Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 42. Bâb - Hadislerin Yazılmasını Caiz Görmeyen Kimseler

458. Bize Yezid b. Hârûn haber verip (dedi ki) bize Hişâm, Zeyd b. Eslem'den, (o) Atâ' b. Yesâr'dan, (o da) Ebû Sa'îd el -Hudrî'den (naklen) haber verdi ki Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Benden, Kur'an'dan başka hiçbir şey yazmayınız. Kim benden, Kur'an'dan başka bir şey yazmışsa onu imha etsin.

459. Bize Ebû Ma'mer, Süfyân b. Uyeyne'den haber verdi (ki, o Süfyân) şöyle dedi: Bize Zeyd b. Eşlem, Atâ' b. Yesâr'dan, (oda) Ebû Sa'îd el -Hudrî'den (naklen) rivâyet etti ki, onlar Hazret-i Peygamber'den (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisinden (hadis) yazma hususunda izin istediler de (Hazret-i Peygamber) onlara izin vermedi.

460. Bize Bişr İbnu'l -Hakem, Süfyân b. Uyeyne'den, (o) İbn Şübrüme'den, (o da) eş -Şa'bi'den (naklen) haber verdi ki o (yani eş -Şa'bi) şöyle derdi: Ey Şibâk! Sana, -hadisi kasdederek -tekrar mı edeyim? Ben, hadisin bana tekrar edilmesini hiç istemedim.

461. Bize Muhammed b. Ahmed b. Ebî Halef haber verip dedi ki, Abdurrahman b. Mehdi'yi, şöyle derken işittim: Mâlik b. Enes'i şöyle derken işittim: ez -Zühri bir hadis nakletmişti. Sonra onunla bir yolda karşılaştım ve, (bineğinin) yularını tutup dedim ki; "Ebû Bekr! Bize rivâyet etmiş olduğun o hadisi bana tekrar et." Dedi ki; "Hadisin tekrar edilmesini mi istiyorsun?" (Mâlik) dedi ki ben de; "Sen hadisin tekrar edilmesini istemez miydin?" dedim. "Hayır" dedi. 'Yazmadın da?" dedim. "Hayır" dedi.

462. Bize Muhammed b. Kesir, el -Evzâ'î'den, onun şöyle dediğini haber verdi: Katâde yazma işini kerih görürdü. Bu sebeple yazma sesini işitince bunu hoş görmez ve, (alıp silmek, imha etmek için) eliyle onu arardı.

463. Bize Ebul -Muğire haber verip dedi ki, el -Evzâ'î onu (yani yazma işini) kerih görürdü.

464. Bize Muhammed b. Yûsuf, Süfyân'dan, (o da) Mansûr'dan (naklen) haber verdi ki, İbrahim yazmayı yani ilmi (yazmayı) kerih görürdü.

465. Bize Yûsuf b. Mûsa haber verip (dedi ki) bize Ezher, İbn Avn'dan, (o da) İbn Sirin'den (naklen) haber verdi (ki İbn Sîrin) şöyle dedi: "Bir kitap (yazılı bir şey) edinmiş olsaydım, Hazret-i Peygamberin (sallallahü aleyhi ve sellem) mektuplarını edinirdim.

466. Bize İsmail b. Ebân haber verip (dedi ki) bize İbn İdris, İbn Avn'dan, onun şöyle dediğini rivâyet etti: Hammâd'ı, İbrahim'den yazarken gördüm. O zaman İbrahim ona; "Seni menetmemiş miydim?" dedi. O da şöyle cevap verdi: Onlar sadece "atrâf -hadis hatırlatıcı notlar"dır.

467. Bize İsmail b. Ebân haber verip (dedi ki) bize İbn İdris, Şu'be'den, (o) el -Hakem'den, (o da) İbrahim'den (naklen) rivâyet etti (ki İbrahim) şöyle dedi: Abide bana dedi ki; "Benden hiçbir yazıyı ciltli kitap yapmayın! "

468. Bize Sa'îd b. Âmir, Hişâm'dan, onun şöyle dediğini haber verdi: Muhammed'den, başkasını değil sadece "el -A'mâk hadisi"ni yazdım. Onu da ezberleyince imha ettim.

469. Bize Mervân b. Muhammed haber verip (dedi ki) Sa'îd b. Abdilaziz'i, şöyle derken işittim: Asla hiçbir hadis yazmadım.

470.

471. Bize Abdullah b. İmrân haber verip (dedi ki) bize Ebû Dâvûd rivâyet edip (dedi ki) bize Şu'be, İsmail b. Recâ'dan, (o da) İbrahim'den (naklen) rivâyet etti (ki İbrahim) şöyle dedi: Abîde'den, üzerine yazmak için bir deri parçası istedim de o şöyle dedi: İbrahim! Benden hiçbir yazıyı ciltli kitap yapma!.

472. Bize Abdullah haber verip (dedi ki) bize Ebû Dâvûd rivâyet edip (dedi ki) bize Şu'be, el -Hakem'den, (o) İbrahim'den, (o da) Abide'den (naklen) onun (yani bir önceki haberin) aynısını rivâyet etti.

473. Bize Yahya b. Hammâd haber verip (dedi ki) bize Ebû Avâne, Süleyman b. Atik'den, (o) Ebû Ma'şer'den, (o da) İbrahim'den (naklen) rivâyet etti ki o (yani İbrahim) hadislerin defterlere yazılmasını kerih görür ve (sebep olarak da) "(Sonra) Mushaflara benzetilir!" derdi. Yahya dedi ki, kitabımda, Kâtib Ziyâd'dan (o da) Ebû Ma'şer'den (naklen şu ilâve cümleyi) buldum: Şu halde (defterlerin dışında) nasıl istersen yaz."

474. Bize Muhammed b. Yûsuf ve Ubeydullah b. Süfyân, Nu'rnân b. Kays'dan (naklen) haber verdiler ki, Abîde ölümü esnasında kitaplarını istetip imha etmiş ve, (sebep olarak da) "Onların, bir topluluğun eline geçip de onları (asıl) yerlerinde kullanmayacaklarından, (değiştireceklerinden) korkuyorum!" demiş.

475. Bize el -Hakem İbnu'l -Mübârek ve Zekeriyyâ b. Adiyy, Abdülvâhid b. Ziyâd'dan, (o) Leys'den, (o da) Mücâhid'den (naklen) haber verdi ki, o (yani Mücâhid) ilmin defterlere yazılmasını kerih gördü.

476. Bize Abdurrahman b. Salih haber verip (dedi ki) bize İbnu'l -Mübârek, el -Evzâ'i'den, onun şöyle dediğini rivâyet etti: Bu ilim, (uzun bir müddet) er kişilerin (birbirinden sözlü olarak) aldığı azîz bir şey olmaya devam etti. Nihayet onun mücmeli (özeti) sahifelere geçti veya ehli olmayan ona el attı (da bu azizliği, değeri yokoldu)

477. Bize Yûsuf b. Mûsa haber verip (dedi ki) bize Ebû Dâvûd et -Tayâlisî rivâyet edip (dedi ki) bize Şu'be, Yûnus'dan, şöyle dediğini haber verdi: el -Hasan yazıyor ve yazdırıyordu. İbn Sîrin ise ne yazıyor, ne yazdırıyordu.

478. Bize Yezid haber verip (dedi ki) bize el -Avvâm, İbrahim et -Teymi'den, şöyle dediğini haber verdi: İbn Mes'ûd'a, bazı insanların yanında beğenip (okudukları) bir kitabın olduğu haberi ulaştı. Bunun üzerine onlardan onu getirmelerini sürekli istemeye başladı. Nihayet onu getirdiler. O da onu imha etti. Sonra şöyle dedi: Sizden önceki ehl-i kitab, Rabblerinin kitabını terkederek alimlerinin kitaplarına yöneldikleri için helak olmuşlardı .

479. Bize Ebu'n -Nu'mân haber verip (dedi ki) bize Hammâd b. Zeyd, İbn Avn'dan, (o da) Muhammed'den (naklen) rivâyet etti (ki, Muhammed) şöyle dedi: Abiderye dedim ki; "Senden işittiğimi yazayım mı?" "Hayır" dedi. "Peki bir kitap bulursam okuyayım mı?" dedim. "Hayır" dedi.

480. Bize Yezid b. Harun haber verip (dedi ki) bize el -Cureyri, Ebû Nadra'dan, şöyle dediğini haber verdi: Ebû Sa'îd el -Hudri'ye dedim ki; "Bize yazdırmaz mısın? Çünkü biz ezberleyemiyoruz!". Şöyle cevap verdi: "Hayır! Size kesinlikle yazdırmayacak ve onu, bir Kur'an haline koymayacağız. Ama bizlerin, Resûlüllah'dan (sallallahü aleyhi ve sellem) ezberlediğimiz gibi siz de bizden ezberleyin!."

481. Bize Muhammed b. Kesir, el -Evzâ'î'den, şöyle dediğini rivâyet etti: Ebû Kesîr'i şöyle derken işittim: Ebû Hureyre'yi şöyle derken işittim: O (yani Ebû Hureyre'nin kendisi) ne yazar, ne yazdırır.

482. Bize Esed b. Mûsa haber verip (dedi ki) bize Şu'be, Ebû Mûsa'dan, (o) Humeyd b. Hâlid'den, (o da) Ebû Burde'den (naklen) rivâyet etti ki o (yani Ebu Burde), babasının rivâyet ettiği hadisleri yazıyordu. Derken (babası) Ebû Mûsa onu gördü ve (yazdıklarını) imha etti.

483. Bize el -velid b. Şücâ' haber verip (dedi ki) bana Kureyş b. Enes rivâyet edip dedi ki, İbn Avn bana şöyle dedi: Vallahi asla hiçbir hadis yazmadım İbn Avn dedi ki, İbn Sîrin de şöyle demişti: Hayır, vallahi asla hiçbir hadis yazmadım. İbn Avn dedi ki, İbn Sîrin, Zeyd b. Sâbit'den (naklen onun şöyle dediğini) bana söyledi: "Mervân İbnu'l -Hakem, Medine'de vali iken, kendisine birşeyler yazdırmamı istedi." (Zeyd) şöyle devam etti: "Ben de kabul etmedim. Bunun üzerine, oturduğu yer ile odanın geri kalan kısmının arasına bir perde çektirdi." (Zeyd devamla) şöyle dedi: "Arkadaşları bu yerde onun yanına girip konuşuyorlardı. Sonra Mervân arkadaşlarına döndü ve şöyle dedi: Ona hainlikden başka bir şey yaptığımızı zannetmiyorum!". Ardından bana yöneldi." (Zeyd) şöyle devam etti: "Nedir bu?" dedim. "Sana hainlikden başka bir şey yaptığımızı zannetmiyorum!" dedi. (Zeyd) dedi ki (tekrar) "Nedir bu?" dedim. Şöyle cevap verdi: "Biz bir adama, şu perdenin arkasında oturmasını ve senin şunlara vereceğin fetvalarla söyleyeceklerini yazmasını emretmiştik."

484. Bize Affân haber verip (dedi ki) bize Yahya b. Sa'îd el -Kattân rivâyet edip (dedi ki) bize Süfyân, Mansûr'dan, onun şöyle dediğini rivâyet etti: İbrahim'e dedim ki; "Salim hadisi senden daha tam rivâyet ediyor, (neden?)". Şöyle cevap verdi: "Çünkü Salim yazıyordu."

485. Bize el -velid b. Hişâm haber verip (dedi ki) bize el -Hâris b. Yezîd el -Hımsî, Amr b. Kays'dan, onun şöyle dediğini rivâyet etti: Hazret-i Muâviye öldüğü zaman, babamla beraber, Huvvârin'deki Yezîd b. Muâviye'ye, baş sağlığı dilemek ve halifelikden dolayı tebrik etmek üzere, gittik, oranın camisinde şöyle diyen bir adamla karşılaştık: "Dikkat edin! Şüphesiz, kötülerin yükseltilmesi, iyilerin alçaltılması kıyametin alâmetlerindendir. İyi bilin ki lafın ortaya çıkması, amelin mahzun olması, (sahipsiz kalması) kıyametin alâmetlerindendir. Dikkat edin! "Mesnâ"nın okunup da onu (Kur'an’la) değiştirecek kimsenin bulunmaması kıyametin alâmetlerindendir?" Ona; "Mesnâ da ne?" denildi. Şöyle cevap verdi: "Kur'an'dan başka yazdırılmak istenen kitab! Binaenaleyh Kur'an'a sarılınız!

486. Bize Ahmed b. Abdillah b. Yûnus haber verip (dedi ki) bize Ebu Zeyd rivâyet edip (dedi ki) bize Husayn, Murre el -Hemdânî'den, onun şöyle dediğini rivâyet etti: Ebû Murre el -Kindî, Şam'dan bir kitab getirdi ve onu götürüp Abdullah b. Mes'ûd'a verdi. O da ona baktı. Sonra bir leğen istedi. Ardından su istedi ve, (leğenin içinde o (kitabı) ıslatıp sildi. (Sebep olarak da) şöyle dedi: Sizden öncekiler ancak, (yabancı, değişik) kitaplara uyup kendi kitaplarını terketmekle helak oldular. "

Husayn dedi ki, Murre sonra şöyle dedi: "Elbetteki o, şayet Kur'an'dan veya sünnetten olsaydı, (Abdullah) onu imha etmezdi. Ama o ehl-i kitabın kitaplarındandır.

487. Bize Muhammed b. Ahmed haber verip (dedi ki) bize Süfyân, Ömer'den, (o da) Yahya b. Ca'de'den (naklen) rivâyet etti (ki Yahya) şöyle dedi: (Bir gün) Hazret-i Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem), üzerinde bir yazı bulunan bir kürek kemiği getirilmiş de o şöyle buyurmuştur: "Bir topluluğa; peygamberlerinin getirdiklerini terkedip, kendi peygamberlerinden başka bir peygamberin veya kendi kitaplarından başka bir kitabın getirmiş olduğu şeylere yönelmeleri) sapıklık olarak yeter." Bunun üzerine Allah -azze ve celle -şu âyeti indirmiş: "Sana indirdiğimiz o kitab onlara kâfi gelmedi "

488. Bize Sehl b. Hammâd haber verip (dedi ki) bize Şu'be, el -Eş'as'dan, (o da) babasından -ki o Abdullah'ın talebe -arkadaşlarındandı - (naklen) rivâyet etti (ki, el -Eş'as'ın babası) şöyle dedi: Bir adamın yanında, üzerinde "Sübhanallahi ve'l -Hamdulillahi ve Lâ İlahe İllallahu vellahu Ekber=Allah her türlü noksanlıklardan beridir, yüce sıftalarla muttasıfdır. Hamd Allah'adır. Allah'dan başka hiçbir ilâh yokdur. Allah en uludur" (yazılı)

489. Bize Zekeriyya b. Adiyy haber verip (dedi ki) bize Ubeydullah -ki o İbn Amr'dır-, Abdulmelik b. Umeyr'den, (o) Ebû Burde'den, (o da) Ebû Mûsa'dan (naklen) rivâyet etti ki, İsrâiloğulları bir kitap yazıp ona uymuşlar ve Tevrat'ı terketmişlerdi.

490. Bize Ebu'n -Nu'mân haber verip (dedi ki) bize İsrail, Osman b. Ebi'l -Muğire'den, (o) Affân el -Muhâribî'den, (o da) babasından (naklen) rivâyet etti (ki Affân'ın babası) şöyle dedi: İbn Mes'ûd'u şöyle derken işittim: Bazı insanlar sözümü işitiyor, sonra gidip onu yazıyorlar. Halbuki ben hiç kimsenin, Allah'ın Kitâbı'ndan başkasını yazmasını helâl görmüyorum.

491. Bize Mâlik b. İsmail haber verip (dedi ki) bize Muhammed b. Fudayl, Şübrüme'den, onun şöyle dediğini rivâyet etti: eş -Şa'bî'yi, şöyle derken işittim: Ne beyazın üstüne siyah yazmışımdır (yani hadisleri ne yazmışımdır) ne de bir insandan bir hadisi tekrar etmesini istemişimdir.

٤٢- باب مَنْ لَمْ يَرَ كِتَابَةَ الْحَدِيثِ

٤٥٨ - أَخْبَرَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَخْبَرَنَا هَمَّامٌ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ الْخُدْرِىِّ أَنَّ النَّبِىَّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَ :( لاَ تَكْتُبُوا عَنِّى شَيْئاً إِلاَّ الْقُرْآنَ ، فَمَنْ كَتَبَ عَنِّى شَيْئاً غَيْرَ الْقُرْآنِ فَلْيَمْحُهُ ).

٤٥٩ - أَخْبَرَنَا أَبُو مَعْمَرٍ عَنْ سُفْيَانَ بْنِ عُيَيْنَةَ قَالَ حَدَّثَنَا زَيْدُ بْنُ أَسْلَمَ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ الْخُدْرِىِّ : أَنَّهُمُ اسْتَأْذَنُوا النَّبِىَّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فِى أَنْ يَكْتُبُوا عَنْهُ فَلَمْ يَأْذَنْ لَهُمْ.

٤٦٠ - أَخْبَرَنَا بِشْرُ بْنُ الْحَكَمِ عَنْ سُفْيَانَ بْنِ عُيَيْنَةَ عَنِ ابْنِ شُبْرُمَةَ عَنِ الشَّعْبِىِّ أَنَّهُ كَانَ يَقُولُ : يَا شِبَاكُ أَرُدُّ عَلَيْكَ يَعْنِى الْحَدِيثَ ، مَا أَرَدْتُ أَنْ يُرَدَّ عَلَىَّ حَدِيثٌ قَطُّ.

٤٦١ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ أَحْمَدَ بْنِ أَبِى خَلَفٍ قَالَ سَمِعْتُ عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ مَهْدِىٍّ يَقُولُ سَمِعْتُ مَالِكَ بْنَ أَنَسٍ يَقُولُ : حَدَّثَنَا الزُّهْرِىُّ بِحَدِيثٍ فَلَقِيتُهُ فِى بَعْضِ الطَّرِيقِ فَأَخَذْتُ بِلِجَامِهِ ، فَقُلْتُ : يَا أَبَا بَكْرٍ أَعِدْ عَلَىَّ الْحَدِيثَ الَّذِى حَدَّثْتَنَا بِهِ. قَالَ : وَتَسْتَعِيدُ الْحَدِيثَ؟ قَالَ قُلْتُ : وَمَا كُنْتَ تَسْتَعِيدُ الْحَدِيثَ؟ قَالَ : لاَ. قُلْتُ : وَلاَ تَكْتُبُ؟ قَالَ : لاَ.

٤٦٢ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ كَثِيرٍ عَنِ الأَوْزَاعِىِّ قَالَ : كَانَ قَتَادَةُ يَكْرَهَ الْكِتَابَةَ فَإِذَا سَمِعَ وَقْعَ الْكِتَابِ أَنْكَرَهُ وَالْتَمَسَهُ بِيَدِهِ.

٤٦٣ - أَخْبَرَنَا أَبُو الْمُغِيرَةِ قَالَ : كَانَ الأَوْزَاعِىُّ يَكْرَهُهُ.

٤٦٤ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ عَنْ سُفْيَانَ عَنْ مَنْصُورٍ : أَنَّ إِبْرَاهِيمَ كَانَ يَكْرَهُ الْكِتَابَ يَعْنِى الْعِلْمَ.

٤٦٥ - أَخْبَرَنَا يُوسُفُ بْنُ مُوسَى حَدَّثَنَا أَزْهَرُ عَنِ ابْنِ عَوْنٍ عَنِ ابْنِ سِيرِينَ قَالَ : لَوْ كُنْتُ مُتَّخِذاً كِتَاباً لاَتَّخَذْتُ رَسَائِلَ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم-.

٤٦٦ - أَخْبَرَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ أَبَانَ حَدَّثَنَا ابْنُ إِدْرِيسَ عَنِ ابْنِ عَوْنٍ قَالَ : رَأَيْتُ حَمَّاداً يَكْتُبُ عِنْدَ إِبْرَاهِيمَ ، فَقَالَ لَهُ إِبْرَاهِيمُ : أَلَمْ أَنْهَكَ؟ قَالَ : إِنَّمَا هِىَ أَطْرَافٌ.

٤٦٧ - أَخْبَرَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ أَبَانَ حَدَّثَنَا ابْنُ إِدْرِيسَ عَنْ شُعْبَةَ عَنِ الْحَكَمِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ قَالَ لِى عَبِيدَةُ : لاَ تُخَلِّدَنَّ عَلَىَّ كِتَاباً.

٤٦٨ - أَخْبَرَنَا سَعِيدُ بْنُ عَامِرٍ عَنْ هِشَامٍ قَالَ : مَا كَتَبْتُ عَنْ مُحَمَّدٍ إِلاَّ حَدِيثَ الأَعْمَاقِ ، فَلَمَّا حَفِظْتُهُ مَحَوْتُهُ.

٤٦٩ - أَخْبَرَنَا مَرْوَانُ بْنُ مُحَمَّدٍ قَالَ سَمِعْتُ سَعِيدَ بْنَ عَبْدِ الْعَزِيزِ يَقُولُ : مَا كَتَبْتُ حَدِيثاً قَطُّ.

٤٧٠ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عِمْرَانَ حَدَّثَنَا أَبُو دَاوُدَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ مُغِيرَةَ عَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ : مَا كَتَبْتُ شَيْئاً قَطُّ.

٤٧١ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عِمْرَانَ حَدَّثَنَا أَبُو دَاوُدَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ إِسْمَاعِيلَ بْنِ رَجَاءٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ : سَأَلْتُ عَبِيدَةَ قِطْعَةَ جِلْدٍ أَكْتُبُ فِيهِ فَقَالَ : يَا إِبْرَاهِيمُ لاَ تُخَلِّدَنَّ عَنِّى كِتَاباً.

٤٧٢ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ حَدَّثَنَا أَبُو دَاوُدَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنِ الْحَكَمِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنْ عَبِيدَةَ مِثْلَهُ.

٤٧٣ - أَخْبَرَنَا يَحْيَى بْنُ حَمَّادٍ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ عَتِيكٍ عَنْ أَبِى مَعْشَرٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ : أَنَّهُ كَانَ يَكْرَهُ أَنْ يُكْتَبَ الْحَدِيثُ فِى الْكَرَارِيسِ وَيَقُولُ : يُشَبَّهُ بِالْمَصَاحِفِ. قَالَ يَحْيَى : وَوَجَدْتُ فِى كِتَابِى عَنْ زِيَادٍ الْكَاتِبِ عَنْ أَبِى مَعْشَرٍ : فَاكْتُبْ كَيْفَ شِئْتَ.

٤٧٤ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ وَعُبَيْدُ اللَّهِ عَنْ سُفْيَانَ عَنْ نُعْمَانَ بْنِ قَيْسٍ : أَنَّ عَبِيدَةَ دَعَا بِكُتُبِهِ فَمَحَاهَا عِنْدَ الْمَوْتِ وَقَالَ : إِنِّى أَخَافُ أَنْ يَلِيَهَا قَوْمٌ فَلاَ يَضَعُونَهَا مَوَاضِعَهَا.

٤٧٥ - أَخْبَرَنَا الْحَكَمُ بْنُ الْمُبَارَكِ وَزَكَرِيَّا بْنُ عَدِىٍّ عَنْ عَبْدِ الْوَاحِدِ بْنِ زِيَادٍ عَنْ لَيْثٍ عَنْ مُجَاهِدٍ : أَنَّهُ كَرِهَ أَنْ يُكْتَبَ الْعِلْمُ فِى الْكَرَارِيسِ.

٤٧٦ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ صَالِحٍ حَدَّثَنَا ابْنُ الْمُبَارَكِ عَنِ الأَوْزَاعِىِّ قَالَ : مَا زَالَ هَذَا الْعِلْمُ عَزِيزاً يَتَلَقَّاهُ الرِّجَالُ حَتَّى وَقَعَ فِى الصُّحُفِ فَحَمَلَهُ أَوْ دَخَلَ فِيهِ غَيْرُ أَهْلِهِ.

٤٧٧ - أَخْبَرَنَا يُوسُفُ بْنُ مُوسَى حَدَّثَنَا أَبُو دَاوُدَ الطَّيَالِسِىُّ أَخْبَرَنَا شُعْبَةُ عَنْ يُونُسَ قَالَ : كَانَ الْحَسَنُ يَكْتُبُ وَيُكْتِبُ ، وَكَانَ ابْنُ سِيرِينَ لاَ يَكْتُبُ وَلاَ يُكْتِبُ.

٤٧٨ - أَخْبَرَنَا يَزِيدُ أَخْبَرَنَا الْعَوَّامُ عَنْ إِبْرَاهِيمَ التَّيْمِىِّ قَالَ : بَلَغَ ابْنَ مَسْعُودٍ أَنَّ عِنْدَ نَاسٍ كِتَاباً يُعْجَبُونَ بِهِ ، فَلَمْ يَزَلْ بِهِمْ حَتَّى أَتَوْهُ بِهِ فَمَحَاهُ ، ثُمَّ قَالَ : إِنَّمَا هَلَكَ أَهْلُ الْكِتَابِ قَبْلَكُمْ أَنَّهُمْ أَقْبَلُوا عَلَى كُتُبِ عُلَمَائِهِمْ وَتَرَكُوا كِتَابَ رَبِّهِمْ.

٤٧٩ - أَخْبَرَنَا أَبُو النُّعْمَانِ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ عَنِ ابْنِ عَوْنٍ عَنْ مُحَمَّدٍ قَالَ قُلْتُ لِعَبِيدَةَ : أَكْتُبُ مَا أَسْمَعُ مِنْكَ؟ قَالَ : لاَ. قُلْتُ : فَإِنْ وَجَدْتُ كِتَاباً أَقْرَؤُهُ؟ قَالَ : لاَ.

٤٨٠ - أَخْبَرَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَخْبَرَنَا الْجُرَيْرِىُّ عَنْ أَبِى نَضْرَةَ قَالَ قُلْتُ لأَبِى سَعِيدٍ الْخُدْرِىِّ : أَلاَ تُكْتِبُنَا فَإِنَّا لاَ نَحْفَظُ. فَقَالَ : لاَ إِنَّا لَنْ نُكْتِبَكُمْ وَلَنْ نَجْعَلَهُ قُرْآناً ، وَلَكِنِ احْفَظُوا عَنَّا كَمَا حَفِظْنَا نَحْنُ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم-.

٤٨١ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ كَثِيرٍ عَنِ الأَوْزَاعِىِّ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا كَثِيرٍ يَقُولُ سَمِعْتُ أَبَا هُرَيْرَةَ يَقُولُ : إَنَّ أَبَا هُرَيْرَةَ لاَ يَكْتُبُ وَلاَ يُكْتِبُ.

٤٨٢ - أَخْبَرَنَا أَسَدُ بْنُ مُوسَى حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ عَنْ حُمَيْدِ بْنِ هِلاَلٍ عَنْ أَبِى بُرْدَةَ : أَنَّهُ كَانَ يَكْتُبُ حَدِيثَ أَبِيهِ فَرَآهُ أَبُو مُوسَى فَمَحَاهُ.

٤٨٣ - أَخْبَرَنَا الْوَلِيدُ بْنُ شُجَاعٍ قَالَ حَدَّثَنِى قُرَيْشُ بْنُ أَنَسٍ قَالَ قَالَ لِىَ ابْنُ عَوْنٍ : وَاللَّهِ مَا كَتَبْتُ حَدِيثاً قَطُّ. قَالَ ابْنُ عَوْنٍ قَالَ ابْنُ سِيرِينَ : لاَ وَاللَّهِ مَا كَتَبْتُ حَدِيثاً قَطُّ. قَالَ وَقَالَ لِىَ ابْنُ سِيرِينَ عَنْ زَيْدِ بْنِ ثَابِتٍ : أَرَادَنِى مَرْوَانُ بْنُ الْحَكَمِ وَهُوَ أَمِيرٌ عَلَى الْمَدِينَةِ أَنْ أُكْتِبَهُ شَيْئاً - قَالَ - فَلَمْ أَفْعَلْ - قَالَ - فَجَعَلَ سِتْراً بَيْنَ مَجْلِسِهِ وَبَيْنَ بَقِيَّةِ دَارِهِ - قَالَ - فَكَانَ أَصْحَابُهُ يَدْخُلُونَ عَلَيْهِ وَيَتَحَدَّثُونَ فِى ذَلِكَ الْمَوْضِعِ ، فَأَقْبَلَ مَرْوَانُ عَلَى أَصْحَابِهِ فَقَالَ مَا أَرَانَا إِلاَّ قَدْ خُنَّاهُ ، ثُمَّ أَقْبَلَ عَلَىَّ قَالَ قُلْتُ : وَمَا ذَاكَ؟ قَالَ : مَا أُرَانَا إِلاَّ قَدْ خُنَّاكَ. قَالَ قُلْتُ : وَمَا ذَاكَ؟ قَالَ : إِنَّا أَمَرْنَا رَجُلاً يَقْعُدُ خَلْفَ هَذَا السِّتْرِ فَيَكْتُبُ مَا تُفْتِى هَؤُلاَءِ وَمَا تَقُولُ.

٤٨٤ - أَخْبَرَنَا عَفَّانُ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ الْقَطَّانُ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ مَنْصُورٍ قَالَ قُلْتُ لإِبْرَاهِيمَ : إِنَّ سَالِماً أَتَمُّ مِنْكَ حَدِيثاً. قَالَ : إِنَّ سَالِماً كَانَ يَكْتُبُ.

٤٨٥ - أَخْبَرَنَا الْوَلِيدُ بْنُ هِشَامٍ حَدَّثَنَا الْحَارِثُ بْنُ يَزِيدَ الْحِمْصِىُّ عَنْ عَمْرِو بْنِ قَيْسٍ قَالَ : وَفَدْتُ مَعَ أَبِى إِلَى يَزِيدَ بْنِ مُعَاوِيَةَ بِحُوَّارَيْنَ حِينَ تُوُفِّىَ مُعَاوِيَةُ نُعَزِّيهِ وَنُهَنِّيهِ بِالْخِلاَفَةِ ، فَإِذَا رَجُلٌ فِى مَسْجِدِهَا يَقُولُ : أَلاَ إِنَّ مِنْ أَشْرَاطِ السَّاعَةِ أَنْ تُرْفَعَ الأَشْرَارُ وَتُوضَعَ الأَخْيَارُ ، أَلاَ إِنَّ مِنْ أَشْرَاطِ السَّاعَةِ أَنْ يَظْهَرَ الْقَوْلُ وَيُخْزَنَ الْعَمَلُ ، أَلاَ إِنَّ مِنْ أَشْرَاطِ السَّاعَةِ أَنْ تُتْلَى الْمَثْنَاةُ فَلاَ يُوجَدُ مَنْ يُغَيِّرُهَا. قِيلَ لَهُ : وَمَا الْمَثْنَاةُ؟ قَالَ : مَا اسْتُكْتِبَ مِنْ كِتَابٍ غَيْرِ الْقُرْآنِ ، فَعَلَيْكُمْ بِالْقُرْآنِ فَبِهِ هُدِيتُمْ ، وَبِهِ تُجْزَوْنَ وَعَنْهُ تُسْأَلُونَ. فَلَمْ أَدْرِ مَنِ الرَّجُلُ ، فَحَدَّثْتُ بِذَا الْحَدِيثِ بَعْدَ ذَلِكَ بِحِمْصَ ، فَقَالَ لِى رَجُلٌ مِنَ الْقَوْمِ : أَوَمَا تَعْرِفُهُ؟ قُلْتُ : لاَ. قَالَ : ذَاكَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عَمْرٍو.

٤٨٦ - أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ يُونُسَ حَدَّثَنَا أَبُو زُبَيْدٍ حَدَّثَنَا حُصَيْنٌ عَنْ مُرَّةَ الْهَمْدَانِىِّ قَالَ : جَاءَ أَبُو قُرَّةَ الْكِنْدِىُّ بِكِتَابٍ مِنَ الشَّامِ فَحَمَلَهُ فَدَفَعَهُ إِلَى عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَسْعُودٍ فَنَظَرَ فِيهِ ، فَدَعَا بَطَسْتٍ ثُمَّ دَعَا بِمَاءٍ فَمَرَسَهُ فِيهِ وَقَالَ : إِنَّمَا هَلَكَ مَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ بِاتِّبَاعِهِمُ الْكُتُبَ وَتَرْكِهِمْ كِتَابَهُمْ. قَالَ حُصَيْنٌ فَقَالَ مُرَّةُ : أَمَا إِنَّهُ لَوْ كَانَ مِنَ الْقُرْآنِ أَوِ السُّنَّةِ لَمْ يَمْحُهُ ، وَلَكِنْ كَانَ مِنْ كُتُبِ أَهْلِ الْكِتَابِ.

٤٨٧ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ أَحْمَدَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ عَمْرٍو عَنْ يَحْيَى بْنِ جَعْدَةَ قَالَ : أُتِىَ النَّبِىُّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- بِكَتِفٍ فِيهِ كِتَابٌ فَقَالَ :( كَفَى بِقَوْمٍ ضَلاَلاً أَنْ يَرْغَبُوا عَمَّا جَاءَ بِهِ نَبِيُّهُمْ إِلَى مَا جَاءَ بِهِ نَبِىٌّ غَيْرُ نَبِيِّهِمْ أَوْ كِتَابٌ غَيْرُ كِتَابِهِمْ ). فَأَنْزَلَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ { أَوَلَمْ يَكْفِهِمْ أَنَّا أَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ } الآيَةَ.

٤٨٨ - أَخْبَرَنَا سَهْلُ بْنُ حَمَّادٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنِ الأَشْعَثِ عَنْ أَبِيهِ - وَكَانَ مِنْ أَصْحَابِ عَبْدِ اللَّهِ - قَالَ : رَأَيْتُ مَعَ رَجُلٍ صَحِيفَةً فِيهَا سُبْحَانَ اللَّهِ وَالْحَمْدُ لِلَّهِ وَلاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَاللَّهُ أَكْبَرُ فَقُلْتُ : أَنْسِخْنِيهَا ، فَكَأَنَّهُ بَخِلَ بِهَا ثُمَّ وَعَدَنِى أَنْ يُعْطِيَنِيهَا ، فَأَتَيْتُ عَبْدَ اللَّهِ فَإِذَا هِىَ بَيْنَ يَدَيْهِ فَقَالَ : إِنَّ مَا فِى هَذَا الْكِتَابِ بِدْعَةٌ وَفِتْنَةٌ وَضَلاَلَةٌ ، وَإِنَّمَا أَهْلَكَ مَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ هَذَا وَأَشْبَاهُ هَذَا ، إِنَّهُمْ كَتَبُوهَا فَاسْتَلَذَّتْهَا أَلْسِنَتُهُمْ وَأُشْرِبَتْهَا قُلُوبُهُمْ ، فَأَعْزِمُ عَلَى كُلِّ امْرِئٍ يَعْلَمُ بِمَكَانِ كِتَابٍ إِلاَّ دَلَّ عَلَيْهِ وَأُقْسِمُ بِاللَّهِ - قَالَ شُعْبَةُ فَأَقْسَمَ بِاللَّهِ قَالَ أَحْسَبُهُ أَقْسَمَ - لَوْ أَنَّهَا ذُكِرَتْ لَهُ بِدَارِ الْهِنْدِ - أُرَاهُ يَعْنِى مَكَاناً بِالْكُوفَةِ بَعِيداً - إِلاَّ أَتَيْتُهُ وَلَوْ مَشْياً.

٤٨٩ - أَخْبَرَنَا زَكَرِيَّا بْنُ عَدِىٍّ حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ - هُوَ ابْنُ عَمْرٍو - عَنْ عَبْدِ الْمَلِكِ بْنِ عُمَيْرٍ عَنْ أَبِى بُرْدَةَ عَنْ أَبِى مُوسَى : أَنَّ بَنِى إِسْرَائِيلَ كَتَبُوا كِتَاباً فَتَبِعُوهُ وَتَرَكُوا التَّوْرَاةَ.

٤٩٠ - أَخْبَرَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا إِسْرَائِيلُ عَنْ عُثْمَانَ أَبِى الْمُغِيرَةِ عَنْ عَفَّاقٍ الْمُحَارِبِىِّ عَنْ أَبِيهِ قَالَ سَمِعْتُ ابْنَ مَسْعُودٍ يَقُولُ : إِنَّ نَاساً يَسْمَعُونَ كَلاَمِى ثُمَّ يَنْطَلِقُونَ فَيَكْتُبُونَهُ ، وَإِنِّى لاَ أُحِلُّ لأَحَدٍ أَنْ يَكْتُبَ إِلاَّ كِتَابَ اللَّهِ.

٤٩١ - أَخْبَرَنَا مَالِكُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ فُضَيْلٍ عَنِ ابْنِ شُبْرُمَةَ قَالَ سَمِعْتُ الشَّعْبِىَّ يَقُولُ : مَا كَتَبْتُ سَوْدَاءَ فِى بَيْضَاءَ وَلاَ اسْتَعَدْتُ حَدِيثاً مِنْ إِنْسَانٍ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 41. Bâb - İnsanları Bıktırmayı Kerîh Gören Kimseler

455. Bize Abdussamed İbnu'l -Vâris haber verip (dedi ki) bize Şube, Ebû İshak'dan (o) Ebul -Ahvas'dan, (o da) Abdullah'dan (naklen) rivâyet etti (ki Abdullah); "İnsanları bıktırmayınız!" dedi.

456. Bize Yezid b. Harun haber verip (dedi ki) bize Şuayb, Kürdûs'den, (o da) Abdullah'dan (naklen) haber verdi (ki Abdullah) şöyle dedi: Şüphe yok ki kalblerin arzuyla yapma, istekle yönelme (anları) vardır. Yine şüphe yok ki onların yüz çevirme, geridönme (yani isteksizlik anları da) vardır. Binaenaleyh insanlara, hadisi size istekle yöneldikleri sürece rivâyet ediniz.

457. Bize Süleyman b. Harb haber verip (dedi ki) bize Ebû Hilâl rivâyet edip dedi ki; el -Hasan'ı, şöyle derken işittim: Denirdi ki bir topluluğa hadisi, yüzleriyle size yöneldikleri sürece rivâyet ediniz. Yüz çevirdiklerinde bil ki onların bazı ihtiyaçları var.

٤١- باب مَنْ كَرِهَ أَنْ يُمِلَّ النَّاسَ

٤٥٥ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ الصَّمَدِ بْنُ عَبْدِ الْوَارِثِ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ عَنْ أَبِى الأَحْوَصِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ : لاَ تُمِلُّوا النَّاسَ.

٤٥٦ - أَخْبَرَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَخْبَرَنَا أَشْعَثُ عَنْ كُرْدُوسٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ : إِنَّ لِلْقُلُوبِ نَشَاطاً وَإِقْبَالاً ، وَإِنَّ لَهَا تَوْلِيَةً وَإِدْبَاراً ، فَحَدِّثُوا النَّاسَ مَا أَقْبَلُوا عَلَيْكُمْ.

٤٥٧ - أَخْبَرَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا أَبُو هِلاَلٍ قَالَ سَمِعْتُ الْحَسَنَ يَقُولُ كَانَ يُقَالُ : حَدِّثِ الْقَوْمَ مَا أَقْبَلُوا عَلَيْكَ بِوُجُوهِهِمْ ، فَإِذَا الْتَفَتُوا فَاعْلَمْ أَنَّ لَهُمْ حَاجَاتٍ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 40. Bâb - Kendisine Hazret-i Peygamber'den –sallallahü aleyhi ve sellem- Bîr Hadis Ulaşıp Da Onu Ululamayan ve Ona Saygı Göstermeyen Kimsenin Cezasının Hemen Verilmesi

445. Bize Abdullah b. Salih haber verip (dedi ki) bana el -Leys rivâyet edip (dedi ki) bana İbn Aclân, el -Aclân'dan, (o) Ebu Hureyre'den, (o da) Resûlüllah'dan (sallallahü aleyhi ve sellem) (naklen) rivâyet etti (ki Resûlüllah) şöyle buyurdu: "Bir ara bir adam çizgili iki kumaşın içinde, (bunlara bürünmüş olarak) bobürlene böbürlene yürüyordu. (Bundan dolayı) Allah onu yere batırıverdi. Artık o, kıyamet gününe kadar, bağırıp çağırarak yerin dibine batmaya devam edecektir." Bunun üzerine takım bir elbise giyiniş olan, (haberi nakleden el -Aclân’ın) ismini de söylediği bir genç şöyle dedi: "Ebû Hureyre! Yere batırılmış olan o genç şöyle mi yürüyordu?" (Yürüyüş taklidi yapan genç) sonra işaretler yaptı, derken öyle bir tökezledi ki neredeyse parçalanacakdı. Bunun üzerine Ebû Hureyre şöyle dedi: "Burnu ve ağzı üzerine yere çarpılsın! (Allah ne güzel buyurmuştur) "O alay edenlere karşı biz sana yeteriz !"

446. Bize Muhammed b. Humeyd haber verip (dedi ki) bize Hârûn -ki o İbnu'l -Muğire'dir. -, Amr b. Ebû Kays'dan, (o) ez -Zübeyr b. Adiyy'den, (o da) Hırâş b. Cübeyr'dan (naklen) rivâyet etti (ki Hırâş) şöyle dedi: (Bir gün) caminin içinde (sapanla veya parmaklarıyla) taş atan bir genç gördüm. Bir ihtiyar ona; "Böyle taş atma! Çünkü ben, Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) (sapanla veya parmaklarla) taş atmayı yasakladığını işittim" dedi. Sonra bu genç gafil davramp ihtiyarın kendisine dikkat etmeyeceğini zannetti ve, (sapanla veya parmaklarıyla tekrar) taş attı. Bunun üzerine ihtiyar ona şöyle dedi: "Sana, Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) (sapanla veya parmaklarla) taş atmayı yasakladığını işittiğimi söylüyorum. Sen yine böyle taş atıyorsun! Vallahi, ne senin cenazene katılırım, ne hastalığında seni ziyaret ederim, ne de ebediyyen seninle konuşurum.

447. Bize Süleyman b. Harb haber verip (dedi ki) bize Hammâd b. Zeyd, Eyyûb'dan, (o) Sa'id b. Cübeyr'den, (o da) Abdullah b. Muğaffel'den (naklen) rivâyet etti (ki Abdullah) şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (sapanla veya parmaklarla) taş atmayı yasakladı ve; "O, ne av avlar, ne de düşman kırıp geçirir. Ama diş kırar, göz çıkarır" buyurdu. Bu rivâyet üzerine, Sa'îd ile aralarında akrabalık bulunan bir adam yerden bir şey aldı ve, (atarak); "Bu mu? Bu ne olur ki?" dedi. Bunun üzerine Sa'îd de şöyle dedi: "Allah Allah! Ben sana Resûlüllah'dan (sallallahü aleyhi ve sellem) hadis rivâyet ediyorum; sen ise onu hafife alıyorsun! Seninle ebediyyen konuşmayacağım!"

448. Bize Abdullah b. Yezîd haber verip (dedi ki) bize Kehmes İbnu'l -Hasan, Abdullah b. Büreyde'den, onun şöyle dediğini haber verdi: (Bir gün) Abdullah b. Muğaffel, arkadaşlarından bir adamı (sapanla veya parmaklarıyla) taş atarken gördü ve; "Böyle taş atma, dedi, çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (sapanla veya parmaklarla) taş atmayı yasaklar, kerih görürdü. Ayrıca onunla ne düşman kırılıp geçirilir, ne de av avlanır. Ama o göz çıkarabilir, diş kırabilir." Bundan sonra onu yine böyle taş atarken gördü. Bunun üzerine ona şöyle dedi: Sana, bunu Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yasakladığını haber vermedim mi? Yine görüyorum ki böyle taş atıyorsun! Vallahi seninle ebediyyen konuşmayacağım!"

449. Bize Mervân b. Muhammed haber verip (dedi ki) bize Said b. Beşîr, Katâde'den, onun şöyle dediğini rivâyet etti: İbn Sîrin bir adama, Hazret-i Peygamber'den (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadis rivâyet etti. Adam da; "Falan şöyle şöyle söyledi," dedi. Bunun üzerine İbn Sîrin şöyle karşılık verdi: "Ben sana Hazret-i Peygamber'den (sallallahü aleyhi ve sellem) hadis rivâyet ediyorum. Sen ise, falana falan şöyle şöyle söyledi, diyorsun! Seninle ebediyyen konuşmayacağım!

450. Bize Muhammed b. Kesir, el -Evzâî'den, (o) ez –Zührî’den, (o) Sâlim'den, (o da) İbn Ömer'den (naklen) haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Sizden birinizden, hanımı, camiye (gitmek için) izin istediği zaman onu menetmesin!" Bu rivâyet üzerine Abdullah'ın bir oğlu; "Yine de, vallahi, onları menedeceğim" dedi. İbn Ömer hemen ona dönüp öyle bir sövdü ki, daha önce hiç kimseye böyle sövdüğünü görmemiştim. Sonra da şöyle dedi: Ben sana Resûlüllah'dan (sallallahü aleyhi ve sellem) hadis rivâyet ediyorum, sen ise; 'Yine de, vallahi, onları menedeceğim" diyorsun.'

451. Bize Muhammed b. Humeyd haber verip (dedi ki) bize Hârûn İbnu'l -Muğire, Ma'rûf’dan, (o da) Ebul –Muhârik’den (naklen) rivâet etti (ki Ebu'l -Muhârik) şöyle dedi: (Bir gün) Ubâde İbnu's -Sâmit, Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) bir dirheme mukabil iki dirhem (alış -verişini) yasakladığını zikretti de falan kimse; "Peşin olursa bunda bir mahzur görmüyorum" dedi. Bunun üzerine Ubâde (kızdı ve) şöyle dedi: Ben; "Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu" diyorum. Sen ise; "Bunda bir mahzur görmüyorum" diyorsun. Vallahi ebediyyen seninle bir tavan altında kalmayacağım!

452. Bize Muhammed b. Yezîd er -Rifâ'î haber verip (dedi ki) bize Ebû Amir el -Akadî, Zem'a'dan, (o) Selem b. Vehrâm'dan, (o) İkrime'den, (o) ibn Abbâs'dan, (o da) Hazret-i Peygamber'den (sallallahü aleyhi ve sellem) (naklen) rivâyet etti (ki Hazret-i Peygamber) şöyle buyurdu: "Kadınlar(ınızın) kapısını geceleyin çalmayınız! (İbn Abbâs) dedi ki; (Daha sonra) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir seferden dönerek gelmişti de iki adam, (Hazret-i Peygamber'in emrine uymayıp) hemen ailelerine gittiler ve her ikisi de hanımının yanında bir adam buldu.

453. Bize Ebu'l -Muğire haber verip (dedi ki) bize el -Evzâ'î, Abdurrahman b. Harmele el -Eslemî'den, (o da) Sa'îd İbnu'l -Müseyyeb'den (naklen) rivâyet etti (ki Sa'îd) şöyle dedi: Besûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir seferden geldiğinde konaklama yerinde konaklar, ardından şöyle buyururdu: "Kadınlar(ınızın) kapısını geceleyin çalmayınız!". Bundan sonra, onun sözünü işitmiş olanlardan iki adam çıkıp, geceleyin ailelerinin kapılarını çaldılar (yani evlerine gittiler) de onlardan her biri hanımının yanında bir adam buldu.

454. Bize Ebu'l -Muğire haber verip (dedi ki) bize el -Evzâ'î rivâyet etti. (O dedi ki) bize Abdurrahman b. Harmele rivâyet edip dedi ki, bir adam Sa'îd İbnu'l -Müseyyeb'in yanına, hacca -veya umreye - gitmek üzere onunla vedalaşmaya geldi de (Sa'îd) ona; "Namaz kılmadıkça ayrılma!, dedi, çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Ezandan sonra camiden, (yine) camiye dönmeyi isteyerek bir ihtiyacı için çıkacak kimse hariç, başkası değil sadece münafık çıkar," (Adam) "Arkadaşlarım Harre'de (beni bekliyorlar.)" dedi. (Abdurrahman) dedi ki, (adam) sonra çıktı, gitti. (Abdurrahman) dedi ki; Sa'îd onu sürekli anarak tenkîd edip durdu. Nihayet kendisine, onun bineğinden düşüp uyluğunun kırıldığı haberi verildi.

٤٠- باب تَعْجِيلِ عُقُوبَةِ مَنْ بَلَغَهُ عَنِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- حَدِيثٌ فَلَمْ يُعَظِّمْهُ وَلَمْ يُوَقِّرْهُ

٤٤٥ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ صَالِحٍ قَالَ حَدَّثَنِى اللَّيْثُ حَدَّثَنِى ابْنُ عَجْلاَنَ عَنِ الْعَجْلاَنِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَ :( بَيْنَمَا رَجُلٌ يَتَبَخْتَرُ فِى بُرْدَيْنِ خَسَفَ اللَّهُ بِهِ الأَرْضَ فَهُوَ يَتَجَلْجَلُ فِيهَا إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ ). فَقَالَ لَهُ فَتًى قَدْ سَمَّاهُ وَهُوَ فِى حُلَّةٍ لَهُ : يَا أَبَا هُرَيْرَةَ أَهَكَذَا كَانَ يَمْشِى ذَلِكَ الْفَتَى الَّذِى خُسِفَ بِهِ؟ ثُمَّ ضَرَبَ بِيَدِهِ فَعَثَرَ عَثْرَةً كَادَ يَنْكَسِرُ مِنْهَا ، فَقَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ لِلْمَنْخَرَيْنِ وَلِلْفَمِ { إِنَّا كَفَيْنَاكَ الْمُسْتَهْزِئِينَ }

٤٤٦ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ حُمَيْدٍ حَدَّثَنَا هَارُونُ - هُوَ ابْنُ الْمُغِيرَةِ - عَنْ عَمْرِو بْنِ أَبِى قَيْسٍ عَنِ الزُّبَيْرِ بْنِ عَدِىٍّ عَنْ خِرَاشِ بْنِ جُبَيْرٍ قَالَ : رَأَيْتُ فِى الْمَسْجِدِ فَتًى يَخْذِفُ ، فَقَالَ لَهُ شَيْخٌ : لاَ تَخْذِفَ ، فَإِنِّى سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- نَهَى عَنِ الْخَذْفِ. فَغَفَلَ الْفَتَى وَظَنَّ أَنَّ الشَّيْخَ لاَ يَفْطِنُ لَهُ فَخَذَفَ ، فَقَالَ لَهُ الشَّيْخُ : أُحَدِّثُكَ أَنِّى سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- يَنْهَى عَنِ الْخَذْفِ ثُمَّ تَخْذِفُ؟ وَاللَّهِ لاَ أَشْهَدُ لَكَ جَنَازَةً ، وَلاَ أَعُودُكَ فِى مَرَضٍ ، وَلاَ أُكَلِّمُكَ أَبَداً. فَقُلْتُ لِصَاحِبٍ لِى يُقَالُ لَهُ مُهَاجِرٌ : انْطَلِقْ إِلَى خِرَاشٍ فَاسْأَلْهُ فَأَتَاهُ فَسَأَلَهُ عَنْهُ فَحَدَّثَهُ.

٤٤٧ - أَخْبَرَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ عَنْ أَيُّوبَ عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مُغَفَّلٍ قَالَ : نَهَى رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- عَنِ الْخَذْفِ فَقَالَ :( إِنَّهَا لاَ تَصْطَادُ صَيْداً وَلاَ تَنْكِى عَدُوًّا ، وَلَكِنَّهَا تَكْسِرُ السِّنَّ وَتَفْقَأُ الْعَيْنَ ). فَرَفَعَ رَجُلٌ - بَيْنَهُ وَبَيْنَ سَعِيدٍ قَرَابَةٌ - شَيْئاً مِنَ الأَرْضِ فَقَالَ : هَذِهِ وَمَا تَكُونُ هَذِهِ؟ فَقَالَ سَعِيدٌ : أَلاَ أُرَانِى أُحَدِّثُكَ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- ثُمَّ تَهَاوَنُ بِهِ؟ لاَ أُكَلِّمُكَ أَبَداً.

٤٤٨ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يَزِيدَ حَدَّثَنَا كَهْمَسُ بْنُ الْحَسَنِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ بُرَيْدَةَ قَالَ : رَأَى عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُغَفَّلٍ رَجُلاً مِنْ أَصْحَابِهِ يَخْذِفُ فَقَالَ : لاَ تَخْذِفْ فَإِنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- كَانَ يَنْهَى عَنِ الْخَذْفِ وَكَانَ يَكْرَهُهُ ، وَإِنَّهُ لاَ يُنْكَأُ بِهِ عَدُوٌّ وَلاَ يُصَادُ بِهِ صَيْدٌ ، وَلَكِنَّهُ قَدْ يَفْقَأُ الْعَيْنَ وَيَكْسِرُ السِّنَّ. ثُمَّ رَآهُ بَعْدَ ذَلِكَ يَخْذِفُ فَقَالَ لَهُ : أَلَمْ أُخْبِرْكَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- كَانَ يَنْهَى عَنْهُ ، ثُمَّ أَرَاكَ تَخْذِفُ؟ وَاللَّهِ لاَ أُكَلِّمُكَ أَبَداً.

٤٤٩ - أَخْبَرَنَا مَرْوَانُ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ بَشِيرٍ عَنْ قَتَادَةَ قَالَ : حَدَّثَ ابْنُ سِيرِينَ رَجُلاً بِحَدِيثٍ عَنِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَقَالَ رَجُلٌ : قَالَ فُلاَنٌ كَذَا وَكَذَا. فَقَالَ ابْنُ سِيرِينَ : أُحَدِّثُكَ عَنِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- وَتَقُولُ قَالَ فُلاَنٌ؟ لاَ أُكَلِّمُكَ أَبَداً.

٤٥٠ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ كَثِيرٍ عَنِ الأَوْزَاعِىِّ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ سَالِمٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَ :( إِذَا اسْتَأْذَنَتْ أَحَدَكُمُ امْرَأَتُهُ إِلَى الْمَسْجِدِ فَلاَ يَمْنَعْهَا ). فَقَالَ فُلاَنُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ : إِذاً وَاللَّهِ أَمْنَعُهَا. فَأَقْبَلَ عَلَيْهِ ابْنُ عُمَرَ فَشَتَمَهُ شَتِيمَةً لَمْ أَرَهُ شَتَمَهَا أَحَداً قَبْلَهُ ، ثُمَّ قَالَ : أُحَدِّثُكَ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- وَتَقُولُ إِذاً وَاللَّهِ أَمْنَعُهَا؟

٤٥١ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ حُمَيْدٍ حَدَّثَنَا هَارُونُ بْنُ الْمُغِيرَةِ عَنْ مَعْرُوفٍ عَنْ أَبِى الْمُخَارِقِ قَالَ : ذَكَرَ عُبَادَةُ بْنُ الصَّامِتِ أَنَّ النَّبِىَّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- نَهَى عَنْ دِرْهَمَيْنِ بِدِرْهَمٍ ، فَقَالَ فُلاَنٌ : مَا أَرَى بِهَذَا بَأْساً يَداً بِيَدٍ. فَقَالَ عُبَادَةُ : أَقُولُ قَالَ النَّبِىُّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- وَتَقُولُ لاَ أَرَى بِهِ بَأْساً؟ وَاللَّهِ لاَ يُظِلُّنِى وَإِيَّاكَ سَقْفٌ أَبَداً.

٤٥٢ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَزِيدَ الرِّفَاعِىُّ حَدَّثَنَا أَبُو عَامِرٍ الْعَقَدِىُّ عَنْ زَمْعَةَ عَنْ سَلَمَةَ بْنِ وَهْرَامٍ عَنْ عِكْرِمَةَ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ عَنِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَ :( لاَ تَطْرُقُوا النِّسَاءَ لَيْلاً ). قَالَ : وَأَقْبَلَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَافِلاً فَانْسَاقَ رَجُلاَنِ إِلَى أَهْلَيْهِمَا ، فَكِلاَهُمَا وَجَدَ مَعَ امْرَأَتِهِ رَجُلاً.

٤٥٣ - أَخْبَرَنَا أَبُو الْمُغِيرَةِ حَدَّثَنَا الأَوْزَاعِىُّ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ حَرْمَلَةَ الأَسْلَمِىِّ عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ قَالَ : كَانَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- إِذَا قَدِمَ مِنْ سَفَرٍ نَزَلَ الْمُعَرَّسَ ، ثُمَّ قَالَ :( لاَ تَطْرُقُوا النِّسَاءَ لَيْلاً ). فَخَرَجَ رَجُلاَنِ مِمَّنْ سَمِعَ مَقَالَتَهُ فَطَرَقَا أَهْلَيْهِمَا ، فَوَجَدَ كُلُّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا مَعَ امْرَأَتِهِ رَجُلاً.

٤٥٤ - أَخْبَرَنَا أَبُو الْمُغِيرَةِ حَدَّثَنَا الأَوْزَاعِىُّ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ حَرْمَلَةَ قَالَ : جَاءَ رَجُلٌ إِلَى سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ يُوَدِّعُهُ بِحَجٍّ أَوْ عُمْرَةٍ ، فَقَالَ لَهُ : لاَ تَبْرَحْ حَتَّى تُصَلِّىَ فَإِنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَ :( لاَ يَخْرُجُ بَعْدَ النِّدَاءِ مِنَ الْمَسْجِدِ إِلاَّ مُنَافِقٌ إِلاَّ رَجُلٌ أَخْرَجَتْهُ حَاجَتُهُ وَهُوَ يُرِيدُ الرَّجْعَةَ إِلَى الْمَسْجِدِ ). فَقَالَ : إِنَّ أَصْحَابِى بِالْحَرَّةِ. قَالَ : فَخَرَجَ. قَالَ : فَلَمْ يَزَلْ سَعِيدٌ يُولَعُ بِذِكْرِهِ حَتَّى أُخْبِرَ أَنَّهُ وَقَعَ مِنْ رَاحِلَتِهِ فَانْكَسَرَتْ فَخِذُهُ.


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget