan kimse mutlaka namazını kılmalıdır. Ebû Hanife'ye göre, bir gün ya da daha az bir süre baygın kalan bir kişi, baygın haldeyken geçen namazları kaza eder. Daha fazla baygın kalmışsa geçirdiği namazları kaza etmez. (Bâcî, Münteka, c.1, s.24)

٥ - باب جَامِعِ الْوُقُوتِ

٢١ - حَدَّثَنِي يَحْيَى، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ نَافِعٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم قَالَ : ( الَّذِي تَفُوتُهُ صَلاَةُ الْعَصْرِ كَأَنَّمَا وُتِرَ أَهْلَهُ وَمَالَهُ )(١٩).

٢٢ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ : أَنَّ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ انْصَرَفَ مِنْ صَلاَةِ الْعَصْرِ, فَلَقِيَ رَجُلاً لَمْ يَشْهَدِ الْعَصْرَ، فَقَالَ عُمَرُ : مَا حَبَسَكَ عَنْ صَلاَةِ الْعَصْرِ ؟ فَذَكَرَ لَهُ الرَّجُلُ عُذْراً، فَقَالَ عُمَرُ : طَفَّفْتَ(٢٠).

قَالَ يَحْيَى : قَالَ مَالِكٌ : وَيُقَالُ لِكُلِّ شيء وَفَاءٌ وَتَطْفِيفٌ.

٢٣ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ ، أَنَّهُ كَانَ يَقُولُ : إِنَّ الْمُصَلِّيَ لَيُصَلِّي الصَّلاَةَ وَمَا فَاتَهُ وَقْتُهَا، وَلَمَا فَاتَهُ مِنْ وَقْتِهَا أَعْظَمُ، أَوْ أَفْضَلُ مِنْ أَهْلِهِ وَمَالِهِ(٢١).

٢٤ - قَالَ يَحْيَى : قَالَ مَالِكٌ : مَنْ أَدْرَكَ الْوَقْتَ وَهُوَ فِي سَفَرٍ، فَأَخَّرَ الصَّلاَةَ سَاهِياً أَوْ نَاسِياً، حَتَّى قَدِمَ عَلَى أَهْلِهِ، أَنَّهُ إِنْ كَانَ قَدِمَ عَلَى أَهْلِهِ وَهُوَ فِي الْوَقْتِ، فَلْيُصَلِّ صَلاَةَ الْمُقِيمِ، وَإِنْ كَانَ قَدْ قَدِمَ وَقَدْ ذَهَبَ الْوَقْتُ، فَلْيُصَلِّ صَلاَةَ الْمُسَافِرِ، لأَنَّهُ إِنَّمَا يَقْضِي مِثْلَ الَّذِي كَانَ عَلَيْهِ.

قَالَ مَالِكٌ : وَهَذَا الأَمْرُ هُوَ الَّذِي أَدْرَكْتُ عَلَيْهِ النَّاسَ وَأَهْلَ الْعِلْمِ بِبَلَدِنَا.

٢٥ - وَقَالَ مَالِكٌ : الشَّفَقُ الْحُمْرَةُ الَّتِي فِي الْمَغْرِبِ، فَإِذَا ذَهَبَتِ الْحُمْرَةُ، فَقَدْ وَجَبَتْ صَلاَةُ الْعِشَاءِ وَخَرَجْتَ مِنْ وَقْتِ الْمَغْرِبِ(٢١/١).

٢٦ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ نَافِعٍ : أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ أُغْمِيَ عَلَيْهِ فَذَهَبَ عَقْلُهُ, فَلَمْ يَقْضِ الصَّلاَةَ(٢٢).


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget