HAD (CEZÂ)LAR(IN UYGULANMAMASI YOLUN) DA ARACI OLMAK
6- HAD (CEZÂ)LAR(IN UYGULANMAMASI YOLUN) DA ARACI OLMAK
2644 - “... Âişe (radıyallahü anhâ)'dan; Şöyle demiştir:
Benî Mahzûm kabilesinden hırsızlık eden (Fâtıma isimli) kadının durumu Kureyş (kabilesin) i cidden üzdü, ızdıraba soktu. Bunun üzerine bunlar:
Bu kadın (ın el kesme cezasının affı veya fidyeye çevirilmesi konusu) hakkında kim Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile konuşabilir, diyorlardı. (Kendi aralarında böylece görüştükten sonra) dediler ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in mahbûbu (sevdiği) Üsâme bin Zeyd (bin el-Hârise) (radıyallahü anhümâ)'dan başka kim bunu arz etmeye cesaret edebilir? (Sonra Kureyş, konuyu Üsâme ile görüşüp aracı olmasını istediler. ) Üsâme de (kadının affı veya cezasının paraya çevirilmesi için) Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) ile konuştu. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Üsâme'ye) :
(Sen Allah'ın (koyduğu) had (cezâ)lardan birisi (nin terkedilmesi) hakkında mı aracı oluyorsun?) diyerek onu kınadı. Sonra kalktı ve (halka) yüksek sesle hitabede bulunarak:
(Ey insanlar! Sizden öncekiler — İsrail oğulları — şöyle davrandıkları için helak oldular: Bunlar kuvvetli adam aralarında hırsızlık ettiği zaman onu bırakırlardı da zayıf adam aralarında hırsızlık ettiği zaman onun aleyhinde had (ceza) uygularlardı. (Yani elini keserlerdi. ) Allah'a and olsun ki eğer Muhemmed'in kızı Fâtıma çalmış olsaydı şüphesiz ben o (kızım Fâtıma) nın elini keserdim, ) buyurdu.
(Müellifin şeyhi) Muhammed bin Rumh dediki: Ben el-Leys bin Sa'd'dan; Allah (Azze ve Celle) Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)'in kızı Fâtıma'yı hırsızlık etmekten şüphesiz korumuştur, sözünü söylerken işittim. Her müslüman da bunu söylemelidir. "
2645 - “... Mes'ûd bin el-Esved (radıyallahü anh)'den; Şöyle demiştir: (Fâtıma isimli) kadın Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in evinden o kadifeyi çaldığı zaman biz bunu büyük (bir olay olarak) gördük. Bu, Kureyş (kabilesin) den bir kadın idi. (Kureyş kabilesine bir leke olmasın düşüncesiyle) biz Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanına gidip O'nunla konuştuk ve: Bu kadını kurtarmak için biz kırk okka (altın veya gümüş) fidye veririz, dedik. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) :.
(Cezasını çekmekle) temizlenmesi onun için daha hayırlıdır, ) buyurdu. Sonra biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in sözünün yumuşaklığını işitince (cesaretlendik ve) Üsâme'nin yanına gidip (ona) : Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile sen konuş (aracı ol) dedik. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu görünce bir hitabede bulunmak üzere ayağa kalktı ve (bize) :
(Allah'ın cariyelerinden bir câriye üzerine vâcib olan Allah Azze ve Celle'nin (koyduğu) cezalardan birisi (nin terk edilmesi) hakkındaki bu ısrarınız nedir? Muhammed'in nefsi (canı, kudret) elinde olan (Allah) a yemin ederim ki o kadının tenezzül ettiği şey (hırsızlığ)a Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in kızı Fâtıma tenezzül etmiş olsaydı şüphesiz Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) onun elini keserdi, ) buyurdu. "
٦ - باب الشَّفَاعَةِ فِي الْحُدُودِ
٢٦٤٤ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ رُمْحٍ الْمِصْرِيُّ، أَنْبَأَنَا اللَّيْثُ بْنُ سَعْدٍ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ عُرْوَةَ، عَنْ عَائِشَةَ، أَنَّ قُرَيْشًا، أَهَمَّهُمْ شَأْنُ الْمَرْأَةِ الْمَخْزُومِيَّةِ الَّتِي سَرَقَتْ فَقَالُوا مَنْ يُكَلِّمُ فِيهَا رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالُوا وَمَنْ يَجْتَرِئُ عَلَيْهِ إِلاَّ أُسَامَةُ بْنُ زَيْدٍ حِبُّ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَكَلَّمَهُ أُسَامَةُ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ( أَتَشْفَعُ فِي حَدٍّ مِنْ حُدُودِ اللَّهِ ). ثُمَّ قَامَ فَاخْتَطَبَ فَقَالَ ( يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّمَا هَلَكَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ أَنَّهُمْ كَانُوا إِذَا سَرَقَ فِيهِمُ الشَّرِيفُ تَرَكُوهُ وَإِذَا سَرَقَ فِيهِمُ الضَّعِيفُ أَقَامُوا عَلَيْهِ الْحَدَّ وَايْمُ اللَّهِ لَوْ أَنَّ فَاطِمَةَ بِنْتَ مُحَمَّدٍ سَرَقَتْ لَقَطَعْتُ يَدَهَا ). قَالَ مُحَمَّدُ بْنُ رُمْحٍ سَمِعْتُ اللَّيْثَ بْنَ سَعْدٍ يَقُولُ قَدْ أَعَاذَهَا اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ أَنْ تَسْرِقَ قَدْ أَعَاذَهَا اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ أَنْ تَسْرِقَ وَكُلُّ مُسْلِمٍ يَنْبَغِي لَهُ أَنْ يَقُولَ هَذَا .
٢٦٤٥ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ نُمَيْرٍ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِسْحَاقَ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ طَلْحَةَ بْنِ رُكَانَةَ، عَنْ أُمِّهِ، عَائِشَةَ بِنْتِ مَسْعُودِ بْنِ الأَسْوَدِ عَنْ أَبِيهَا، قَالَ لَمَّا سَرَقَتِ الْمَرْأَةُ تِلْكَ الْقَطِيفَةَ مِنْ بَيْتِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم أَعْظَمْنَا ذَلِكَ وَكَانَتِ امْرَأَةً مِنْ قُرَيْشٍ فَجِئْنَا إِلَى النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم نُكَلِّمُهُ وَقُلْنَا نَحْنُ نَفْدِيهَا بِأَرْبَعِينَ أُوقِيَّةً . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ( تُطَهَّرَ خَيْرٌ لَهَا ). فَلَمَّا سَمِعْنَا لِينَ قَوْلِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم أَتَيْنَا أُسَامَةَ فَقُلْنَا كَلِّمْ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم . فَلَمَّا رَأَى رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ذَلِكَ قَامَ خَطِيبًا فَقَالَ ( مَا إِكْثَارُكُمْ عَلَىَّ فِي حَدٍّ مِنْ حُدُودِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ وَقَعَ عَلَى أَمَةٍ مِنْ إِمَاءِ اللَّهِ وَالَّذِي نَفْسُ مُحَمَّدٍ بِيَدِهِ لَوْ كَانَتْ فَاطِمَةُ ابْنَةُ رَسُولِ اللَّهِ نَزَلَتْ بِالَّذِي نَزَلَتْ بِهِ لَقَطَعَ مُحَمَّدٌ يَدَهَا ).