Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 14- ALLAH YOLUNDA SAVAŞ İÇİN AT BAĞLAYIP HAZIRLAMAK

2892 - “... Urve el-Bârıkî (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir :

(Hayır, atın alnına dökülen saçlarında kıyamet gününe kadar düğümlüdür, (Hayır, kıyamette sevab ve dünyada ganimettir. )

2893 - “... Abdullah bin Ömer (radıyallahü anhümâ)’dan rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

(Atın alnına dökülen saçlarında kıyamet gününe kadar hayır düğümlüdür. )

2894 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

(Atın alnına dökülen saçlarında kıyamet gününe kadar hayır vardır veya düğümlüdür (Râvî Süheyl: Bunda ben tereddüd ediyorum, demiştir. ) At, (sahiplerinin durumlarına göre) üç nevidir: Şöyle ki, at bâzı kimseler için sırf sevabtır, bâzı kimseler için de (fakirliğe karşı) bir perdedir. Bâzılarının da boynunda bir vebaldir. At, kendisi için sırf sevab olan kişi, o kimsedir ki, atı Allah yolunda (cihad için) edinir ve (savaşa) hazırlar. Artık at karnına dâhil ettiği her (yiyecek ve içecek) şeye karşılık sahibi için bir sevab yazılır. Sahibi onu bol otlu geniş bir sahada otlatırsa, atın yediği her şeye karşılık onun için bir ecir yazılır. Ve sahibi onu akar bir nehirden suvarırsa, atın karnına dâhil ettiği beher su damlasına karşılık onun için bir ecir olur. (Hattâ, atın idrarlarında ve gübrelerinde olan sevabı da anlattı. ) Ve eğer at şahlanarak (ön ayaklarını kaldırıp) neş'e ile bir veya iki tur koşsa, attığı beher adım karşılığında sahibi için bir ecir yazılır. At kendisi için (fakirliğe karşı) bir perde olan kişi, o adamdır ki, (geçimini sağlamakla) şerefini, iffetini korumak ve güzel rızık yemek maksadıyla at edinir ve atların sırtlarına ve karınlarına âit hakkını onların darlık ve genişlik (zamanların) da unutmaz. At kendisinin boynunda bir vebal olan kimseye gelince, bu da o kimsedir ki, böbürlenmek, taşkınlık etmek, kibirlenmek ve halka karşı riyakârlık için at edinir. İşte, boynunda atın vebal olduğu adam böyle olan kimsedir. )

2895) . . Ebû Katâde el-Ensârî (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle. buyurmuştur :

(Atın en hayırlısı, yağız, alnında ufacık beyaz nişan bulunan, ayaklarında beyazlık olan, burnu ve üst dudağı beyaz ve sağ ön ayağı mutlak (nişansız) attır. Eğer yağız olmazsa, bu alâmetli doru at (da hayırlıdır. )

2896 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir:

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem). atın şikâl (yani ayağındaki çapraz seki) den hoşlanmazdı. "

2897 - “... Temîm ed-Dârî (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre kendisi; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den şöyle buyururken işittim, demiştir :

(Kim Allah yolunda (savaşmak için) bir at (edinip) bağlar, sonra onu kendi eliyle yemlerse, beher yem tanesine karşılık o kimse için bir hasene (sevab) olur. )

١٤ - باب ارْتِبَاطِ الْخَيْلِ فِي سَبِيلِ اللَّهِ

٢٨٩٢ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا أَبُو الأَحْوَصِ، عَنْ شَبِيبِ بْنِ غَرْقَدَةَ، عَنْ عُرْوَةَ الْبَارِقِيِّ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏( الْخَيْرُ مَعْقُودٌ بِنَوَاصِي الْخَيْلِ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ ‏)‏.‏

٢٨٩٣ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ رُمْحٍ، أَنْبَأَنَا اللَّيْثُ بْنُ سَعْدٍ، عَنْ نَافِعٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ، عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم أَنَّهُ قَالَ ‏( الْخَيْلُ فِي نَوَاصِيهَا الْخَيْرُ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ ‏)‏.‏

٢٨٩٤ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الْمَلِكِ بْنِ أَبِي الشَّوَارِبِ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ الْمُخْتَارِ، حَدَّثَنَا سُهَيْلٌ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏( الْخَيْلُ فِي نَوَاصِيهَا الْخَيْرُ - أَوْ قَالَ الْخَيْلُ مَعْقُودٌ فِي نَوَاصِيهَا قَالَ سُهَيْلٌ أَنَا أَشُكُّ الْخَيْرُ - إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ الْخَيْلُ ثَلاَثَةٌ فَهِيَ لِرَجُلٍ أَجْرٌ وَلِرَجُلٍ سِتْرٌ وَعَلَى رَجُلٍ وِزْرٌ فَأَمَّا الَّذِي هِيَ لَهُ أَجْرٌ فَالرَّجُلُ يَتَّخِذُهَا فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَيُعِدُّهَا لَهُ فَلاَ تُغَيِّبُ شَيْئًا فِي بُطُونِهَا إِلاَّ كُتِبَ لَهُ أَجْرٌ وَلَوْ رَعَاهَا فِي مَرْجٍ مَا أَكَلَتْ شَيْئًا إِلاَّ كُتِبَ لَهُ بِهَا أَجْرٌ وَلَوْ سَقَاهَا مِنْ نَهَرٍ جَارٍ كَانَ لَهُ بِكُلِّ قَطْرَةٍ تُغَيِّبُهَا فِي بُطُونِهَا أَجْرٌ - حَتَّى ذَكَرَ الأَجْرَ فِي أَبْوَالِهَا وَأَرْوَاثِهَا - وَلَوِ اسْتَنَّتْ شَرَفًا أَوْ شَرَفَيْنِ كُتِبَ لَهُ بِكُلِّ خَطْوَةٍ تَخْطُوهَا أَجْرٌ ‏.‏ وَأَمَّا الَّذِي هِيَ لَهُ سِتْرٌ فَالرَّجُلُ يَتَّخِذُهَا تَكَرُّمًا وَتَجَمُّلاً وَلاَ يَنْسَى حَقَّ ظُهُورِهَا وَبُطُونِهَا فِي عُسْرِهَا وَيُسْرِهَا ‏.‏ وَأَمَّا الَّذِي هِيَ عَلَيْهِ وِزْرٌ فَالَّذِي يَتَّخِذُهَا أَشَرًا وَبَطَرًا وَبَذَخًا وَرِياءً لِلنَّاسِ فَذَلِكَ الَّذِي هِيَ عَلَيْهِ وِزْرٌ ‏)‏.‏

٢٨٩٥ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، حَدَّثَنَا وَهْبُ بْنُ جَرِيرٍ، حَدَّثَنَا أَبِي قَالَ، سَمِعْتُ يَحْيَى بْنَ أَيُّوبَ، يُحَدِّثُ عَنْ يَزِيدَ بْنِ أَبِي حَبِيبٍ، عَنْ عُلَىِّ بْنِ رَبَاحٍ، عَنْ أَبِي قَتَادَةَ الأَنْصَارِيِّ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏( خَيْرُ الْخَيْلِ الأَدْهَمُ الأَقْرَحُ الْمُحَجَّلُ الأَرْثَمُ طَلْقُ الْيَدِ الْيُمْنَى فَإِنْ لَمْ يَكُنْ أَدْهَمَ فَكُمَيْتٌ عَلَى هَذِهِ الشِّيَةِ ‏)‏.‏

٢٨٩٦ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، عَنْ سُفْيَانَ، عَنْ سَلْمِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ النَّخَعِيِّ، عَنْ أَبِي زُرْعَةَ بْنِ عَمْرِو بْنِ جَرِيرٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ كَانَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم يَكْرَهُ الشِّكَالَ مِنَ الْخَيْلِ ‏.‏

٢٨٩٧ - حَدَّثَنَا أَبُو عُمَيْرٍ، عِيسَى بْنُ مُحَمَّدٍ الرَّمْلِيُّ حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ يَزِيدَ بْنِ رَوْحٍ الدَّارِيُّ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عُقْبَةَ الْقَاضِي، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ جَدِّهِ، عَنْ تَمِيمٍ الدَّارِيِّ، قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَقُولُ ‏( مَنِ ارْتَبَطَ فَرَسًا فِي سَبِيلِ اللَّهِ ثُمَّ عَالَجَ عَلَفَهُ بِيَدِهِ كَانَ لَهُ بِكُلِّ حَبَّةٍ حَسَنَةٌ ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 13- CİHÂDDA NİYET BÂBI

2889 - “... Ebû Mûsâ (el-Eş'arî) (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre:

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e, kahramanlık için savaşan adam, hamiyyet (yani taassub ve yakınlarını desteklemek) niyetiyle savaşan adam ve gösteriş amacıyla savaşan adamın durumu (hakkında ne buyurulur? diye) soruldu. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) :

(Kim yalnız tevhîd kelimesinin izzeti, yücelmesi için cihâd ederse ancak o kimsenin cihâdı Allah yolundadır) buyurdu. "

2890 - “... Acemlerden bir âzadlı olan Ebû Ukbe (radıyallahü anh)'den; Şöyle demiştir:

Ben Uhud (savaşı) günü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in beraberinde savaşa katıldım. (Savaşta) müşriklerden bir adamı vurdum ve :Bu darbeyi benden al, ben fârisî gencim, dedim. Sonra bu olay Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e ulaştı. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) bana:

(Niçin sen: Bu darbeyi benden al, ben ensârî gencim, demedin buyurdu.) "

2891 - “... Abdullah bin Amr (bin el-Âs) (radıyallahü anhümâ)’dan; Şöyle demiştir:

Ben, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim:

(Allah yolunda savaşıp da ganimetle (ve sağlıkla) dönen her gâzî grubu (âhiret) ecrinin üçte ikisini dünyada almış olurlar. Eğer hiç ganimet elde edemezlerse (âhiret) ecirleri tam olur.) "

١٣ - باب النِّيَّةِ فِي الْقِتَالِ

٢٨٨٩ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نُمَيْرٍ، حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ شَقِيقٍ، عَنْ أَبِي مُوسَى، قَالَ سُئِلَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم عَنِ الرَّجُلِ يُقَاتِلُ شَجَاعَةً وَيُقَاتِلُ حَمِيَّةً وَيُقَاتِلُ رِيَاءً فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏( مَنْ قَاتَلَ لِتَكُونَ كَلِمَةُ اللَّهِ هِيَ الْعُلْيَا فَهُوَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ ‏)‏.‏

٢٨٩٠ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا حُسَيْنُ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا جَرِيرُ بْنُ حَازِمٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِسْحَاقَ، عَنْ دَاوُدَ بْنِ الْحُصَيْنِ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِي عُقْبَةَ، عَنْ أَبِي عُقْبَةَ، - وَكَانَ مَوْلًى لأَهْلِ فَارِسَ - قَالَ شَهِدْتُ مَعَ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم يَوْمَ أُحُدٍ فَضَرَبْتُ رَجُلاً مِنَ الْمُشْرِكِينَ فَقُلْتُ خُذْهَا مِنِّي وَأَنَا الْغُلاَمُ الْفَارِسِيُّ ‏.‏ فَبَلَغَتِ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ ‏( أَلاَ قُلْتَ خُذْهَا مِنِّي وَأَنَا الْغُلاَمُ الأَنْصَارِيُّ ‏)‏.‏

٢٨٩١ - حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يَزِيدَ، حَدَّثَنَا حَيْوَةُ، أَخْبَرَنِي أَبُو هَانِئٍ، أَنَّهُ سَمِعَ أَبَا عَبْدِ الرَّحْمَنِ الْحُبُلِيَّ، يَقُولُ إِنَّهُ سَمِعَ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عَمْرٍو، يَقُولُ سَمِعْتُ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم يَقُولُ ‏( مَا مِنْ غَازِيَةٍ تَغْزُو فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَيُصِيبُوا غَنِيمَةً إِلاَّ تَعَجَّلُوا ثُلُثَىْ أَجْرِهِمْ فَإِنْ لَمْ يُصِيبُوا غَنِيمَةً تَمَّ لَهُمْ أَجْرُهُمْ ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 12- BABA VE ANASI HAYATTA OLDUĞU HALDE SAVAŞA GİDEN ADAM

2886 - “... Muâviye bin Câhime es-Selemî (radıyallahü anh) şöyle demiştir:

Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanına gelerek:

— Yâ Resûlallah! Allah rızâsını ve âhiret mutluluğunu dileyerek seninle beraber cihâda cidden niyetlenmişimdir.(Yani cihâda çıkmama müsaade et) dedim. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :

— (Bağışlanasın. Annen hayatta mıdır?) buyurdu. Ben:

— Evet, dedim. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :

— (Geriye dön de annene itâat, iyilik et) buyurdu. Sonra ben Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)’e diğer taraftan giderek:

— Yâ Resûlallah! Ben Allah'ın rızâsını ve âhiret mutluluğunu dileyerek seninle beraber cihâd etmeye cidden niyetlenmişimdir, (yani cihâd'a çıkmama müsade et) dedim. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :

— (Bağışlanasın. Annen hayatta mı?) diye sordu. Ben:

— Evet, Yâ Resûlallah, dedim. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :

— (O halde sen annenin yanına geri dön ve ona itâat et) buyurdu. Sonra ben Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)'in önüne çıkıp :

— Yâ Resûlallah! Ben Allah'ın rızâsını ve âhiret mutluluğunu dileyerek seninle beraber savaşa çıkmaya gerçekten niyetlendi idim, demiş. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) ;

— (Vah sana, vah sana. Annen hayatta mı?) diye sordu. Ben:

— Evet. Yâ Resûlallah, dedim. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :

— (Allah seni yarlığasın. Sen annenin ayağına sarıl. Çünkü cennet oradadır) buyurdu.

2887) ... Muâviye bin Câhime es-Selemî (radıyallahü anhümâ)'dar yapılan (diğer bir) rivâyete göre Câhime, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına gitmiş ve bunun mislini anlatmıştır.

Ebû Abdillah İbn-i Mâcete dedi ki: Bu Câhime, Huneyn (savaşı) günü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i ayıplayan Abbâs bin Mirdas es-Selemî'nin oğlu olan Câhime'dir. "

2888 - “... Abdullah bin Amr (bin el-Âs) (radıyallahü anhüma)'dan rivâyet edildiğine göre bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına gelerek:

Yâ Resûlallah! Ben Allah'ın rızâsını ve âhiret mutluluğunu dileyerek seninle cihâda gitmek niyetiyle geldim. Ve (and olsun ki) Babam ve annem (gelişim nedeniyle) ağlamakta oldukları halde ben geldim, dedi. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :

— (O halde sen onların yanına geri git de onları ağlattığın gibi güldür) buyurdu. "

١٢ - باب الرَّجُلِ يَغْزُو وَلَهُ أَبَوَانِ

٢٨٨٦ - حَدَّثَنَا أَبُو يُوسُفَ، مُحَمَّدُ بْنُ أَحْمَدَ الرَّقِّيُّ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَلَمَةَ الْحَرَّانِيُّ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِسْحَاقَ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ طَلْحَةَ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِي بَكْرٍ الصِّدِّيقِ، عَنْ مُعَاوِيَةَ بْنِ جَاهِمَةَ السُّلَمِيِّ، قَالَ أَتَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّي كُنْتُ أَرَدْتُ الْجِهَادَ مَعَكَ أَبْتَغِي بِذَلِكَ وَجْهَ اللَّهِ وَالدَّارَ الآخِرَةَ ‏.‏ قَالَ ‏( وَيْحَكَ أَحَيَّةٌ أُمُّكَ ‏)‏.‏ قُلْتُ نَعَمْ ‏.‏ قَالَ ‏( ارْجِعْ فَبَرَّهَا ‏)‏.‏ ثُمَّ أَتَيْتُهُ مِنَ الْجَانِبِ الآخَرِ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّي كُنْتُ أَرَدْتُ الْجِهَادَ مَعَكَ أَبْتَغِي بِذَلِكَ وَجْهَ اللَّهِ وَالدَّارَ الآخِرَةَ ‏.‏ قَالَ ‏( وَيْحَكَ أَحَيَّةٌ أُمُّكَ ‏)‏.‏ قُلْتُ نَعَمْ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ ‏( فَارْجِعْ إِلَيْهَا فَبَرَّهَا ‏)‏.‏ ثُمَّ أَتَيْتُهُ مِنْ أَمَامِهِ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّي كُنْتُ أَرَدْتُ الْجِهَادَ مَعَكَ أَبْتَغِي بِذَلِكَ وَجْهَ اللَّهِ وَالدَّارَ الآخِرَةَ ‏.‏ قَالَ ‏( وَيْحَكَ أَحَيَّةٌ أُمُّكَ ‏)‏.‏ قُلْتُ نَعَمْ يَا رَسُولَ اللَّهِ ‏.‏ قَالَ ‏( وَيْحَكَ الْزَمْ رِجْلَهَا فَثَمَّ الْجَنَّةُ ‏)‏.‏

٢٨٨٧ - حَدَّثَنَا هَارُونُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الْحَمَّالُ، حَدَّثَنَا حَجَّاجُ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا ابْنُ جُرَيْجٍ، أَخْبَرَنِي مُحَمَّدُ بْنُ طَلْحَةَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِي بَكْرٍ الصِّدِّيقِ، عَنْ أَبِيهِ، طَلْحَةَ عَنْ مُعَاوِيَةَ بْنِ جَاهِمَةَ السُّلَمِيِّ، أَنَّ جَاهِمَةَ، أَتَى النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَذَكَرَ نَحْوَهُ ‏.‏ قَالَ أَبُو عَبْدِ اللَّهِ بْنُ مَاجَهْ هَذَا جَاهِمَةُ بْنُ عَبَّاسِ بْنِ مِرْدَاسٍ السُّلَمِيُّ الَّذِي عَاتَبَ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم يَوْمَ حُنَيْنٍ ‏.‏

٢٨٨٨ - حَدَّثَنَا أَبُو كُرَيْبٍ، مُحَمَّدُ بْنُ الْعَلاَءِ حَدَّثَنَا الْمُحَارِبِيُّ، عَنْ عَطَاءِ بْنِ السَّائِبِ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو، قَالَ أَتَى رَجُلٌ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّي جِئْتُ أُرِيدُ الْجِهَادَ مَعَكَ أَبْتَغِي وَجْهَ اللَّهِ وَالدَّارَ الآخِرَةَ وَلَقَدْ أَتَيْتُ وَإِنَّ وَالِدَىَّ لَيَبْكِيَانِ ‏.‏ قَالَ ‏( فَارْجِعْ إِلَيْهِمَا فَأَضْحِكْهُمَا كَمَا أَبْكَيْتَهُمَا ‏)‏.‏


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget