Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 72- NAMAZI TAM KILMANIN (BEYÂNI) BÂBI

1113 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir: (Bir gün) Bir adam Mescid'e girerek (iki rek'at) namaz kılmış. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de mescidin bir tarafında imiş. Adam namaz kıldıktan sonra (Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e) gelerek selâm vermiş. O, da:

(Ve aleyke'(s-Selâm) dön de (yeniden) namaz kıl. Çünkü sen namaz kılmış olmadın. ) buyurmuş. Adam dönüp (tekrar) namaz kıldıktan sonra gelerek Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e selâm vermiş. O, da:

(Ve aleyke'(s-Selâm) dön de (yeniden) namaz kıl. Çünkü sen hâlâ namaz kılmış olmadın. ) buyurmuş. (Adam tekrar namaz kılıp gelmiş. Selamlaşmadan sonra kıldığı namazın yine olmadığını anlayınca) üçüncü (görüşme)de adam:

Şu halde bana öğret Yâ Resûlallah! demiş. O, da :

(Namaza kalkacağın zaman abdestini tam al. Sonra kıbleye doğru durup tekbir al. (Namaza böylece başladıktan) sonra Kurandan sana kolay olanı oku. Sonra rükû’ edip uzuvların yatışıncaya kadar rükû hâlinde kal. Sonra (başını) kaldırıp kemikler mafsallarında yerleşinceye kadar ayakta dik dur. Sonra secdeye vararak uzuvlar yatışıncaya kadar secdede dur. Sonra başını kaldır ve kemikler mafsallarında yerleşinceye kadar otur. Sonra (tekbir hâriç) bunu namazının bütün rek'atlerinde yap. ) buyurmuştur. "

1114 - “... Muhammed bin Amr bin Atâ' (radıyallahü anh)'den; Şöyle demiştir:

İçlerinde Ebû Katâde (radıyallahü anh)'ın bulunduğu on sahâbî'nin bulunduğu bir yerde Ebû Humeyd es-Sâidî (radıyallahü anhüm)'den şöyle söylerken işittim : Ebû Humeyd oradaki sahâbîlere :

— Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in namaz kılışını hepinizden daha iyi bilirim, dedi. Sahâbîler Ona :

— Neden (sen daha iyi bilirsin)? Sen hepimizden daha çok Onun izini takip etmiş değilsin. Hepimizden önce Onun sohbetinde bulunmuş da değilsin, dediler. Ebû Humeyd (radıyallahü anh) :

— Hayır, ben Onun kılışını hepinizden daha iyi bilirim, dedi. Sahâbîler, Ona:

— Öyle ise anlat (bakalım), dediler. Ebû Humeyd (radıyallahü anh) :

— Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namaza kalktığı zaman tekbir alırdı. (Tekbir alırken) ellerini omuzlarının hizasına kadar kaldırarak biraz öyle durdururdu. Sonra okurdu. Sonra tekbir alır ve ellerini omuzlarının hizasına kadar kaldırırdı. Sonra rükû ederek, avuçlarının içini diz kapaklarının üzerine bırakır, onlara dayanırdı. Başını ne bel hizasından aşağı indirir, ne de yukarı kaldırır, ense ile beli bir hizada tutardı. Sonra: . . . . . diyerek ellerini omuzları hizasına kadar kaldırırdı. (Omurganın) bütün kemikleri mafsallarında yerleşinceye kadar (ayakta dururdu. ) Sonra (secde için) yere inerdi. (Secdede) kollarını yanlarından uzak tutardı. Sonra (secdeden) başını kaldırırdı ve sol ayağını yere yatırarak üstünde otururdu. Secde ettiği zaman her iki ayağının parmaklarını, (uçları kıbleye ve altları yere gelecek şekilde) eğerdi. Sonra (ikinci defa) secde ederdi. Sonra tekbir alarak sol ayağı (nı yere yatırarak) üstünde ve (omurganın) her kemiği yerine dönünceye kadar otururdu. Sonra ayağa kalkardı. Ve ikinci rek'atte bunun mislini yapardı. Sonra ikinci rek'atten (üçüncü rek'ate) kalktığı zaman namaza başlarken yaptığı gibi ellerini omuzlarının hizasına kadar kaldırırdı. Sonra namazının kalan rek'atlerini böylece kılardı. Nihayet ardından selâm verilecek secdeyi yaptıktan sonra sol ayağını geri çekerek (= altından sağ tarafına doğru çıkararak) sol yanı üstünde müteverrik olarak otururdu, dedi. Sahâbiler:

— Doğru söyledin. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), anlattığın şekilde namaz kılardı, dediler.

1115 - “... Amrete (radıyallahü anh)’dan; Şöyle demiştir: Ben, Âişe (radıyallahü anhâ)'ye, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in namaz kılışı nasıl idi? diye sordum. Dedi ki :

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), abdest almak istediğinde ellerini su kabına koyduğu zaman Allah'ın ismini anardı ve abdestini tam (ve mükemmel) alırdı. Sonra kıbleye doğru ayakta durarak tekbir alır ve ellerini omuzlarının hizasına kadar kaldırırdı. Sonra rükû ederdi. (Rükûda) ellerini diz kapaklarının üzerine koyar ve kollarını (yanlarından) uzak tutardı. Sonra başını kaldırıp belini doğrulturdu ve ayakta kalışı sizinkinden biraz daha uzun sürerdi. (Secdede) ellerini kıbleye doğru (yere) koyar, gördüğüm kadarıyla olanca gücüyle kollarını (yanlarından) uzaklaştırırdı. Sonra başını kaldırıp (yere döşediği) sol ayağı üzerinde oturur, sağ ayağını da dikerdi. Sol yanı üzerine eğilmek (oturmak) ten kerahet ederdi. "

٧٢ - باب إِتْمَامِ الصَّلاَةِ

١١١٣ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ نُمَيْرٍ، عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ أَبِي سَعِيدٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ رَجُلاً، دَخَلَ الْمَسْجِدَ فَصَلَّى وَرَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فِي نَاحِيَةٍ مِنَ الْمَسْجِدِ فَجَاءَ فَسَلَّمَ فَقَالَ ‏( وَعَلَيْكَ فَارْجِعْ فَصَلِّ فَإِنَّكَ لَمْ تُصَلِّ ‏)‏.‏ فَرَجَعَ فَصَلَّى ثُمَّ جَاءَ فَسَلَّمَ عَلَى النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَقَالَ ‏( وَعَلَيْكَ فَارْجِعْ فَصَلِّ فَإِنَّكَ لَمْ تُصَلِّ بَعْدُ ‏)‏.‏ قَالَ فِي الثَّالِثَةَ فَعَلِّمْنِي يَا رَسُولَ اللَّهِ ‏.‏ قَالَ ‏( إِذَا قُمْتَ إِلَى الصَّلاَةِ فَأَسْبِغِ الْوُضُوءَ ثُمَّ اسْتَقْبِلِ الْقِبْلَةَ وَكَبِّرْ ثُمَّ اقْرَأْ مَا تَيَسَّرَ مَعَكَ مِنَ الْقُرْآنِ ثُمَّ ارْكَعْ حَتَّى تَطْمَئِنَّ رَاكِعًا ثُمَّ ارْفَعْ حَتَّى تَطْمَئِنَّ قَائِمًا ثُمَّ اسْجُدْ حَتَّى تَطْمَئِنَّ سَاجِدًا ثُمَّ ارْفَعْ رَأْسَكَ حَتَّى تَسْتَوِيَ قَاعِدًا ثُمَّ افْعَلْ ذَلِكَ فِي صَلاَتِكَ كُلِّهَا ‏)‏.‏

١١١٤ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، حَدَّثَنَا أَبُو عَاصِمٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الْحَمِيدِ بْنُ جَعْفَرٍ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَمْرِو بْنِ عَطَاءٍ، قَالَ سَمِعْتُ أَبَا حُمَيْدٍ السَّاعِدِيَّ، فِي عَشْرَةٍ مِنْ أَصْحَابِ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فِيهِمْ أَبُو قَتَادَةَ فَقَالَ أَبُو حُمَيْدٍ أَنَا أَعْلَمُكُمْ بِصَلاَةِ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏.‏ قَالُوا لِمَ فَوَاللَّهِ مَا كُنْتَ بِأَكْثَرِنَا لَهُ تَبَعَةً وَلاَ أَقْدَمَنَا لَهُ صُحْبَةً ‏.‏ قَالَ بَلَى ‏.‏ قَالُوا فَاعْرِضْ ‏.‏ قَالَ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ إِذَا قَامَ إِلَى الصَّلاَةِ كَبَّرَ ثُمَّ رَفَعَ يَدَيْهِ حَتَّى يُحَاذِيَ بِهِمَا مَنْكِبَيْهِ وَيَقِرَّ كُلُّ عُضْوٍ مِنْهُ فِي مَوْضِعِهِ ثُمَّ يَقْرَأُ ثُمَّ يُكَبِّرُ وَيَرْفَعُ يَدَيْهِ حَتَّى يُحَاذِيَ بِهِمَا مَنْكِبَيْهِ ثُمَّ يَرْكَعُ وَيَضَعُ رَاحَتَيْهِ عَلَى رُكْبَتَيْهِ مُعْتَمِدًا لاَ يَصُبُّ رَأْسَهُ وَلاَ يُقْنِعُ مُعْتَدِلاً ثُمَّ يَقُولُ ‏( سَمِعَ اللَّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ ‏)‏.‏ وَيَرْفَعُ يَدَيْهِ حَتَّى يُحَاذِيَ بِهِمَا مَنْكِبَيْهِ حَتَّى يَقِرَّ كُلُّ عَظْمٍ إِلَى مَوْضِعِهِ ثُمَّ يَهْوِي إِلَى الأَرْضِ وَيُجَافِي يَدَيْهِ عَنْ جَنْبَيْهِ ثُمَّ يَرْفَعُ رَأْسَهُ وَيَثْنِي رِجْلَهُ الْيُسْرَى فَيَقْعُدُ عَلَيْهَا وَيَفْتَخُ أَصَابِعَ رِجْلَيْهِ إِذَا سَجَدَ ثُمَّ يَسْجُدُ ثُمَّ يُكَبِّرُ وَيَجْلِسُ عَلَى رِجْلِهِ الْيُسْرَى حَتَّى يَرْجِعَ كُلُّ عَظْمٍ مِنْهُ إِلَى مَوْضِعِهِ ثُمَّ يَقُومُ فَيَصْنَعُ فِي الرَّكْعَةِ الأُخْرَى مِثْلَ ذَلِكَ ثُمَّ إِذَا قَامَ مِنَ الرَّكْعَتَيْنِ رَفَعَ يَدَيْهِ حَتَّى يُحَاذِيَ بِهِمَا مَنْكِبَيْهِ كَمَا صَنَعَ عِنْدَ افْتِتَاحِ الصَّلاَةِ ثُمَّ يُصَلِّي بَقِيَّةَ صَلاَتِهِ هَكَذَا حَتَّى إِذَا كَانَتِ السَّجْدَةُ الَّتِي يَنْقَضِي فِيهَا التَّسْلِيمُ أَخَّرَ إِحْدَى رِجْلَيْهِ وَجَلَسَ عَلَى شِقِّهِ الأَيْسَرِ مُتَوَرِّكًا ‏.‏ قَالُوا صَدَقْتَ هَكَذَا كَانَ يُصَلِّي رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏.‏

١١١٥ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا عَبْدَةُ بْنُ سُلَيْمَانَ، عَنْ حَارِثَةَ بْنِ أَبِي الرِّجَالِ، عَنْ عَمْرَةَ، قَالَتْ سَأَلْتُ عَائِشَةَ كَيْفَ كَانَتْ صَلاَةُ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَتْ كَانَ النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ إِذَا تَوَضَّأَ فَوَضَعَ يَدَيْهِ فِي الإِنَاءِ سَمَّى اللَّهَ وَيُسْبِغُ الْوُضُوءَ ثُمَّ يَقُومُ فَيَسْتَقْبِلُ الْقِبْلَةَ فَيُكَبِّرُ وَيَرْفَعُ يَدَيْهِ حِذَاءَ مَنْكِبَيْهِ ثُمَّ يَرْكَعُ فَيَضَعُ يَدَيْهِ عَلَى رُكْبَتَيْهِ وَيُجَافِي بِعَضُدَيْهِ ثُمَّ يَرْفَعُ رَأْسَهُ فَيُقِيمُ صُلْبَهُ وَيَقُومُ قِيَامًا هُوَ أَطْوَلُ مِنْ قِيَامِكُمْ قَلِيلاً ثُمَّ يَسْجُدُ فَيَضَعُ يَدَيْهِ تِجَاهَ الْقِبْلَةِ وَيُجَافِي بِعَضُدَيْهِ مَا اسْتَطَاعَ فِيمَا رَأَيْتُ ثُمَّ يَرْفَعُ رَأْسَهُ فَيَجْلِسُ عَلَى قَدَمِهِ الْيُسْرَى وَيَنْصِبُ الْيُمْنَى وَيَكْرَهُ أَنْ يَسْقُطَ عَلَى شِقِّهِ الأَيْسَرِ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 71- KURAN SECDELERİ SAYISI

1108 - “... Ebü'd-Derdâ' (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre: Kendisi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber (Kur'an tilâveti münâsebetiyle) on bir secde etmiştir. En-Necm (süresindeki secde) onlardan birisidir. "

1109 - “... Ebüd-Derdâ' (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber on bir secde ettim. Onlar içinde el Mufassal (bölümün) den hiç bir âyet yoktu. Onlar (in bulunduğu sûreler:) El-A'raf, er-Ra'd, en-Nahl, Benî İsrail (= İsrâ), Meryem, el-Hac, el-Furkan, en-Nemi, es-Secde, Sad ve Fussilat sûrelerinin secdeleridir. "

1110 - “... Amr bin el-As (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), O'na Kur'an-ı Kerîm'de bulunan onbeş secde âyetini öğretmiştir. Bunlardan üç tanesi Mufassal bölümünde, iki tanesi de Hac sûresindedir. "

1111 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den: Şöyle demiştir: Biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber: . . . . . . sûrelerindeki secde âyetlerinde secde ettik. "

1112 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir: Şüphesiz Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem); süresindeki secde âyetinde secde etti.

٧١ - باب عَدَدِ سُجُودِ الْقُرْآنِ

١١٠٨ - حَدَّثَنَا حَرْمَلَةُ بْنُ يَحْيَى الْمِصْرِيُّ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ وَهْبٍ، أَخْبَرَنِي عَمْرُو بْنُ الْحَارِثِ، عَنِ ابْنِ أَبِي هِلاَلٍ، عَنْ عُمَرَ الدِّمَشْقِيِّ، عَنْ أُمِّ الدَّرْدَاءِ، قَالَتْ حَدَّثَنِي أَبُو الدَّرْدَاءِ، أَنَّهُ سَجَدَ مَعَ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ إِحْدَى عَشْرَةَ سَجْدَةً مِنْهُنَّ النَّجْمُ ‏.‏

١١٠٩ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى، حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الدِّمَشْقِيُّ، حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ فَائِدٍ، حَدَّثَنَا عَاصِمُ بْنُ رَجَاءِ بْنِ حَيْوَةَ، عَنِ الْمَهْدِيِّ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عُيَيْنَةَ بْنِ خَاطِرٍ، قَالَ حَدَّثَتْنِي عَمَّتِي أُمُّ الدَّرْدَاءِ، عَنْ أَبِي الدَّرْدَاءِ، قَالَ سَجَدْتُ مَعَ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ إِحْدَى عَشْرَةَ سَجْدَةً لَيْسَ فِيهَا مِنَ الْمُفَصَّلِ شَىْءٌ الأَعْرَافُ وَالرَّعْدُ وَالنَّحْلُ وَبَنِي إِسْرَائِيلَ وَمَرْيَمُ وَالْحَجُّ وَسَجْدَةُ الْفُرْقَانِ وَسُلَيْمَانُ سُورَةُ النَّمْلِ وَالسَّجْدَةُ وَفِي ص وَسَجْدَةُ الْحَوَامِيمِ ‏.‏

١١١٠ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى، حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِي مَرْيَمَ، عَنْ نَافِعِ بْنِ يَزِيدَ، حَدَّثَنَا الْحَارِثُ بْنُ سَعِيدٍ الْعُتَقِيُّ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مُنَيْنٍ، - مِنْ بَنِي عَبْدِ كِلاَلٍ - عَنْ عَمْرِو بْنِ الْعَاصِ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ أَقْرَأَهُ خَمْسَ عَشْرَةَ سَجْدَةً فِي الْقُرْآنِ مِنْهَا ثَلاَثٌ فِي الْمُفَصَّلِ وَفِي الْحَجِّ سَجْدَتَيْنِ ‏.‏

١١١١ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ، عَنْ أَيُّوبَ بْنِ مُوسَى، عَنْ عَطَاءِ بْنِ مِينَاءَ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ سَجَدْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فِي ‏{إِذَا السَّمَاءُ انْشَقَّتْ}‏ وَ ‏{اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ}

١١١٢ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ، عَنْ أَبِي بَكْرِ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ عَمْرِو بْنِ حَزْمٍ، عَنْ عُمَرَ بْنِ عَبْدِ الْعَزِيزِ، عَنْ أَبِي بَكْرِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الْحَارِثِ بْنِ هِشَامٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ سَجَدَ فِي ‏{إِذَا السَّمَاءُ انْشَقَّتْ}‏ ‏.‏ قَالَ أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ هَذَا الْحَدِيثُ مِنْ حَدِيثِ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ مَا سَمِعْتُ أَحَدًا يَذْكُرُهُ غَيْرَهُ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 70- KUR'AN(DAKİ TİLAVET) SECDESİ BÂBI

1105 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir :

(Âdem oğlu secde âyetini okuyup secde ettiği zaman şeytan ağlıyarak ve, Vay hâlime! Âdem oğlu secde etmekle emrolundu. (Emre uyup) Secde etti. Bu nedenle Cennet Onadır. Ben de secde etmekle emrolundum da secde etmekten imtina ettim. Cehennem ateşi banadır, diyerek (oradan) uzaklaşır. )

1106 - “... (Abdullah) bin Abbâs (radıyallahü anhümâ)’dan; Şöyle demiştir :

Ben (bir gün) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında idim. Bir adam O'na gelerek: Ben bu gece rüyamda gördüm ki. Ben bir ağacın gövdesine doğru namaz kılıyorum. Secde âyetini okuyup secde ettim. Benim secde etmem nedeni ile ağaç da secde etti. Ağacın (secdede) :

(Allahım bu (secde. ) ile benim bir günahımı düşür, bununla bana bir ecir yaz ve bunu benim için (yüce) katında azık (sevap) kıl dediğini işittim.

İbn-i Abbâs (radıyallahü anh) demiştir ki: Bundan sonra ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i secde âyetini okuyup secde ederken gördüm ve efendimizi secdede, adamın ağaçtan nakletmiş olduğu (mezkûr) sözün mislini okurken işittim. "

1107 - “... Ali bin Ebî Tâlib (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), secde ettiği zaman: derdi. "

٧٠ - باب سُجُودِ الْقُرْآنِ

١١٠٥ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ أَبِي صَالِحٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( إِذَا قَرَأَ ابْنُ آدَمَ السَّجْدَةَ فَسَجَدَ اعْتَزَلَ الشَّيْطَانُ يَبْكِي يَقُولُ يَا وَيْلَهُ أُمِرَ ابْنُ آدَمَ بِالسُّجُودِ فَسَجَدَ فَلَهُ الْجَنَّةُ وَأُمِرْتُ بِالسُّجُودِ فَأَبَيْتُ فَلِيَ النَّارُ ‏)‏.‏

١١٠٦ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ خَلاَّدٍ الْبَاهِلِيُّ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَزِيدَ بْنِ خُنَيْسٍ، عَنِ الْحَسَنِ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي يَزِيدَ، قَالَ قَالَ لِي ابْنُ جُرَيْجٍ يَا حَسَنُ أَخْبَرَنِي جَدُّكَ، عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ أَبِي يَزِيدَ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ كُنْتُ عِنْدَ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَأَتَاهُ رَجُلٌ فَقَالَ إِنِّي رَأَيْتُ الْبَارِحَةَ فِيمَا يَرَى النَّائِمُ كَأَنِّي أُصَلِّي إِلَى أَصْلِ شَجَرَةٍ فَقَرَأْتُ السَّجْدَةَ فَسَجَدْتُ فَسَجَدَتِ الشَّجَرَةُ لِسُجُودِي فَسَمِعْتُهَا تَقُولُ اللَّهُمَّ احْطُطْ عَنِّي بِهَا وِزْرًا وَاكْتُبْ لِي بِهَا أَجْرًا وَاجْعَلْهَا لِي عِنْدَكَ ذُخْرًا ‏.‏ قَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ فَرَأَيْتُ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَرَأَ السَّجْدَةَ فَسَجَدَ فَسَمِعْتُهُ يَقُولُ فِي سُجُودِهِ مِثْلَ الَّذِي أَخْبَرَهُ الرَّجُلُ عَنْ قَوْلِ الشَّجَرَةِ ‏.‏

١١٠٧ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ عَمْرٍو الأَنْصَارِيُّ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ الأُمَوِيُّ، عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ، عَنْ مُوسَى بْنِ عُقْبَةَ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الْفَضْلِ، عَنِ الأَعْرَجِ، عَنِ ابْنِ أَبِي رَافِعٍ، عَنْ عَلِيٍّ، أَنَّ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ كَانَ إِذَا سَجَدَ قَالَ ‏( اللَّهُمَّ لَكَ سَجَدْتُ وَبِكَ آمَنْتُ وَلَكَ أَسْلَمْتُ أَنْتَ رَبِّي سَجَدَ وَجْهِي لِلَّذِي شَقَّ سَمْعَهُ وَبَصَرَهُ تَبَارَكَ اللَّهُ أَحْسَنُ الْخَالِقِينَ ‏)‏.‏


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget