ÖLÜ ÜZERİNDE AĞLAMAK HAKKINDA GELEN HADİSLER BÂBI
53- ÖLÜ ÜZERİNDE AĞLAMAK HAKKINDA GELEN HADİSLER BÂBI
1654) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir cenazede idi. Ömer (radıyallahü anh) ağlayan bir kadını gördü de susturmak için kadına bağırdı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) :
(Onu bırak yâ Ömer! Çünkü göz, yâş dökücüdür, kalbe musibet gelmiştir. Ölüm vukuatı yakında olmuştur.) buyurdu. Sindi, el-Fetih'te : Bu hadîsin ricali sıka zâtlardır, demiştir.
1655) ...
1656) Üsâme bin Zeyd (radıyallahü anhümâ)'dan: Şöyle demiştir:
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kızlarından birisinin oğlu ölmek üzere idi. Oğlanın annesi. Efendimize haber göndererek yanına uğramasını istedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de ona :
(Allah'ın aldığı her şey Allah'a aittir. Ve verdiği her şey de Allah'a aittir. Ve Allah'ın ilminde her şey belirli bir anda son bulur. Artık kızım sabretsin ve bu sabrın Allah indindeki sevabını beklesin.) diye cevap yolladı. Bu cevaptan sonra oğlanın annesi Efendimize and vererek yanına uğramasını istedi. Bunun üzerine Resülullah (sallallahü aleyhi ve sellem) (kızının evine gitmek üzere) ayağa kalktı. Ben de Onunla beraber kalktım. Ve beraberinde Muaz bin Cebel, Übeyy bin Ka'b ve Ubâde bin es-Sâmıt (radıyallahü anhüm) vardı. (Çocuğun bulunduğu odaya) girdiğimiz zaman çocuğu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e verdiler. Çocuğun ruhu göğsüne gelmiş vaziyette ızdırapta idi. Râvı demiştir ki: Üsâme (radıyallahü anh)’in :
Çocuk (zayıflıktan dolayı) eski bir kırbaya benziyordu, dediğim zannediyorum. Üsâme (radıyallahü anh) demiştir ki :
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) akladı. Ubâde bin es-Sâmit (radıyallahü anh) Ona;
Nedir bu (ağlama) yâ Resûlüllah? dedi. efendimiz : (Âdem oğullarına Allah'ın verdiği rahmet (eseri)dir. Allah, kullarından ancak merhametli olanlara rahmet eder.) buyurdu."
1657) " Esmâ binti Yezîd (radıyallahü anhâ)'den Şöyle demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in oğlu İbrahim vefat edince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ağladı. (Gözleri yaşardı.) Onu ta'zîyet eden (ya Ebû Bekir (radıyallahü anh) ya da Ömer) (radıyallahü anh) Ona :
Sen Allah hakkını tazim edenlerin en liyakatlisisin, dedi. Resülullah (sallallahü aleyhi ve sellem) :
(Göz yaşarır, kalb mahzun olur. Biz Rabbimizin razı olmıyacağı söz söylemeyiz. Eğer ölüm sâdık bir vaad, va'dedilen umumî bir şey olmasaydı ve sonraya kalan önce olana tâbi olmasaydı (o da ölmeseydi); ey İbrahim! Şu anda duyduğumuz üzüntüden fazla şiddetli bir üzüntü duyacaktık ve gerçekten biz, senin için cidden mahzunuz.) buyurdu. Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedi hasendir. Buhâri, Müslim ve Ebû Dâvûd, bu hadîsi Enes (radıyallahü anh)'den rivâyet etmişlerdir.
1658) Hamne bint-i Cahş (radıyallahü anhâ)'dan rivâyet edildiğine göre kendisine :
Erkek kardeşin katledildi diye haber verilmiş; Kendisi: Allah Ona rahmet eylesin. İnnâ Lillâh ve İnnâ ileyhi râcîün, demiştir. (Bu defa) dediler ki:
Senin eşin öldürüldü. Kadın: Ah hüzün! dedi. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
(Şüphesiz kocasına karşı kadın tarafından öyle bir muhabbet ve ilgi nevî vardır ki, o (muhabbet ve ilgi) hiç bir şeye karşı olamaz.) Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedinde bulunan Abdullah bin Ömer el Ömeri zayıftır.
1659) İbn-i Ömer (radıyallahü anhüma)’dan; Şöyle demiştir;
Abdü'l-Eşhel kadınları Uhud günündeki şehidleri için ağlarlarken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onların yakınından geçti ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) :
(Lâkin Hamza için ağlayıcı kadınlar yoktur.) buyurdu. Sonra Ensâr'ın kadınları gelip Hamza (radıyallahü anh) için ağlamaya başladılar. Bir süre sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) uyandı ve :
(Yazık o kadınlara. Hâlâ evlerine dönmemişler (mi?) Onlara emredin. Gitsinler ve bu günden sonra ölen kimse üzerinde ağlamasınlar.) buyurdu. Sindi şöyle demiştir ; Zevâid sahibinin, bu hadisi kitabına koyması, hadîsin Zevâid türünden olmasını gerektirir. Lâkin isnadının durumunu belirtmemiştir.
1660) İbn-i Ebi Evfâ (radıyallahü anh)'den; Şöyle demiştir ; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) mersiyeler (ölünün iyi taraflarını sayıp dökerek ağlamak) dan men etmiştir. Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedinde el-Heceri vardır ki, o, cidden zayıftır. Onu zayıf sayanlar bir kişi değildir.
٥٣ - باب مَا جَاءَ فِي الْبُكَاءِ عَلَى الْمَيِّتِ
١٦٥٤ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، وَعَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ، عَنْ وَهْبِ بْنِ كَيْسَانَ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَمْرِو بْنِ عَطَاءٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ كَانَ فِي جِنَازَةٍ فَرَأَى عُمَرُ امْرَأَةً فَصَاحَ بِهَا فَقَالَ النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( دَعْهَا يَا عُمَرُ فَإِنَّ الْعَيْنَ دَامِعَةٌ وَالنَّفْسَ مُصَابَةٌ وَالْعَهْدَ قَرِيبٌ ).
١٦٥٥ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا عَفَّانُ، عَنْ حَمَّادِ بْنِ سَلَمَةَ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ، عَنْ وَهْبِ بْنِ كَيْسَانَ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَمْرِو بْنِ عَطَاءٍ، عَنْ سَلَمَةَ بْنِ الأَزْرَقِ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، عَنِ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ بِنَحْوِهِ .
١٦٥٦ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الْمَلِكِ بْنِ أَبِي الشَّوَارِبِ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَاحِدِ بْنُ زِيَادٍ، حَدَّثَنَا عَاصِمٌ الأَحْوَلُ، عَنْ أَبِي عُثْمَانَ، عَنْ أُسَامَةَ بْنِ زَيْدٍ، قَالَ كَانَ ابْنٌ لِبَعْضِ بَنَاتِ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَقْضِي فَأَرْسَلَتْ إِلَيْهِ أَنْ يَأْتِيَهَا فَأَرْسَلَ إِلَيْهَا أَنَّ ( لِلَّهِ مَا أَخَذَ وَلَهُ مَا أَعْطَى وَكُلُّ شَىْءٍ عِنْدَهُ إِلَى أَجَلٍ مُسَمًّى فَلْتَصْبِرْ وَلْتَحْتَسِبْ ). فَأَرْسَلَتْ إِلَيْهِ فَأَقْسَمَتْ عَلَيْهِ فَقَامَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَقُمْتُ مَعَهُ وَمَعَهُ مُعَاذُ بْنُ جَبَلٍ وَأُبَىُّ بْنُ كَعْبٍ وَعُبَادَةُ بْنُ الصَّامِتِ فَلَمَّا دَخَلْنَا نَاوَلُوا الصَّبِيَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَرُوحُهُ تَقَلْقَلُ فِي صَدْرِهِ . قَالَ حَسِبْتُهُ قَالَ كَأَنَّهُ شَنَّةٌ . قَالَ فَبَكَى رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَقَالَ لَهُ عُبَادَةُ بْنُ الصَّامِتِ مَا هَذَا يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ ( الرَّحْمَةُ الَّتِي جَعَلَهَا اللَّهُ فِي بَنِي آدَمَ وَإِنَّمَا يَرْحَمُ اللَّهُ مِنْ عِبَادِهِ الرُّحَمَاءَ ).
١٦٥٧ - حَدَّثَنَا سُوَيْدُ بْنُ سَعِيدٍ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سُلَيْمٍ، عَنِ ابْنِ خُثَيْمٍ، عَنْ شَهْرِ بْنِ حَوْشَبٍ، عَنْ أَسْمَاءَ بِنْتِ يَزِيدَ، قَالَتْ لَمَّا تُوُفِّيَ ابْنُ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ إِبْرَاهِيمُ بَكَى رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَقَالَ لَهُ الْمُعَزِّي - إِمَّا أَبُو بَكْرٍ وَإِمَّا عُمَرُ - أَنْتَ أَحَقُّ مَنْ عَظَّمَ اللَّهَ حَقَّهُ . قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( تَدْمَعُ الْعَيْنُ وَيَحْزَنُ الْقَلْبُ وَلاَ نَقُولُ مَا يُسْخِطُ الرَّبَّ لَوْلاَ أَنَّهُ وَعْدٌ صَادِقٌ وَمَوْعُودٌ جَامِعٌ وَأَنَّ الآخِرَ تَابِعٌ لِلأَوَّلِ لَوَجَدْنَا عَلَيْكَ يَا إِبْرَاهِيمُ أَفْضَلَ مِمَّا وَجَدْنَا وَإِنَّا بِكَ لَمَحْزُونُونَ ).
١٦٥٨ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى، حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ مُحَمَّدٍ الْفَرْوِيُّ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ جَحْشٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ حَمْنَةَ بِنْتِ جَحْشٍ، أَنَّهُ قِيلَ لَهَا قُتِلَ أَخُوكِ . فَقَالَتْ رَحِمَهُ اللَّهُ وَإِنَّا لِلَّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعُونَ . قَالُوا قُتِلَ زَوْجُكِ . قَالَتْ وَاحُزْنَاهُ . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( إِنَّ لِلزَّوْجِ مِنَ الْمَرْأَةِ لَشُعْبَةً مَا هِيَ لِشَىْءٍ ).
١٦٥٩ - حَدَّثَنَا هَارُونُ بْنُ سَعِيدٍ الْمِصْرِيُّ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ وَهْبٍ، أَنْبَأَنَا أُسَامَةُ بْنُ زَيْدٍ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ مَرَّ بِنِسَاءِ عَبْدِ الأَشْهَلِ يَبْكِينَ هَلْكَاهُنَّ يَوْمَ أُحُدٍ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( لَكِنَّ حَمْزَةَ لاَ بَوَاكِيَ لَهُ ). فَجَاءَ نِسَاءُ الأَنْصَارِ يَبْكِينَ حَمْزَةَ فَاسْتَيْقَظَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَقَالَ ( وَيْحَهُنَّ مَا انْقَلَبْنَ بَعْدُ مُرُوهُنَّ فَلْيَنْقَلِبْنَ وَلاَ يَبْكِينَ عَلَى هَالِكٍ بَعْدَ الْيَوْمِ ).
١٦٦٠ - حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ الْهَجَرِيِّ، عَنِ ابْنِ أَبِي أَوْفَى، قَالَ نَهَى رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ عَنِ الْمَرَاثِي .