Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 34. Bâb—Bir Adam İle Andlaşma Yapan Adam Hakkında

3091. Bize Ebû Nuaym rivâyet edip (dedi ki), bize Süfyân, Mutarriften, (O da) eş-Şa'bi'den

3092. ve (bize yine) Süfyân, Yunûs'tan, (O da) el-Hasan'dan (naklen) rivâyet etti ki, onlar (yani eş-Şa'bi ile el-Hasan) bir adamla andlaşma yapan adam hakkında; "o, müslümanlar arasında (yalnız başına olan bir kişidir. Dolayısıyla mirası, bütün müslümanlara ait olmak üzere Beytü'l-Mal'e verilir)" derdi. Süfyân demiş ki, biz de bu görüşü benimsiyoruz.

3093. Bize Ebû Nuaym rivâyet edip (dedi ki), bize Abdulaziz b. Ömer b. Abdilaziz, Abdullah b. Mevhib'den rivâyet etti ki; O şöyle demiş: Ben Temîm ed-Dârî'yi şöyle derken işittim: Ben Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) sorup şöyle dedim: "Yâ Resûlüllah, kâfirlerden olup da müslümanlardan bir adamın vasıtasıyla İslam'a giren adam hakkında dinin hükmü nedir?" Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de şöyle buyurdu: "O (vasıta olan kimse), onun hayatına da, ölümüne de insanların en yakınıdır!"

3094. Bize Ubeydullah, İsrail'den, (O) Mansur'dan, (O da) İbrahim'den (naklen rivâyet etti ki; O şöyle dedi: Kendisine Irak'ın (gayr-i müslim) ahalisinden bir adamın, (müslüman) bir adam vasıtasıyla müslüman olduğunda durumunun ne olacağı sorulmuş, kendisi de şöyle cevap vermiş: (Bu vasıta olan müslüman) onun yerine (gerektiğinde) diyet öder, (öldüğünde) de ona mirasçı olur!

٣٤- باب فِى الرَّجُلِ يُوَالِى الرَّجُلَ

٣٠٩١ - أَخْبَرَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ مُطَرِّفٍ عَنِ الشَّعْبِىِّ

٣٠٩٢ - وَسُفْيَانُ عَنْ يُونُسَ عَنِ الْحَسَنِ فِى الرَّجُلِ يُوَالِى الرَّجُلَ قَالاَ : هُوَ بَيْنَ الْمُسْلِمِينَ. قَالَ سُفْيَانُ : وَكَذَلِكَ نَقُولُ.

٣٠٩٣ - حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ عُمَرَ بْنِ عَبْدِ الْعَزِيزِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَوْهَبٍ قَالَ سَمِعْتُ تَمِيماً الدَّارِىَّ يَقُولُ : سَأَلْتُ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَقُلْتُ : يَا رَسُولَ اللَّهِ مَا السُّنَّةُ فِى الرَّجُلِ مِنْ أَهْلِ الْكُفْرِ يُسْلِمُ عَلَى يَدَىْ رَجُلٍ مِنَ الْمُسْلِمِينَ ، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- : ( هُوَ أَوْلَى النَّاسِ بِمَحْيَاهُ وَمَمَاتِهِ ).

٣٠٩٤ - حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ عَنْ إِسْرَائِيلَ عَنْ مَنْصُورٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ : سُئِلَ عَنْ رَجُلٍ مِنْ أَهْلِ السَّوَادِ أَسْلَمَ عَلَى يَدَىْ رَجُلٍ ، قَالَ : يَعْقِلُ عَنْهُ وَيَرِثُهُ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 33. Bâb—Velâ Hakkı En Yakınındır

3081. Bize Yezid b. Hârûn haber verip (dedi ki), bize Eş'as, eş-Şa'bi'den, (O da) Hazret-i Ömer, Hazret-i Ali ve Zeyd'den (naklen), [(Eş'as) demiş ki, O'nun Abdullah'ı da zikrettiğini sanıyorum], rivâyet ettiler ki, onlar; "velâ hakkı en yakınındır" dediler. Onlar "en yakın" ile, baba veya ana yönünden "en yakın" olanı kastediyorlardı.

3082. Bize Yezid rivâyet edip (dedi ki), bize Eş'as, İbn Şîrîn'den, (O da) Abdullah b. Utbe'den (naklen) rivâyet ettiler ki, O şöyle dedi: Kendisi Fukeyhe bint Sem'an’ın durumu hakkında Hazret-i Ömer'e yazmıştı ki, o ölmüş ve geriye ana-baba bir erkek kardeşiyle baba-bir erkek kardeşini bırakmış. Hazret-i Ömer de kendisine; "şüphesiz velâ hakkı en yakınındır" şeklinde cevap yazmıştı.

3083. Bize Ahmed b. Abdillah rivâyet edip (dedi ki), bize Ebû Şihâb, eş-Şeybani'den, (O da) eş-Şa'bi'den (naklen) rivâyet etti ki, Hazret-i Ali ile Zeyd; "velâ hakkı en yakınındır" demişler, Abdullah ile Şureyh ise; "mirasçılarındır" demişler.

3084. Bize Muhammed b. Uyeyne, Ali b. Mushir'den, (O) Eş'as'tan, (O da) eş-Şa'bi'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Hazret-i Ömer, Abdullah, Hazret-i Ali ve Zeyd velâ'yı en yakın olana hükmettiler.

3085. Bize Ebû Nuaym rivâyet edip (dedi ki), bize Şerîk, Eş'as'tan, (O da) İbn Sîrîn'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Fukeyhe bint Sem'an vefat etmiş ve geriye baba-bir erkek kardeşinin oğlu ile ana-baba bir erkek kardeşinin oğullarını bırakmış da, Hazret-i Ömer (ona) baba-bir erkek kardeşinin oğlunu mirasçı kılmış

3086. Bize Muhammed b. İsa rivâyet edip (dedi ki), bize Abdusselam b. Harb, el-A'meş'ten, (O) İbrahim'den, (O da) Hazret-i Ömer, Hazret-i Ali ve Zeyd'den (naklen) rivâyet etti ki, onlar; "velâ hakkı en yakınındır" dediler.

3087. Bize Muhammed b. İsa rivâyet edip (dedi ki), bize Ebû Avâne, Muğire'den, (O da) İbrahim'den (naklen) rivâyet etti ki; O, babalarının âzâd etmiş olduğu bir azadlıya mirasçı olan, sonra biri ölüp geriye bir çocuk bırakan iki kardeş hakkında şöyle dedi: Hazret-i Ali, Zeyd ve Abdullah -Allah onlardan razı olsun!-, "velâ hakkı en yakınındır" derlerdi.

3088. Bize Muhammed b. İsa rivâyet edip (dedi ki), bize Hammâd b. Zeyd rivâyet edip şöyle dedi: Ben Matar el-Verrâk'ı şöyle derken işittim: Hazret-i Ömer ile Hazret-i Ali; "velâ hakkı en yakınındır" dediler.

3089. Bize Muhammed b. İsa, Ravh'tan, (O) İbn Cureyc'den, (O) Atâ'dan, (ayrıca yine Ravh'tan), (O) ibn Cureyc'den, (O) İbn Tâvûs'tan, (O da) babasından (naklen) haber verdi ki, onlar (yani Atâ' ile Tâvûs); "velâ hakkı en yakınındır" dediler.

3090. Bize Ubeydullah b. Mûsa, İsrail'den, (O) Mansur'dan, (O da) İbrahim'den (naklen) haber verdi ki; O, "velâ hakkı en yakınındır" dedi.

٣٣- باب : الْوَلاَءُ لِلْكُبْرِ

٣٠٨١ - أَخْبَرَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ حَدَّثَنَا أَشْعَثُ عَنِ الشَّعْبِىِّ عَنْ عُمَرَ وَعَلِىٍّ وَزَيْدٍ - قَالَ : وَأَحْسَبُهُ قَدْ ذَكَرَ عَبْدَ اللَّهِ أَيْضاً - أَنَّهُمْ قَالُوا : الْوَلاَءُ لِلْكُبْرِ. يَعْنُونَ بِالْكُبْرِ مَا كَانَ أَقْرَبَ بِأَبٍ أَوْ أُمٍّ.

٣٠٨٢ - حَدَّثَنَا يَزِيدُ حَدَّثَنَا أَشْعَثُ عَنِ ابْنِ سِيرِينَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُتْبَةَ قَالَ : كُتِبَ إِلَى عُمَرَ فِى شَأَنِ فُكَيْهَةَ بِنْتِ سَمْعَانَ أَنَّهَا مَاتَتْ وَتَرَكَتِ ابْنَ أَخِيهَا لأَبِيهَا وَأُمِّهَا وَابْنَ أَخِيهَا لأَبِيهَا ، فَكَتَبَ عُمَرُ : إِنَّ الْوَلاَءَ لِلْكُبْرِ.

٣٠٨٣ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا أَبُو شِهَابٍ عَنِ الشَّيْبَانِىِّ عَنِ الشَّعْبِىِّ أَنَّ عَلِيًّا وَزَيْدًا قَالاَ : الْوَلاَءُ لِلْكُبْرِ ، وَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ وَشُرَيْحٌ : لِلْوَرَثَةِ.

٣٠٨٤ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عُيَيْنَةَ عَنْ عَلِىِّ بْنِ مُسْهِرٍ عَنْ أَشْعَثَ عَنِ الشَّعْبِىِّ قَالَ : قَضَى عُمَرُ وَعَبْدُ اللَّهِ وَعَلِىٌّ وَزَيْدٌ لِلْكُبْرِ بِالْوَلاَءِ.

٣٠٨٥ - حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا شَرِيكٌ عَنْ أَشْعَثَ عَنِ ابْنِ سِيرِينَ قَالَ : تُوُفِّيَتْ فُكَيْهَةُ بِنْتُ سَمْعَانَ وَتَرَكَتِ ابْنَ أَخِيهَا لأَبِيهَا وَبَنِى بَنِى أَخِيهَا لأَبِيهَا وَأُمِّهَا ، فَوَرَّثَ عُمَرُ بَنِى أَخِيهَا لأَبِيهَا.

٣٠٨٦ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى حَدَّثَنَا عَبْدُ السَّلاَمِ بْنُ حَرْبٍ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنْ عُمَرَ وَعَلِىٍّ وَزَيْدٍ أَنَّهُمْ قَالُوا : الْوَلاَءُ لِلْكُبْرِ.

٣٠٨٧ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ عَنْ مُغِيرَةَ عَنْ إِبْرَاهِيمَ فِى أَخَوَيْنِ وَرِثَا مَوْلًى كَانَ أَعْتَقَهُ أَبُوهُمَا فَمَاتَ أَحَدُهُمَا وَتَرَكَ وَلَداً قَالَ : كَانَ عَلِىٌّ وَزَيْدٌ وَعَبْدُ اللَّهِ رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُمْ يَقُولُونَ : الْوَلاَءُ لِلْكُبْرِ.

٣٠٨٨ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ قَالَ سَمِعْتُ مَطَراً الْوَرَّاقَ يَقُولُ قَالَ عُمَرُ وَعَلِىٌّ : الْوَلاَءُ لِلْكُبْرِ.

٣٠٨٩ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى عَنْ رَوْحٍ عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ عَنْ عَطَاءٍ وَابْنِ جُرَيْجٍ عَنِ ابْنِ طَاوُسٍ عَنْ أَبِيهِ قَالَ : الْوَلاَءُ لِلْكُبْرِ.

٣٠٩٠ - أَخْبَرَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى عَنْ إِسْرَائِيلَ عَنْ مَنْصُورٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ : الْوَلاَءُ لِلْكُبْرِ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 32. Bâb—Mevtalara Değil, Doğum Yönünden Yakınlara (Pay) Verenler Hakkında

3079. Bize Ebû Nuaym rivâyet edip (dedi ki), bize Züheyr, Hayyân b. Selman'dan rivâyet etti ki, O şöyle demiş: Ben Suveyd b. Gafale'nin yanındayım. Derken O'na bir adam gelip, geriye kızını ve karısını bırakan (azadlı) bir adamın miras durumunu sormuştu. O; "ben sana Ali'nin hükmünü haber vereceğim" demişti. (Adam); "Ali'nin hükmü bana yeter" demiş, O da sözüne şöyle devam etmişti: "Ali onun karısına sekizde bir pay, kızına yarım pay hükmetmiş, geri kalanı da kızına geri vermiş, ("redd" etmişti)."

3080. Bize Ubeydullah, İsrail'den, (O) Ebu'l-Heysem'den, (O da) İbrahim'den (naklen) rivâyet etti ki, İbrahim'in bir kadın azadlısı ölmüş ve geriye mal bırakmıştı. (Ebu'l-Heysem diyor ki:) O zaman ben İbrahim'e (bu malı almasını) söylemiştim de O; "onun yakını var" demişti.

٣٢- باب فِيمَنْ أَعْطَى ذَوِى الأَرْحَامِ دُونَ الْمَوَالِى

٣٠٧٩ - أَخْبَرَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا زُهَيْرٌ عَنْ حَيَّانَ بْنِ سَلْمَانَ قَالَ : كُنْتُ عِنْدَ سُوَيْدِ بْنِ غَفَلَةَ فَجَاءَهُ رَجُلٌ فَسَأَلَهُ عَنْ فَرِيضَةِ رَجُلٍ تَرَكَ ابْنَتَهُ وَامْرَأَتَهُ قَالَ : أَنَا أُنْبِئُكَ قَضَاءَ عَلِىٍّ. قَالَ : حَسْبِى قَضَاءُ عَلِىٍّ. قَالَ : قَضَى عَلِىٌّ لاِمْرَأَتِهِ الثُّمُنَ ، وَلاِبْنَتِهِ النِّصْفَ ، ثُمَّ رَدَّ الْبَقِيَّةَ عَلَى ابْنَتِهِ.

٣٠٨٠ - حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ عَنْ إِسْرَائِيلَ عَنْ أَبِى الْهَيْثَمِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ : أَنَّ مَوْلاَةً لإِبْرَاهِيمَ تُوُفِّيَتْ وَتَرَكَتْ مَالاً فَقُلْتُ لإِبْرَاهِيمَ ، فَقَالَ : إِنَّ لَهَا ذَا قَرَابَةٍ.


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget