Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 48. Bâb—Mükâteb'in Velâsı Hakkında

3193. Bize Hârûn b. Muaviye, Ebû Süfyân'dan, (O) Ma'mer'den, (O da) Ebû Katâde'den (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: İki mükâteb'den biri diğerini, bu (onu) efendisinden, o da (bunu) efendisinden satın aldığında; satış, ilk satın alanın hakkıdır. (Dolayısıyla, ikinci mükâteb bedelini ona ödeyip hür olacağından, onun velâ'sı da ilk satın alan mükâteb'e ait olur). Medine âlimleri ise; "(ikinci mükâteb'in) velâ'sı (onu) satın alan (birinci mükâteb'in) efendisine aittir" deyip, şu açıklamayı yaparlar:

"Bu (yani birinci mükâteb, ikinci) mükâteb'e düşen (borcu) satın almıştır. Bu sebeple velâ, efendinindir!"

٤٨- باب فِى وَلاَءِ الْمُكَاتَبِ

٣١٩٣ - حَدَّثَنِى هَارُونُ بْنُ مُعَاوِيَةَ عَنْ أَبِى سُفْيَانَ عَنْ مَعْمَرٍ عَنْ قَتَادَةَ قَالَ : إِذَا ابْتَاعَ الْمُكَاتَبَانِ أَحَدُهُمَا الآخَرَ هَذَا هَذَا مِنْ سَيِّدِهِ ، وَهَذَا هَذَا مِنْ سَيِّدِهِ فَالْبَيْعُ لِلأَوَّلِ ، وَيَقُولُ أَهْلُ الْمَدِينَةِ : الْوَلاَءُ لِسَيِّدِ الْبَائِعِ ، وَيَقُولُونَ : إِنَّمَا ابْتَاعَ هَذَا مَا عَلَى الْمُكَاتَبِ فَالْوَلاَءُ لِلسَّيِّدِ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 47. Bâb—Bebeğin Mirası

3185. Bize Yezid b. Hârûn haber verip (dedi ki), bize el-Eş as, Ebu'z-Zübeyr'den, (O da) Câbir b. Abdillahtan (naklen) haber verdi ki; O şöyle dedi: "Bebek doğduğunda bağırır, ağlar (ve sonra da ölürse), mirasçı olur ve namazı kılınır."

3186. Bize Ebû Nuaym rivâyet edip (dedi ki), bize Şerîk, Ebû İshak'tan, (O) Atâ'dan, (O da) İbn Abbas'tan (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: "Bebek doğduğunda bağırır, ağlar (ve sonra da ölürse), mirasçı olur ve namazı kılınır."

3187. Bize Mâlik b. İsmail rivâyet edip (dedi ki), bize İsrail, Simâk'tan, (O) İkrime'den, (O da) İbn Abbas'tan (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: "Meryem oğlu İsa (aleyhisselam) dışında, doğan hiç kimse yoktur ki, doğduğunda bağırmış, ağlamış olmasın! (Doğan kimsenin) doğduğunda bağırması ve ağlaması, şeytanın onun karnını sıkmasından dolayıdır. Bu sebeple o bağırır!"

3188. Bize Yahya b. Hassan rivâyet edip (dedi ki), bize Yahya -ki O, İbn Hamza'dır-, Zeyd b. Vâkıd'den, (O da) Mekhûl'den (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuş: "Doğan çocuk, canlı olarak doğsa da, (doğumundan sonra hemen ölmesi halinde), doğduğunda çığlıkla bağırmadıkça, ağlamadıkça mirasçı olamaz. "

3189. Bize Ya'lâ rivâyet edip (dedi ki), bize Muhammed b. İshak, Atâ'dan, (O da) Câbir'den (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: "Doğan çocuk doğduğunda bağırır, ağlar (ve sonra da ölürse), namazı kılınır ve mirasçı olur."

3190. Bize Abdullah b. Muhammed rivâyet edip (dedi ki), bize Ma'n, İbn Ebi Zi'b'den, (O da) ez-Zühri'den (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: "Ben, (çocuğun) doğduğunda aksırmasının, bağırma/ağlama (istihlâl) sayılacağı görüşündeyim."

3191. Bize Ebu'n-Nu'man rivâyet edip (dedi ki), bize Ebû Avâne, Mupre'den, (O da) İbrahim'den (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: Çocuk doğduğunda bağırmadıkça/ağlamadıkça mirasçı yapılmaz. Ona, doğduğunda bağırmadıkça/ağlamadıkça namaz da kılınmaz. Şu halde o doğduğunda bağırır, ağlar (ve sonra da ölürse), namazı kılınır, mirasçı yapılır; (öldürülür ise) diyeti tam diyet yapılır."

3192. Bize Abdullah b. Salih rivâyet edip (dedi ki), bana el-Leys rivâyet edip (dedi ki), bana Yunus, İbn Şihâb'dan rivâyet etti ki... Ve O'na düşük çocuğun durumunu sormuştuk da, O şöyle cevap vermişti: "Ona namaz kılınmaz. Doğan hiçbir çocuğa da, doğduğunda çığlıkla bağırmadıkça/ağlamadıkça namaz kılınmaz."

٤٧- باب مِيرَاثِ الصَّبِىِّ

٣١٨٥ - أَخْبَرَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَخْبَرَنَا الأَشْعَثُ عَنْ أَبِى الزُّبَيْرِ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ : إِذَا اسْتَهَلَّ الصَّبِىُّ وُرِّثَ وَصُلِّىَ عَلَيْهِ.

٣١٨٦ - أَخْبَرَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا شَرِيكٌ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ عَنْ عَطَاءٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ : إِذَا اسْتَهَلِّ الصَّبِىُّ وَرِثَ وَوُرِّثَ وَصُلِّىَ عَلَيْهِ.

٣١٨٧ - حَدَّثَنَا مَالِكُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا إِسْرَائِيلُ عَنْ سِمَاكٍ عَنْ عِكْرِمَةَ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ : لَيْسَ مِنْ مَوْلُودٍ إِلاَّ يَسْتَهِلُّ ، وَاسْتِهْلاَلُهُ يَعْصِرُ الشَّيْطَانُ بَطْنَهُ فَيَصِيحُ إِلاَّ عِيسَى ابْنَ مَرْيَمَ عَلَيْهِ السَّلاَمُ.

٣١٨٨ - حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ حَسَّانٍ حَدَّثَنَا يَحْيَى - هُوَ ابْنُ حَمْزَةَ - عَنْ زَيْدِ بْنِ وَاقِدٍ عَنْ مَكْحُولٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( لاَ يَرِثُ الْمَوْلُودُ حَتَّى يَسْتَهِلَّ صَارِخاً وَإِنْ وَقَعَ حَيًّا ).

٣١٨٩ - حَدَّثَنَا يَعْلَى حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِسْحَاقَ عَنْ عَطَاءٍ عَنْ جَابِرٍ قَالَ : إِذَا اسْتَهَلَّ الْمَوْلُودُ صُلِّىَ عَلَيْهِ وَوُرِثَ.

٣١٩٠ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا مَعْنٌ عَنِ ابْنِ أَبِى ذِئْبٍ عَنِ الزُّهْرِىِّ قَالَ : أَرَى الْعُطَاسَ اسْتِهْلاَلاً.

٣١٩١ - حَدَّثَنَا أَبُو النُّعْمَانِ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ عَنْ مُغِيرَةَ عَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ : لاَ يُوَرَّثُ الْمَوْلُودُ حَتَّى يَسْتَهِلَّ ، وَلاَ يُصَلَّى عَلَيْهِ حَتَّى يَسْتَهِلَّ ، فَإِذَا اسْتَهَلَّ صُلِّىَ عَلَيْهِ وَوُرِّثَ وَكُمِّلَتِ الدِّيَةُ.

٣١٩٢ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ صَالِحٍ حَدَّثَنِى اللَّيْثُ حَدَّثَنِى يُونُسُ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ وَسَأَلْنَاهُ عَنِ السِّقْطِ فَقَالَ : لاَ يُصَلَّى عَلَيْهِ ، وَلاَ يُصَلَّى عَلَى مَوْلُودٍ حَتَّى يَسْتَهِلَّ صَارِخاً.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 46. Bâb—Şaibenin Mirası

3176. Bize Ebû Nuaym ile Abdullah b. Yezid haber verip şöyle dediler: Bize Şu'be, Seleme b. Küheyl'den, (O da) Ebû Amr eş-Şeybani'den (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: Abdullah demişti ki, "sâibe, malını istediği yere kor (verir)." Abdullah b. Yezid de rivâyetinde dedi ki; Şu'be; "bunu Seleme'den, benden başka hiç kimse işitmedi" demişti.

3177. Bize el-Hakem İbnu'l-Mübarek haber verip (dedi ki), bize Hatim b. Verdân, Yunûs'tan, (O da) el-Hasan'dan (naklen) rivâyet etti ki, O'na şaibenin miras durumu sorulmuş da, O şöyle cevap vermiş: "Kölelikten her kurtulan, şaibedir!"

3178. Bize Yezid b. Hârûn haber verip (dedi ki), bize Süleyman, Ebû Osman'dan haber verdi ki; O şöyle demiş: Hazret-i Ömer; "sadaka ile sâibe, (Kıyamet'te işe yarayacakları) günleri içindir. (Binaenaleyh, sadaka verildikten, köle de sâibe olarak âzâd edildikten sonra, bu dünyada artık onlardan yararlanılamaz. Onlardan ele geçecek birşey yine hayır yoluna harcanır)" dedi.

3179. Bize Ebû Nuaym rivâyet edip (dedi ki), bize Zekeriyya, Âmir'den rivâyet edip dedi ki, Âmire, sâibe olarak âzâd edilen kölenin velâ’sının kime ait olduğu soruldu da O; "onu âzâd edene aittir" cevabını verdi.

3180. Bize Ebû Hatim el-Basri -ki O, Ravh b. Eslem'dir-, rivâyet edip (dedi ki), bize Bişr İbnu'l-Mufaddal rivâyet edip (dedi ki), bize Abdurrahman b. İshak, babasından, (O da) Abdurrahman b. Amr'dan (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: Azad edilmiş biri, Hazret-i Osman zamanında âzâd edeni ("mevlası") olmadığı bir halde ölmüştü de, (Hazret-i Osman) emredip malı beytü'l-mal'e konulmuştu.

3181. Bize Ya'lâ rivâyet edip (dedi ki), bize İsmail, Âmir'den, (O da) Mesrûk'tan (naklen) rivâyet etti ki; O, azadlık mevlâsı olmadığı halde ölen (azadlı) bir adam hakkında şöyle dedi: "Onun malı vasiyet ettiği yere verilir. Eğer vasiyet etmemişse, beytü'l-mal'e konulur!"

3182. Bize Ebû Saîd b. Amr, Ebû Bekir b. Ebi Meryem'den, (O da) Damra, Raşid b. Sa'd ve diğerlerinden (naklen) rivâyet etti ki; onlar, sâibe olarak âzâd edilen kimse hakkında şöyle dediler: "Şüphesiz onun velâ'si, onu âzâd eden kimseye aittir. (Zira âzâd eden), onu sadece kölelikten salıvermiştir, azadlıktan salıvermemiştir! "

3183. Bize Ebû Bekir b. Ebi Şeybe rivâyet edip (dedi ki), bize Ebû Davud, Şu'be'den rivâyet etti ki; O şöyle demiş: Bana Mansur, İbrahim ile eş-Şa'bi'den haber verdi ki, onlar; "şaibenin velâ'sının satılması ve hibe edilmesinde hiçbir mahzur yoktur" demişler.

3184. Bize Ebû Nuaym rivâyet edip (dedi ki), bize el-Mes'ûdi, el-Kasım'dan rivâyet etti ki; O şöyle demiş: Bir adam bir köleyi sâibe olarak âzâd etmiş ve Abdullah'a gelip; "doğrusu ben bir kölemi sâibe olarak âzâd etmiştim. İşte bunlar da onun geriye bıraktıkları" dedi. (Abdullah da); "onlar senindir" karşılığını verdi. (Adam); "benim onlara ihtiyacım yok" dedi. (O zaman Abdullah) şöyle dedi: "Öyleyse onları şuraya koy. Çünkü burada (onları verebileceğimiz) çok mirasçı (ihtiyaç sahibi pek çok kimse) vardır!"

٤٦- باب مِيرَاثِ السَّائِبَةِ

٣١٧٦ - أَخْبَرَنَا أَبُو نُعَيْمٍ وَعَبْدُ اللَّهِ بْنُ يَزِيدَ قَالاَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ سَلَمَةَ بْنِ كُهَيْلٍ عَنْ أَبِى عَمْرٍو الشَّيْبَانِىِّ قَالَ قَالَ عَبْدُ اللَّهِ : السَّائِبَةُ يَضَعُ مَالَهُ حَيْثُ شَاءَ. قَالَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يَزِيدَ قَالَ شُعْبَةُ لَمْ يَسْمَعْ هَذَا مِنْ سَلَمَةَ أَحَدٌ غَيْرِى .

٣١٧٧ - أَخْبَرَنَا الْحَكَمُ بْنُ الْمُبَارَكِ حَدَّثَنَا حَاتِمُ بْنُ وَرْدَانَ عَنْ يُونُسَ عَنِ الْحَسَنِ : سُئِلَ عَنْ مِيرَاثِ السَّائِبَةِ فَقَالَ : كُلُّ عَتِيقٍ سَائِبَةٌ.

٣١٧٨ - أَخْبَرَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَخْبَرَنَا سُلَيْمَانُ عَنْ أَبِى عُثْمَانَ قَالَ قَالَ عُمَرُ : الصَّدَقَةُ وَالسَّائِبَةُ لِيَوْمِهِمَا.

٣١٧٩ - حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا زَكَرِيَّا عَنْ عَامِرٍ قَالَ : سُئِلَ عَامِرٌ عَنِ الْمَمْلُوكِ يُعْتَقُ سَائِبَةً لِمَنْ وَلاَؤُهُ؟ قَالَ : لِلَّذِى أَعْتَقَهُ.

٣١٨٠ - حَدَّثَنَا أَبُو حَاتِمٍ الْبَصْرِىُّ - هُوَ رَوْحُ بْنُ أَسْلَمَ - حَدَّثَنَا بِشْرُ بْنُ الْمُفَضَّلِ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ إِسْحَاقَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَمْرٍو قَالَ : مَاتَ مَوْلًى عَلَى عَهْدِ عُثْمَانَ لَيْسَ لَهُ وَالٍ ، فَأَمَرَ بِمَالِهِ فَأُدْخِلَ بَيْتَ الْمَالِ.

٣١٨١ - حَدَّثَنَا يَعْلَى حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ عَنْ عَامِرٍ عَنْ مَسْرُوقٍ فِى رَجُلٍ مَاتَ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ مَوْلَى عَتَاقَةٍ قَالَ : مَالُهُ حَيْثُ أَوْصَى بِهِ ، فَإِنْ لَمْ يَكُنْ أَوْصَى فَهُوَ فِى بَيْتِ الْمَالِ.

٣١٨٢ - حَدَّثَنَا أَبُو سَعِيدِ بْنُ عَمْرٍو عَنْ أَبِى بَكْرِ بْنِ أَبِى مَرْيَمَ عَنْ ضَمْرَةَ وَرَاشِدِ بْنِ سَعْدٍ وَغَيْرِهِمَا قَالُوا فِيمَنْ أُعْتِقَ سَائِبَةً : إِنَّ وَلاَءَهُ لِمَنْ أَعْتَقَهُ ، إِنَّمَا سَيَّبَهُ مِنَ الرِّقِّ وَلَمْ يُسَيِّبْهُ مِنَ الْوَلاَءِ.

٣١٨٣ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا أَبُو دَاوُدَ عَنْ شُعْبَةَ قَالَ أَخْبَرَنِى مَنْصُورٌ عَنْ إِبْرَاهِيمَ وَالشَّعْبِىِّ قَالاَ : لاَ بَأْسَ بِبَيْعِ وَلاَءِ السَّائِبَةِ وَهِبَتِهِ.

٣١٨٤ - حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا الْمَسْعُودِىُّ عَنِ الْقَاسِمِ قَالَ : أَعْتَقَ رَجُلٌ غُلاَماً سَائِبَةً فَأَتَى عَبْدَ اللَّهِ وَقَالَ : إِنِّى أَعْتَقْتُ غُلاَماً لِى سَائِبَةً وَهَذِهِ تَرِكَتُهُ. قَالَ : هِىَ لَكَ. قَالَ : لاَ حَاجَةَ لِى فِيهَا. قَالَ : فَضَعْهَا فَإِنَّ هَا هُنَا وَارِثاً كَثِيراً.


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget