بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla
2. Bâb—"Seni Şüpheye Düşüren Şeyleri Bırak, Şüpheye Düşürmeyen Şeylere Bak!" Hadisi
2587. Bize Saîd b. Âmir haber verip (dedi ki), bize Şu'be, Yezid b. Ebi Meryem'den, (O da) Ebu'l-Havra’ es-Sa'di'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Ben el-Hasan b. Ali'ye, "Resûlüllah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) aklında ne kalmış?" dedim, O da şöyle cevap verdi: Bir adam Ona, ne olduğunu bilmediğim bir mesele sormuştu da O şöyle buyurmuştu: "Sen, seni şüpheye düşüren şeyleri bırak, şüpheye düşürmeyen şeylere bak!"
2588. Bize Süleyman b. Harb rivâyet edip (dedi ki), bize Hammâd b. Seleme, ez-Zehrani Abdusselam'dan, (O) Eyyûb b. Abdillah b. Mikrez el-Fihri'den, (O da) Vâbısa b. Ma'bed el-Esedi'den (naklen) rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Vâbısa'ya; "Sen sevab ve günahı sormaya mı geldin?" buyurmuştu. (Vâbısa) sözüne devamla dedi ki, ben de; "evet!" demiştim. (Vâbısa) sözüne şöyle devam etti: Bunun üzerine O, parmaklarını birleştirip onlarla göğsüne vurmuş ve üç defa; "Sen fetvayı kendinden iste, sen fetvayı kalbinden iste, Ey Vâbısa!" buyurmuş, (sonra da sözüne şöyle devam etmişti): "İyi ve sevap, canın kendisiyle sükûn, kalbin kendisiyle huzur bulduğu şeydir. Kötü ve günah ise, insanlar sana fetva verseler de, onlar sana (farklı) açıklamada bulunsalar da, insanın içine oturan, insanın gönlünde gidip gelen şeydir!"
٢- باب :( دَعْ مَا يَرِيبُكَ إِلَى مَا لاَ يَرِيبُكَ ).
٢٥٨٧ - أَخْبَرَنَا سَعِيدُ بْنُ عَامِرٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ بُرَيْدِ بْنِ أَبِى مَرْيَمَ عَنْ أَبِى الْحَوْرَاءِ السَّعْدِىِّ قَالَ قُلْتُ لِلْحَسَنِ بْنِ عَلِىٍّ : مَا تَحْفَظُ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم-؟ قَالَ : سَأَلَهُ رَجُلٌ عَنْ مَسْأَلَةٍ لاَ أَدْرِى مَا هِىَ ، فَقَالَ :( دَعْ مَا يَرِيبُكَ إِلَى مَا لاَ يَرِيبُكَ ).
٢٥٨٨ - أَخْبَرَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ عَنِ الزُّبَيْرِ أَبِى عَبْدِ السَّلاَمِ عَنْ أَيُّوبَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مِكْرَزٍ الْفِهْرِىِّ عَنْ وَابِصَةَ بْنِ مَعْبَدٍ الأَسَدِىِّ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَ لِوَابِصَةَ :( جِئْتَ تَسْأَلُ عَنِ الْبِرِّ وَالإِثْمِ؟ ). قَالَ قُلْتُ : نَعَمْ. قَالَ : فَجَمَعَ أَصَابِعَهُ فَضَرَبَ بِهَا صَدْرَهُ وَقَالَ :( اسْتَفْتِ نَفْسَكَ ، اسْتَفْتِ قَلْبَكَ يَا وَابِصَةُ - ثَلاَثاً - الْبِرُّ مَا اطْمَأَنَّتْ إِلَيْهِ النَّفْسُ وَاطْمَأَنَّ إِلَيْهِ الْقَلْبُ ، وَالإِثْمُ مَا حَاكَ فِى النَّفْسِ وَتَرَدَّدَ فِى الصَّدْرِ وَإِنْ أَفْتَاكَ النَّاسُ وَأَفْتَوْكَ ).