Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 15. İhramlının Gönderdiği Kurbanlığa Nişan Takması

967. Abdurrahman’ın kızı Amre anlatıyor: Ziyad b. Ebî Süfyan, Hazret-i Aişe'ye bir mektup yazarak: «Abdullah b. Abbas, kurbanlık hayvanını gönderen kimseye, kurban kesilinceye kadar hac yapanlara haram olanlar haramdır, dedi. Ben de kurbanlığımı gönderdim. Bana emrini yaz veya kurbanın sahibine bildir.» dedi. Hazret-i Aişe de ona şu cevabı verdi: «İbn Abbas'ın dediği gibi değildir. Ben Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) kurbanlığının nişanını kendi ellerimle büktüm, sonra da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu kendi eliyle hayvana takarak babamla gönderdi. Bu arada Hazret-i Peygamber, kurban kesilinceye kadar Allahü teâlâ'nın kendisine helâl kıldığı hiç bir şeyden mahrum kalmadı.» , Hacc, 25/109; Müslim, Hacc, 15/369, Ayrıca bkz. Şeybanî, 398

968. Yahya b. Saîd'den: Abdurrahman'ın kızı Amre'ye:

« Hedyini (kurbanlığını) gönderip kendisi kalan bir kimseye bir şey haram olur mu?» diye sordum. O da Hazret-i Aişe'nin şöyle bir Rivâyette bulunduğunu nakletti: «İhrama girip telbiyeye başlamadan hiç bir şey haram olmaz.»

969. Hüdeyr'in torunu Rebia b. Abdillah anlatıyor: Iraklı, soyunmuş bir adam gördüm. Oradakilere bu adamın niçin soyunduğunu sordum. «Kurbanlığına işaret takılmasını emretti de onun için soyundu» cevabını verdiler. Abdullah b. Zübeyr'le karşılaştım, durumu ona anlattım. «Kabe'nin Rabbine yemin olsun, bu bir bid'attır.» dedi.

970. İmâm-ı Mâlik'e: «Kendisi için bir kurbanlık hayvan hazırlayarak ona Zülhuleyfe'de işaretini takan ve Cuhfe'ye gelinceye kadar da ihrama girmeyen kimse hakkında» bir soru soruldu. Şu cevabı verdi: «Ben beğenmedim, yapan isabet etmemiştir. Çünkü kurbanlığına işaret koyup ona nişan yapması ihramdan önce gerekmezdi. Ancak kendisi hac yapmak istemeyip de ailesinin yanında kalan kimse olsa bu yaptığı isabetli olurdu.»

971. İmâm-ı Mâlik'e:«Kişi ihrama girmeden kurbanlık hayvan gönderebilir mi?» diye soruldu. «Evet, gönderebilir, bir mahzur yoktur.» cevabını verdi.

«Ne hac ne de umre yapmak istemeyen bir kimsenin kurbanlık göndermesi halinde ihrama girmiş sayılıp sayılmayacağı» soruldu. Buna şu cevabı verdi: Bu konuda biz Medine'liler Hazret-i Aişe'nin şu Rivâyetini esas alırız: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kurbanlık hayvanını gönderdi, kendisi kaldı. Kurbanlık kesilinceye kadar Allah'ın kendisine helâl ettiği hiç bir şey ona haram olmadı.»

١٥ - باب مَا لاَ يُوجِبُ الإِحْرَامُ مِنْ تَقْلِيدِ الْهَدْي

٩٦٧ - حَدَّثَنِي يَحْيَى، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أبِي بَكْرِ بْنِ مُحَمَّدٍ، عَنْ عَمْرَةَ بِنْتِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، أَنَّهَا أَخْبَرَتْهُ : أَنَّ زِيَادَ بْنَ أبِي سُفْيَانَ كَتَبَ إِلَى عَائِشَةَ زَوْجِ النِّبِىِّ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم : أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عَبَّاسٍ قَالَ : مَنْ أَهْدَى هَدْياً، حَرُمَ عَلَيْهِ مَا يَحْرُمُ عَلَى الْحَاجِّ، حَتَّى يُنْحَرَ الْهَدْيُ، وَقَدْ بَعَثْتُ بِهَدْيٍ : فَاكْتُبِي إِلَيَّ بِأَمْرِكِ، أَوْ مُرِي صَاحِبَ الْهَدْي. قَالَتْ عَمْرَةُ : قَالَتْ عَائِشَةُ : لَيْسَ كَمَا قَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ، أَنَا فَتَلْتُ قَلاَئِدَ هَدْي رَسُولِ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم بِيَدَيَّ، ثُمَّ قَلَّدَهَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم بِيَدِهِ، ثُمَّ بَعَثَ بِهَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم مَعَ أبِي، فَلَمْ يَحْرُمْ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم شَيْءٌ أَحَلَّهُ اللَّهُ لَهُ، حَتَّى نُحِرَ الْهَدْيُ(٦٠٣).

٩٦٨ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ، أَنَّهُ قَالَ : سَأَلْتُ عَمْرَةَ بِنْتَ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنِ الَّذِي يَبْعَثُ بِهَدْيِهِ وَيُقِيمُ، هَلْ يَحْرُمُ عَلَيْهِ شَيْءٌ ؟ فَأَخْبَرَتْنِي أَنَّهَا سَمِعَتْ عَائِشَةَ تَقُول :ُ لاَ يَحْرُمُ إِلاَّ مَنْ أَهَلَّ وَلَبَّى.

٩٦٩ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ بْنِ الْحَارِثِ التَّيْمِيِّ، عَنْ رَبِيعَةَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الْهُدَيْرِ، أَنَّهُ رَأَى رَجُلاً مُتَجَرِّداً بِالْعِرَاقِ, فَسَأَلَ النَّاسَ عَنْهُ، فَقَالُوا : إِنَّهُ أَمَرَ بِهَدْيِهِ أَنْ يُقَلَّدَ، فَلِذَلِكَ تَجَرَّدَ. قَالَ رَبِيعَةُ : فَلَقِيتُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ الزُّبَيْرِ، فَذَكَرْتُ لَهُ ذَلِكَ، فَقَالَ : بِدْعَةٌ وَرَبِّ الْكَعْبَةِ.

٩٧٠ - قَالَ يَحْيَى : وَسُئِلَ مَالِكٌ عَمَّنْ خَرَجَ بِهَدْىٍ لِنَفْسِهِ، فَأَشْعَرَهُ وَقَلَّدَهُ بِذِي الْحُلَيْفَةِ، وَلَمْ يُحْرِمْ هُوَ حَتَّى جَاءَ الْجُحْفَة ؟َ قَالَ : لاَ أُحِبُّ ذَلِكَ، وَلَمْ يُصِبْ مَنْ فَعَلَهُ، وَلاَ يَنْبَغِي لَهُ أَنْ يُقَلِّدَ الْهَدْيَ وَلاَ يُشْعِرَهُ، إِلاَّ عِنْدَ الإِهْلاَلِ، إِلاَّ رَجُلٌ لاَ يُرِيدُ الْحَجَّ، فَيَبْعَثُ بِهِ وَيُقِيمُ فِي أَهْلِهِ.

٩٧١ - وَسُئِلَ مَالِكٌ : هَلْ يَخْرُجُ بِالْهَدْي غَيْرُ مُحْرِمٍ ؟ فَقَال :َ نَعَمْ لاَ بَأْسَ بِذَلِكَ.

وَسُئِلَ أَيْضاً عَمَّا اخْتَلَفَ فِيهِ النَّاسُ مِنَ الإِحْرَامِ لِتَقْلِيدِ الْهَدْي مِمَّنْ لاَ يُرِيدُ الْحَجَّ وَلاَ الْعُمْرَةَ، فَقَالَ : الأَمْرُ عِنْدَنَا الَّذِي نَأْخُذُ بِهِ فِي ذَلِكَ، قَوْلُ عَائِشَةَ أُمِّ الْمُؤْمِنِينَ : إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم بَعَثَ بِهَدْيِهِ، ثُمَّ أَقَامَ فَلَمْ يَحْرُمْ عَلَيْهِ شَيْءٌ مِمَّا أَحَلَّهُ اللَّهُ لَهُ، حَتَّى نُحِرَ هَدْيُهُ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 14. Mekke'den Ve Başka Yerlerden Gelip Yine Buradan İhrama Girmek

961. Abdurrahman b. Kasım babasından naklediyor: Ömer b. Hattab:

« Mekkeliler! Bu insanlara ne oluyor, yağ sürünmeden geliyorlar da siz yağ sürünerek geliyorsunuz? Hilâli gördüğünüz zaman ihrama girin!» dedi. Şeybanî, 514

962. Hişam b. Urve'den: Abdullah b. Zübeyr, Mekke'de dokuz sene kaldı, Zilhicce ayının başlarında hac için ihrama girerdi. Urve b. Zübeyr de onunla beraber aynı şekilde yapardı.

963. İmâm-ı Mâlik'ten: Mekke'liler ve diğerleri hac için ihrama, bulundukları yerden girerler. Dışarıdan gelip de Mekke'de ikamet edenler ise ihrama girmek için harem dışına çıkmazlar.

964. İmâm-ı Mâlik'ten:

Hac için ihrama Mekke'den girenler Kabe'yi tavafı, Safa ile Merve arasında sa'yi, Mina'dan dönünceye kadar ertelesinler. Abdullah b. Ömer de böyle yapmıştı.

965. İmâm-ı Mâlik'e:

« Medineli veya başka bir memleketli olup da Mekke'den hac için Zilhicce ayının başlarında ihrama giren kimse tavafi nasıl yapar?» diye sordular. Şu cevabı verdi:

« Safa ile Merve arasında yapılan sa'ya bitişik (yani farz) olan tavafı ertelesin. Bu arada istediği tavafi yapsın. Her yedi şavt tavaftan sonra iki rekât namaz kılsın. Çünkü ashaptan hac için ihrama girenler de bu şekilde Kabe'yi tavafı ve sa'yı Mina'dan dönünceye kadar ertelemişlerdi. Abdullah b. Ömer de Zilhiccenin başlarında Mekke'den hac için ihrama girer, Mina'dan dönünceye kadar tavaf ile sa'yı ertelerdi.»

966. İmâm-ı Mâlik'e: «Mekke'de ikamet eden bir Mekke'li umre için Mekke'nin içinden ihrama girebilir mi?» diye soruldu. İmâm-ı Mâlik: «Hayır, Hıll'e (Harem dışına) çıkıp oradan ihrama girmesi lâzımdır.» cevabını verdi.

١٤ - باب إِهْلاَلِ أَهْلِ مَكَّةَ وَمَنْ بِهَا مِنْ غَيْرِهِمْ

٩٦١ - حَدَّثَنِي يَحْيَى، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الْقَاسِمِ، عَنْ أَبِيهِ، أَنَّ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ قَالَ : يَا أَهْلَ مَكَّةَ، مَا شَأْنُ النَّاسِ يَأْتُونَ شُعْثاً، وَأَنْتُمْ مُدَّهِنُونَ, أَهِلُّوا إِذَا رَأَيْتُمُ الْهِلاَلَ(٦٠٢).

٩٦٢ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ، أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ الزُّبَيْرِ أَقَامَ بِمَكَّةَ تِسْعَ سِنِينَ، يُهِلُّ بِالْحَجِّ لِهِلاَلِ ذِى الْحِجَّةِ، وَعُرْوَةُ بْنُ الزُّبَيْرِ مَعَهُ يَفْعَلُ ذَلِكَ.

٩٦٣ - قَالَ يَحْيَى : قَالَ مَالِكٌ : وَإِنَّمَا يُهِلُّ أَهْلُ مَكَّةَ وَغَيْرُهُمْ بِالْحَجِّ إِذَا كَانُوا بِهَا، وَمَنْ كَانَ مُقِيماً بِمَكَّةَ مِنْ غَيْرِ أَهْلِهَا، مِنْ جَوْفِ مَكَّةَ، لاَ يَخْرُجُ مِنَ الْحَرَمِ.

٩٦٤ - قَالَ يَحْيَى : قَالَ مَالِكٌ : وَمَنْ أَهَلَّ مِنْ مَكَّةَ بِالْحَجِّ، فَلْيُؤَخِّرِ الطَّوَافَ بِالْبَيْتِ، وَالسَّعْيَ بَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةِ، حَتَّى يَرْجِعَ مِنْ مِنًى، وَكَذَلِكَ صَنَعَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ.

٩٦٥ - قَالَ : وَسُئِلَ مَالِكٌ عَمَّنْ أَهَلَّ بِالْحَجِّ مِنْ أَهْلِ الْمَدِينَةِ أَوْ غَيْرِهِمْ مِنْ مَكَّةَ، لِهِلاَلِ ذِي الْحِجَّةِ، كَيْفَ يَصْنَعُ بِالطَّوَافِ ؟ قَالَ : أَمَّا الطَّوَافُ الْوَاجِبُ فَلْيُؤَخِّرْهُ، وَهُوَ الَّذِي يَصِلُ بَيْنَهُ وَبَيْنَ السَّعْي بَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةِ، وَلْيَطُفْ مَا بَدَا لَهُ, وَلْيُصَلِّ رَكْعَتَيْنِ كُلَّمَا طَافَ سُبْعاً، وَقَدْ فَعَلَ ذَلِكَ أَصْحَابُ رَسُولِ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم الَّذِينَ أَهَلُّوا بِالْحَجِّ مِنْ مَكَّةَ، فَأَخَّرُوا الطَّوَافَ بِالْبَيْتِ وَالسَّعْيَ بَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةِ، حَتَّى رَجَعُوا مِنْ مِنًى، وَفَعَلَ ذَلِكَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ، فَكَانَ يُهِلُّ لِهِلاَلِ ذِى الْحِجَّةِ بِالْحَجِّ مِنْ مَكَّةَ، وَيُؤَخِّرُ الطَّوَافَ بِالْبَيْتِ وَالسَّعْيَ بَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةِ، حَتَّى يَرْجِعَ مِنْ مِنًى.

٩٦٦ - وَسُئِلَ مَالِكٌ عَنْ رَجُلٍ مِنْ أَهْلِ مَكَّةَ، هَلْ يُهِلُّ مِنْ جَوْفِ مَكَّةَ بِعُمْرَةٍ؟ قَالَ : بَلْ يَخْرُجُ إِلَى الْحِلِّ فَيُحْرِمُ مِنْهُ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 13. Telbiyenin Kesilmesi

[34] Telbiye: Lehbeyk Allahümme Lebbeyk (Davetine geldim Allah'ım davetine) demektir

954. Muhammed b. Ebî Bekr Es-Sakafî'den: Mina'dan Arafata giderken Enes b. Malik'e:

« Rasûlullah'la (sallallahü aleyhi ve sellem) beraberken bu gün nasıl yapıyordunuz?» diye sordum. Şu cevabı verdi:

« İsteyen bir kısmımız telbiyede bulunur, bir kısmımız da tekbir getirirdi. Hiç kimse kimseyi yadırgamazdı.»  Buhârî, Hacc, 25/86; Müslim, Hacc, 15/274. Ayrıca bkz. Şeybanî, 387

955. Cafer b. Muhammed babasından naklediyor: Ali b. Ebî Talip hacda arafe günü güneş zevalden dönünceye kadar telbiyede bulunur, sonra telbiyeyi bırakırdı.

İmâm-ı Mâlik'ten: «Memleketimiz Medine'de de böyle yapan âlimler vardı.»

956. Abdurrahman b. Kasım babasından naklediyor: Hazret-i Aişe Arafatta vakfe yerine vardığı zaman telbiyeye ara verirdi. Şeybani,390

957. Nafî'den: Abdullah b. Ömer Harem'e varınca Kabe'yi taval edinceye ve Safa ile Merve arasında da sa'yini yapıncaya kadar telbiyeye ara verir, sonra Mina'dan Arafat'a gidinceye kadar tekrar başlardı. Ertesi gün telbiyeyi artık bırakırdı. Umre yaptığında Harem'e girince telbiyeyi de terk ederdi. Buharî, Hacc, 25/38; Müslim, Hacc, 15/227. Ayrıca bkz. Şeybanî, 389.

958. İbn Şihab'dan: Abdullah b. Ömer, Beytullah'ı tavaf ederken telbiyede bulunmazdı.

959. Alkame b. Ebî Alkame annesinden naklediyor: Mü'minlerin annesi Hazret-i Aişe, Arafat'taki Nemre'de kalır, sonra da Erak'e yönelirdi. Nemre: Bir yer ismi, bazıları burasını Arafat'a dahil eder, bazısı ise Arafat'tan ayrı bir yer olarak kabul eder.

Hazret-i Aişe ve yanındakiler bulundukları yerden ihrama girerler, bineği vakfe yerine doğru yöneldiği zaman telbiyeyi bırakırlardı.

Hazret-i Aişe hacdan sonra Zilhicce ayında Mekke'den umre apardı. Sonraları, bunu terkedip Muharrem'in başlarında Cuhfe'ye gelerek orada hilâl görününceye kadar kaldı ve hilâli görünce umreye başladı. Şeybanî, 391

960. Yahya b. Saîd'den: Ömer b. Abdülâziz Mina'dan Arafat'a gittiği sabah yüksek sesle tekbir getirildiğini işitti. Bunun üzerine hemen yardımcılarını göndererek halka:

« Ey insanlar! Tekbir değil, telbiye getirin!» diye duyuru yaptırdı. Hanefi Mezhebine göre, ifrad veya kıran haccı yapanlar, cemrede ilk taşı atınca, umre yapanlar tavaf sırasında rüknü selâmlayınca telbiyeyi keserler.

١٣ - باب قَطْعِ التَّلْبِيَةِ

٩٥٤ - حَدَّثَنِي يَحْيَى، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ أبِي بَكْرٍ الثَّقَفِي، أَنَّهُ سَأَلَ أَنَسَ بْنَ مَالِكٍ - وَهُمَا غَادِيَانِ مِنْ مِنًى إِلَى عَرَفَةَ - كَيْفَ كُنْتُمْ تَصْنَعُونَ فِي هَذَا الْيَوْمِ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم ؟ قَالَ : كَانَ يُهِلُّ الْمُهِلُّ مِنَّا فَلاَ يُنْكَرُ عَلَيْهِ، وَيُكَبِّرُ الْمُكَبِّرُ فَلاَ يُنْكَرُ عَلَيْهِ(٥٩٨).

٩٥٥ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ جَعْفَرِ بْنِ مُحَمَّدٍ، عَنْ أَبِيهِ : أَنَّ عَلِيَّ بْنَ أبِي طَالِبٍ كَانَ يُلَبِّي فِي الْحَجِّ، حَتَّى إِذَا زَاغَتِ الشَّمْسُ مِنْ يَوْمِ عَرَفَةَ قَطَعَ التَّلْبِيَةَ.

قَالَ يَحْيَى : قَالَ مَالِكٌ : وَذَلِكَ الأَمْرُ الَّذِي لَمْ يَزَلْ عَلَيْهِ أَهْلُ الْعِلْمِ بِبَلَدِنَا.

٩٥٦ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الْقَاسِمِ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَائِشَةَ زَوْجِ النَّبِيِّ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم، أَنَّهَا كَانَتْ تَتْرُكُ التَّلْبِيَةَ إِذَا رَجَعَتْ إِلَى الْمَوْقِفِ.

٩٥٧ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ نَافِعٍ، أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ كَانَ يَقْطَعُ التَّلْبِيَةَ فِي الْحَجِّ إِذَا انْتَهَى إِلَى الْحَرَمِ، حَتَّى يَطُوفَ بِالْبَيْتِ، وَبَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةِ، ثُمَّ يُلَبِّي، حَتَّى يَغْدُوَ مِنْ مِنًى إِلَى عَرَفَةَ، فَإِذَا غَدَا تَرَكَ التَّلْبِيَةَ، وَكَانَ يَتْرُكُ التَّلْبِيَةَ فِي الْعُمْرَةِ إِذَا دَخَلَ الْحَرَمَ(٥٩٩).

٩٥٨ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، أَنَّهُ كَانَ يَقُولُ : كَانَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ لاَ يُلَبِّي وَهُوَ يَطُوفُ بِالْبَيْتِ.

٩٥٩ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ عَلْقَمَةَ بْنِ أبِي عَلْقَمَةَ، عَنْ أُمِّهِ، عَنْ عَائِشَةَ أُمِّ الْمُؤْمِنِينَ، أَنَّهَا كَانَتْ تَنْزِلُ مِنْ عَرَفَةَ بِنَمِرَةَ، ثُمَّ تَحَوَّلَتْ إِلَى الأَرَاكِ. قَالَتْ : وَكَانَتْ عَائِشَةُ تُهِلُّ مَا كَانَتْ فِي مَنْزِلِهَا وَمَنْ كَانَ مَعَهَا، فَإِذَا رَكِبَتْ فَتَوَجَّهَتْ إِلَى الْمَوْقِفِ، تَرَكَتِ الإِهْلاَلَ. قَالَتْ : وَكَانَتْ عَائِشَةُ تَعْتَمِرُ بَعْدَ الْحَجِّ مِنْ مَكَّةَ فِي ذِي الْحِجَّةِ، ثُمَّ تَرَكَتْ ذَلِكَ، فَكَانَتْ تَخْرُجُ قَبْلَ هِلاَلِ الْمُحَرَّمِ، حَتَّى تَأْتِيَ الْجُحْفَةَ فَتُقِيمَ بِهَا، حَتَّى تَرَى الْهِلاَلَ، فَإِذَا رَأَتِ الْهِلاَلَ أَهَلَّتْ بِعُمْرَةٍ(٦٠٠).

٩٦٠ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ، أَنَّ عُمَرَ بْنَ عَبْدِ الْعَزِيزِ غَدَا يَوْمَ عَرَفَةَ مِنْ مِنًى، فَسَمِعَ التَّكْبِيرَ عَالِياً، َبَعَثَ الْحَرَسَ يَصِيحُونَ فِي النَّاسِ أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّهَا التَّلْبِيَةُ(٦١٠).


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget