Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 53- ÖLÜ ÜZERİNDE AĞLAMAK HAKKINDA GELEN HADİSLER BÂBI

1654) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir cenazede idi. Ömer (radıyallahü anh) ağlayan bir kadını gördü de susturmak için kadına bağırdı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) :

(Onu bırak yâ Ömer! Çünkü göz, yâş dökücüdür, kalbe musibet gelmiştir. Ölüm vukuatı yakında olmuştur.) buyurdu. Sindi, el-Fetih'te : Bu hadîsin ricali sıka zâtlardır, demiştir.

1655) ...

1656) Üsâme bin Zeyd (radıyallahü anhümâ)'dan: Şöyle demiştir:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kızlarından birisinin oğlu ölmek üzere idi. Oğlanın annesi. Efendimize haber göndererek yanına uğramasını istedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de ona :

(Allah'ın aldığı her şey Allah'a aittir. Ve verdiği her şey de Allah'a aittir. Ve Allah'ın ilminde her şey belirli bir anda son bulur. Artık kızım sabretsin ve bu sabrın Allah indindeki sevabını beklesin.) diye cevap yolladı. Bu cevaptan sonra oğlanın annesi Efendimize and vererek yanına uğramasını istedi. Bunun üzerine Resülullah (sallallahü aleyhi ve sellem) (kızının evine gitmek üzere) ayağa kalktı. Ben de Onunla beraber kalktım. Ve beraberinde Muaz bin Cebel, Übeyy bin Ka'b ve Ubâde bin es-Sâmıt (radıyallahü anhüm) vardı. (Çocuğun bulunduğu odaya) girdiğimiz zaman çocuğu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e verdiler. Çocuğun ruhu göğsüne gelmiş vaziyette ızdırapta idi. Râvı demiştir ki: Üsâme (radıyallahü anh)’in :

Çocuk (zayıflıktan dolayı) eski bir kırbaya benziyordu, dediğim zannediyorum. Üsâme (radıyallahü anh) demiştir ki :

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) akladı. Ubâde bin es-Sâmit (radıyallahü anh) Ona;

Nedir bu (ağlama) yâ Resûlüllah? dedi. efendimiz : (Âdem oğullarına Allah'ın verdiği rahmet (eseri)dir. Allah, kullarından ancak merhametli olanlara rahmet eder.) buyurdu."

1657) " Esmâ binti Yezîd (radıyallahü anhâ)'den Şöyle demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in oğlu İbrahim vefat edince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ağladı. (Gözleri yaşardı.) Onu ta'zîyet eden (ya Ebû Bekir (radıyallahü anh) ya da Ömer) (radıyallahü anh) Ona :

Sen Allah hakkını tazim edenlerin en liyakatlisisin, dedi. Resülullah (sallallahü aleyhi ve sellem) :

(Göz yaşarır, kalb mahzun olur. Biz Rabbimizin razı olmıyacağı söz söylemeyiz. Eğer ölüm sâdık bir vaad, va'dedilen umumî bir şey olmasaydı ve sonraya kalan önce olana tâbi olmasaydı (o da ölmeseydi); ey İbrahim! Şu anda duyduğumuz üzüntüden fazla şiddetli bir üzüntü duyacaktık ve gerçekten biz, senin için cidden mahzunuz.) buyurdu. Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedi hasendir. Buhâri, Müslim ve Ebû Dâvûd, bu hadîsi Enes (radıyallahü anh)'den rivâyet etmişlerdir.

1658) Hamne bint-i Cahş (radıyallahü anhâ)'dan rivâyet edildiğine göre kendisine :

Erkek kardeşin katledildi diye haber verilmiş; Kendisi: Allah Ona rahmet eylesin. İnnâ Lillâh ve İnnâ ileyhi râcîün, demiştir. (Bu defa) dediler ki:

Senin eşin öldürüldü. Kadın: Ah hüzün! dedi. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki:

(Şüphesiz kocasına karşı kadın tarafından öyle bir muhabbet ve ilgi nevî vardır ki, o (muhabbet ve ilgi) hiç bir şeye karşı olamaz.) Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedinde bulunan Abdullah bin Ömer el Ömeri zayıftır.

1659) İbn-i Ömer (radıyallahü anhüma)’dan; Şöyle demiştir;

Abdü'l-Eşhel kadınları Uhud günündeki şehidleri için ağlarlarken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onların yakınından geçti ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) :

(Lâkin Hamza için ağlayıcı kadınlar yoktur.) buyurdu. Sonra Ensâr'ın kadınları gelip Hamza (radıyallahü anh) için ağlamaya başladılar. Bir süre sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) uyandı ve :

(Yazık o kadınlara. Hâlâ evlerine dönmemişler (mi?) Onlara emredin. Gitsinler ve bu günden sonra ölen kimse üzerinde ağlamasınlar.) buyurdu. Sindi şöyle demiştir ; Zevâid sahibinin, bu hadisi kitabına koyması, hadîsin Zevâid türünden olmasını gerektirir. Lâkin isnadının durumunu belirtmemiştir.

1660) İbn-i Ebi Evfâ (radıyallahü anh)'den; Şöyle demiştir ; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) mersiyeler (ölünün iyi taraflarını sayıp dökerek ağlamak) dan men etmiştir. Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedinde el-Heceri vardır ki, o, cidden zayıftır. Onu zayıf sayanlar bir kişi değildir.

٥٣ - باب مَا جَاءَ فِي الْبُكَاءِ عَلَى الْمَيِّتِ

١٦٥٤ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، وَعَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ، عَنْ وَهْبِ بْنِ كَيْسَانَ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَمْرِو بْنِ عَطَاءٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ كَانَ فِي جِنَازَةٍ فَرَأَى عُمَرُ امْرَأَةً فَصَاحَ بِهَا فَقَالَ النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( دَعْهَا يَا عُمَرُ فَإِنَّ الْعَيْنَ دَامِعَةٌ وَالنَّفْسَ مُصَابَةٌ وَالْعَهْدَ قَرِيبٌ ‏)‏.‏

١٦٥٥ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا عَفَّانُ، عَنْ حَمَّادِ بْنِ سَلَمَةَ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ، عَنْ وَهْبِ بْنِ كَيْسَانَ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَمْرِو بْنِ عَطَاءٍ، عَنْ سَلَمَةَ بْنِ الأَزْرَقِ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، عَنِ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ بِنَحْوِهِ ‏.‏

١٦٥٦ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الْمَلِكِ بْنِ أَبِي الشَّوَارِبِ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَاحِدِ بْنُ زِيَادٍ، حَدَّثَنَا عَاصِمٌ الأَحْوَلُ، عَنْ أَبِي عُثْمَانَ، عَنْ أُسَامَةَ بْنِ زَيْدٍ، قَالَ كَانَ ابْنٌ لِبَعْضِ بَنَاتِ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَقْضِي فَأَرْسَلَتْ إِلَيْهِ أَنْ يَأْتِيَهَا فَأَرْسَلَ إِلَيْهَا أَنَّ ‏( لِلَّهِ مَا أَخَذَ وَلَهُ مَا أَعْطَى وَكُلُّ شَىْءٍ عِنْدَهُ إِلَى أَجَلٍ مُسَمًّى فَلْتَصْبِرْ وَلْتَحْتَسِبْ ‏)‏.‏ فَأَرْسَلَتْ إِلَيْهِ فَأَقْسَمَتْ عَلَيْهِ فَقَامَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَقُمْتُ مَعَهُ وَمَعَهُ مُعَاذُ بْنُ جَبَلٍ وَأُبَىُّ بْنُ كَعْبٍ وَعُبَادَةُ بْنُ الصَّامِتِ فَلَمَّا دَخَلْنَا نَاوَلُوا الصَّبِيَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَرُوحُهُ تَقَلْقَلُ فِي صَدْرِهِ ‏.‏ قَالَ حَسِبْتُهُ قَالَ كَأَنَّهُ شَنَّةٌ ‏.‏ قَالَ فَبَكَى رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَقَالَ لَهُ عُبَادَةُ بْنُ الصَّامِتِ مَا هَذَا يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ ‏( الرَّحْمَةُ الَّتِي جَعَلَهَا اللَّهُ فِي بَنِي آدَمَ وَإِنَّمَا يَرْحَمُ اللَّهُ مِنْ عِبَادِهِ الرُّحَمَاءَ ‏)‏.‏

١٦٥٧ - حَدَّثَنَا سُوَيْدُ بْنُ سَعِيدٍ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سُلَيْمٍ، عَنِ ابْنِ خُثَيْمٍ، عَنْ شَهْرِ بْنِ حَوْشَبٍ، عَنْ أَسْمَاءَ بِنْتِ يَزِيدَ، قَالَتْ لَمَّا تُوُفِّيَ ابْنُ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ إِبْرَاهِيمُ بَكَى رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَقَالَ لَهُ الْمُعَزِّي - إِمَّا أَبُو بَكْرٍ وَإِمَّا عُمَرُ - أَنْتَ أَحَقُّ مَنْ عَظَّمَ اللَّهَ حَقَّهُ ‏.‏ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( تَدْمَعُ الْعَيْنُ وَيَحْزَنُ الْقَلْبُ وَلاَ نَقُولُ مَا يُسْخِطُ الرَّبَّ لَوْلاَ أَنَّهُ وَعْدٌ صَادِقٌ وَمَوْعُودٌ جَامِعٌ وَأَنَّ الآخِرَ تَابِعٌ لِلأَوَّلِ لَوَجَدْنَا عَلَيْكَ يَا إِبْرَاهِيمُ أَفْضَلَ مِمَّا وَجَدْنَا وَإِنَّا بِكَ لَمَحْزُونُونَ ‏)‏.‏

١٦٥٨ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى، حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ مُحَمَّدٍ الْفَرْوِيُّ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ جَحْشٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ حَمْنَةَ بِنْتِ جَحْشٍ، أَنَّهُ قِيلَ لَهَا قُتِلَ أَخُوكِ ‏.‏ فَقَالَتْ رَحِمَهُ اللَّهُ وَإِنَّا لِلَّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعُونَ ‏.‏ قَالُوا قُتِلَ زَوْجُكِ ‏.‏ قَالَتْ وَاحُزْنَاهُ ‏.‏ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( إِنَّ لِلزَّوْجِ مِنَ الْمَرْأَةِ لَشُعْبَةً مَا هِيَ لِشَىْءٍ ‏)‏.‏

١٦٥٩ - حَدَّثَنَا هَارُونُ بْنُ سَعِيدٍ الْمِصْرِيُّ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ وَهْبٍ، أَنْبَأَنَا أُسَامَةُ بْنُ زَيْدٍ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ مَرَّ بِنِسَاءِ عَبْدِ الأَشْهَلِ يَبْكِينَ هَلْكَاهُنَّ يَوْمَ أُحُدٍ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( لَكِنَّ حَمْزَةَ لاَ بَوَاكِيَ لَهُ ‏)‏.‏ فَجَاءَ نِسَاءُ الأَنْصَارِ يَبْكِينَ حَمْزَةَ فَاسْتَيْقَظَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَقَالَ ‏( وَيْحَهُنَّ مَا انْقَلَبْنَ بَعْدُ مُرُوهُنَّ فَلْيَنْقَلِبْنَ وَلاَ يَبْكِينَ عَلَى هَالِكٍ بَعْدَ الْيَوْمِ ‏)‏.‏

١٦٦٠ - حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ الْهَجَرِيِّ، عَنِ ابْنِ أَبِي أَوْفَى، قَالَ نَهَى رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ عَنِ الْمَرَاثِي ‏.‏ 


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 52- YANAKLARI DÖVMEK VE YAKALARI YIRTMAKTAN NEHİY HAKKİNDA GELEN HADÎSLER BÂBI

1651) Abdullah (bin Mes'ıul) (radıyallahü anh)'den; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

(Ölüler için (eliyle) yanaklarını (yüzünü) döven, yakalarını yırtan ve câhiliyyet âdeti üzere (münasebetsiz) duâ eden kimse biz (im ehli sünetimiz)den değildir.) buyurdu."

1652) Ebû Ümâme (radıyallahü anh)’den: Şöyle demiştir:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (ölü için) yüzünü tırmalayıp derisini yırtan kadına, yakasını yırtan kadına ve : Mahv oldum, helak oldum diye bağırıp çağıran kadına lanet etmiştir."

1653) Abdurrahman bin Yezîd ve Ebû Hürde (radıyallahü anhümâ)'dan; Şöyle demişlerdir:

Ebû Mûsa (el-Eş'ari) (radıyallahü anh)’in hastalığı şiddetlenince hanımı Ümmü Abdillah (bint-i Ebi Devme) (radıyallahü anhâ) ona yönelip, yüksek sesle ağlamaya başladı. (Baygın olan Ebû Mûsâ) (radıyallahü anh) biraz sonra ayıldı. Ve hanımına:

Resûllulah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in uzak olduğu kimseden benim (de) uzak olduğumu bilmedin mi? dedi. Kendisi hanımına Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şu hadisini daha önceden anlatırdı:

(Ben, musibet zamanında saçını yolan, yüksek sesle ağlıyan ve elbisesini yırtan kadınlardan uzağım.) "

٥٢ - باب مَا جَاءَ فِي النَّهْىِ عَنْ ضَرْبِ الْخُدُودِ، وَشَقِّ الْجُيُوبِ

١٦٥١ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، ح وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ، وَعَبْدُ الرَّحْمَنِ، جَمِيعًا عَنْ سُفْيَانَ، عَنْ زُبَيْدٍ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ، عَنْ مَسْرُوقٍ، ح وَحَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، وَأَبُو بَكْرِ بْنُ خَلاَّدٍ قَالاَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، حَدَّثَنَا الأَعْمَشُ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مُرَّةَ، عَنْ مَسْرُوقٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( لَيْسَ مِنَّا مَنْ شَقَّ الْجُيُوبَ وَضَرَبَ الْخُدُودَ وَدَعَا بِدَعْوَى الْجَاهِلِيَّةِ ‏)‏.‏

١٦٥٢ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَابِرٍ الْمُحَارِبِيُّ، وَمُحَمَّدُ بْنُ كَرَامَةَ، قَالاَ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ يَزِيدَ بْنِ جَابِرٍ، عَنْ مَكْحُولٍ، وَالْقَاسِمِ، عَنْ أَبِي أُمَامَةَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ لَعَنَ الْخَامِشَةَ وَجْهَهَا وَالشَّاقَّةَ جَيْبَهَا وَالدَّاعِيَةَ بِالْوَيْلِ وَالثُّبُورِ ‏.‏

١٦٥٣ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عُثْمَانَ بْنِ حَكِيمٍ الأَوْدِيُّ، حَدَّثَنَا جَعْفَرُ بْنُ عَوْنٍ، عَنْ أَبِي الْعُمَيْسِ، قَالَ سَمِعْتُ أَبَا صَخْرَةَ، يَذْكُرُ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ يَزِيدَ، وَأَبِي، بُرْدَةَ قَالاَ لَمَّا ثَقُلَ أَبُو مُوسَى أَقْبَلَتِ امْرَأَتُهُ أُمُّ عَبْدِ اللَّهِ تَصِيحُ بِرَنَّةٍ فَأَفَاقَ فَقَالَ لَهَا أَوَ مَا عَلِمْتِ أَنِّي بَرِيءٌ مِمَّنْ بَرِئَ مِنْهُ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَكَانَ يُحَدِّثُهَا أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ‏( أَنَا بَرِيءٌ مِمَّنْ حَلَقَ وَسَلَقَ وَخَرَقَ ‏)‏.‏ 


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 51- NİYÂHAT (= ÖLÜ İÇİN YÜKSEK SESLE AĞLAMAK) TAN NEHİY HAKKINDA BİR BÂB

1646) Ümmü Seleme (radıyallahü anha)’dan rivâyet edildiğine göre: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) : nazmı celili hakkında:

(Nevh (= ölü üzerinde yüksek sesle ağlamak) tır.) buyurmuştur. Bunun senedindeki Yezid bin Abdullah'ın sıkalığının ihtilâf konusu oldugu Zevaid'de bildirilmiştir.

1647) Cerir Mevlâ Muâviye (radıyallahü anhümâ)’dan; Şöyle demiştir:

Muâviye (radıyallahü anh) Humusta hutbe okudu. Hutbede Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in nevhten nehiy buyurduğunu anlattı. Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedinde Cerir vardır. Ona Ebû Cerir de denilir. Ben ne Onu cerh edeni, ne de sıka göstereni görmedim. Seneddeki Abdullah bin Dinar da Humus’lu olandır. Ebû Hatim Onun hakkında : O, kuvvetli değildir, demiştir, İbn-i Muin de Onun zayıf olduğunu söylemiştir. Ebû Alî el-Hâfız da : O benim yanımda sıkadır, demiştir. İbn-i Hibbân da Onu sikalar arasında zikretmiştir.

1648) Ebû Mâlik el-Eş'arî (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir :

(Niyâhat, câhiliyyet (devrin)in işindendir. Ve şüphesiz nâiha kadın, tevbe etmeden öldüğü zaman Allah Onun için katrandan elbise ve ateşten bir gömlek kestirir.) İsnadının sahih ve ricalinin sıka oldukları Zevâid'de bildirilmiştir.

1649) Abdullah bin Abbâs (radıyallahü anhümâ)'dan rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

(Ölü üzerinde niyâhat, câhiliyyet (devrin) in işindendir. Şüphesiz ki nâiha kadın ölmeden önce tevbe etmezse, gerçekten üzerinde katrandan bir gömlek ve Onun üstünde de Ona giydirilmiş ateşten bir gömlek bulunduğu halde kıyamet günü diriltilir.) Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun isnadında Ömer bin Râşit vardır. Onun hakkında İmam Ahmed : Hadisi zayıftır, doğru değildir, demiştir. İbn-i Muin de zayıflığını söylemiştir ve Buhâri : Onun Yahya bin Ebî Kesir'den rivâyet ettiği hadis muzdariptir, doğru değildir, demiştir. İbn-i Hibbân da : O, hadîs uydurur. O’nu zikretmek helâl değildir. Meğer ki, aleyhinde konuşma yoluyla ola. demiştir. Darekutni de el-îlel'de : O, metruktür, demiştir

1650) Abdullah bin Ömer (radıyallahü anhümâ)’dan; Şöyle demiştir :

Beraberinde yüksek sesle ağlıyan kadın bulunan bir cenazeyi takip etmeyi, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yasaklamıştır. Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedinde Ebû Yahya el-Kattât el-Kûfi Zâzân vardır. Adının Dinar olduğu da söylenmiştir. İmam Ahmed : İsrâîl, ondan cidden münker olan bir çok hadis rivâyet etmiş, demiştir. İbn-i Muin de : Onun hadisinde zaaf var, demiştir. Yâkub bin Süfyân ve el-Bezzâr da : Onda bais yok. demişlerdir.

٥١ - باب فِي النَّهْىِ عَنِ النِّيَاحَةِ

١٦٤٦ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، عَنْ يَزِيدَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، مَوْلَى الصَّهْبَاءِ عَنْ شَهْرِ بْنِ حَوْشَبٍ، عَنْ أُمِّ سَلَمَةَ، عَنِ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏{وَلاَ يَعْصِينَكَ فِي مَعْرُوفٍ}‏ قَالَ ‏( النَّوْحُ ‏)‏.‏

١٦٤٧ - حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ، حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ عَيَّاشٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ دِينَارٍ، حَدَّثَنَا حَرِيزٌ، مَوْلَى مُعَاوِيَةَ قَالَ خَطَبَ مُعَاوِيَةُ بِحِمْصَ فَذَكَرَ فِي خُطْبَتِهِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ نَهَى عَنِ النَّوْحِ ‏.‏

١٦٤٨ - حَدَّثَنَا الْعَبَّاسُ بْنُ عَبْدِ الْعَظِيمِ الْعَنْبَرِيُّ، وَمُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى، قَالاَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ، أَنْبَأَنَا مَعْمَرٌ، عَنْ يَحْيَى بْنِ أَبِي كَثِيرٍ، عَنِ ابْنِ مُعَانِقٍ، عَنْ أَبِي مَالِكٍ الأَشْعَرِيِّ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( النِّيَاحَةُ مِنْ أَمْرِ الْجَاهِلِيَّةِ وَإِنَّ النَّائِحَةَ إِذَا مَاتَتْ وَلَمْ تَتُبْ قَطَعَ اللَّهُ لَهَا ثِيَابًا مِنْ قَطِرَانٍ وَدِرْعًا مِنْ لَهَبِ النَّارِ ‏)‏.‏

١٦٤٩ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ، حَدَّثَنَا عُمَرُ بْنُ رَاشِدٍ الْيَمَامِيُّ، عَنْ يَحْيَى بْنِ أَبِي كَثِيرٍ، عَنْ عِكْرِمَةَ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( النِّيَاحَةُ عَلَى الْمَيِّتِ مِنْ أَمْرِ الْجَاهِلِيَّةِ فَإِنَّ النَّائِحَةَ إِنْ لَمْ تَتُبْ قَبْلَ أَنْ تَمُوتَ فَإِنَّهَا تُبْعَثُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عَلَيْهَا سَرَابِيلُ مِنْ قَطِرَانٍ ثُمَّ يُعْلَى عَلَيْهَا بِدُرُوعٍ مِنْ لَهَبِ النَّارِ ‏)‏.‏

١٦٥٠ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ يُوسُفَ، حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ، أَنْبَأَنَا إِسْرَائِيلُ، عَنْ أَبِي يَحْيَى، عَنْ مُجَاهِدٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، قَالَ نَهَى رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ أَنْ تُتْبَعَ جِنَازَةٌ مَعَهَا رَانَّةٌ ‏.‏ 


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget