بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla
181- GECELEYİN KAÇ REK'AT NAMAZ KILINACAĞI
1420 - “... Âişe (radıyallahü anhâ)’dan. Şöyle demiştir:
Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yatsı namazından boşaldığı zaman ile şafağın sökeceği zaman arasındaki süre içinde on-bir rek'at namaz kılardı. Bunun her iki rek'atının sonunda selam verirdi. Ve sonundaki bir rekatı tek kılardı. Bütün rek'atlerdekı secdeleri öyle uzatırdı ki henüz başını secdeden kaldırmamış iken biriniz elli âyet okuyabilirdi. Müezzin sabah namazının ezanını bitirince kalkar, hafif iki rek'at kılardı. "
1421 - “... Âişe (radıyallahü anhâ)'dan; Şöyle demiştir:
Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) geceleyin on üç rek'at namaz kılardı. "
1422 - “... Âişe (radıyallahü anhâ)'dan; Şöyle demiştir : Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) geceleyin dokuz rek'at namaz kılardı. "
1423 - “... Amîr eş-Şa'bî (radıyallahü anh)’den: Şöyle demiştir:
Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in gece namazını Abdullah bin Abbâs ve Abdullah bin Ömer (radıyallahü anhüm)'a sordum. Dediler ki: On üç rek'at kılardı. Bundan sekiz rek'at kılardı. Sonra üç rek'atı vitir olarak kılardı ve iki rek'ati fecirden sonra kılardı. "
1424 - “... Zeyd bin Hâlid el-Cühenî (radıyallahü anh)’den: Şöyle
Ben bu gece Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in namazını dikkatle izliyeceğim, dedim. Ve O'nun evinin eşiğinin veya çadırının bir kenarını kendime yastık edindim. Geceleyin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kalktı. Hafif tuttuğu iki rek'at kıldı. Sonra uzun tuttuğu hem de çok uzun tuttuğu iki rek'at kıldı. Daha sonra iki rek'at kıldı. Bunlar daha önceki rek'atlerden biraz kısaydı. Sonra iki rek'at daha kıldı. Bunlar da bir önceki rek'atlerden biraz kısaydı. Sonra iki rek'at kıldı. Bunlar da kendilerinden önceki iki rek'atten biraz kısaydı. Sonra iki rekat daha kıldı. Daha sonra bir rek'ati tek olarak kıldı. İşte hepsi onüç rek'attir.
1425 - “... (Abdullah) İbn-i Abbâs (radıyallahü anhümâ)'dan rivâyet edildiğine göre kendisi teyzesi olan Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in muhterem eşlerinden Meymune (radıyallahü anhâ)'nın odasında bir gece yatmış ve şöyle demiştir :
Ben yastığın genişliği istikâmetinde uzandım. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ve eşi, yastığın uzunluğu istikâmetinde uzandılar. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) uyudu. Gece yarısı veya biraz önce yahut biraz sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) uyandı ve elini yüzüne sürerek uykuyu kaçırdıktan sonra Al-i İmrân sûresinin sonundaki on âyeti okudu. Sonra asılı olan bir su kırbasına doğru giderek ondan güzelce abdest aldı ve namaz kılmaya başladı. Abdullah bin Abbâs (radıyallahü anhümâ) demiştir ki:
Ben de kalktım ve Onun yaptığının mislini yaptım. Sonra gidip Onun (sol) tarafında namaza durdum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sağ elini başıma koydu ve sağ kulağımı tutup bükmeye başladı. İki rekat namaz kıldı, sonra iki rek'at kıldı, sonra iki rek'at kıldı, sonra iki rek'at kıldı, sonra iki rek'at kıldı, sonra iki rek'at kıldı sonra tek rek'at olarak vitir kıldı. Sonra müezzin Ona gelinceye kadar uzandı. (Müezzin gelince) hafif iki rek'at kılarak sabah namazına çıktı. "
١٨١ - باب مَا جَاءَ فِي كَمْ يُصَلِّي بِاللَّيْلِ
١٤٢٠ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا شَبَابَةُ، عَنِ ابْنِ أَبِي ذِئْبٍ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ عُرْوَةَ، عَنْ عَائِشَةَ، ح وَحَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ إِبْرَاهِيمَ الدِّمَشْقِيُّ، حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ، حَدَّثَنَا الأَوْزَاعِيُّ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ عُرْوَةَ، عَنْ عَائِشَةَ، - وَهَذَا حَدِيثُ أَبِي بَكْرٍ - قَالَتْ كَانَ النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يُصَلِّي مَا بَيْنَ أَنْ يَفْرُغَ مِنْ صَلاَةِ الْعِشَاءِ إِلَى الْفَجْرِ إِحْدَى عَشْرَةَ رَكْعَةً يُسَلِّمُ فِي كُلِّ اثْنَتَيْنِ وَيُوتِرُ بِوَاحِدَةٍ وَيَسْجُدُ فِيهِنَّ سَجْدَةً بِقَدْرِ مَا يَقْرَأُ أَحَدُكُمْ خَمْسِينَ آيَةً قَبْلَ أَنْ يَرْفَعَ رَأْسَهُ فَإِذَا سَكَتَ الْمُؤَذِّنُ مِنَ الأَذَانِ الأَوَّلِ مِنْ صَلاَةِ الصُّبْحِ قَامَ فَرَكَعَ رَكْعَتَيْنِ خَفِيفَتَيْنِ .
١٤٢١ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا عَبْدَةُ بْنُ سُلَيْمَانَ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ كَانَ النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يُصَلِّي مِنَ اللَّيْلِ ثَلاَثَ عَشْرَةَ رَكْعَةً .
١٤٢٢ - حَدَّثَنَا هَنَّادُ بْنُ السَّرِيِّ، حَدَّثَنَا أَبُو الأَحْوَصِ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ، عَنِ الأَسْوَدِ، عَنْ عَائِشَةَ، أَنَّ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ كَانَ يُصَلِّي مِنَ اللَّيْلِ تِسْعَ رَكَعَاتٍ
١٤٢٣ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عُبَيْدِ بْنِ مَيْمُونٍ أَبُو عُبَيْدٍ الْمَدِينِيُّ، حَدَّثَنَا أَبِي، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ جَعْفَرٍ، عَنْ مُوسَى بْنِ عُقْبَةَ، عَنْ أَبِي إِسْحَاقَ، عَنْ عَامِرٍ الشَّعْبِيِّ، قَالَ سَأَلْتُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عَبَّاسٍ وَعَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ عَنْ صَلاَةِ، رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ بِاللَّيْلِ فَقَالاَ ثَلاَثَ عَشْرَةَ رَكْعَةً مِنْهَا ثَمَانٍ وَيُوتِرُ بِثَلاَثٍ وَرَكْعَتَيْنِ بَعْدَ الْفَجْرِ .
١٤٢٤ - حَدَّثَنَا عَبْدُ السَّلاَمِ بْنُ عَاصِمٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ نَافِعِ بْنِ ثَابِتٍ الزُّبَيْرِيُّ، حَدَّثَنَا مَالِكُ بْنُ أَنَسٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي بَكْرٍ، عَنْ أَبِيهِ، أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ قَيْسِ بْنِ مَخْرَمَةَ، أَخْبَرَهُ عَنْ زَيْدِ بْنِ خَالِدٍ الْجُهَنِيِّ، قَالَ قُلْتُ لأَرْمُقَنَّ صَلاَةَ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ اللَّيْلَةَ . قَالَ فَتَوَسَّدْتُ عَتَبَتَهُ أَوْ فُسْطَاطَهُ فَقَامَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَصَلَّى رَكْعَتَيْنِ خَفِيفَتَيْنِ ثُمَّ رَكْعَتَيْنِ طَوِيلَتَيْنِ طَوِيلَتَيْنِ طَوِيلَتَيْنِ ثُمَّ رَكْعَتَيْنِ وَهُمَا دُونَ اللَّتَيْنِ قَبْلَهُمَا ثُمَّ رَكْعَتَيْنِ وَهُمَا دُونَ اللَّتَيْنِ قَبْلَهُمَا ثُمَّ رَكْعَتَيْنِ وَهُمَا دُونَ اللَّتَيْنِ قَبْلَهُمَا ثُمَّ رَكْعَتَيْنِ ثُمَّ أَوْتَرَ فَتِلْكَ ثَلاَثَ عَشْرَةَ رَكْعَةً .
١٤٢٥ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ خَلاَّدٍ الْبَاهِلِيُّ، حَدَّثَنَا مَعْنُ بْنُ عِيسَى، حَدَّثَنَا مَالِكُ بْنُ أَنَسٍ، عَنْ مَخْرَمَةَ بْنِ سُلَيْمَانَ، عَنْ كُرَيْبٍ، مَوْلَى ابْنِ عَبَّاسٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، أَخْبَرَهُ أَنَّهُ، نَامَ عِنْدَ مَيْمُونَةَ زَوْجِ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ - وَهِيَ خَالَتُهُ - قَالَ فَاضْطَجَعْتُ فِي عَرْضِ الْوِسَادَةِ وَاضْطَجَعَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَأَهْلُهُ فِي طُولِهَا فَنَامَ النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ حَتَّى إِذَا انْتَصَفَ اللَّيْلُ أَوْ قَبْلَهُ بِقَلِيلٍ أَوْ بَعْدَهُ بِقَلِيلٍ اسْتَيْقَظَ النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَجَعَلَ يَمْسَحُ النَّوْمَ عَنْ وَجْهِهِ بِيَدِهِ ثُمَّ قَرَأَ الْعَشْرَ آيَاتٍ مِنْ آخِرِ سُورَةِ آلِ عِمْرَانَ ثُمَّ قَامَ إِلَى شَنٍّ مُعَلَّقَةٍ فَتَوَضَّأَ مِنْهَا فَأَحْسَنَ وُضُوءَهُ ثُمَّ قَامَ يُصَلِّي . قَالَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عَبَّاسٍ فَقُمْتُ فَصَنَعْتُ مِثْلَ مَا صَنَعَ ثُمَّ ذَهَبْتُ فَقُمْتُ إِلَى جَنْبِهِ فَوَضَعَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَدَهُ الْيُمْنَى عَلَى رَأْسِي وَأَخَذَ أُذُنِي الْيُمْنَى يَفْتِلُهَا فَصَلَّى رَكْعَتَيْنِ ثُمَّ رَكْعَتَيْنِ ثُمَّ رَكْعَتَيْنِ ثُمَّ رَكْعَتَيْنِ ثُمَّ رَكْعَتَيْنِ ثُمَّ رَكْعَتَيْنِ ثُمَّ أَوْتَرَ . ثُمَّ اضْطَجَعَ حَتَّى جَاءَهُ الْمُؤَذِّنُ فَصَلَّى رَكْعَتَيْنِ خَفِيفَتَيْنِ ثُمَّ خَرَجَ إِلَى الصَّلاَةِ .