(Saça Yabancı Saç) Ekleyen Kadın İle (Saçına Yabancı Saç) Ekleten Kadın Hakkında
19. Bâb—(Saça Yabancı Saç) Ekleyen Kadın İle (Saçına Yabancı Saç) Ekleten Kadın Hakkında
2703. Bize Muhammed b. Yusuf, Süfyan'dan, (O) Mansur'dan, (O) İbrahim'den, (O) Alkâme'den, (O da) Abdullah'tan (naklen) haber verdi ki, O; "Allah, güzellik için döğme yapan, döğme yaptıran, yüzündeki kılları alan-aldıran, dişlerini seyrelten ve böylece Allah'ın yarattığını değiştiren kadınlara lanet etsin!" dedi ve bu, Esedoğulları'ndan Ümmü Ya'kub isimli bir kadına ulaştı. Bunun üzerine (bu kadın İbn Ömer'e) gelip; "bana senin şöyle şöyle lanet ettiğin ulaştı, (bu doğru mu?)" dedi. O da şöyle karşılık verdi: "Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) lanet etiği kimselere ben ne diye lanet etmeyeyim? Bu (lanet etme hükmü) Allah'ın Kitab'ında da vardır!" Bu sefer (kadın); "andolsun ki, ben iki levha arasındaki (tüm Kur'an'ı) okudum da onda senin dediğini bulamadım" dedi. (İbn Ömer) şöyle cevap verdi: "Sen onu gerçekten okusaydın bunu muhakkak bulurdun! Sen; "Peygamber size ne verirse onu alın, sizi neden menederse ondan geri durun" mealindeki ayeti okumadın mı?" (Kadın); "evet, okudum" dedi. İbn Ömer de; "işte O, hakikaten bundan menetmişti" dedi. O zaman (kadın); "doğrusu ben ailenin (bunları) yaptığım görüyorum" dedi. (İbn Ömer); "öyleyse içeri gir bak" dedi. O da girip baktı ve aradıklarından hiçbir şey göremedi. Bunun üzerine (İbn Ömer); "böyle olsalardı, onlarla bir araya gelmezdim" dedi.
١٩- باب فِى الْوَاصِلَةِ وَالْمُسْتَوْصِلَةِ
٢٧٠٣ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ عَنْ سُفْيَانَ عَنْ مَنْصُورٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنْ عَلْقَمَةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ : لَعَنَ اللَّهُ الْوَاشِمَاتِ وَالْمُسْتَوْشِمَاتِ ، وَالْمُتَنَمِّصَاتِ وَالْمُتَفَلِّجَاتِ لِلْحُسْنِ الْمُغَيِّرَاتِ خَلْقَ اللَّهِ. فَبَلَغَ ذَلِكَ امْرَأَةً مِنْ بَنِى أَسَدٍ يُقَالُ لَهَا أُمُّ يَعْقُوبَ فَجَاءَتْ فَقَالَتْ : بَلَغَنِى أَنَّكَ لَعَنْتَ كَيْتَ وَكَيْتَ. فَقَالَ : وَمَا لِى لاَ أَلْعَنُ مَنْ لَعَنَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- وَهُوَ فِى كِتَابِ اللَّهِ. فَقَالَتْ : لَقَدْ قَرَأْتُ مَا بَيْنَ اللَّوْحَيْنِ فَمَا وَجَدْتُ فِيهِ مَا تَقُولُ. قَالَ : لَئِنْ كُنْتِ قَرَأْتِيهِ لَقَدْ وَجَدْتِيهِ أَمَا قَرَأْتِ { وَمَا آتَاكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُوا }؟ فَقَالَتْ : بَلَى. قَالَ : فَإِنَّهُ قَدْ نَهَى عَنْهُ. فَقَالَتْ : فَإِنِّى أَرَى أَهْلَكَ يَفْعَلُونَهُ. قَالَ : فَادْخُلِى فَانْظُرِى. فَدَخَلَتْ فَنَظَرَتْ فَلَمْ تَرَ مِنْ حَاجَتِهَا شَيْئاً ، فَقَالَ : لَوْ كَانَتْ كَذَلِكَ مَا جَامَعْتُهَا.