Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 4. Yırtıcı Hayvanlardan Köpek Dişleri Olanların Etini Yeme Yasağı

1437.Ebû Sa'lebe el-Huşenî, Hazret-i Peygamberin şöyle buyurduğunu naklediyor: «Yırtıcı hayvanlardan köpek dişi olanları yeme haramdır.» İbn Abdilber der ki: "Yahya, hadis hakkında bunları söylemiştir. Ne Muvatta, ne de İbn Şihab ravilerinden biri, ona mütâbeat etmiştir. Hepsinin Rivâyetindeki sözler Yırtıcı hayvanlardan köpek dişi olanların yenilmesini yasaklamıştır." şeklindededir. Buhârî, ez-Zebâih ve's-Sayd, 72/29; Müslim, es-Sayd ve'z-zebâih, 34/14. Ayrıca bkz. Şeybanî, 643.

1438. Ebû Hüreyre, Hazret-i Peygamber'in şöyle buyurduğunu naklediyor: «Köpek dişi olan yırtıcılar yenmez.» İmâm-ı Mâlik der ki: Biz Medineliler arasında da durum aynıdır. Müslim, es-Sayd ve'z-Zebâih, 34/15; Şafiî, Risale, no: 562. Ayrıca bkz. Şeybanî, 644.

Hanefi Mezhebi de bu görüştedir.

٤ - باب تَحْرِيمِ أَكْلِ كُلِّ ذِي نَابٍ مِنَ السِّبَاعِ

١٤٣٧ - حَدَّثَنِي يَحْيَى، عَنْ مَالِكٍ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنِ أبِي إِدْرِيسَ الْخَوْلاَنِيِّ، عَنْ أبِي ثَعْلَبَةَ الْخُشَنِيِّ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم قَالَ : ( أَكْلُ كُلِّ ذِي نَابٍ مِنَ السِّبَاعِ حَرَامٌ )(٨٤٨).

١٤٣٨ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ إِسْمَاعِيلَ بْنِ أبِي حَكِيمٍ، عَنْ عَبِيدَةَ بْنِ سُفْيَانَ الْحَضْرَمِيِّ، عَنْ أبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم قَالَ : ( أَكْلُ كُلِّ ذِي نَابٍ مِنَ السِّبَاعِ حَرَامٌ )(٨٤٩).

قَالَ مَالِكٌ : وَهُوَ الأَمْرُ عِنْدَنَا.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 3. Deniz Avıyla İlgili Rivâyetler

1431. Nafî' anlatıyor: Abdurrahman b. Ebî Hüreyre, Abdullah b. Ömer'e denizin karaya vurduğu şeylerle ilgili bir soru sordu. Abdullah b. Ömer de karaya vuran deniz hayvanlarını yemeyi menetti.

Daha sonra Abdullah b. Ömer gitti ve mushafi getirterek: «Deniz avı ve oradaki yiyecekler size helâl kılındı.» el-Maide: 96. âyetini okudu. Bunun üzerine hemen beni, Abdurrahman b. Ebî Hüreyre'ye gönderdi. Sorduğu hayvanları yemesinde mahzur olmadığını kendisine bildirdim. Hanefi Mezhebine göre, denizin karaya kurduğu ve suyun çekildiği balıklar yenir. Hadis için bkz. Şeybanî, 649

1432. Ömer b. Hattab'ın azatlısı Sa'd el-Cari anlatıyor: Abdullah b. Ömer'e:

« Birbirini öldüren veya soğuktan ölen balıkları yemekte bir sakınca var mı?» diye sordum. Sa'd:

« Bir sakınca yoktur.» dedi. Daha sonra aynı meseleyi Abdullah b. As'a sordum, O da aynı şeyi söyledi. Hanefi Mezhebi de bu görüştedir. Hadis için bkz. Şeybanî, 650.

1433. Ebû Hüreyre ve Zeyd b. Sabit denizin dışarı attığı hayvanların yenmesinde bir sakınca görmezlerdi.

1434. Ebû Seleme b. Abdurrahman'dan: Medine'ye yakın bazı yerlerden bir grup insan gelerek Mervan b. Hakem'e denizin karaya vurduğu hayvanların yenip yenmeyeceğini sordular. O da yemekte bir sakınca yok, cevabını verdi. Ayrıca, bir de gidip Zeyd b. Sabit'e ve Ebû Hüreyre'ye de sormalarım söyledi. Onlar gidip ikisine de sorduktan sonra ne dediklerini kendisine bildirmelerini rica etti. Onlar da gidip ikisine de sordular:

« Yemekte bir mahzur yoktur» cevabını aldılar. Hemen gelip durumu Mervan'a haber verdiler. Mervan da:

« Size söylemiştim» dedi.

1435. İmâm-ı Mâlik'ten: Mecusi birinin avladığı balığı yemekte bir mahzur yoktur. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) deniz hakkında:

« Onun suyu temiz, ölüsü helâldir» buyurmuştur. Müsned olarak, Taharet, 2/12'degeçmiş bir hadistir.

1436. İmâm-ı Mâlik der ki: Bu ölü olarak yenilince, avlayana bir zarar vermez.

٣ - باب مَا جَاءَ فِي صَيْدِ الْبَحْرِ

١٤٣١ - وَحَدَّثَنِي يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ، عَنْ نَافِعٍ : أَنَّ عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ أبِي هُرَيْرَةَ سَأَلَ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ عَمَّا لَفَظَ الْبَحْرُ، فَنَهَاهُ عَنْ أَكْلِهِ.

قَالَ نَافِعٌ : ثُمَّ انْقَلَبَ عَبْدُ اللَّهِ فَدَعَا بِالْمُصْحَفِ فَقَرَأَ : ( أُحِلَّ لَكُمْ صَيْدُ الْبَحْرِ وَطَعَامُهُ ) (المائدة : ٩٦) قَالَ نَافِعٌ : فَأَرْسَلَنِى عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ إِلَى عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أبِي هُرَيْرَةَ : إِنَّهُ لاَ بَأْسَ بِأَكْلِهِ(٨٤٥).

١٤٣٢ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ، عَنْ سَعْدٍ الْجَارِيِّ مَوْلَى عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ، أَنَّهُ قَالَ : سَأَلْتُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ عَنِ الْحِيتَانِ يَقْتُلُ بَعْضُهَا بَعْضاً، أَوْ تَمُوتُ صَرَداً ؟ فَقَالَ : لَيْسَ بِهَا بَأْسٌ. قَالَ سَعْدٌ : ثُمَّ سَأَلْتُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عَمْرِو بْنِ الْعَاصِ، فَقَالَ مِثْلَ ذَلِكَ(٨٤٦).

١٤٣٣ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ أبِي الزِّنَادِ، عَنْ أبِي سَلَمَةَ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، عَنْ أبِي هُرَيْرَةَ وَزَيْدِ بْنِ ثَابِتٍ : أَنَّهُمَا كَانَا لاَ يَرَيَانِ بِمَا لَفَظَ الْبَحْرُ بَأْساً.

١٤٣٤ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ أبِي الزِّنَادِ، عَنْ أبِي سَلَمَةَ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ : أَنَّ نَاساً مِنْ أَهْلِ الْجَارِ قَدِمُوا، فَسَأَلُوا مَرْوَانَ بْنَ الْحَكَمِ عَمَّا لَفَظَ الْبَحْرُ، فَقَالَ : لَيْسَ بِهِ بَأْسٌ، وَقَالَ : اذْهَبُوا إِلَى زَيْدِ بْنِ ثَابِتٍ وَأبِي هُرَيْرَةَ فَاسْأَلُوهُمَا عَنْ ذَلِكَ، ثُمَّ ائْتُونِي فَأَخْبِرُونِي مَاذَا يَقُولاَنِ، فَأَتَوْهُمَا فَسَأَلُوهُمَا، فَقَالاَ : لاَ بَأْسَ بِهِ. فَأَتَوْا مَرْوَانَ فَأَخْبَرُوهُ. فَقَالَ مَرْوَانُ : قَدْ قُلْتُ لَكُمْ.

١٤٣٥ - قَالَ مَالِكٌ : لاَ بَأْسَ بِأَكْلِ الْحِيتَانِ يَصِيدُهَا الْمَجُوسِيُّ، لأَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم قَالَ فِي الْبَحْرِ : ( هُوَ الطَّهُورُ مَاؤُهُ، الْحِلُّ مَيْتَتُهُ )(٨٤٧).

١٤٣٦ - قَالَ مَالِكٌ : وَإِذَا أُكِلَ ذَلِكَ مَيْتاً فَلاَ يَضُرُّهُ مَنْ صَادَهُ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 2. Eğitilmiş Hayvanlarla Av Yapılması

1423. Abdullah b. Ömer, eğitilmiş köpeğin avladığıyla ilgili olarak: «Senin için yakaladığı her şeyi ölmüş veya ölmemiş olsun ye!» derdi. Şeybanî, 658.

1424. Abdullah b. Ömer'den: Eğitilmiş hayvanın getirdiğim yemiş de yememiş de olsa al. Hanefîlere göre, av hayvanı avını yiyorsa bu avın eti yenmez.

1425. İmâm-ı Mâlik'ten: Bana gelen Rivâyete göre Sa'd b. Ebî Vakkas'a eğitilmiş köpek, avı öldürürse ne yapılır? diye sorulmuş Sa'd da şu cevabı vermiş: Bir parça et bile kalsa onu ye.

1426. İmâm-ı Mâlik bazı âlimlerin şunları söylediklerini duyduğunu naklediyor: Şahin, kartal, doğan ve bunlara benzeyen diğer bazı hayvanlar eğitilmiş köpek gibi yetiştirilirse onların öldürdükleri av etlerini yemekte bir sakınca yoktur. Ancak bu hayvanlar av üzerine gönderilirken besmele çekilmelidir.

1427. İmâm-ı Mâlik der ki: Avcı avı doğanın pençesinden veya köpeğin ağzından kurtarıp da, ölünceye kadar beklese, onu yemek helal olmaz.. Duyduğum en güzel hüküm budur.» Çünkü avcı, av ölmeden yetişmiştir. Bu durumda avı kesmesi gerekirdi.

1428. Yine İmâm-ı Mâlik der ki: Şahinin pençesinden veya köpeğin ağzında iken kesmek mümkün olan bir av hayvanını kesmeyip onu doğan veya köpek öldürünceye kadar beklemek doğru değildir. Bu şekilde ölen hayvanın etini yemek helâl değildir.

1429. İmâm-ı Mâlik'ten: Bir av hayvanına atıp onun yanına henüz daha canlı iken varan fakat onu kesmekte gevşek davranarak onu öldüren kimsenin durumu da aynıdır. Bu şekilde ölen hayvanın eti de yenmez.

1430. İmâm-ı Mâlik'ten: Biz Medineliler şu hususta ittifak halindeyiz: Bir müslüman bir ateşperestin eğitilmiş köpeğini bir av hayvanı üzerine gönderse köpek de bu hayvanı öldürse, köpek eğitilmiş olduğu için bu avı yemekte bir sakınca yoktur. Her ne kadar müslüman o hayvanı kesmese de. Bu şuna benzer: Bir müslüman bir ateşperestin bıçağını alıyor, veya yayını alıyor veyahut da okunu alıp onunla avlanıyor. İşte bu av helâldir, yenmesinde bir sakınca yoktur.

Ateşperest (ateşe tapan) bir kimse de bir müslümanın eğitimli köpeğini bir av hayvanı üzerine gönderse, hayvan da bu avı yakalasa bu av yenmez. Ancak av hayvanı yakalanınca boğazlanırsa yenir. Bu da şuna benzer: Bir müslümanın yayını ve okunu bir ateşperest alıyor, bunlarla avlanıyor, müslümanın bıçağını alıp onunla hayvanı boğazlıyor. İşte bu durumda bu av etinden yemek helâl değildir.

٢ - باب مَا جَاءَ فِي صَيْدِ الْمُعَلَّمَاتِ

١٤٢٣ - وَحَدَّثَنِي يَحْيَى، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ نَافِعٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ، أَنَّهُ كَانَ يَقُولُ فِي الْكَلْبِ الْمُعَلَّمِ : كُلْ مَا أَمْسَكَ عَلَيْكَ إِنْ قَتَلَ، وَإِنْ لَمْ يَقْتُلْ(٨٤٠).

١٤٢٤ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَمَّنْ سَمِعَ نَافِعاً يَقُولُ : قَالَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ: وَإِنْ أَكَلَ، وَإِنْ لَمْ يَأْكُلْ.

١٤٢٥ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، أَنَّهُ بَلَغَهُ، عَنْ سَعْدِ بْنِ أبِي وَقَّاصٍ، أَنَّهُ سُئِلَ عَنِ الْكَلْبِ الْمُعَلَّمِ إِذَا قَتَلَ الصَّيْدَ، فَقَالَ سَعْدٌ : كُلْ وَإِنْ لَمْ تَبْقَ إِلاَّ بِضْعَةٌ وَاحِدَةٌ(٨٤١).

١٤٢٦ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، أَنَّهُ سَمِعَ بَعْضَ أَهْلِ الْعِلْمِ يَقُولُونَ فِي الْبَازِي وَالْعُقَابِ وَالصَّقْرِ وَمَا أَشْبَهَ ذَلِكَ : أَنَّهُ إِذَا كَانَ مُعَلَّمًا، يَفْقَهُ كَمَا تَفْقَهُ الْكِلاَبُ الْمُعَلَّمَةُ, فَلاَ بَأْسَ بِأَكْلِ مَا قَتَلَتْ، مِمَّا صَادَتْ، إِذَا ذُكِرَ اسْمُ اللَّهِ عَلَى إِرْسَالِهَا(٨٤٢).

١٤٢٧ - قَالَ مَالِكٌ : وَأَحْسَنُ مَا سَمِعْتُ فِي الَّذِي يَتَخَلَّصُ الصَّيْدَ مِنْ مَخَالِبِ الْبَازِي، أَوْ مِنَ الْكَلْبِ، ثُمَّ يَتَرَبَّصُ بِهِ فَيَمُوتُ، أَنَّهُ لاَ يَحِلُّ أَكْلُهُ(٨٤٣).

١٤٢٨ - قَالَ مَالِكٌ : وَكَذَلِكَ كُلُّ مَا قُدِرَ عَلَى ذَبْحِهِ، وَهُوَ فِي مَخَالِبِ الْبَازِي, أَوْ فِي فِي الْكَلْبِ، فَيَتْرُكُهُ صَاحِبُهُ وَهُوَ قَادِرٌ عَلَى ذَبْحِهِ، حَتَّى يَقْتُلَهُ الْبَازِي أَوِ الْكَلْبُ، فَإِنَّهُ لاَ يَحِلُّ أَكْلُهُ.

١٤٢٩ - قَالَ مَالِكٌ : وَكَذَلِكَ الَّذِي يَرْمِي الصَّيْدَ فَيَنَالُهُ وَهُوَ حَيٌّ فَيُفَرِّطُ فِي ذَبْحِهِ حَتَّى يَمُوتَ، فَإِنَّهُ لاَ يَحِلُّ أَكْلُهُ.

١٤٣٠ - قَالَ مَالِكٌ : الأَمْرُ الْمُجْتَمَعُ عَلَيْهِ عِنْدَنَا : أَنَّ الْمُسْلِمَ إِذَا أَرْسَلَ كَلْبَ الْمَجُوسِيِّ الضَّارِيَ، فَصَادَ أَوْ قَتَلَ، إِنَّهُ إِذَا كَانَ مُعَلَّماً، فَأَكْلُ ذَلِكَ الصَّيْدِ حَلاَلٌ لاَ بَأْسَ بِهِ، وَإِنْ لَمْ يُذَكِّهِ الْمُسْلِمُ، وَإِنَّمَا مَثَلُ ذَلِكَ مَثَلُ الْمُسْلِمِ يَذْبَحُ بِشَفْرَةِ الْمَجُوسِيِّ، أَوْ يَرْمِي بِقَوْسِهِ، أَوْ بِنَبْلِهِ فَيَقْتُلُ بِهَا فَصَيْدُهُ ذَلِكَ، وَذَبِيحَتُهُ حَلاَلٌ لاَ بَأْسَ بِأَكْلِهِ، وَإِذَا أَرْسَلَ الْمَجُوسِيُّ كَلْبَ الْمُسْلِمِ الضَّارِيَ عَلَى صَيْدٍ فَأَخَذَهُ، فَإِنَّهُ لاَ يُؤْكَلُ ذَلِكَ الصَّيْدُ إِلاَّ أَنْ يُذَكَّى، وَإِنَّمَا مَثَلُ ذَلِكَ مَثَلُ قَوْسِ الْمُسْلِمِ وَنَبْلِهِ، يَأْخُذُهَا الْمَجُوسِيُّ فَيَرْمِي بِهَا الصَّيْدَ فَيَقْتُلُهُ، وَبِمَنْزِلَةِ شَفْرَةِ الْمُسْلِمِ يَذْبَحُ بِهَا الْمَجُوسِيُّ، فَلاَ يَحِلُّ أَكْلُ شَيْءٍ مِنْ ذَلِكَ(٨٤٤).


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget