KÜSÛF (GÜNEŞ VE AY TUTULMASI) NAMAZI HAKKINDA
152- KÜSÛF (GÜNEŞ VE AY TUTULMASI) NAMAZI HAKKINDA
1319 - “... Ebû Mes'ud (el-Ensârî) (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
(Şüphesiz, güneş ve ay hiç bir insanın ölümünden dolayı tutulmaz. Tutulduğunu gördüğünüz zaman hemen kalkıp namaz kılınız.)
1320) . . Numan bin Beşir (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir:
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hayatta iken güneş tutuldu. Efendimiz (evinden) endişeli ve ridasını sürükliye sürükliye mescide geldi. Güneş açılıncaya kadar devamlı namaz kıldı. Sonra şöyle buyurdu :
(Bâzı insanlar, güneş ve ayın ancak büyük bir adamın öiümü dolayısıyla tutulduğunu sanırlar. Halbuki öyle değildir. Şüphesiz güneş ve ay ne kimsenin ölümü ne de kimsenin hayatı için tutulur. Allah, yaratıklarından bir şeye baktığı zaman o şey Ona karşı huşu eder. )
1321 - “... Âişe (radıyallahü anhâ)’dan; Şöyle demiştir
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hayattayken güneş tutuldu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) mescide çıkarak namaza durdu ve tekbir aldı. Cemâat da Onun arkasında saf oldular. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kıraatini uzun tuttu. Sonra tekbir alıp uzun bir rüku' yaptı. Sonra başını kaldırıp; dedi. Sonra ayakta durdu ve uzun kıraat yaptı. Bu kıraati ilk kıtaatından biraz az idi. Sonra tekbir alıp uzun bir rüku' yaptı. Bu rüku' ilk rüku'dan biraz kısa idi. Sonra (başını kaldırıp; dedi. Sonra son rek'atta bunun mislini yaptı. Böylece dört rüku' ve dört secdeyi tamamladı. Ve henüz namazdan çıkıp gitmeden Önce güneş açıldı. Namazdan sonra kalkıp halka hutbe okudu. (Hutbede) Allah'a lâyık olduğu sözlerle hamd-ü sena ettikten sonra şöyle buyurdu :
(Şüphesiz güneş ve ay, (azameti ilâhiye'ye delâlet eden) Allah'ın âyetlerinden iki âyettir. Hiç bir kimsenin ölümü veya hayâtı dolayısıyla tutulmazlar. Siz, bunları tutulmuş iken gördüğünüz zaman namaza sığınınız. ) "
1322 - “... Semûre bin Cündüb (radıyallahü anh)'den; Şöyle demiştir :
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), (güneş tutulması nedeni ile) bize küsûf namazını kıldırdı. Namazda O'nun sesini işitmedik. "
1323) ..... Ebû Bekir (radıyallahü anh)'ın kızı Esma (radıyallahü anhüma)'dan; Şöyle demiştir :
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bize Küsûf namazını kıldırdı, namaza durdu. Ayakta duruşu uzattı. Sonra rüku' etti rükû'u da uzattı. (Rüku'dan başını) kaldırıp doğruldu, ayaktaki duruşu uzattı. Sonra rüku’ etti. Rükuu (yine) uzattı. (Rüku'dan başım) kaldırdı. Secde etti. Secdeyi (de) uzattı. (Secdeden başını) kaldırıp (tekrar) secde etti. Secdeyi (yine) uzattı. Sonra başını kaldırıp ayağa kalktı. Kıyamı uzun tuttu. Rükua vardı. Bunu da uzun tuttu. (Rüku'dan başını) kaldırdı. Kıyamı (yine) uzattı. (Tekrar) rüku'a vardı,
Rükuu (yine) uzattı. Sonra (bağını) kaldırdı ve secdeye gitti. Secdeyi uzattı (Secdeden başın. ) kaldırdı. Sonra (tekrar) uzun secde yaptı. Sonra (namazı tamamlayıp) döndükten sonra şöyle buyurdu.
(Cennet bana o kadar yaklaştı ki ona cür'et etseydim size onun salkımlarından bir tanesini getirirdim. Cehennem ateşi de bana o kadar yaklaştı ki: 'Ey Rabbim! Ben de bunlar arasındayım' demeye başladım. )
Nâfi demiştir ki: Zannımca İbn-i Ebî Müleyke : Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), şöyle buyurdu, demiştir:
(Ve (cehennemde) bir kedinin tırmalayıp durduğu bir kadın gördüm. 'Buna ne oluyor?' diye sordum. Dediler ki: Bu kadın bu kediyi ölünceye kadar hapsetti. Ne ona yiyecek verdi, ne de yerin haşaratından bir şey yesin diye salıverdi. )
١٥٢ - باب مَا جَاءَ فِي صَلاَةِ الْكُسُوفِ
١٣١٩ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نُمَيْرٍ، حَدَّثَنَا أَبِي، حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ أَبِي خَالِدٍ، عَنْ قَيْسِ بْنِ أَبِي حَازِمٍ، عَنْ أَبِي مَسْعُودٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( إِنَّ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ لاَ يَنْكَسِفَانِ لِمَوْتِ أَحَدٍ مِنَ النَّاسِ فَإِذَا رَأَيْتُمُوهُ فَقُومُوا فَصَلُّوا ).
١٣٢٠ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى، وَأَحْمَدُ بْنُ ثَابِتٍ، وَجَمِيلُ بْنُ الْحَسَنِ، قَالُوا حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَهَّابِ، حَدَّثَنَا خَالِدٌ الْحَذَّاءُ، عَنْ أَبِي قِلاَبَةَ، عَنِ النُّعْمَانِ بْنِ بَشِيرٍ، قَالَ انْكَسَفَتِ الشَّمْسُ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَخَرَجَ فَزِعًا يَجُرُّ ثَوْبَهُ حَتَّى أَتَى الْمَسْجِدَ فَلَمْ يَزَلْ يُصَلِّي حَتَّى انْجَلَتْ ثُمَّ قَالَ ( إِنَّ أُنَاسًا يَزْعُمُونَ أَنَّ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ لاَ يَنْكَسِفَانِ إِلاَّ لِمَوْتِ عَظِيمٍ مِنَ الْعُظَمَاءِ وَلَيْسَ كَذَلِكَ إِنَّ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ لاَ يَنْكَسِفَانِ لِمَوْتِ أَحَدٍ وَلاَ لِحَيَاتِهِ فَإِذَا تَجَلَّى اللَّهُ لِشَىْءٍ مِنْ خَلْقِهِ خَشَعَ لَهُ ).
١٣٢١ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَمْرِو بْنِ السَّرْحِ الْمِصْرِيُّ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ وَهْبٍ، أَخْبَرَنِي يُونُسُ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، أَخْبَرَنِي عُرْوَةُ بْنُ الزُّبَيْرِ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ كَسَفَتِ الشَّمْسُ فِي حَيَاةِ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَخَرَجَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ إِلَى الْمَسْجِدِ فَقَامَ فَكَبَّرَ فَصَفَّ النَّاسُ وَرَاءَهُ فَقَرَأَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قِرَاءَةً طَوِيلَةً ثُمَّ كَبَّرَ فَرَكَعَ رُكُوعًا طَوِيلاً ثُمَّ رَفَعَ رَأْسَهُ فَقَالَ ( سَمِعَ اللَّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ رَبَّنَا وَلَكَ الْحَمْدُ ). ثُمَّ قَامَ فَقَرَأَ قِرَاءَةً طَوِيلَةً هِيَ أَدْنَى مِنَ الْقِرَاءَةِ الأُولَى ثُمَّ كَبَّرَ فَرَكَعَ رُكُوعًا طَوِيلاً هُوَ أَدْنَى مِنَ الرُّكُوعِ الأَوَّلِ ثُمَّ قَالَ ( سَمِعَ اللَّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ رَبَّنَا وَلَكَ الْحَمْدُ ). ثُمَّ فَعَلَ فِي الرَّكْعَةِ الأُخْرَى مِثْلَ ذَلِكَ فَاسْتَكْمَلَ أَرْبَعَ رَكَعَاتٍ وَأَرْبَعَ سَجَدَاتٍ وَانْجَلَتِ الشَّمْسُ قَبْلَ أَنْ يَنْصَرِفَ ثُمَّ قَامَ فَخَطَبَ النَّاسَ فَأَثْنَى عَلَى اللَّهِ بِمَا هُوَ أَهْلُهُ ثُمَّ قَالَ ( إِنَّ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ آيَتَانِ مِنْ آيَاتِ اللَّهِ لاَ يَنْكَسِفَانِ لِمَوْتِ أَحَدٍ وَلاَ لِحَيَاتِهِ فَإِذَا رَأَيْتُمُوهُمَا فَافْزَعُوا إِلَى الصَّلاَةِ ).
١٣٢٢ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، وَمُحَمَّدُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ، قَالاَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، عَنْ سُفْيَانَ، عَنِ الأَسْوَدِ بْنِ قَيْسٍ، عَنْ ثَعْلَبَةَ بْنِ عِبَادٍ، عَنْ سَمُرَةَ بْنِ جُنْدُبٍ، قَالَ صَلَّى بِنَا رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فِي الْكُسُوفِ فَلاَ نَسْمَعُ لَهُ صَوْتًا .
١٣٢٣ - حَدَّثَنَا مُحْرِزُ بْنُ سَلَمَةَ الْعَدَنِيُّ، حَدَّثَنَا نَافِعُ بْنُ عُمَرَ الْجُمَحِيُّ، عَنِ ابْنِ أَبِي مُلَيْكَةَ، عَنْ أَسْمَاءَ بِنْتِ أَبِي بَكْرٍ، قَالَتْ صَلَّى رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ صَلاَةَ الْكُسُوفِ فَقَامَ فَأَطَالَ الْقِيَامَ ثُمَّ رَكَعَ فَأَطَالَ الرُّكُوعَ ثُمَّ رَفَعَ فَقَامَ فَأَطَالَ الْقِيَامَ ثُمَّ رَكَعَ فَأَطَالَ الرُّكُوعَ ثُمَّ رَفَعَ ثُمَّ سَجَدَ فَأَطَالَ السُّجُودَ ثُمَّ رَفَعَ ثُمَّ سَجَدَ فَأَطَالَ السُّجُودَ ثُمَّ رَفَعَ فَقَامَ فَأَطَالَ الْقِيَامَ ثُمَّ رَكَعَ فَأَطَالَ الرُّكُوعَ ثُمَّ رَفَعَ فَقَامَ فَأَطَالَ الْقِيَامَ ثُمَّ رَكَعَ فَأَطَالَ الرُّكُوعَ ثُمَّ رَفَعَ ثُمَّ سَجَدَ فَأَطَالَ السُّجُودَ ثُمَّ رَفَعَ ثُمَّ سَجَدَ فَأَطَالَ السُّجُودَ ثُمَّ انْصَرَفَ فَقَالَ ( لَقَدْ دَنَتْ مِنِّي الْجَنَّةُ حَتَّى لَوِ اجْتَرَأْتُ عَلَيْهَا لَجِئْتُكُمْ بِقِطَافٍ مِنْ قِطَافِهَا وَدَنَتْ مِنِّي النَّارُ حَتَّى قُلْتُ أَىْ رَبِّ وَأَنَا فِيهِمْ ). قَالَ نَافِعٌ حَسِبْتُ أَنَّهُ قَالَ ( وَرَأَيْتُ امْرَأَةً تَخْدِشُهَا هِرَّةٌ لَهَا فَقُلْتُ مَا شَأْنُ هَذِهِ قَالُوا حَبَسَتْهَا حَتَّى مَاتَتْ جُوعًا لاَ هِيَ أَطْعَمَتْهَا وَلاَ هِيَ أَرْسَلَتْهَا تَأْكُلُ مِنْ خِشَاشِ الأَرْضِ ).