Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 1. Bab—Vasiyeti Müstehab Gören Kimse

3238. Bize Muhammed b. Ubeyd rivâyet edip (dedi ki), bize Ubeydullah, Nafi'den, (O da) İbn Ömer'den (naklen) haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Vasiyet edecek birşeyi olduğu halde vasiyeti yanında yazılı olmaksızın iki gece geçirmesi, müslüman bir kişinin hakkı değildir!"

3239. Bize Affân rivâyet edip (dedi ki), bize Ebu'l-Eşheb rivâyet edip (dedi ki), bize el-Hasan rivâyet edip şöyle dedi: "Mü'min, karnını tıka-basa doldurarak yemez. Onun vasiyeti de hep koltuğunun altındadır!"

١- باب مَنِ اسْتَحَبَّ الْوَصِيَّةَ

٣٢٣٨ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عُبَيْدٍ أَخْبَرَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَ :( مَا حَقُّ امْرِئٍ مُسْلِمٍ يَبِيتُ لَيْلَتَيْنِ وَلَهُ شَىْءٌ يُوصِى فِيهِ إِلاَّ وَوَصِيَّتُهُ مَكْتُوبَةٌ عِنْدَهُ ).

٣٢٣٩ - حَدَّثَنَا عَفَّانُ حَدَّثَنَا أَبُو الأَشْهَبِ حَدَّثَنَا الْحَسَنُ قَالَ : الْمُؤْمِنُ لاَ يَأْكُلُ فِى كُلِّ بَطْنِهِ ، وَلاَ تَزَالُ وَصِيَّتُهُ تَحْتَ جَنْبِهِ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 56. Bâb—Hiçbir Mirasçı Bırakmayarak Ölen Adam

3237. Bize Abdullah b. Yezid rivâyet edip (dedi ki), bize Hayve rivâyet edip (dedi ki), bana Sehm b. Yezid el-Hamravi haber verdi ki, bir adam hiçbir mirasçı bırakmayarak ölmüştü de, kendisi onun hakkında, Halife olan Ömer b. Abdilaziz'e mektup yazmıştı. O da; "mirasını, maaşı kendileriyle birlikte almış olduğu kimselere bölüştürün" diye cevap yazmıştı. Bunun üzerine kendisi de onun mirasını, kâhyalığında maaşı kendileriyle birlikte almış olduğu kimselere dağıtmıştı.

٥٦- باب الرَّجُلِ يَمُوتُ وَلاَ يَدَعُ عَصَبَةً

٣٢٣٧ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يَزِيدَ حَدَّثَنَا حَيْوَةُ قَالَ أَخْبَرَنِى سَهْمُ بْنُ يَزِيدَ الْحَمْرَاوِىُّ : أَنَّ رَجُلاً تُوُفِّىَ وَلَيْسَ لَهُ وَارِثٌ ، فَكَتَبَ فِيهِ إِلَى عُمَرَ بْنِ عَبْدِ الْعَزِيزِ وَهُوَ خَلِيفَةٌ فَكَتَبَ : أَنِ اقْسِمُوا مِيرَاثَهُ عَلَى مَنْ كَانَ يَأْخُذُ مَعَهُمُ الْعَطَاءَ ، فَقُسِمَ مِيرَاثُهُ عَلَى مَنْ كَانَ يَأْخُذُ مَعَهُمُ الْعَطَاءَ فِى عِرَافَتِهِ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 55. Bâb—Vela'yı (Kendi Tarafına) Çekme ('Cerru'l-Vela') Hakkı

3227. Bize Muhammed b. Uyeyne, Ali b. Mushir'den, (O) Eş'as'tan, (O) eş-Şa'bi'den, (O da) Hazret-i Ali, Hazret-i Ömer ve Hazret-i Zeyd'den (naklen) rivâyet etti ki, onlar şöyle dediler: "Baba, çocuğunun velâ'sını (kendi tarafına) çeker."

3228. Bize Muhammed b. Uyeyne, Ali b. Mushir'den, (O) Eş'as'tan, (O da) eş-Şa'bi'den (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: "Dede (torununun) velâ'sını (kendi tarafına) çeker."

3229. Bize Muhammed b. Uyeyne, Ali b. Mushir'den, (O) Eş'as'tan, (O) İbn Sîrîn'den, (O da) Şureyh'ten (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: "Baba çocuğunun velâ'sım (kendi tarafina) çeker."

3230. Bize Ebû Nuaym rivâyet edip (dedi ki), bize Zekeriyya, Amir'den (naklen) rivâyet etti ki, Ona; hür babası ve hür bir kadından oğulları var iken ölen bir kölenin çocuklarının velâ’sının kime ait olduğu (sorulmuş), O da; "dedenin mevlâlanna aittir" cevabını vermiştir.

3231. Bize Ebû Nuaym rivâyet edip (dedi ki), bize İsrail, Muğîre'den, (O da) İbrahim'den (naklen) rivâyet etti ki; O, mükâteblik bedelinin yarısını ödemiş ve hür bir kadından bir çocuğa sahip iken ölen mükâteb köle hakkında şöyle dedi: "Ben onun mutlaka çocuğunun velâ'sım (kendi tarafına) çektiği görüşündeyim!"

3232. Bize Süleyman b. Harb rivâyet edip (dedi ki), bize Şu'be, el-Hakem'den, (O da) İbrahim'den (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: Şureyh, vermiş olduğu bir hükümden geri dönmezdi. Derken el-Esved O'na nakletmişti ki, Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) şöyle demiş: "Köle erkek, hür kadınla evlenip de (bu kadın ondan) hür çocuklar doğurduğunda, daha sonra da (baba olan bu köle) âzâd olduğunda, (çocukların) velâ'sı babalarının mevlâlanna döner!" Bunun üzerine Şureyh (bu meselede daha önce vermiş olduğu hükümden dönüp) bu hükmü kabul etmişti.

3233. Bize Ya'lâ, el-A'meş'ten, (O da) İbrahim'den (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: Hazret-i Ömer demiş ki; "nikâhı altında hür bir kadın bulunan kölenin (bu kadından olacak) çocuğu, annesinin azadlığı sebebiyle âzâd olur. Sonra baba âzâd olunca, (bu çocuğun) velâ'sını (kendi tarafına) çeker."

3234. Bize Müslim rivâyet edip (dedi ki), bize Abdulvaris, Kesir b. Şmzır'den, (O da) Atâ'dan (naklen) rivâyet etti ki; O, kölenin nikahında bulunan hür kadın hakkında şöyle dedi: "(Bu kadının) ondan, köle iken doğurduğu çocuklara gelince, onların velâ'sı kadının nimet sahiplerine aittir", ondan, hür iken doğurduklarına gelince, onların velâ'sı ise kocanın nimet sahiplerine (yani mevlalarına) aittir.

3235. Bize Ca'fer b. Avn, el-A'meş'ten, (O da) İbrahim'den (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: Hazret-i Ömer demiş ki: Hür kadın, kölenin nikâhı altında olup da ondan bir oğlan doğurduğunda, bu (oğlan), annesinin azadlığı sebebiyle âzâd olur; velâ'sı da annesinin mevlalarına ait olur. Daha sonra (baba olan) köle âzâd edildiğinde, (çocuğun) velâ'sı babasının mevlalarına çekilir!"

3236. Bize el-Hakem İbnu'l-Mübarek rivâyet edip (dedi ki), bize Muhammed b. Seleme, İbn İshak'tan, (O) el-Alâ b. Abdırrahman'dan, (O da) babasından (naklen) rivâyet etti ki; O şöyle dedi: Annem, Hurka kabilesinin bir azadlısı idi. Babam Yakûb ise Malik b. Evs İbni'l-Hadesan'ın mükâteb bir kölesi idi. Sonra babam mükâteblik bedelini ödeyip (âzâd olmuştu). Derken birgün (annemin mevlâsı olan) Hurka'lı, Hazret-i Osman'ın huzuruna girip benim için hak -yani maaş- istemişti. Hazret-i Osman'ın yanında da Malik b. Evs vardı. O zaman (Malik); "bu benim azadlımdır" demiş ve ikisi Hazret-i Osman'a davalaşmışlardı. O da onu (yani azadlı için verilecek maaşı) Hurka'lıya hükmetmişti.

٥٥- باب جَرِّ الْوَلاَءِ

٣٢٢٧ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عُيَيْنَةَ عَنْ عَلِىِّ بْنِ مُسْهِرٍ عَنْ أَشْعَثَ عَنِ الشَّعْبِىِّ عَنْ عَلِىٍّ وَعُمَرَ وَزَيْدٍ قَالُوا : الْوَالِدُ يَجُرُّ وَلاَءَ وَلَدِهِ.

٣٢٢٨ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عُيَيْنَةَ عَنْ عَلِىِّ بْنِ مُسْهِرٍ عَنْ أَشْعَثَ عَنِ الشَّعْبِىِّ قَالَ : الْجَدُّ يَجُرُّ الْوَلاَءَ.

٣٢٢٩ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عُيَيْنَةَ عَنْ عَلِىِّ بْنِ مُسْهِرٍ عَنْ أَشْعَثَ عَنِ ابْنِ سِيرِينَ عَنْ شُرَيْحٍ قَالَ : الْوَالِدُ يَجُرُّ وَلاَءَ وَلَدِهِ.

٣٢٣٠ - حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا زَكَرِيَّا عَنْ عَامِرٍ فِى مَمْلُوكٍ تُوُفِّىَ وَلَهُ أَبٌ حُرٌّ وَلَهُ بَنُونَ مِنِ امْرَأَةٍ حُرَّةٍ لِمَنْ وَلاَءُ وَلَدِهِ؟ قَالَ : لِمَوَالِى الْجَدِّ.

٣٢٣١ - حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا إِسْرَائِيلُ عَنْ مُغِيرَةَ عَنْ إِبْرَاهِيمَ فِى مُكَاتَبٍ مَاتَ وَقَدْ أَدَّى نِصْفَ مُكَاتَبَتِهِ وَلَهُ وَلَدٌ مِنِ امْرَأَةٍ أَحْرَارٌ ، قَالَ : مَا أُرَاهُ إِلاَّ قَدْ جَرَّ وَلاَءَ وَلَدِهِ.

٣٢٣٢ - حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنِ الْحَكَمِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ : كَانَ شُرَيْحٌ لاَ يَرْجِعُ عَنْ قَضَاءٍ يَقْضِى بِهِ ، فَحَدَّثَهُ الأَسْوَدُ أَنَّ عُمَرَ قَالَ : إِذَا تَزَوَّجَ الْمَمْلُوكُ الْحُرَّةَ فَوَلَدَتْ أَوْلاَداً أَحْرَاراً ثُمَّ عُتِقَ بَعْدَ ذَلِكَ رَجَعَ الْوَلاَءُ لِمَوَالِى أَبِيهِمْ. فَأَخَذَ بِهِ شُرَيْحٌ.

٣٢٣٣ - حَدَّثَنَا يَعْلَى عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ قَالَ عُمَرُ فِى الْمَمْلُوكِ يَكُونُ تَحْتَهُ الْحُرَّةُ : يُعْتَقُ الْوَلَدُ بِعِتْقِ أُمِّهِ ، فَإِذَا عُتِقَ الأَبُ جَرَّ الْوَلاَءَ.

٣٢٣٤ - حَدَّثَنَا مُسْلِمٌ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَارِثِ عَنْ كَثِيرِ بْنِ شِنْظِيرٍ عَنْ عَطَاءٍ فِى الْحُرَّةِ تَحْتَ الْعَبْدِ قَالَ : أَمَّا مَا وَلَدَتْ مِنْهُ وَهُوَ عَبْدٌ فَوَلاَؤُهُمْ لأَهْلِ نِعْمَتِهَا ، وَمَا وَلَدَتْ مِنْهُ وُهُوَ حُرٌّ فَوَلاَؤُهُمْ لأَهْلِ نِعْمَتِهِ.

٣٢٣٥ - حَدَّثَنَا جَعْفَرُ بْنُ عَوْنٍ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ قَالَ عُمَرُ : إِذَا كَانَتِ الْحُرَّةُ تَحْتَ الْمَمْلُوكِ فَوَلَدَتْ لَهُ غُلاَماً فَإِنَّهُ يُعْتَقُ بِعِتْقِ أُمِّهِ وَوَلاَؤُهُ لِمَوَالِى أُمِّهِ ، فَإِذَا أُعْتِقَ الأَبُ جَرَّ الْوَلاَءَ إِلَى مَوَالِى أَبِيهِ.

٣٢٣٦ - حَدَّثَنَا الْحَكَمُ بْنُ الْمُبَارَكِ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَلَمَةَ عَنِ ابْنِ إِسْحَاقَ عَنِ الْعَلاَءِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِيهِ قَالَ : كَانَتْ أُمِّى مَوْلاَةً لِلْحُرَقَةِ وَكَانَ أَبِى يَعْقُوبُ مُكَاتَباً لِمَالِكِ بْنِ أَوْسِ بْنِ الْحَدَثَانِ النَّصْرِىِّ ، ثُمَّ إِنَّ أَبِى أَدَّى كِتَابَتَهُ فَدَخَلَ الْحُرَقِىُّ عَلَى عُثْمَانَ فَسَأَلَ لِىَ الْحَقَّ يَعْنِى الْعَطَاءَ وَعِنْدَهُ مَالِكُ بْنُ أَوْسٍ ، فَقَالَ : ذَلِكَ مَوْلاَىَ فَاخْتَصَمَا إِلَى عُثْمَانَ فَقَضَى بِهِ لِلْحُرَقِىِّ.


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget