Bir Köle İle Evli Olup Da Âzâd Edilen Cariyenin (Köle İle Evliliği Sürdürüp Sürdürmemede) Muhayyer Bırakılması Hakkında
15. Bâb—Bir Köle İle Evli Olup Da Âzâd Edilen Cariyenin (Köle İle Evliliği Sürdürüp Sürdürmemede) Muhayyer Bırakılması Hakkında
2344. Bize Sehl b. Hammâd haber verip (dedi ki), bize Şu'be, el-Hakem'den, (O) İbrahim'den, (O) el-Esved'den, (O da) Hazret-i Âişe'den (naklen) rivâyet etti ki; O, Berire'yi satın almak istemişti de, O'nun efendileri "velâ"sının (kendilerinde kalmasını) şart koşmak istemişlerdi. O da bunu Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) bildirmiş, (Resûlüllah) da; "O'nu satın al! Çünkü "velâ" ancak âzâd edenin hakkıdır" buyurmuştu. Bunun üzerine O, O'nu satın alıp âzâd etmişti. (Hazret-i Peygamber) ise O'nu kocasıyla -ki O, hür biri idi-, (evliliklerini sürdürüp sürdürmeme konusunda) muhayyer bırakmıştı. Ayrıca (Hazret-i Âişe'den naklen rivâyet edildi) ki, Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) et getirilmişti de O; "Bu nereden (gelmiş?)" buyurmuştu. "Berire'ye sadaka olarak verildi" cevabı verilmiş, bunun üzerine O; "Bu O'nun için bir sadaka, bizim için bir hediyedir!" buyurmuştu.
2345. Bize İsmail b. Halil haber verip (dedi ki), bize Ali b. Mushir rivâyet edip (dedi ki), bize Hişâm b. Urve, Abdurrahman İbnu'l-Kasım'dan, (O) babasından, (O da) Hazret-i Âişe'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (bir gün) yanıma girmişti. Ben de kendisine bir yiyecek sunmuştum da O; "Size ait (ocağa) asılmış bir çömlek görmedim mi?" buyurmuştu. Ben; "yâ Resûlüllah! Bu, Berire'ye sadaka olarak verilmiş, O'nun da bize hediye ettiği ettir! (Siz ise zekât, sadaka malı yemezsiniz)" cevabını vermiştim. O zaman (Hazret-i Peygamber); "O O'na sadaka, bize hediyedir!" buyurmuş (ve ondan alıp yemişti). O'nun (yani Berire'nin) kocası vardı. Derken o, âzâd olunca (O'nunla evliliklerini sürdürüp sürdürmeme konusunda) muhayyer bırakılmıştı.
2346. Bize Abdurrahman ibnu'd-Dahhâk, el-Muğire b. Abdirrahman el-Mahzûni'den, (O) Hişâm b. Urve'den, (O) Abdurrahman ibnul-Kasım'dan, (O) babasından, (O da) Hazret-i Âişe'den (naklen) haber verdi ki, Berire'yi Hazret-i Âişe âzâd ettiğinde O'nun kocası köle idi. O zaman Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) O'nu (yani Berire'yi) onunla (evliliklerini sürdürmeye) teşvik etmeye başlamış, O da Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem); "benim ondan ayrılmaya hakkım yok mu?" demeye başlamıştı. (Hazret-i Peygamber O'na); "Evet, (buna hakkın var!)" buyurmuş, O da; "Öyleyse ben muhakkak ki ondan ayrıldım" demişti.
2347. Bize Amr b. Avn haber verip (dedi ki), bize Hâlid b. Abdillah, Hâlid'den -yani el-Hazzâ'dan-, (O) İkrime'den, (O da) İbn Abbâs'tan (naklen) haber verdi ki; Berire'nin kocası, Muğis isimli bir köle idi. (Şimdi) sanki ben ona, (Berire'nin) ardında gözyaşları sakalına akarak ağlayıp dolaşırken bakar gibiyim! O zaman Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Abbâs'a; "Ya Abbâs! Muğis'in Berire'ye sevgisinin fazlalığına, Berire'nin ise Muğis'e kızgınlığının fazlalığına şaşmaz mısın?" buyurmuş, sonra O'na (yani Berire'ye); "Ona dönsen! Çünkü o senin çocuğunun babasıdır!" buyurmuştu. Bunun üzerine O; "yâ Resûlüllah, (bunu) bana emrediyor musun?" demiş, (Hazret-i Peygamber de); "Ben sadece bir aracıyım!" buyurmuş, O da; "(o halde) benim ona hiç ihtiyacım yok!" demişti.
١٥- باب فِى تَخْيِيرِ الأَمَةِ تَكُونُ تَحْتَ الْعَبْدِ فَتُعْتَقُ
٢٣٤٤ - أَخْبَرَنَا سَهْلُ بْنُ حَمَّادٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنِ الْحَكَمِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنِ الأَسْوَدِ عَنْ عَائِشَةَ : أَنَّهَا أَرَادَتْ أَنْ تَشْتَرِىَ بَرِيرَةَ فَأَرَادَ مَوَالِيهَا أَنْ يَشْتَرِطُوا وَلاَءَهَا ، فَذَكَرَتْ ذَلِكَ لِرَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَقَالَ :( اشْتَرِيهَا ، فَإِنَّمَا الْوَلاَءُ لِمَنْ أَعْتَقَ ). فَاشْتَرَتْهَا فَأَعْتَقَتْهَا ، وَخَيَّرَهَا مِنْ زَوْجِهَا وَكَانَ حُرًّا ، وَأَنَّ النَّبِىَّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- أُتِىَ بِلَحْمٍ فَقَالَ :( مِنْ أَيْنَ هَذَا؟ ). قِيلَ تُصُدِّقَ بِهِ عَلَى بَرِيرَةَ. فَقَالَ :( هُوَ لَهَا صَدَقَةٌ وَلَنَا هَدِيَّةٌ ).
٢٣٤٥ - أَخْبَرَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ خَلِيلٍ أَخْبَرَنَا عَلِىُّ بْنُ مُسْهِرٍ حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عُرْوَةَ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الْقَاسِمِ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ : دَخَلَ النَّبِىُّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- عَلَىَّ فَقَرَّبْتُ إِلَيْهِ طَعَاماً لَيْسَ فِيهِ لَحْمٌ فَقَالَ :( أَلَمْ أَرَ لَكُمْ قِدْراً مَنْصُوبَةً؟ ). قُلْتُ : يَا رَسُولَ اللَّهِ هَذَا لَحْمٌ تُصُدِّقَ بِهِ عَلَى بَرِيرَةَ ، فَأَهْدَتْ لَنَا. قَالَ :( هُوَ عَلَيْهَا صَدَقَةٌ وَهُوَ لَنَا مِنْهَا هَدِيَّةٌ ). وَكَانَ لَهَا زَوْجٌ فَلَمَّا عُتِقَتْ خُيِّرَتْ.
٢٣٤٦ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ الضَّحَّاكِ عَنِ الْمُغِيرَةِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الْمَخْزُومِىِّ عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الْقَاسِمِ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ : أَنَّ بَرِيرَةَ حِينَ أَعْتَقَتْهَا عَائِشَةُ كَانَ زَوْجُهَا عَبْداً ، فَجَعَلَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- يَحُضُّهَا عَلَيْهِ فَجَعَلَتْ تَقُولُ لِرَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- : أَلَيْسَ لِى أَنْ أُفَارِقَهُ؟ قَالَ :( بَلَى ). قَالَتْ : فَقَدْ فَارَقْتُهُ.
٢٣٤٧ - أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ عَوْنٍ أَخْبَرَنَا خَالِدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ خَالِدٍ - يَعْنِى الْحَذَّاءَ - عَنْ عِكْرِمَةَ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ : أَنَّ زَوْجَ بَرِيرَةَ كَانَ عَبْداً يُقَالُ لَهُ مُغِيثٌ ، كَأَنِّى أَنْظُرُ إِلَيْهِ يَطُوفُ خَلْفَهَا يَبْكِى وَدُمُوعُهُ تَسِيلُ عَلَى لِحْيَتِهِ ، فَقَالَ النَّبِىُّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- لِلْعَبَّاسِ :( يَا عَبَّاسُ أَلاَ تَعْجَبُ مِنْ شِدَّةِ حُبِّ مُغِيثٍ بَرِيرَةَ ، وَمِنْ شِدَّةِ بُغْضِ بَرِيرَةَ مُغِيثاً؟ ). فَقَالَ لَهَا : ( لَوْ رَاجَعْتِيهِ فَإِنَّهُ أَبُو وَلَدِكِ ). فَقَالَتْ : يَا رَسُولَ اللَّهِ أَتَأْمُرُنِى ؟ قَالَ : ( إِنَّمَا أَنَا شَافِعٌ ). قَالَتْ : لاَ حَاجَةَ لِى فِيهِ.