Elçileri Öldürme Yasağı Hakkında
60. Bâb—Elçileri Öldürme Yasağı Hakkında
2558. Bize Abdullah b. Saîd haber verip (dedi ki), bize Ebu Bekr b. Ayyaş, Asım'dan, (O) Ebu Vâil'den, (O da) İbn Mi'yer es-Sa'di'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: (Birgün) akşam üzeri bir atımı gövdeli bitkilerin (yapraklarından) otlatmaya çıktım. Derken Hanifeoğulları'nın mescidlerinden bir mescide uğradım da onları, Müseylime'nin Allah'ın resûlü olduğuna şehadet ederken işittim. Hemen Abdullah b. Mes'ud'un yanına dönüp (bunu) O'na haber verdim. O da onlara güvenlik görevlilerini gönderdi. Bunlar da onları alıp getirdiler. O zaman bu topluluk tevbe edip görüşlerinden vazgeçti, (Abdullah) da onları serbest bıraktı. (Sadece) içlerinden, Abdullah b. Nuvaha isimli bir adamı öne geçirip boynunu vurdurttu. Bunun üzerine (oradakiler) O'nar "bu topluluğu bıraktın, bunu ise öldürdün?" dediler. O da şöyle cevap verdi: Ben gerçekten (birgün) Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanında oturuyordum, bu ve bir adam Müseylime'nin yanından elçi olarak çıkagelmişlerdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de onlara; "Benim, Allah'ın Resûlü olduğuma şehadet ediyor musunuz?" buyurmuştu. Onlar da O'na; "biz Müseyleme'nin, Allah'ın resûlü olduğuna şehadet ediyoruz!" demişlerdi. Bunun üzerine Resûlüllah şöyle buyurmuştu: "Ben Allah'a ve Resûllerine iman ettim. Şayet ben elçileri öldüren biri olsaydım, sizi öldürürdüm!" (Abdullah b. Mesud sözüne şöyle devam etti): "İşte ben onu bundan dolayı öldürdüm!" (Sonra) O, onların mescidine dair emir verdi de o yıkıldı.
٦٠- باب فِى النَّهْىِ عَنْ قَتْلِ الرُّسُلِ
٢٥٥٨ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ عَيَّاشٍ عَنْ عَاصِمٍ عَنْ أَبِى وَائِلٍ عَنِ ابْنِ مُعَيْزٍ السَّعْدِىِّ قَالَ : خَرَجْتُ أُسْفِرُ فَرَساً لِى مِنَ السَّحَرِ فَمَرَرْتُ عَلَى مَسْجِدٍ مِنْ مَسَاجِدِ بَنِى حَنِيفَةَ فَسَمِعْتُهُمْ يَشْهَدُونَ أَنَّ مُسَيْلَمَةَ رَسُولُ اللَّهِ ، فَرَجَعْتُ إِلَى عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَسْعُودٍ فَأَخْبَرْتُهُ فَبَعَثَ إِلَيْهِمُ الشُّرَطَ فَأَخَذُوهُمْ ، فَجِىءَ بِهِمْ إِلَيْهِ فَتَابَ الْقَوْمُ وَرَجَعُوا عَنْ قَوْلِهِمْ فَخَلَّى سَبِيلَهُمْ ، وَقَدَّمَ رَجُلاً مِنْهُمْ يُقَالُ لَهُ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ نُوَاحَةَ فَضَرَبَ عُنُقَهُ ، فَقَالُوا لَهُ : تَرَكْتَ الْقَوْمَ وَقَتَلْتَ هَذَا. فَقَالَ : إِنِّى كُنْتُ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- جَالِساً إِذْ دَخَلَ هَذَا وَرَجُلٌ وَافِدَيْنِ مِنْ عِنْدِ مُسَيْلَمَةَ فَقَالَ لَهُمَا رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( أَتَشْهَدَانِ أَنِّى رَسُولُ اللَّهِ؟ ). فَقَالاَ لَهُ : تَشْهَدُ أَنْتَ أَنَّ مُسَيْلَمَةَ رَسُولُ اللَّهِ؟ فَقَالَ :( آمَنْتُ بِاللَّهِ وَرُسُلِهِ ، لَوْ كُنْتُ قَاتِلاً وَافِداً لَقَتَلْتُكُمَا ). فَلِذَلِكَ قَتَلْتُهُ وَأَمَرَ بِمَسْجِدِهِمْ فَهُدِمَ.