İtikâfın Niteliği
1. İtikâfın Niteliği
869. Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımı Hazret-i Âişe'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) itikâfa girdiği zaman pencereden başını bana uzatır, ben de yıkar ve tarardım. İtikâfta bulunduğu yerden sadece büyük ve küçük abdest için çıkardı. Buharî, itikâf, 33/3; Müslim, Hayd, 3/6. Ayrıca bkz. Şeybanî, 377. Hanefi Mezhebi, itikafın yapılışı konusunda, bu hadisi delil alır.
870. Abdurrahman'ın kızı Amre'den: Hazret-i Aişe itikâfa girdiği zaman bir yerde durmadan, yürüyüp giderken hastaların halini sorardı.
871. İmâm-ı Mâlik'den: İtikâfa giren kimse herhangi bir iş için dışarı çıkmaz, hiç kimseye yardım etmez. Sadece büyük ve küçük abdest için dışarı çıkabilir. Şayet birinin işi için dışarı çıkması gerekseydi, hasta ziyareti için, cenaze namazı için ve cenaze merasimi için çıkması daha uygun olurdu, fakat bunlar için bile çıkamaz.
872. Îtikafa girenin hasta ziyareti, cenaze namazına gitmek gibi itikâflının yapmayacağı işlerden kaçınmadıkça itikâfı olmaz. Bulunduğu yerden sadece def-i hacet için dışarı çıkmasında bir mahzur yoktur.
873. İmâm-ı Mâlik'ten: İbn Şihab'a,
« Îtikâfta bulunan kimse def-i hacet için tavan altına girebilir mi?» diye sordum.
« Evet, bir mahzur yok!» cevabını verdi.
874. Biz Medineliler arasında da bu konuda bir ihtilâf yoktur.
İmâm-ı Mâlik'ten: Cuma namazı kılınan her mescitte itikâfa girilir. Cuma namazı kılınmayan mescitlerde itikâfa ğirmenir mekruh oluşu zannedersem itikâflının cuma namazı için başka bir mescide çıkmak zorunda olması veya cumayı terketmesi dolayısıyladır. İtikâfta olan kimsenin başka mescide cuma namazına gitmesi vacip olmaz. Ben cuma namazı kılınmayan mescitte itikâfa girilmesinde mahzur göremiyorum. Çünkü Allahü teâlâ: «Siz mescitlerde itikâfta iken...» Bakara,2/187, buyurarak, bütün mescitlerdi itikâfa girileceğine işaret etmiş, itikâf için özel mescit tayin etmemiştir.
İmâm-ı Mâlik der ki: Bu ayetten de anlaşılıyor ki, cuma namaz, kılınmayan mescitlerde itikâf caiz olur, çünkü onun cuma kılınar bir mescide gitmesi üzerine vacib değildir.
İmâm-ı Mâlik der ki: İtikâfa giren bulunduğu yerden başka bir yerde yatamaz. Ancak çadırı mescidin avlusunda ise orada yatabilir. İtikâfa girenin geceleri kalmak için kendine bir yer yapabileceğini söyleyen hiç kimse duymadım. İtikâfa giren sadece mescitte ya da mescidin avlusunda kalabilir. İtikâfa girenin geceleri mescitten başka, yerde yatamıyacağına dair delillerden bir tanesi de Hazret-i Aişe'nin şu Rivâyetidir: «Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) itikâfa girdiği zaman eve sadece büyük ve küçük abdest için girerdi.»
875. İmâm-ı Mâlik der ki: Mescidin damında ve minarede itikâfa girilmez.
876. Îtikâfa girme vaktiyle ilgili olarak İmâm-ı Mâlik şöyle der: İtikâfa girecek olan kimse, itikâfa gireceği günün gecesi orada olmak için güneş batmadan önce itikâf yerinde hazır bulunmalıdır.
877. İtikâfa giren başkalarının ilgileneceği ticaret ve benzeri işlerle ilgilenmez, sadece itikâfla meşgul olur. İtikâfta bulunanın bazı önemli işleri, ailevi işleri ve bazı alış - veriş konularında emirler vermesi, kendisini fazlaca meşgul etmeden ilgilenmesi caizdir. Bütün bu işler, yapacak olanı fazla meşgul etmeyecek kadar az olursa ilgilenmekte bir mahzur yoktur.
878. İmâm-ı Mâlik der ki: Alimlerden hiç kimsenin itikâfta bazı şartlar ileri sürdüğünü duymadım. İtikâf da, namaz, oruç, hac ve benzeri ibadetler gibi ibadetlerden biridir. Herkim bu ibadetlerden birini yapacak olursa sünnete uygun olarak yapar. Bu konuda müslümanların yapmadıkları bir şey uydurmak, olmayan bir şart koymak ve bidatlar icat etmek caiz değildir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) itikâfa girmiştir, müslümanlar itikâfın nasıl olduğunu bilmektedirler.
879. İmâm-ı Mâlik der ki: İtikâf ve muahede aynı şeydir. İtikâf köylü için de, kentli için de aynıdır, Şeybanî, 379
١ - باب ذِكْرِ الاِعْتِكَافِ
٨٦٩ - حَدَّثَنِى يَحْيَى، عَنْ مَالِكٍ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ عُرْوَةَ بْنِ الزُّبَيْرِ، عَنْ عَمْرَةَ بِنْتِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، عَنْ عَائِشَةَ زَوْجِ النَّبِيِّ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم، أَنَّهَا قَالَتْ : كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم إِذَا اعْتَكَفَ، يُدْنِي إِلَيَّ رَأْسَهُ فَأُرَجِّلُهُ، وَكَانَ لاَ يَدْخُلُ الْبَيْتَ إِلاَّ لِحَاجَةِ الإِنْسَانِ(٥٤٤).
٨٧٠ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ عَمْرَةَ بِنْتِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ : أَنَّ عَائِشَةَ كَانَتْ إِذَا اعْتَكَفَتْ، لاَ تَسْأَلُ عَنِ الْمَرِيضِ إِلاَّ وَهِيَ تَمْشِي، لاَ تَقِفُ.
٨٧١ - قَالَ مَالِكٌ : لاَ يَأْتِي الْمُعْتَكِفُ حَاجَتَهُ، وَلاَ يَخْرُجُ لَهَا، وَلاَ يُعِينُ أَحَداً، إِلاَّ أَنْ يَخْرُجَ لِحَاجَةِ الإِنْسَانِ، وَلَوْ كَانَ خَارِجاً لِحَاجَةِ أَحَدٍ، لَكَانَ أَحَقَّ مَا يُخْرَجُ إِلَيْهِ عِيَادَةُ الْمَرِيضِ، وَالصَّلاَةُ عَلَى الْجَنَائِزِ وَاتِّبَاعُهَا.
٨٧٢ - قَالَ مَالِكٌ : لاَ يَكُونُ الْمُعْتَكِفُ مُعْتَكِفاً، حَتَّى يَجْتَنِبَ مَا يَجْتَنِبُ الْمُعْتَكِفُ، مِنْ عِيَادَةِ الْمَرِيضِ، وَالصَّلاَةِ عَلَى الْجَنَائِزِ، وَدُخُولِ الْبَيْتِ، إِلاَّ لِحَاجَةِ الإِنْسَانِ.
٨٧٣ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، أَنَّهُ سَأَلَ ابْنَ شِهَابٍ، عَنِ الرَّجُلِ يَعْتَكِفُ، هَلْ يَدْخُلُ لِحَاجَتِهِ تَحْتَ سَقْفٍ ؟ فَقَالَ : نَعَمْ لاَ بَأْسَ بِذَلِكَ.
٨٧٤ - قَالَ مَالِكٌ : الأَمْرُ عِنْدَنَا الَّذِي لاَ اخْتِلاَفَ فِيهِ : أَنَّهُ لاَ يُكْرَهُ الاِعْتِكَافُ فِي كُلِّ مَسْجِدٍ يُجَمَّعُ فِيهِ، وَلاَ أُرَاهُ كُرِهَ الاِعْتِكَافُ فِي الْمَسَاجِدِ الَّتِى لاَ يُجَمَّعُ فِيهَا, إِلاَّ كَرَاهِيَةَ أَنْ يَخْرُجَ الْمُعْتَكِفُ مِنْ مَسْجِدِهِ الَّذِي اعْتَكَفَ فِيهِ، إِلَى الْجُمُعَةِ، أَوْ يَدَعَهَا، فَإِنْ كَانَ مَسْجِداً لاَ يُجَمَّعُ فِيهِ الْجُمُعَةُ، وَلاَ يَجِبُ عَلَى صَاحِبِهِ إِتْيَانُ الْجُمُعَةِ فِي مَسْجِدٍ سِوَاهُ، فَإِنِّى لاَ أَرَى بَأْساً بِالاِعْتِكَافِ فِيهِ، لأَنَّ اللَّهَ تَبَارَكَ وَتَعَالَى قَالَ : ( وَأَنْتُمْ عَاكِفُونَ فِي الْمَسَاجِدِ ) (البقرة : ١٨٧) فَعَمَّ اللَّهُ الْمَسَاجِدَ كُلَّهَا، وَلَمْ يَخُصَّ شَيْئاً مِنْهَا(٥٤٥).
قَالَ مَالِكٌ : فَمِنْ هُنَالِكَ جَازَ لَهُ أَنْ يَعْتَكِفَ فِي الْمَسَاجِدِ الَّتِي لاَ يُجَمَّعُ فِيهَا الْجُمُعَةُ، إِذَا كَانَ لاَ يَجِبُ عَلَيْهِ أَنْ يَخْرُجَ مِنْهُ إِلَى الْمَسْجِدِ الَّذِي تُجَمَّعُ فِيهِ الْجُمُعَةُ.
قَالَ مَالِكٌ : وَلاَ يَبِيتُ الْمُعْتَكِفُ إِلاَّ فِي الْمَسْجِدِ الَّذِي اعْتَكَفَ فِيهِ، إِلاَّ أَنْ يَكُونَ خِبَاؤُهُ فِي رَحَبَةٍ مِنْ رِحَابِ الْمَسْجِدِ(٥٤٦).
وَلَمْ أَسْمَعْ أَنَّ الْمُعْتَكِفَ يَضْرِبُ بِنَاءً يَبِيتُ فِيهِ، إِلاَّ فِي الْمَسْجِدِ، أَوْ فِي رَحَبَةٍ مِنْ رِحَابِ الْمَسْجِدِ.
وَمِمَّا يَدُلُّ عَلَى أَنَّهُ لاَ يَبِيتُ إِلاَّ فِي الْمَسْجِدِ، قَوْلُ عَائِشَةَ : كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم إِذَا اعْتَكَفَ، لاَ يَدْخُلُ الْبَيْتَ إِلاَّ لِحَاجَةِ الإِنْسَانِ.
٨٧٥ - قَالَ مَالِكٌ : وَلاَ يَعْتَكِفُ فَوْقَ ظَهْرِ الْمَسْجِدِ، وَلاَ فِي الْمَنَارِ، يَعْنِي الصَّوْمَعَةَ(٥٤٧).
٨٧٦ - وَقَالَ مَالِكٌ : يَدْخُلُ الْمُعْتَكِفُ، الْمَكَانَ الَّذِي يُرِيدُ أَنْ يَعْتَكِفَ فِيهِ، قَبْلَ غُرُوبِ الشَّمْسِ، مِنَ اللَّيْلَةِ الَّتِي يُرِيدُ أَنْ يَعْتَكِفَ فِيهَا، حَتَّى يَسْتَقْبِلَ بِاعْتِكَافِهِ أَوَّلَ اللَّيْلَةِ، الَّتِي يُرِيدُ أَنْ يَعْتَكِفَ فِيهَا.
٨٧٧ - قَالَ مَالِكٌ : وَالْمُعْتَكِفُ مُشْتَغِلٌ بِاعْتِكَافِهِ، لاَ يَعْرِضُ لِغَيْرِهِ مِمَّا يَشْتَغِلُ بِهِ، مِنَ التِّجَارَاتِ أَوْ غَيْرِهَا، وَلاَ بَأْسَ بِأَنْ يَأْمُرَ الْمُعْتَكِفُ بِبَعْضِ حَاجَتِهِ بِضَيْعَتِهِ، وَمَصْلَحَةِ أَهْلِهِ، وَأَنْ يَأْمُرَ بِبَيْعِ مَالِهِ، أَوْ بِشَيْءٍ لاَ يَشْغَلُهُ فِي نَفْسِهِ، فَلاَ بَأْسَ بِذَلِكَ إِذَا كَانَ خَفِيفاً، أَنْ يَأْمُرَ بِذَلِكَ مَنْ يَكْفِيهِ إِيَّاهُ.
٨٧٨ - قَالَ مَالِكٌ : لَمْ أَسْمَعْ أَحَداً مِنْ أَهْلِ الْعِلْمِ يَذْكُرُ فِي الاِعْتِكَافِ شَرْطاً، وَإِنَّمَا الاِعْتِكَافُ عَمَلٌ مِنَ الأَعْمَالِ، مِثْلُ الصَّلاَةِ وَالصِّيَامِ وَالْحَجِّ، وَمَا أَشْبَهَ ذَلِكَ مِنَ الأَعْمَالِ، مَا كَانَ مِنْ ذَلِكَ فَرِيضَةً أَوْ نَافِلَةً، فَمَنْ دَخَلَ فِي شَيْءٍ مِنْ ذَلِكَ، فَإِنَّمَا يَعْمَلُ بِمَا مَضَى مِنَ السُّنَّةِ، وَلَيْسَ لَهُ أَنْ يُحْدِثَ فِي ذَلِكَ غَيْرَ مَا مَضَى عَلَيْهِ الْمُسْلِمُونَ، لاَ مِنْ شَرْطٍ يَشْتَرِطُهُ، وَلاَ يَبْتَدِعُهُ، وَقَدِ اعْتَكَفَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم، وَعَرَفَ الْمُسْلِمُونَ سُنَّةَ الاِعْتِكَافِ.
٨٧٩ - قَالَ مَالِكٌ : وَالاِعْتِكَافَ وَالْجِوَارُ سَوَاءٌ، وَالاِعْتِكَافُ لِلْقَرَوِيِّ وَالْبَدَوِيِّ سَوَاءٌ.