Kelerin Yenilmesi Hakkında
8. Bab—Kelerin Yenilmesi Hakkında
2067. Bize Muhammed b. Yusuf, Süfyan'dan, (O) Abdullah b. Dinar'dan, (O da) ibn Ömer'den (naklen) haber verdi ki. O şöyle dedi: Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) kelerin (hükmü) soruldu da O; "Ben onu ne yerim, ne de haram kılarım!" buyurdu
2068. Bize Sehl b. Hammad haber verip (dedi ki), bize Şu'be rivâyet edip (dedi ki), bize el-Hakem rivâyet edip dedi ki, Zeyd b. Vehb'i, el-Bera b. Azib'den, (O da) Sabit b. Vedia'dan (naklen) rivâyet ederken işittim ki, (Sabit) şöyle demiş: Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) bir keler getirilmişti de O; "Allah daha iyi bilir ya, (bu), şekli değiştirilmiş bir türdür, (veya, şekli hayvan şekline çevrilmiş bir ümmettir!)" buyurmuştu.
2069. Bize Abdullah b. Salih haber verip (dedi ki), bana el-Leys rivâyet edip (dedi ki), bana Yunus, İbn Şihâb'dan rivâyet etti ki, O şöyle demiş: Bana Ebu Umame b. Sehl b. Huneyf el-Ensari haber verdi ki, Abdullah b. Abbas O'na haber vermiş ki, kendisine "Allah'ın Kılıcı" denilen Halid ibnu'l-Velid O'na haber vermiş ki, O (yani Halid), Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte, Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımı Hazret-i Meymûne'nin -ki O, (Halid'in) de teyzesidir, İbn Abbas'ın da teyzesidir- yanına girmişler ve yanında, kızkardeşi Hafida bintu'l-Haris'in Necd'den getirmiş olduğu kızartılmış bir keler bulmuşlar. (Hazret-i Meymûne) de hemen bu keleri Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) sunmuş. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) elini bir yemeğe, (durumu) kendisine anlatılıp ismi söylenmedikçe nadiren yaklaştırırmış. Neyse Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) elini bu kelere uzatmış. Bunun üzerine orada bulunan kadınlardan biri; "Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem), kendisine ne sunduğunuzu bildirin!" demiş. Onlar da; "bu, kelerden başka birşey değildir!" demişler. O zaman Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) elini (yemekten) çekmiş. Bu sefer Halid ibnu'l-Velid; "keleri haram mı kılıyorsun, ya Resûlüllah?" demiş. Hazret-i Peygamber de); "Hayır! Fakat o, kavmimin yurdunda olmaz. Bu sebeple ondan tiksiniyorum!" buyurmuş. Halid, sözüne devamla şöyle demiş: Bunun üzerine ben onu (önüme) çekmiş ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bakıyorken yemiştim de, O beni (bundan) menetmemişti.
٨- باب فِى أَكْلِ الضَّبِّ
٢٠٦٧ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ عَنْ سُفْيَانَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ دِينَارٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ قَالَ : سُئِلَ النَّبِىُّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- عَنِ الضَّبِّ فَقَالَ :( لَسْتُ بِآكِلِهِ وَلاَ مُحَرِّمِهِ ).
٢٠٦٨ - أَخْبَرَنَا سَهْلُ بْنُ حَمَّادٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ حَدَّثَنَا الْحَكَمُ قَالَ سَمِعْتُ زَيْدَ بْنَ وَهْبٍ يُحَدِّثُ عَنِ الْبَرَاءِ بْنِ عَازِبٍ عَنْ ثَابِتِ بْنِ وَدِيعَةَ قَالَ : أُتِىَ النَّبِىُّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- بِضَبٍّ فَقَالَ :( أُمَّةٌ مُسِخَتْ وَاللَّهُ أَعْلَمُ ).
٢٠٦٩ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ صَالِحٍ حَدَّثَنِى اللَّيْثُ حَدَّثَنِى يُونُسُ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ أَنَّهُ قَالَ أَخْبَرَنِى أَبُو أُمَامَةَ بْنُ سَهْلِ بْنِ حُنَيْفٍ الأَنْصَارِىُّ أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عَبَّاسٍ أَخْبَرَهُ أَنَّ خَالِدَ بْنَ الْوَلِيدِ الَّذِى يُقَالُ لَهُ سَيْفُ اللَّهِ أَخْبَرَهُ : أَنَّهُ دَخَلَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- عَلَى مَيْمُونَةَ زَوْجِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- وَهِىَ خَالَتُهُ وَخَالَةُ ابْنِ عَبَّاسٍ ، فَوَجَدَ عِنْدَهَا ضَبًّا مَحْنُوذاً قَدِمَتْ بِهِ أُخْتُهَا حُفَيْدَةُ بِنْتُ الْحَارِثِ مِنْ نَجْدٍ ، فَقَدَّمَتِ الضَّبَّ لِرَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- وَكَانَ قَلَّمَا يُقَدِّمُ يَدَهُ لِطَعَامٍ حَتَّى يُحَدَّثَ بِهِ وَيُسَمَّى لَهُ ، فَأَهْوَى رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- يَدَهُ إِلَى الضَّبِّ ، فَقَالَتِ امْرَأَةٌ مِنْ نِسْوَةِ الْحُضُورِ : أَخْبِرْنَ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- مَا قَدَّمْتُنَّ. قُلْنَ : هَذَا الضَّبُّ. فَرَفَعَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- يَدَهُ فَقَالَ خَالِدُ بْنُ الْوَلِيدِ : أَتُحَرِّمُ الضَّبَّ يَا رَسُولَ اللَّهِ؟ قَالَ - أُرَاهُ - :( لاَ وَلَكِنَّهُ لَمْ يَكُنْ بِأَرْضِ قَوْمِى فَأَجِدُنِى أَعَافُهُ ). قَالَ خَالِدٌ : فَاجْتَرَرْتُهُ فَأَكَلْتُهُ وَرَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- يَنْظُرُ فَلَمْ يَنْهَنِى.