Abdest Suyunun Temiz Ve Temizleyici Olması
3. Abdest Suyunun Temiz Ve Temizleyici Olması
47. Ebu Hureyre (radıyallahü anh) anlatıyor:
Bir adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın huzuruna gelerek:
«Ya Resûlallah, biz denizde sefere çıkıyoruz, yanımıza biraz su alıyoruz. Onunla abdest alsak içmeye kalmıyor. Deniz suyu ile abdest alabilir miyiz?» dedi.
Resulü ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) de:
« Denizin suyu temiz, ölüsü helâldir.» buyurdu. Yani deniz suyu ile abdest alabilirsiniz. Denizden çıkıp ölen hayvanlar da helâldir, demektir.
Ebu Davud, Daharet, 1/41; Tirmizi, Taharet, 1/52; Nesaî, Taharet, 1/47; İbn Mace. Taharet, 1/38; Ayrıca bkz Şeybani 46
48. Kâb kızı Kebşe anlatıyor: Kayınpederim Ebû Katâde bize geldi, ona abdest suyu döküyordum. O sırada bir kedi geldi, sudan içmek istedi. Ebû Katâde kedi sudan içinceye kadar kabı ona eğdirdi. Kendisine baktığımı görünce:
« Hayret mi ediyorsun yeğenim?» dedi. Ben de:
«Evet» dedim. Bunun üzerine:
« Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Kedi pis değildir. Evinizde serbest dolaşır» buyurdu, dedi. Ebu Davud, Taharet, 1/38; tirmizî, Taharet, 1/69; Nesaî, Taharet, 1/54; İbn Mace, Taharet, 1/32, Ayrıca bkz. Şeybanî, 90.
İmâm-ı Mâlik der ki; Bunda bir mahzur yok. Ancak kedinin ağzında pislik olması halinde caiz değildir.
49. Yahya b. Abdurrahman anlatıyor:
Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) bir kafile ile sefere çıktı. Amr b. el-As da kafilede idi. Bir havuzun başına geldiler. Amr b. el-As havuz sahibine:
« Bu havuzdan yırtıcı (vahşî) hayvanlar gelip içiyor mu? diye sorunca Hazret-i Ömer adama:
« Bu soruya cevap verme. Çünkü bu suya hayvanlar da gelir, biz de geliriz.» dedi.
Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) bu sözünü, şüphe ve evhamı gidermek için söylese gerektir. Çünkü yapılmış ibadetlerin şüpheye dayalı hale gelmesine yol açılmamalıdır.
50. Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh) der ki: Resûlüllah'ın zamanında erkekler ve kadınlar beraber abdest alıyorlardı. Buharî, Vudû, 4/43, Ayrıca bkz. Şeybanî, 45.
Mazini der ki: Abdullah (radıyallahü anh) bu sözüyle: Her erkek kendi haremi ile bir arada bir kaptan abdest alırlardı, demek istiyor. Bazı Rivâyetler bu manadadır. Yoksa namahrem kadınla erkek bir arada abdest alırlardı, demek değildir.
٣ - باب الطَّهُورِ لِلْوُضُوءِ
٤٧ - حدثني يَحْيَى، عَنْ مَالِكٍ, عَنْ صَفْوَانَ بْنِ سُلَيْمٍ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ سَلَمَةَ, مِنْ آلِ بَنِى الأَزْرَقِ، عَنِ الْمُغِيرَةِ بْنِ أبِي بُرْدَةَ، وَهُوَ مِنْ بَنِي عَبْدِ الدَّارِ، أَنَّهُ سَمِعَ أَبَا هُرَيْرَةَ يَقُولُ : جَاءَ رَجُلٌ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم، فَقَالَ : يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّا نَرْكَبُ الْبَحْرَ، وَنَحْمِلُ مَعَنَا الْقَلِيلَ مِنَ الْمَاءِ، فَإِنْ تَوَضَّأْنَا بِهِ عَطِشْنَا، أَفَنَتَوَضَّأُ بِهِ؟ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم : ( هُوَ الطَّهُورُ مَاؤُهُ، الْحِلُّ مَيْتَتُهُ )(٤٠).
٤٨ - وحدثني عَنْ مَالِكٍ، عَنْ إِسْحَاقَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أبِي طَلْحَةَ، عَنْ حُمَيْدَةَ بِنْتِ أبِي عُبَيْدَةَ بْنِ فَرْوَةَ، عَنْ خَالَتِهَا كَبْشَةَ بِنْتِ كَعْبِ بْنِ مَالِكٍ - وَكَانَتْ تَحْتَ ابْنِ أبِي قَتَادَةَ الأَنْصَاري - أَنَّهَا أَخْبَرَتْهَا : أَنَّ أَبَا قَتَادَةَ دَخَلَ عَلَيْهَا، فَسَكَبَتْ لَهُ وَضُوءاً، فَجَاءَتْ هِرَّةٌ لِتَشْرَبَ مِنْهُ، فَأَصْغَى لَهَا الإِنَاءَ حَتَّى شَرِبَتْ، قَالَتْ كَبْشَةُ : فَرَآنِي أَنْظُرُ إِلَيْهِ، فَقَالَ : أَتَعْجَبِينَ يَا ابْنَةَ أخي ؟ قَالَتْ : فَقُلْتُ نَعَمْ، فَقَالَ : إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم قَالَ : ( إِنَّهَا لَيْسَتْ بِنَجَسٍ، إِنَّمَا هِيَ مِنَ الطَّوَّافِينَ عَلَيْكُمْ، أَوِ الطَّوَّافَاتِ )(٤١).
قَالَ يَحْيَى : قَالَ مَالِكٌ : لاَ بَأْسَ بِهِ، إِلاَّ أَنْ يُرَى عَلَى فَمِهَا نَجَاسَةٌ(٤١/١).
٤٩ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ بْنِ الْحَارِثِ التَّيْمِيِّ، عَنْ يَحْيَى بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ حَاطِبٍ : أَنَّ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ خَرَجَ في رَكْبٍ فِيهِمْ عَمْرُو بْنُ الْعَاصِ، حَتَّى وَرَدُوا حَوْضاً، فَقَالَ عَمْرُو بْنُ الْعَاصِ لِصَاحِبِ الْحَوْضِ : يَا صَاحِبَ الْحَوْضِ هَلْ تَرِدُ حَوْضَكَ السِّبَاعُ ؟ فَقَالَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ : يَا صَاحِبَ الْحَوْضِ لاَ تُخْبِرْنَا، فَإِنَّا نَرِدُ عَلَى السِّبَاعِ وَتَرِدُ عَلَيْنَا(٤٣).
٥٠ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ نَافِعٍ، أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ كَانَ يَقُولُ : إِنْ كَانَ الرِّجَالُ وَالنِّسَاءُ في زَمَانِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم لَيَتَوَضَّؤُونَ جَمِيعاً(٤٣).