ADAM BEHER KOVAYI BİR ADET KURU İYİ HURMA (ÜCRET) İLE SU ÇIKARIR VE KURU HURMAYI (ALMAYI) ŞART KOŞAR
6- ADAM BEHER KOVAYI BİR ADET KURU İYİ HURMA (ÜCRET) İLE SU ÇIKARIR VE KURU HURMAYI (ALMAYI) ŞART KOŞAR
2540 - “... (Abdullah) bin Abbâs (radıyallahü anhüma)’dan; Şöyle demiştir :
Allah'ın Nebisi (sallallahü aleyhi ve sellem)’e (bir ara) yiyecek ihtiyacı ve maddî yokluk geldi. Sonra bu durumdan Ali (radıyallahü anh)’ın haberi oldu. Bunun üzerine Ali çıktı ve çalışıp Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir yiyecek vermek üzere bir iş aradı. Yahudilerden bir adamın bahçesine vardı ve beher kova bir adet kuru hurma karşılığı olmak üzere ona on yedi kova su çekti. Yahudi de kuru hurmalarından on yedi adet acve (denilen iyi nevi) kuru hurmayı ona seçti. O da bunu Allah'ın Nebisi (sallallahü aleyhi ve sellem)’e getirdi. "
2541 - “... Alî (radıyallahü anh)'den; Şöyle demiştir: Ben bir adet kuru hurma karşılığında bir kova su çıkarırdım ve hurmanın kuru, iyi olmasını şart koşardım. "
2542 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'den: Şöyle demiştir: Ensâr'dan bir adam gelerek :
Yâ Resûlallah! Ben senin rengini değişmiş görüyorum, ne oldu? dedi. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :
(Açlık.) buyurdu. Bunun üzerine Ensâri zat hemen eşyasının olduğu yere gitti. Eşyası arasında (yiyecek) bir şey bulamadı. Sonra (yiyecek) aramaya çıktı. Bir hurmalığı sulayan bir yahüdî ile karşılaştı. Ensâri zât, yahûdîye :
Senin hurmalığını sulayayım (mı)? dedi. Yahudi:
Evet (sula) dedi. Ensâri:
Her kova (su) bir adet kuru hurma (ücret) ile, dedi. Ve Ensâri: ne içi kararmış, ne sertleşmiş kuru ve ne de kötü olan hurmayı almamayı ve kuru iyi hurmadan başka hurmayı almamayı şart koştu. Sonra iki sâ kadar (kuru hurma) karşılığı su çıkardı ve aldığı hurmayı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e getirdi. "
٦ - باب الرَّجُلِ يَسْتَقِي كُلَّ دَلْوٍ بِتَمْرَةٍ وَيَشْتَرِطُ جَلْدَةً
٢٥٤٠ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الأَعْلَى الصَّنْعَانِيُّ، حَدَّثَنَا الْمُعْتَمِرُ بْنُ سُلَيْمَانَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ حَنَشٍ، عَنْ عِكْرِمَةَ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ أَصَابَ نَبِيَّ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم خَصَاصَةٌ فَبَلَغَ ذَلِكَ عَلِيًّا فَخَرَجَ يَلْتَمِسُ عَمَلاً يُصِيبُ فِيهِ شَيْئًا لِيُغِيثَ بِهِ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَأَتَى بُسْتَانًا لِرَجُلٍ مِنَ الْيَهُودِ فَاسْتَقَى لَهُ سَبْعَةَ عَشَرَ دَلْوًا كُلُّ دَلْوٍ بِتَمْرَةٍ فَخَيَّرَهُ الْيَهُودِيُّ مِنْ تَمْرِهِ سَبْعَ عَشَرَةَ عَجْوَةً فَجَاءَ بِهَا إِلَى نَبِيِّ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم .
٢٥٤١ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ أَبِي إِسْحَاقَ، عَنْ أَبِي حَيَّةَ، عَنْ عَلِيٍّ، قَالَ كُنْتُ أَدْلُو الدَّلْوَ بِتَمْرَةٍ وَأَشْتَرِطُ أَنَّهَا جَلْدَةٌ .
٢٥٤٢ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ الْمُنْذِرِ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ فُضَيْلٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ، عَنْ جَدِّهِ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ جَاءَ رَجُلٌ مِنَ الأَنْصَارِ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَا لِي أَرَى لَوْنَكَ مُنْكَفِئًا . قَالَ ( الْخَمْصُ ). فَانْطَلَقَ الأَنْصَارِيُّ إِلَى رَحْلِهِ فَلَمْ يَجِدْ فِي رَحْلِهِ شَيْئًا فَخَرَجَ يَطْلُبُ فَإِذَا هُوَ بِيَهُودِيٍّ يَسْقِي نَخْلاً فَقَالَ الأَنْصَارِيُّ لِلْيَهُودِيِّ أَسْقِي نَخْلَكَ قَالَ نَعَمْ . قَالَ كُلُّ دَلْوٍ بِتَمْرَةٍ . وَاشْتَرَطَ الأَنْصَارِيُّ أَنْ لاَ يَأْخُذَ خَدِرَةً وَلاَ تَارِزَةً وَلاَ حَشَفَةً وَلاَ يَأْخُذَ إِلاَّ جَلْدَةً . فَاسْتَقَى بِنَحْوٍ مِنْ صَاعَيْنِ فَجَاءَ بِهِ إِلَى النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم .