Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 20. Kasten Adam Öldürmenin Cezası

2577. Kudame kızı Aişe'nin azadlı kölesi Hüseyin oğlu Ömer'den: Abdulmelik b. Mervan değnek ile öldürülen birinin velisine katili aynen öldürmesini emretti. O da katili değnekle öldürdü.

2578. İmâm-ı Mâlik der ki: Bize göre ittifakla kabul edilen görüş şudur: Bir adam birine değnekle vursa yahut ona taş atsa veya kasden vursa, o da ölse, bu kasden öldürmedir ve kısas gerekir. Daha önce, Hanefîler'e göre, öldürme olayının beş kısma ayrıldığını belirtmiştik. Onlara göre kasden adam öldürme, silahla veya kılıç, bıçak ve balta gibi yaralayıcı aletlerle olur. Bunların dışında taş, sopa ve elle vurarak öldürme, Ebû Hanife'ye göre, kasde benzeyen öldürmedir. Kısas gerekmez, diyet gerekir. Ebû Yusuf ile Muhammed'e ve diğer mezhep imamlarına göre ise, kasden öldürmedir. Kısası gerektirir.

2579. İmâm-ı Mâlik der ki: Bize göre kasden öldürme bir adamın diğerine canı çıkıncaya kadar kasden vurarak öldürmesidir. Ayrıca yine aralarında düşmanlık olan birinin diğerine vurarak o sağ iken ayrılıp sonra adamın bu darbeden dolayı kan kaybederek ölmesi de kasden öldürmedir. Bunda kasame (elli yemin) gerekir. İmam Şafı'ye göre de, küçük sopayla ölünceye kadar vurulup öldürülmesi kasden öldürmedir. Kısas gerekir. Hanefîler'e göre ise, kasde benzeyen öldürmedir, diyet gerekir. İmâm-ı Mâlik'in belirttiği gibi bunda kasame gerekmesi şöyle olur: O adamın dövmesinden dolayı öldüğü kesin delille sabit olmayıp velileri, bunu kasden falan kimse öldürdü diye dava açarlar, davalı da bunu inkâr ederse, mahkemece maktulun velilerine elli yemin tevcih edilir. Yemin ederlerse katil kısasen öldürülür. Bu Malikilerin hükmüdür. Konu ileride müstakil olarak ele alınacak, Hanefiler'in görüşü orada izah edilecek.

2580. İmâm-ı Mâlik der ki: Hür bir adamı kasden hep beraber öldüren erkekler, bir kadını öldüren kadınlar ve bir köleyi öldüren köleler kısas olarak öldürülürle

٢٠ - باب مَا يَجِبُ فِي الْعَمْدِ

٢٥٧٧ - وَحَدَّثَنِي يَحْيَى، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ عُمَرَ بْنِ حُسَيْنٍ مَوْلَى عَائِشَةَ بِنْتِ قُدَامَةَ : أَنَّ عَبْدَ الْمَلِكِ بْنَ مَرْوَانَ أَقَادَ وَلِيَّ رَجُلٍ مِنْ رَجُلٍ قَتَلَهُ بِعَصاً، فَقَتَلَهُ وَلِيُّهُ بِعَصاً(٤٠٦).

٢٥٧٨ - قَالَ مَالِكٌ : وَالأَمْرُ الْمُجْتَمَعُ عَلَيْهِ الَّذِي لاَ اخْتِلاَفَ فِيهِ عِنْدَنَا : أَنَّ الرَّجُلَ إِذَا ضَرَبَ الرَّجُلَ بِعَصاً، أَوْ رَمَاهُ بِحَجَرٍ، أَوْ ضَرَبَهُ عَمْداً فَمَاتَ مِنْ ذَلِكَ،  فَإِنَّ ذَلِكَ هُوَ الْعَمْدُ، وَفِيهِ الْقِصَاصُ.

٢٥٧٩ - قَالَ مَالِكٌ : فَقَتْلُ الْعَمْدِ عِنْدَنَا : أَنْ يَعْمِدَ الرَّجُلُ إِلَى الرَّجُلِ فَيَضْرِبَهُ حَتَّى تَفِيظَ نَفْسُهُ، وَمِنَ الْعَمْدِ أَيْضاً أَنْ يَضْرِبَ الرَّجُلُ الرَّجُلَ فِي النَّائِرَةِ تَكُونُ بَيْنَهُمَا, ثُمَّ يَنْصَرِفُ عَنْهُ وَهُوَ حَيٌّ، فَيُنْزَى فِي ضَرْبِهِ فَيَمُوتُ، فَتَكُونُ فِي ذَلِكَ الْقَسَامَةُ(٤٠٧).

٢٥٨٠ - قَالَ مَالِكٌ : الأَمْرُ عِنْدَنَا : أَنَّهُ يُقْتَلُ فِي الْعَمْدِ الرِّجَالُ الأَحْرَارُ، بِالرَّجُلِ الْحُرِّ الْوَاحِدِ، وَالنِّسَاءُ بِالْمَرْأَةِ كَذَلِكَ، وَالْعَبِيدُ بِالْعَبْدِ كَذَلِكَ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 19. Pusu Kurarak Ve Sihirle Adam Öldürme

2574. Said b. Museyyeb'den: Ömer b. Hattab (radıyallahü anh) bir adamı pusu kurup tuzağa düşürerek öldüren beş veya yedi kişiyi öldürdü ve: «Bütün San'a halkı bu suça iştirak etmiş olsaydı hepsini öldürürdüm» dedi.

2575. Zürare oğlu Sa'd oğlu Abdurrahman oğlu Muhammed'e Rivâyet edildiğine göre, Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)'in hanımı Hafsa (radıyallahü anh) kendisine sihir yapan cariyesinin öldürülmesini emretti ve öldürüldü. Hafsa (radıyallahü anh) cariyenin hürriyetine kavuşmasını kendi ölümüne bağlamıştı.

2576. İmâm-ı Mâlik der ki: Kendisine sihir yapmayana sihir yapan kimse, Allah'ın kitabında şöyle buyurduğu şu kimse gibidir: «Andolsun ki onlar (yahudiler) onu (sihri) satın alan (sihir ve büyü yaparak kazanç sağlayan) kimsenin ahirette hiçbir nasibi olmadığını muhakkak biliyorlardı» Bakara: 102.

Bunu bizzat yapanın öldürülmesi görüşündeyim.

١٩ - باب مَا جَاءَ فِي الْغِيلَةِ وَالسِّحْرِ.

٢٥٧٤ - وَحَدَّثَنِي يَحْيَى، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ : أَنَّ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ قَتَلَ نَفَراً خَمْسَةً أَوْ سَبْعَةً بِرَجُلٍ وَاحِدٍ، قَتَلُوهُ قَتْلَ غِيلَةٍ، وَقَالَ عُمَرُ : لَوْ تَمَالأَ عَلَيْهِ أَهْلُ صَنْعَاءَ، لَقَتَلْتُهُمْ جَمِيعاً(٤٠٤).

٢٥٧٥ - وَحَدَّثَنِي يَحْيَى، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ سَعْدِ بْنِ زُرَارَةَ، أَنَّهُ بَلَغَهُ : أَنَّ حَفْصَةَ زَوْجَ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَتَلَتْ جَارِيَةً لَهَا سَحَرَتْهَا، وَقَدْ كَانَتْ دَبَّرَتْهَا، فَأَمَرَتْ بِهَا فَقُتِلَتْ(٤٠٥).

٢٥٧٦ - قَالَ مَالِكٌ : السَّاحِرُ الَّذِي يَعْمَلُ السِّحْرَ، وَلَمْ يَعْمَلْ ذَلِكَ لَهُ غَيْرُهُ، هُوَ مَثَلُ الَّذِي قَالَ اللَّهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى فِي كِتَابِهِ  :( وَلَقَدْ عَلِمُوا لَمَنِ اشْتَرَاهُ مَا لَهُ فِي الآخِرَةِ مِنْ خَلاَقٍ ) [البقرة : ١٠٢] فَأَرَى أَنْ يُقْتَلَ ذَلِكَ، إِذَا عَمِلَ ذَلِكَ هُوَ نَفْسُهُ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 18. Diyetle İlgili Diğer Konular

2563. Ebu Hüreyre (radıyallahü anh)'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)«Hayvan yaralamasında diyet yoktur. Hiç bir kimse etkide bulunmamış ve sebep olmamışsa, Kuyu kazmada meydana gelen cinayette diyet yoktur. Maden ocağında meydana gelen zararda diyet yoktur. Define mallarında beşde bir oranında vergi vardır.» buyurdu. Buhârî Zekât, 24/66; Müslim, Hudud, 29/11, no: 45.

Define mallarının vergisiyle ilgili malumat zekât bölümünde geçti.

İmâm-ı Mâlik der ki: Hadisteki Cubâr, onda diyet yok demektir,

2564. İmâm-ı Mâlik der ki: Hayvanın meydana getirdiği zarardan binici, sürücü ve hayvanın yularından çeken sorumludur. Ya bu üç kişi ayrı ayrı bulunmuş olur, ya da beraberce. Bunlardan sadece biri bulunursa hayvanın meydana getirdiği zarar ve ziyandan o sorumlu olur. Üçü beraber ve kusurları varsa müştereken sorumlu olurlar. Fakat hayvana bir şey yapılmaksızın tekme vurup zarar vermişse ondan sorumlu olmazlar. Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) atını koşturup zarar meydana getirene diyet hükmetti.

İmâm-ı Mâlik der ki: Hayvana binen, arkasından süren ve önünden çeken zararı ödemeye atını koşturandan daha müstehaktır.

2565. İmâm-ı Mâlik der ki: Bize göre halkın gelip geçtiği yola kuyu kazan, hayvan bağlayan veya bunların benzerini yapan kimse, eğer bu işleri ihtiyacından dolayı yapmamışsa, bunların meydana getirdiği zarardan sorumludur. Eğer diyet miktarı, tam diyetin üçte birinden azsa, kendi malından öder. Diyet miktarı, tam diyetin üçte biri ve daha fazla ise, âkılesi (baba tarafından erkek akrabaları) öder. Şayet bunları ihtiyacından dolayı yapmışsa mesela kuyuyu yağmur suyu toplanması için kazmış ve hayvanından bir işi için inip yolda bırakmışsa, o zaman bunların hiç birinden dolayı sorumlu olmaz.

2566. İmâm-ı Mâlik der ki: Bir adam kuyuya inmeye başlayıp başka biri de onu takip ederken alttaki adam üsttekini çekip her ikisi de kuyunun dibine düşüp ölseler, çeken kimsenin âkılesi öbürünün varislerine diyet öder.

2567. İmâm-ı Mâlik der ki: Biri bir çocuğa kuyuya inmesini veya ağaca çıkmasını emredip de çocuk bunu yaparken ölse veya zarar görse, emir veren kimse bunun diyetini öder.

2568. İmâm-ı Mâlik der ki: Bize göre ihtilafsız kabul edilen görüş şudur: Diyet ödemesi gereken âkile ile beraber bulunan kadın ve çocukların diyet ödemesi gerekmez. Diyeti erginlik çağına girmiş erkekler öder.

2569. İmâm-ı Mâlik der ki: Köle azad ederek ya da aralarında anlaşma yoluyla birbirine bağlı kimseler dilerlerse birbirlerinin diyetini öderler. Bunlar diyeti ödemekten kaçınırsa, divan ehli denilen devletten maaş alan gruplar birbirlerinin diyetini öder. Resmî divan ehli teşekkül etmeden Resûlu Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) ve Hazret-i Ebû Bekir (radıyallahü anh) zamanında diyet ödemede müslümanlar birbirleriyle yardımlaşıyorlardı. Divan usulü (hazineden maaş alan grupların) teşekkülü Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) zamanında oldu. Bir kimsenin diyetini akrabasından ve velayet yoluyle bağlı olduğu kimselerden başkasının ödemesi gerekmez. Çünkü velayet (birbirine bağlılık) yabancılara intikal etmez. Resul-i Ekrem de: «Vela hakkı azad edenindir» buyurdu.

İmâm-ı Mâlik der ki: «Velâ sabit bir nesebdir. »

2570. İmâm-ı Mâlik der ki: Bize göre, hayvanlara zarar veren kimsenin hayvanın bu zarar sebebiyle noksanlaşan kıymeti kadarını ödemesi gerekir.

2571. İmâm-ı Mâlik der ki: Kısasen öldürülmesi gereken biri zina, hırsızlık gibi haddi gerektiren başka bir suç da işlemiş olsa, kendisine had tatbik edilmez. Ölüm cezası hepsine kafidir. Fakat iffetli kimseye zina iftirası cezası böyle değildir. Çünkü iftira edilen kimseye: «Sana ne oluyor da aleyhine iftirada bulunan kimseyi kırbaçlıyorsun?» denilir. Bu sebeple, kısasen ölüme mahkûm edilen kimseye önce hadd-i kazfden (iffete iftira) dolayı kırbaçlanıp sonra öldürülmesi görüşündeyim. Katlin dışında diğer yaralamalardaki kısasda durum böyle değildir. Çünkü kısasen öldürme, öbür cezaların hepsine kafidir.

2572. İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimse köyde veya başka yerde bir toplum arasında öldürülmüş olarak bulunsa, ölüye evi ve yeri en yakın olan sorumlu tutulmaz. Çünkü başka yerde öldürülüp de onları suçlu göstermek için kapılarına atılmış olabilir. Bu gibi şeylerden dolayı hiçbir kimse sorumlu tutulmaz.

2573. İmâm-ı Mâlik der ki: Bir grup insan dövüşse, sonra ayrıldıklarında aralarında kimin yaptığı bilinmeyen yaralı veya ölü biri bulunsa, bu hususta işittiklerimin en iyisi, bu ölünün diyetini, kendileriyle döğüşenlerin hepsinin ödemesidir. Ölü veya yaralı döğüşen iki gruptan da değilse, diyeti her iki grubun da ödemesi gerekir. Şeybani ,677

١٨ - باب جَامِعِ الْعَقْلِ

٢٥٦٣ - حَدَّثَنِي يَحْيَى، عَنْ مَالِكٍ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ, وَأبِي سَلَمَةَ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، عَنْ أبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ : (جَرْحُ الْعَجْمَاءِ جُبَارٌ، وَالْبِئْرُ جُبَارٌ، وَالْمَعْدِنُ جُبَارٌ، وَفِي الرِّكَازِ الْخُمُسُ )(٤٠١).

قَالَ مَالِكٌ : وَتَفْسِيرُ الْجُبَارِ : أَنَّهُ لاَ دِيَةَ فِيهِ.

٢٥٦٤- وَقَالَ مَالِكٌ : الْقَائِدُ وَالسَّائِقُ وَالرَّاكِبُ، كُلُّهُمْ ضَامِنُونَ لِمَا أَصَابَتِ الدَّابَّةُ، إِلاَّ أَنْ تَرْمَحَ الدَّابَّةُ مِنْ غَيْرِ أَنْ يُفْعَلَ بِهَا شَيْءٌ تَرْمَحُ لَهُ، وَقَدْ قَضَى عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ فِي الَّذِي أَجْرَى فَرَسَهُ بِالْعَقْلِ.

قَالَ مَالِكٌ : فَالْقَائِدُ وَالرَّاكِبُ وَالسَّائِقُ أَحْرَى أَنْ يَغْرَمُوا، مِنَ الَّذِي أَجْرَى فَرَسَهُ(٤٠٢).

٢٥٦٥ - قَالَ مَالِكٌ : وَالأَمْرُ عِنْدَنَا فِي الَّذِي يَحْفِرُ الْبِئْرَ عَلَى الطَّرِيقِ، أَوْ يَرْبِطُ الدَّابَّةَ، أَو يَصْنَعُ أَشْبَاهَ هَذَا عَلَى طَرِيقِ الْمُسْلِمِينَ : أَنَّ مَا صَنَعَ مِنْ ذَلِكَ مِمَّا لاَ يَجُوزُ لَهُ أَنْ يَصْنَعَهُ عَلَى طَرِيقِ الْمُسْلِمِينَ، فَهُوَ ضَامِنٌ لِمَا أُصِيبَ فِي ذَلِكَ مِنْ جَرْحٍ أَوْ غَيْرِهِ، فَمَا كَانَ مِنْ ذَلِكَ عَقْلُهُ دُونَ ثُلُثِ الدِّيَةِ، فَهُوَ فِي مَالِهِ خَاصَّةً، وَمَا بَلَغَ الثُّلُثَ فَصَاعِداً، فَهُوَ عَلَى الْعَاقِلَةِ، وَمَا صَنَعَ مِنْ ذَلِكَ مِمَّا يَجُوزُ لَهُ أَنْ يَصْنَعَهُ عَلَى طَرِيقِ الْمُسْلِمِينَ، فَلاَ ضَمَانَ عَلَيْهِ فِيهِ وَلاَ غُرْمَ، وَمِنْ ذَلِكَ الْبِئْرُ يَحْفِرُهَا الرَّجُلُ لِلْمَطَرِ، وَالدَّابَّةُ يَنْزِلُ عَنْهَا الرَّجُلُ لِلْحَاجَةِ، فَيَقِفُهَا عَلَى الطَّرِيقِ، فَلَيْسَ عَلَى أَحَدٍ فِي هَذَا غُرْمٌ.

٢٥٦٦ - وَقَالَ مَالِكٌ فِي الرَّجُلِ يَنْزِلُ فِي الْبِئْرِ، فَيُدْرِكُهُ رَجُلٌ آخَرُ فِي أَثَرِهِ، فَيَجْبِذُ الأَسْفَلُ الأَعْلَى فَيَخِرَّانِ فِي الْبِئْرِ فَيَهْلِكَانِ جَمِيعاً: أَنَّ عَلَى عَاقِلَةِ الَّذِي جَبَذَهُ الدِّيَةَ.

٢٥٦٧ - قَالَ مَالِكٌ فِي الصَّبِيِّ يَأْمُرُهُ الرَّجُلُ يَنْزِلُ فِي الْبِئْرِ، أَوْ يَرْقَى فِي النَّخْلَةِ فَيَهْلِكُ فِي ذَلِكَ : أَنَّ الَّذِي أَمَرَهُ ضَامِنٌ لِمَا أَصَابَهُ مِنْ هَلاَكٍ أَوْ غَيْرِهِ(٤٠٣).

٢٥٦٨ - قَالَ مَالِكٌ : الأَمْرُ الَّذِي لاَ اخْتِلاَفَ فِيهِ عِنْدَنَا : أَنَّهُ لَيْسَ عَلَى النِّسَاءِ وَالصِّبْيَانِ عَقْلٌ يَجِبُ عَلَيْهِمْ أَنْ يَعْقِلُوهُ مَعَ الْعَاقِلَةِ فِيمَا تَعْقِلُهُ الْعَاقِلَةُ مِنَ الدِّيَاتِ، وَإِنَّمَا يَجِبُ الْعَقْلُ عَلَى مَنْ بَلَغَ الْحُلُمَ مِنَ الرِّجَالِ.

٢٥٦٩ - وَقَالَ مَالِكٌ فِي عَقْلِ الْمَوَالِي : تُلْزَمُهُ الْعَاقِلَةُ إِنْ شَاؤُوا، وَإِنْ أَبَوْا كَانُوا أَهْلَ دِيوَانٍ أَوْ مُقْطَعِينَ، وَقَدْ تَعَاقَلَ النَّاسُ فِي زَمَنِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم، وَفِي زَمَانِ أبِي بَكْرٍ الصِّدِّيقِ قَبْلَ أَنْ يَكُونَ دِيوَانٌ، وَإِنَّمَا كَانَ الدِّيوَانُ فِي زَمَانِ عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ، فَلَيْسَ لأَحَدٍ أَنْ يَعْقِلَ عَنْهُ غَيْرُ قَوْمِهِ وَمَوَالِيهِ، لأَنَّ الْوَلاَءَ لاَ يَنْتَقِلُ، وَلأَنَّ النَّبِىَّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ : ( الْوَلاَءُ لِمَنْ أَعْتَقَ )(٤٠٣/١).

قَالَ مَالِكٌ : وَالْوَلاَءُ نَسَبٌ ثَابِتٌ.

٢٥٧٠ - قَالَ مَالِكٌ : وَالأَمْرُ عِنْدَنَا فِيمَا أُصِيبَ مِنَ الْبَهَائِمِ : أَنَّ عَلَى مَنْ أَصَابَ مِنْهَا شَيْئاً قَدْرَ مَا نَقَصَ مِنْ ثَمَنِهَا.

٢٥٧١ - قَالَ مَالِكٌ فِي الرَّجُلِ يَكُونُ عَلَيْهِ الْقَتْلُ، فَيُصِيبُ حَدًّا مِنَ الْحُدُودِ : أَنَّهُ لاَ يُؤْخَذُ بِهِ، وَذَلِكَ أَنَّ الْقَتْلَ يَأْتِي عَلَى ذَلِكَ كُلِّهِ، إِلاَّ الْفِرْيَةَ، فَإِنَّهَا تَثْبُتُ عَلَى مَنْ قِيلَتْ لَهُ، يُقَالُ لَهُ : مَا لَكَ لَمْ تَجْلِدْ مَنِ افْتَرَى عَلَيْكَ، فَأَرَى أَنْ يُجْلَدَ الْمَقْتُولُ الْحَدَّ مِنْ قَبْلِ أَنْ يُقْتَلَ، ثُمَّ يُقْتَلَ، وَلاَ أَرَى أَنْ يُقَادَ مِنْهُ فِي شَيْءٍ مِنَ الْجِرَاحِ إِلاَّ الْقَتْلَ، لأَنَّ الْقَتْلَ يَأْتِي عَلَى ذَلِكَ كُلِّهِ.

٢٥٧٢ - وَقَالَ مَالِكٌ : الأَمْرُ عِنْدَنَا : أَنَّ الْقَتِيلَ إِذَا وُجِدَ بَيْنَ ظَهْرَانَيْ قَوْمٍ، فِي قَرْيَةٍ أَوْ غَيْرِهَا، لَمْ يُؤْخَذْ بِهِ أَقْرَبُ النَّاسِ إِلَيْهِ دَاراً وَلاَ مَكَاناً، وَذَلِكَ أَنَّهُ قَدْ يُقْتَلُ الْقَتِيلُ، ثُمَّ يُلْقَى عَلَى بَابِ قَوْمٍ لِيُلَطَّخُوا بِهِ، فَلَيْسَ يُؤَاخَذُ أَحَدٌ بِمِثْلِ ذَلِكَ.

٢٥٧٣ - قَالَ مَالِكٌ فِي جَمَاعَةٍ مِنَ النَّاسِ اقْتَتَلُوا، فَانْكَشَفُوا وَبَيْنَهُمْ قَتِيلٌ أَوْ جَرِيحٌ ،لاَ يُدْرَى مَنْ فَعَلَ ذَلِكَ بِهِ : إِنَّ أَحْسَنَ مَا سُمِعَ فِي ذَلِكَ : أَنَّ عَلَيْهِ الْعَقْلَ، وَأَنَّ عَقْلَهُ عَلَى الْقَوْمِ الَّذِينَ نَازَعُوهُ، وَإِنْ كَانَ الْجَرِيحُ أَوِ الْقَتِيلُ مِنْ غَيْرِ الْفَرِيقَيْنِ، فَعَقْلُهُ عَلَى الْفَرِيقَيْنِ جَمِيعاً.


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget