Dedenin Miras Payı Hakkında İbn Mes'ud'un Görüşü
15. Bâb—Dedenin Miras Payı Hakkında İbn Mes'ud'un Görüşü
2983. Bize Ebu Nuaym haber verip (dedi ki), bize Züheyr, Ebu İshak'tan, O'nun şöyle dediğini rivâyet etti: Ben, yanında Amir, İbrahim ve Abdurrahman b. Abdillah var iken Şureyh'in huzuruna, bizden (yani el-Aliye bölgesinden) olan ve geriye kocasını, anasını, baba-bir erkek kardeşini ve dedesini bırakan bir kadının miras meselesi için girmiştim de, O; "hiç kızkardeş var mı?" diye sormuştu. Ben; "yok" demiştim. O zaman O, "yan kocanın, üçte bir ananındır" cevabını vermiş, (ancak kardeş ile dede hakkında birşey söylememişti). Ebu İshak sözüne şöyle devam etti: O zaman ben, bana (bunlar hakkında) cevap vermesi için ısrar etmiştim, ama O, sadece bu cevabı vermişti. İbrahim, Amir ve Abdurrahman b. Abdillah da; "hiçkimse senin getirdiğin miras meselesinden daha zor bir miras meselesi getirmemiştir" demişlerdi. Bunun üzerine ben Abide es-Selmani'ye gelmiştim. O zamanlar, "Kûfe'de miras meselelerini Abide ile el-Hârisu’l-A'ver'den daha iyi bilen kimse yoktur" denilirdi. Abide camide otururdu. Şureyh'e, içinde dede bulunan bir miras meselesi geldiğinde o (mirasçıları) Abide'ye gönderir, O da mirası paylaştırırdı. Ben de (gelip) meselemi O'na sormuştum da, O şöyle cevap vermişti: "Dilerseniz size bu konuda Abdullah b. Mes'ud'un paylaştırmasını haber vereyim: O, kocaya üç pay, yani (mirasın) yarısını, anaya geri kalanın üçte birini -ki bu da malın tamamının altıda biridir- verdi. Bir pay erkek kardeşin, bir pay da dedenindir!" Ebu İshak sözüne devamla dedi ki; "(bu meseledeki) dede, babanın babasıdır."
١٥- باب قَوْلِ ابْنِ مَسْعُودٍ فِى الْجَدِّ
٢٩٨٣ - أَخْبَرَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا زُهَيْرٌ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ قَالَ : دَخَلْتُ عَلَى شُرَيْحٍ وَعِنْدَهُ عَامِرٌ وَإِبْرَاهِيمُ وَعَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ فِى فَرِيضَةِ امْرَأَةٍ مِنَّا الْعَالِيَةِ تَرَكَتْ زَوْجَهَا وَأُمَّهَا وَأَخَاهَا لأَبِيهَا وَجَدَّهَا ، فَقَالَ لِى : هَلْ مِنْ أُخْتٍ؟ قُلْتُ : لاَ. قَالَ : لِلْبَعْلِ الشَّطْرُ ، وَلِلأُمِّ الثُّلُثُ. قَالَ : فَجَهِدْتُ عَلَى أَنْ يُجِيبَنِى فَلَمْ يُجِبْنِى إِلاَّ بِذَلِكَ ، فَقَالَ إِبْرَاهِيمُ وَعَامِرٌ وَعَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ : مَا جَاءَ أَحَدٌ بِفَرِيضَةٍ أَعْضَلَ مِنْ فَرِيضَةٍ جِئْتَ بِهَا. قَالَ : فَأَتَيْتُ عَبِيدَةَ السَّلْمَانِىَّ - وَكَانَ يُقَالُ : لَيْسَ بِالْكُوفَةِ أَحَدٌ أَعْلَمَ بِفَرِيضَةٍ مِنْ عَبِيدَةَ وَالْحَارِثِ الأَعْوَرِ ، وَكَانَ عَبِيدَةُ يَجْلِسُ فِى الْمَسْجِدِ ، فَإِذَا وَرَدَتْ عَلَى شُرَيْحٍ فَرِيضَةٌ فِيهَا جَدٌّ رَفَعَهُمْ إِلَى عَبِيدَةَ فَفَرَضَ - فَسَأَلْتُهُ فَقَالَ : إِنْ شِئْتُمْ نَبَّأْتُكُمْ بِفَرِيضَةِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَسْعُودٍ فِى هَذَا ، جَعَلَ لِلزَّوْجِ ثَلاَثَةَ أَسْهُمٍ النِّصْفَ ، وَلِلأُمِّ ثُلُثُ مَا بَقِىَ السُّدُسُ مِنْ رَأْسِ الْمَالِ ، وَلِلأَخِ سَهْمٌ وَلِلْجَدِّ سَهْمٌ. قَالَ أَبُو إِسْحَاقَ : الْجَدُّ أَبُو الأَبِ.