Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 1. Saç Ve Sakalda Sünnet

2748. Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh)'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bıyıkları kısaltıp sakalları uzatmayı emretti. Müslim, Taharet, 2/16, no:53.

Bıyıkları kısaltmaktan maksat, dudakların üzerinde uzayan kısmını kesmektir. Sakala gelince, Abdullah b. Ömer ile Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'ın sakallarının bir tutamdan fazlasını kestikleri Rivâyet edilmiştir. (Bâcî, el-Munteka, c.7, s. 266).

2749. Abdurrahman b. Avf’ın oğlu Humeyd'den: Muaviye b. Ebî Süfyan (radıyallahü anh)'ın hacc ettiği yıl minberin üzerindeyken muhafızlarından birinin elindeki bir bölük saçı alarak şöyle dediğini duydum:

« Ey Medineliler! Alimleriniz nerede? Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in böyle şeyleri yasakladığını ve İsrail oğulları ancak kadınları bunu adet edindiği zaman helak oldular, buyurduğunu duydum» dedi. Buhârî, Enbiya, 60/54; Müslim, Libas, 37/33, no:122

2750. İbn Şihab şöyle Rivâyet eder:

Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) saçlarını alnına aşağı indirdi (taradı), sonra da ortasından iki yana ayırdı. İbn Abdilber der ki: Malik'in ravileri böylece mürsel olarak Rivâyet etmiştir. Sahîhayn'da İbn Abbas'tan mevsuldür: Buhari, Libas, 77/70; Müslim, Fedail, 43/24.

2751. İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimsenin gelini ile kayın validesinin saçlarına bakmasında bir mahzur yoktur.

2752. Nafî'den: Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh) yumurtaları çıkarıp burması (hadım yapmayı) hoş karşılamaz ve «yaratılışının tamam olması onun kalmasıyle olur» derdi.

2753. Süleym oğlu Safvan'a şöyle Rivâyet edildi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)«Kendisinin ya da başkasının yetimine bakıp işlerini yürüten kimse, haksızlıktan sakındığı takdirde, cennette benimle şöyle (yan yana) dır.» dedi ve işaret parmağı ile orta parmağını gösterdi. Malik'in bu konuda, Müslim'de yer alan başka bir senedi daha var: Müslim'de yer alan başka bir senedi daha var: Müslim, Zühd, 53/2, no:42 Ayrıca bkz. Buhari, Edeb, 78/24.

١ - باب السُّنَّةِ فِي الشَّعْرِ

٢٧٤٨ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ أبِي بَكْرِ بْنِ نَافِعٍ، عَنْ أَبِيهِ نَافِعٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم أَمَرَ بِإِحْفَاءِ الشَّوَارِبِ وَإِعْفَاءِ اللِّحَى(٥٤٧).

٢٧٤٩ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ حُمَيْدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَوْفٍ، أَنَّهُ سَمِعَ مُعَاوِيَةَ بْنَ أبِي سُفْيَانَ عَامَ حَجَّ وَهُوَ عَلَى الْمِنْبَرِ، وَتَنَاوَلَ قُصَّةً مِنْ شَعَرٍ كَانَتْ فِي يَدِ حَرَسِيٍّ يَقُولُ : يَا أَهْلَ الْمَدِينَةِ أَيْنَ عُلَمَاؤُكُمْ ؟ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَنْهَى عَنْ مِثْلِ هَذِهِ،وَيَقُولُ : ( إِنَّمَا هَلَكَتْ بَنُو إِسْرَائِيلَ حِينَ اتَّخَذَ هَذِهِ نِسَاؤُهُمْ )(٥٤٨).

٢٧٥٠ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ زِيَادِ بْنِ سَعْدٍ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، أَنَّهُ سَمِعَهُ يَقُولُ : سَدَلَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم نَاصِيَتَهُ مَا شَاءَ اللَّهُ، ثُمَّ فَرَقَ بَعْدَ ذَلِكَ(٥٤٩).

٢٧٥١ - قَالَ مَالِكٌ : لَيْسَ عَلَى الرَّجُلِ يَنْظُرُ إِلَى شَعَرِ امْرَأَةِ ابْنِهِ، أَوْ شَعَرِ أُمِّ امْرَأَتِهِ بَأْسٌ.

٢٧٥٢ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ نَافِعٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ، أَنَّهُ كَانَ يَكْرَهُ الإِخْصَاءَ وَيَقُولُ : فِيهِ تَمَامُ الْخَلْقِ(٥٥٠).

٢٧٥٣ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ صَفْوَانَ بْنِ سُلَيْمٍ، أَنَّهُ بَلَغَهُ : أَنَّ النَّبِىَّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ : ( أَنَا وَكَافِلُ الْيَتِيمِ لَهُ أَوْ لِغَيْرِهِ فِي الْجَنَّةِ كَهَاتَيْنِ، إِذَا اتَّقَى ). وَأَشَارَ بِإِصْبُعَيْهِ الْوُسْطَى وَالَّتِي تَلِي الإِبْهَامَ(٥٥١).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 7. Hasta Ziyareti Ve Uğursuzluk

2746. Cabir b. Abdullah (radıyallahü anh) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in buyurduğunu Rivâyet etti: «Bir kimse, hasta ziyaretine gidince, ilâhi rahmetin içine dalmış olur. Hastanın yanında oturunca da onun hakkında rahmet şahit olur (gerçekleşir)»

2747. İbn Atiyye, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in şöyle buyurduğunu Rivâyet etti; «Hastaların hastalığı diğerlerine geçmez.» Arapların inancına göre, sağlıklı kimseler hastalarla beraber oturunca, onların hastalığı sağlam insanlara geçer diyerek, hastaya yaklaşmak istemezlerdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hastalan bakımsız bırakmamak için, her hastalığın başkalarına geçmediğini belirterek «hastalık geçmez» buyurmuştur.

Bununla birlikte, başka bir hadisde: «Cüzzamlıdan aslandan kaçar gibi kaçınız» buyurmasında ise, bazı hastalıkların geçmesinin bir gerçek olduğu anlaşılmaktadır. Bu da Allah'ın takdiriyle meydana gelmektedir. Nitekim, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)«Hastalığın sirayeti yoktur» buyurunca orada bulunan bir bedevî:

«- Ya Resûlallah, benim geyikler gibi kumluk arazide yaşayan sağlam develerime ne dersiniz? Bu develerim arasına hariçten uyuz bir deve gelip sokulunca develerimi uyuz ediyor» dedi. Resûl-i Ekrem de: «- Ya ilk uyuz deveye bu hastalığı kim sirayet ettirdi?» diye cevap verdi.

Yani, ilk önce uyuz hastalığına tutulan devenin hastalığının sirayetle olmayıp Allah'ın takdiri ile meydana geldiği şüphesizdir. Bunun gibi senin develerine sirayeti de Allah'ın takdiriyledir, demek istedi. (Tecrid-i Sarih Tercümesi, c.12, s.84-86).

Baykuş uğursuz sayılmaz, Araplar bir nevi gece kuşu olan baykuşu uğursuz sayarlar ve bir evin üzerine baykuş konunca o evden ölü çıkacak derlerdi. İşte Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bu tür batıl inanışları yasaklıyor ve kalblerden siliyor. (Suyûtî, Tenvirul-Havalik, c.3, s.123). karında yılan olmaz (veya safer ayı haram aylardan sayılmaz). Hadisi şerifle geçen «safer» kelimesi, Araplar tarafından insan ve hayvanların karnında bulunan yılan manasına kullanıldığı gibi, ayni zamanda kameri aylardan birinin de adıdır. Araplar o yılanı uyuzdan daha geçici kabul ederlerdi. Aynı zamanda, sahibini onun öldürdüğüne inanırlardı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bu batıl inancı reddetmiş ve herkesin kendi eceliyle öldüğünü bildirmişti. Yahut da «Safer»’den murad, bildiğimiz Safer ayıdır ki, Araplar, onu haram aylardan sayar ve onun yerine Muharrem ayını helal kabul ederlerdi. İslamiyet gelince bu adeti kaldırmıştır Hastalıklı hayvanlar sağlam hayvanların arasına karışmasın. Sağlam hayvanlar ise istediği yerde dolaşıp otlayabilir.»

« Bu neden böyle oluyor Ya Resûlallah?» diye sorduklarında, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

« Çünkü hastaları sağlamlarına karıştırmak, zarar getirir.» buyurdu. Burada hastalıklı hayvanların sağlam hayvanların yanına gelmesiyle, hastalığın onlara da bulaşacağı belirtilerek, sağlamlarına gelebilecek zarar önlenmiş oluyor.

٧ - باب عِيَادَةِ الْمَرِيضِ وَالطِّيَرَةِ

٢٧٤٦ - حَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، أَنَّهُ بَلَغَهُ، عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ : ( إِذَا عَادَ الرَّجُلُ الْمَرِيضَ خَاضَ الرَّحْمَةَ، حَتَّى إِذَا قَعَدَ عِنْدَهُ قَرَّتْ فِيهِ ). أَوْ نَحْوَ هَذَا(٥٤٥).

٢٧٤٧ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، أَنَّهُ بَلَغَهُ عَنْ بُكَيْرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الأَشَجِّ، عَنِ ابْنِ عَطِيَّةَ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ : ( لاَ عَدْوَى وَلاَ هَامَ وَلاَ صَفَرَ، وَلاَ يَحُلَّ الْمُمْرِضُ عَلَى الْمُصِحِّ، وَلْيَحْلُلِ الْمُصِحُّ حَيْثُ شَاءَ ). فَقَالُوا : يَا رَسُولَ اللَّهِ وَمَا ذَاكَ ؟ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم : ( إِنَّهُ أَذًى )(٥٤٦).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 6. Sıtmaya Karşı Soğuk Su İle Yıkanmak

2743. Münzir'in kızı Fatıma der ki: Ebû Bekir'in kızı Esma'ya sıtmaya yakalanıp çaresini arayan bir kadın getirildiğinde, biraz su alır, boynundan göğsüne doğru döker ve:

« Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize sıtmanın hararetini, suyla düşürmemizi emrederdi.» derdi. Buharî, Tıb, 76/28; Müslim, 39/26, no: 82.

2744. Hişam, babası Urve'den şöyle Rivâyet etti: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)«Humma (sıtma veya ateş yükselmesi) hastalığı, cehennemin şiddetli hararetinden bir parçadır. Burada bir teşbih yapılarak, hastalık ateşinin şiddeti, cehennemin hararetine benzetilmiştir Onun hararetini su ile düşürünüz» buyurdu. Ma'n b. İsa dışındaki bütün ravilerce mürseldir. Muvatta'da Malik - Hişam -babası- Aişe senediyle Rivâyet eder,

Buharî, Tıb, 76/28; Müslim, Selam, 39/26, no: 81.

2745. İbn Ömer'den gelen bir Rivâyette de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)«Humma, cehennemin şiddetli hararetinden bir parçadır. Siz onu su ile söndürünüz.» buyurdu. Buhârî, Tıb, 76/28; Müslim, Selâm, 39/26, no:79.

٦ - باب الْغَسْلِ بِالْمَاءِ مِنَ الْحُمَّى

٢٧٤٣ - حَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ، عَنْ فَاطِمَةَ بِنْتِ الْمُنْذِرِ، أَنَّ أَسْمَاءَ بِنْتَ أبِي بَكْرٍ كَانَتْ إِذَا أُتِيَتْ بِالْمَرْأَةِ وَقَدْ حُمَّتْ تَدْعُو لَهَا، أَخَذَتِ الْمَاءَ فَصَبَّتْهُ بَيْنَهَا وَبَيْنَ جَيْبِهَا وَقَالَتْ : إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم كَانَ يَأْمُرُنَا أَنْ نُبْرِدَهَا بِالْمَاءِ(٥٤٢).

٢٧٤٤ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ، عَنْ أَبِيهِ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ : ( إِنَّ الْحُمَّى مِنْ فَيْحِ جَهَنَّمَ، فَابْرُدُوهَا بِالْمَاءِ )(٥٤٣).

٢٧٤٥ – [ وَحَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ:  أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ: ( الْحُمَّى مِنْ فَيْحِ جَهَنَّمَ، فَأَطْفِئُوهَا بِالْمَاءِ ) ](٥٤٤).


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget