SARF (ALTINI ALTINLA, GÜMÜŞÜ GÜMÜŞLE DEĞİŞTİRMEK) VE BİRİSİ DİĞERİNDEN MİKDARCA FAZLA İKEN PEŞİN DE OLSA MÜBADELESİ CÂİZ OLMAYAN MALLAR
48- SARF (ALTINI ALTINLA, GÜMÜŞÜ GÜMÜŞLE DEĞİŞTİRMEK) VE BİRİSİ DİĞERİNDEN MİKDARCA FAZLA İKEN PEŞİN DE OLSA MÜBADELESİ CÂİZ OLMAYAN MALLAR
2338 - “... Ömer bin el-Hattâb (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
(Tartı bakımından eşit de olsalar) altını altınla (satmak) faizdir. Meğer ki (taraflardan birisi diğerine;) Al bunu, (diyerek elindeki altını peşin vere) ve (diğeri de ona:) Al bunu, (deyip elindeki altını peşin vere). (Ölçü bakımından eşit de olsalar) buğdayı buğdayla (satmak) da faizdir- Meğer ki (taraflardan birisi diğerine;) Al bunu, (deyip yanındaki buğdayı peşin vere) ve (diğeri de ona:) Al bunu, (deyip yanındaki buğdayı peşin vere). Arpayı arpa ile (mikdarları ayni de olsa satmak) de faizdir. Meğer ki (taraflardan birisi diğerine:) Al bunu, (diyerek yanındaki arpayı peşin vere) ve (diğeri de buna:) Al bunu (diyerek yanındaki arpayı peşin vere). Hurmayı (ayni miktar da olsa) hurma ile (satmak) da faizdir. Meğer ki (taraflardan birisi diğerine:) Al bunu, (deyip yanındaki hurmayı peşin vere) ve (diğeri de ona); Al bunu, (deyip yanındaki hurmayı peşin vere). "
2339 - “... Müslim bin Yesâr ve Abdullah bin Ubeyd'den; Şöyle demiştir :
Ubade bin es-Sâmit ile Muâviye (radıyallahü anhüm) (bir gün) bir kilisede veya bir havrada bir araya geldiler ve Ubade bin es-Sâmit, onlara (orada bulunan müslümanlara) şu hadisi nakletti:
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bizi gümüşü gümüşle, altını altınla, buğdayı buğdayla, arpayı arpayla ve hurmayı hurmayla (Müslim ile Abdullah'dan birisi demiştir ki: Ve tuzu tuz ile, — diğeri bunu söylememiş —) satmaktan nehiy etti. (Meğer ki biribiri ile satılmak istenen bu iki şey biribirine eşit olup ikisi de peşin ola. ), Buğdayı arpa ile ve arpayı buğday ile elden ele (yani ikisi de peşin olmak kaydı ile) dilediğimiz gibi (yani mikdarlan eşit olmasa bile) satmamıza izin verdi.
2340 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
(Mikdarca eşit (ve elden ele peşin verilmek üzere) gümüşü gümüşle, altını altınla, arpayı arpayla ve buğdayı buğdayla (satabilirsiniz. )) "
2341 - “... Ebû Saîd(-i Hudri) (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir:
Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) biz (mücâhidler)e (hazinedeki) karışık hurmalardan (tayin) verirdi. Biz de bunu iyi kaliteli hurma ile değiştirirdik ve iyi hurmanın değer farkına karşılık olmak üzere aldığımız mikdardan fazla mikdarda hurma verirdik. (Bunun iki sa’ını bir sâ hurmaya satardık). Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) :
(İki sâ (hurmayı) bir sâ hurmaya ve iki dirhem (gümuşu) bir dirhem (gümüş) e satmak olmaz. (İkisi de peşin ve tartıca eşit olmakkaydı ile) dirhem, dirhemle dinar da dinarla (satılabilir) iki dirhem arasında ve iki dinar arasında (satışı bozucu) fazlalık ancak tartı bakımından olan (fazlalık) dır. )
٤٨ - باب الصَّرْفِ وَمَا لاَ يَجُوزُ مُتَفَاضِلاً يَدًا بِيَدٍ
٢٣٣٨ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، وَعَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، وَهِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ، وَنَصْرُ بْنُ عَلِيٍّ، وَمُحَمَّدُ بْنُ الصَّبَّاحِ، قَالُوا حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ مَالِكِ بْنِ أَوْسِ بْنِ الْحَدَثَانِ النَّصْرِيِّ، قَالَ سَمِعْتُ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ، يَقُولُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( الذَّهَبُ بِالذَّهَبِ رِبًا إِلاَّ هَاءَ وَهَاءَ وَالْبُرُّ بِالْبُرِّ رِبًا إِلاَّ هَاءَ وَهَاءَ وَالشَّعِيرُ بِالشَّعِيرِ رِبًا إِلاَّ هَاءَ وَهَاءَ وَالتَّمْرُ بِالتَّمْرِ رِبًا إِلاَّ هَاءَ وَهَاءَ ).
٢٣٣٩ - حَدَّثَنَا حُمَيْدُ بْنُ مَسْعَدَةَ، حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ زُرَيْعٍ، ح وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ خَالِدِ بْنِ خِدَاشٍ، حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ ابْنُ عُلَيَّةَ، قَالاَ حَدَّثَنَا سَلَمَةُ بْنُ عَلْقَمَةَ التَّمِيمِيُّ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سِيرِينَ، أَنَّ مُسْلِمَ بْنَ يَسَارٍ، وَعَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُبَيْدٍ، حَدَّثَاهُ قَالاَ، جَمَعَ الْمَنْزِلُ بَيْنَ عُبَادَةَ بْنِ الصَّامِتِ وَمُعَاوِيَةَ إِمَّا فِي كَنِيسَةٍ وَإِمَّا فِي بِيعَةٍ فَحَدَّثَهُمْ عُبَادَةُ بْنُ الصَّامِتِ فَقَالَ نَهَانَا رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ عَنْ بَيْعِ الْوَرِقِ بِالْوَرِقِ وَالذَّهَبِ بِالذَّهَبِ وَالْبُرِّ بِالْبُرِّ وَالشَّعِيرِ بِالشَّعِيرِ وَالتَّمْرِ بِالتَّمْرِ - قَالَ أَحَدُهُمَا وَالْمِلْحِ بِالْمِلْحِ وَلَمْ يَقُلْهُ الآخَرُ - وَأَمَرَنَا أَنْ نَبِيعَ الْبُرَّ بِالشَّعِيرِ وَالشَّعِيرَ بِالْبُرِّ يَدًا بِيَدٍ كَيْفَ شِئْنَا .
٢٣٤٠ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا يَعْلَى بْنُ عُبَيْدٍ، حَدَّثَنَا فُضَيْلُ بْنُ غَزْوَانَ، عَنِ ابْنِ أَبِي نُعْمٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، عَنِ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ( الْفِضَّةُ بِالْفِضَّةِ وَالذَّهَبُ بِالذَّهَبِ وَالشَّعِيرُ بِالشَّعِيرِ وَالْحِنْطَةُ بِالْحِنْطَةِ مِثْلاً بِمِثْلٍ ).
٢٣٤١ - حَدَّثَنَا أَبُو كُرَيْبٍ، حَدَّثَنَا عَبْدَةُ بْنُ سُلَيْمَانَ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَمْرٍو، عَنْ أَبِي سَلَمَةَ، عَنْ أَبِي سَعِيدٍ، قَالَ كَانَ النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَرْزُقُنَا تَمْرًا مِنْ تَمْرِ الْجَمْعِ فَنَسْتَبْدِلُ بِهِ تَمْرًا هُوَ أَطْيَبُ مِنْهُ وَنَزِيدُ فِي السِّعْرِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( لاَ يَصْلُحُ صَاعُ تَمْرٍ بِصَاعَيْنِ وَلاَ دِرْهَمٌ بِدِرْهَمَيْنِ وَالدِّرْهَمُ بِالدِّرْهَمِ وَالدِّينَارُ بِالدِّينَارِ لاَ فَضْلَ بَيْنَهُمَا إِلاَّ وَزْنًا ).