بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla
25. Bâb—Hiç Kimse Başkasının Suçundan Dolayı Sorumlu Tutulamaz
2443. Bize Yûnus b. Muhammed haber verip (dedi ki), bize Cerir, yani İbn Hâzim rivâyet edip dedi ki, Abdulmelik b. Umeyr'i (şöyle derken) işittim: Bana İyâd b. Lakît, Ebû Rimse'den rivâyet etti ki, O şöyle demiş: Berberimde bir oğlum olduğu halde Medine'ye gelmiştim. Resûlüllah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) (henüz hiç) görmemiştik. Bu sebeple hemen O'na geldim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de, üzerinde yeşil iki elbise olduğu halde dışarı çıktı. Ben O'nu görünce tariften O'nu hemen tanıdım ve yanına gittim. Derken; "Bu beraberindeki kimdir?" buyurdu. "Kabe'nin Rabb'ine andolsun ki benim oğlum!" dedim. "Senin oğlun mu?" buyurdu. "Onun (oğlum olduğuna) şâhidlik ederim!" dedim. O zaman şöyle buyurdu: "Ama şüphe yok ki, ne bu oğlun senin sorumlu tutulacağın suç işler, ne sen onun sorumlu tutulacağı suç işlersin!"
2444. Bize Ebu'l-Velîd haber verip (dedi ki), bize Ubeydullah b. İyâd rivâyet edip (dedi ki), bize İyâd, Ebû Rimse'den rivâyet etti ki, O şöyle demiş: Ben babamla beraber Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) doğru gitmiştim de O babama; "Bu senin oğlun mu?" buyurmuştu. (Babam) da; "evet, Kabe'nin Rabb'ine andolsun ki!" demiş ve sözüne; "Gerçekten! Ben onun (oğlum olduğuna) şâhidlik ederim" diye devam etmişti. (Ebû Rimse) dedi ki, o zaman Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) benim babama gerçekten benzememden, (yine de) babamın benim için yemin etmesinden dolayı gülercesine tebessüm etmiş, sonra da; "(Bununla beraber) şüphe yok ki, ne bu oğlun senin sorumlu tutulacağın suç işler, ne sen onun sorumlu tutulacağı suç işlersin!" buyurmuştu. (Ebû Rimse sözüne devamla) dedi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) daha sonra; "Günâh işleyen hiçbir kimse başkasının günâhını çekmez!" ayetini okumuştu.
٢٥- باب لاَ يُؤْخَذُ أَحَدٌ بِجِنَايَةِ غَيْرِهِ
٢٤٤٣ - أَخْبَرَنَا يُونُسُ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ - يَعْنِى ابْنَ حَازِمٍ - قَالَ سَمِعْتُ عَبْدَ الْمَلِكِ بْنَ عُمَيْرٍ حَدَّثَنِى إِيَادُ بْنُ لَقِيطٍ عَنْ أَبِى رِمْثَةَ قَالَ : قَدِمْتُ الْمَدِينَةَ وَمَعِىَ ابْنٌ لِى وَلَمْ يَكُنْ رَأَيْنَا رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَأَتَيْتُهُ ، فَخَرَجَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- وَعَلَيْهِ ثَوْبَانِ أَخْضَرَانِ ، فَلَمَّا رَأَيْتُهُ عَرَفْتُهُ بِالصِّفَةِ فَأَتَيْتُهُ فَقَالَ :( مَنْ هَذَا الَّذِى مَعَكَ؟ ). قُلْتُ : ابْنِى وَرَبِّ الْكَعْبَةِ. فَقَالَ :( ابْنُكَ؟ ). فَقُلْتُ : أَشْهَدُ بِهِ. قَالَ :( فَإِنَّ ابْنَكَ هَذَا لاَ يَجْنِى عَلَيْكَ وَلاَ تَجْنِى عَلَيْهِ ).
٢٤٤٤ - أَخْبَرَنَا أَبُو الْوَلِيدِ حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ إِيَادٍ حَدَّثَنَا إِيَادٌ عَنْ أَبِى رِمْثَةَ قَالَ : انْطَلَقْتُ مَعَ أَبِى نَحْوَ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَقَالَ لأَبِى :( ابْنُكَ هَذَا؟ ). قَالَ : إِى وَرَبِّ الْكَعْبَةِ. قَالَ :( حَقًّا؟ ). قَالَ : أَشْهَدُ بِهِ. قَالَ : فَتَبَسَّمَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- ضَاحِكاً مِنْ ثَبَتِ شَبَهِى فِى أَبِى وَمِنْ حَلِفِ أَبِى عَلَىَّ فَقَالَ :( إِنَّ ابْنَكَ هَذَا لاَ يَجْنِى عَلَيْكَ وَلاَ تَجْنِى عَلَيْهِ ). قَالَ : وَقَرَأَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- { وَلاَ تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى }.