Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 2. Bab—"En Hayırlılarınız, Kur'an'ı Öğrenenler Ve Öğretenlerdir!"

3400. Bize Müslim b. İbrahim haber verip (dedi ki), bize Abdulvâhid rivâyet edip (dedi ki), bize Abdurrahman b. İshak rivâyet edip (dedi ki), bize en-Nu'man b. Sa'd, Hazret-i Ali'den rivâyet etti ki, O şöyle demiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "En hayırlınız, Kuranı öğrenen ve öğretendir!"

3401. Bize el-Haccac b. Minhâl rivâyet edip (dedi ki), bize Şu'be rivâyet edip (dedi ki), bana Alkâme b. Mersed haber verip şöyle dedi: Ben Sa'd b. Ubeyde'yi, Ebû Abdirranman es-Sülemi'den, (O) Hazret-i Osman'dan, (O da) Hazret-i Peygamberden (sallallahü aleyhi ve sellem) (naklen anlatırken) işitim ki, O şöyle buyurmuş : "Şüphesiz en hayırlınız, Kur'an'ı öğreten veya öğrenendir!"

3402. Bize el-Mualla b. Esed rivâyet edip (dedi ki), bize el-Haris b. Nebbân rivâyet edip (dedi ki), bize Asım b. Behdele, Mus'ab b. Sa'd'dan, (O da) babasından (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle demiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "En hayırlılarınız, Kur'an'ı öğrenenler ve öğretenlerdir!" (Asım sözüne devamla) demiş ki: Sonra O (yani Mus'ab), elimden tuttu ve beni (Kur'an) okutmak üzere bu yere oturttu.

٢- باب خِيَارُكُمْ مَنْ تَعَلَّمَ الْقُرْآنَ وَعَلَّمَهُ

٣٤٠٠ - أَخْبَرَنَا مُسْلِمُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَاحِدِ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ إِسْحَاقَ حَدَّثَنَا النُّعْمَانُ بْنُ سَعْدٍ عَنْ عَلِىٍّ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- ( خَيْرُكُمْ مَنْ تَعَلَّمَ الْقُرْآنَ وَعَلَّمَهُ ).

٣٤٠١ - حَدَّثَنَا الْحَجَّاجُ بْنُ مِنْهَالٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ أَخْبَرَنِى عَلْقَمَةُ بْنُ مَرْثَدٍ قَالَ سَمِعْتُ سَعْدَ بْنَ عُبَيْدَةَ عَنْ أَبِى عَبْدِ الرَّحْمَنِ السُّلَمِىِّ عَنْ عُثْمَانَ عَنِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَ :( إِنَّ خَيْرَكُمْ مَنْ عَلَّمَ الْقُرْآنَ أَوْ تَعَلَّمَهُ ). قَالَ : أَقْرَأَ أَبُو عَبْدِ الرَّحْمَنِ فِى إِمْرَةِ عُثْمَانَ حَتَّى كَانَ الْحَجَّاجُ قَالَ : ذَاكَ أَقْعَدَنِى مَقْعَدِى هَذَا.

٣٤٠٢ - حَدَّثَنَا الْمُعَلَّى بْنُ أَسَدٍ حَدَّثَنَا الْحَارِثُ بْنُ نَبْهَانَ حَدَّثَنَا عَاصِمُ بْنُ بَهْدَلَةَ عَنْ مُصْعَبِ بْنِ سَعْدٍ عَنْ أَبِيهِ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( خِيَارُكُمْ مَنْ تَعَلَّمَ الْقُرْآنَ وَعَلَّمَ الْقُرْآنَ ). قَالَ : فَأَخَذَ بِيَدِى فَأَقْعَدَنِى هَذَا الْمَقْعَدَ أُقْرِئُ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 1. Bab—Kuran Okuyan Kimsenin Üstünlüğü

3369. Bize Amr b. Zurâre rivâyet edip (dedi ki), bize Cerîr, Kabûs'tan, (O) babasından, (O da) İbn Abbas'tan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Şüphesiz içinde Kur'an'dan birşey bulunmayan kimse boş, harab ev gibidir!"

3370. Bize Abdullah b. Halid b. Hazim haber verip (dedi ki), bize Muhammed b. Seleme rivâyet edip (dedi ki), bize Ebû Sinan, Ebû İshak'tan, (O) Ebul-Ahvas'tan, (O da) Abdullah'tan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: "Şüphesiz bu Kur'an, Allah'ın ziyafet yemeğidir. Binaenaleyh, ondan gücünüzün yettiğince alın. Ayrıca ben gerçekten, içinde Allah'ın Kitab'ından birşey bulunmayan evden daha hakir hiçbir şey bilmiyorum. İçinde Allah'ın Kitab'ından birşey bulunmayan kalb de, hiç oturanı olmayan evin boş ve harablığı gibi boş ve harabdır!"

3371. Bize Ebû Âmir rivâyet edip (dedi ki), bize Süfyân, Atâ’ İbnu's-Sâib'den, (O) Ebu'l-Ahvas'tan, (O da) Abdullah'tan (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi: "Bu Kur'an'ı öğreniniz. Çünkü size, onu okumadan dolayı her bir harfe karşılık on sevap verilecektir. Şunu iyi bilin ki, ben Elif-Lâm-Mim'e karşılık değil, fakat Elif, Lâm ve Mim'e, yani her bir harfe karşılık on sevap olacağını söylüyorum!"

3372. Bize Muaz b. Hâni' rivâyet edip (dedi ki), bize Harb b. Şeddâd rivâyet edip (dedi ki), bize Yahya -ki O, İbn Ebi Kesir'dir-, rivâyet edip (dedi ki), bana Hafs b. İnan el-Hanefî rivâyet etti ki, Ebû Hüreyre şöyle dermiş: "Hakikaten ev, içinde Kur'an okunmakla sakinlerine genişler, melekler onda hazır bulunur, şeytanlar onu terkeder ve onun iyiliği çok olur. Ev, içinde Kur'an okunmamakla ise sakinlerine daralır, melekler onu terkeder, şeytanlar onda hazır bulunur ve onun iyiliği az olur!"

3373. Bize Abdullah b. Yezid rivâyet edip (dedi ki), bize İbn Lehîa, Mişrah b. Ahân'dan rivâyet etti ki, O şöyle demiş: Ben Ukbe b. Amir'i şöyle derken işittim: Ben Resûlüllah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyururken işittim: "Şayet Kur'an bir derinin içine konulsa, sonra da (Cehennem) ateşine atılsaydı, o yanmazdı!"

3374. Bize Abdullah b. Cafer er-Rakkî, Ubeydullah b. Amr'dan, (O) Zeyd b. Ebi Uneyse'den, (O) Asım'dan, (O da) Ebû Salih'ten (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Ben Ebû Hüreyre'yi şöyle derken işittim: "Kur'an'ı okuyun! Çünkü o, Kıyamet günü ne güzel şefaatçidir! O, Kıyamet günü (okuyucusu için); "yâ Rabbi, onu şeref süsü ile süsle!" diyecek de (okuyucu) şeref süsü ile süslenecek; "yâ Rabbi, ona şeref elbisesi giydir!" diyecek de ona şeref elbisesi giydirilecek; "yâ rabbi, ona şeref tacı giydir!" diyecek de ona şeref tacı giydirilecektir. (O daha sonra); "yâ Rabbi, ondan razı ol! Zira senin razılığından sonra hiçbir şey yoktur!" diyecektir."

3375. Bize Mûsa b. Halid rivâyet edip (dedi ki), bize İbrahim b. Muhammed el-Fezârî, Süfyân'dan, (O) Asım'dan, (O) Mücahid'den, (O da) İbn Ömer'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Kur’an, (Kıyamet'te, dünyadaki) arkadaşına şefaat etmek üzere gelip şöyle diyecek: "Yâ Rabbi, her işçiye işinden dolayı bir ücret vardır. Doğrusu ben de onun zevkine ve uykusuna engel oluyordum. Bunun için ona ikramda bulun!" Bunun üzerine (Kur'an’ın arkadaşına); "sağ elini aç" denilecek ve (ona) Allah'ın rızasından doldurulacak. Sonra, "sol elini aç" denilecek, ona da Allah'ın rızasından doldurulacak. (Ayrıca ona) şeref elbisesi giydirilecek, o şeref süsü ile süslenilecek ve ona şeref tacı giydirilecek!

3376. Bize Mûsa b. Halid haber verip (dedi ki), bize İbrahim b. Muhammed el-Fezârî, el-Hasan b. Ubeydillah'tan, (O) el-Müseyyeb b. Rafi'den, (O da) Ebû Salih'ten (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: "Kur'an, arkadaşına şefaat edecek de ona şeref elbisesi giydirilecek. Sonra (Kur'an); "yâ Rabb'i, ona artır" diyecek de ona şeref tacı giydirilecek." (Ebû Salih, sözüne devamla) dedi ki: "Ardından (Kur'an yine); "yâ Rabb'i, ona artır, ona ver, ona ver" diyecek, (Yüce Allah da); "(Ona) razılığımı (verdim!)"diyecek." Ebû Muhammed (ed-Dârimî) dedi ki, Vuheyb İbnu’l-Verd şöyle demişti: Kur'an okumanı ilim (öğrenme vesilesi) yap, onu iş (olsun diye) yapma!

3377. Bize Mûsa b. Halid rivâyet edip (dedi ki), bize İbrahim el-Fezârî, el-A'meş'ten, (O) Ebû Salih'ten, (O da) Ebû Hüreyre'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Biriniz, ailesinin yanına gittiğinde üç semiz gebe deve bulmayı arzu eder mi?" (Sahabe-i Kiram); "evet, yâ Resûlüllah" dediler. (Hazret-i Peygamber de); "İşte birinizin okuyacağı üç ayet, kendisi için bu (üç semiz gebe deveden) daha hayırlıdır!" buyurdu.

3378. Bize Ca'fer b. Avn rivâyet edip (dedi ki), bize İbrahim -ki O, el-Heceri'dir-, Ebu'l-Ahvas'tan, (O da) Abdullah'tan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: "Şüphesiz bu Kur'an, Allah'ın ziyafet yemeğidir. Binaenaleyh, onun ziyafet yemeğinden, gücünüzün yettiği kadar öğrenin! Şüphesiz bu Kur'an Allah'ın ipidir, nurun ve faydalı şifanın ta kendisidir. O, kendisine sarılan için koruyucu, kendisine uyan için kurtarıcıdır. O sapmaz ki, kendisinden (Allah'ı) razı etmesi istensin; eğilip bükülmez ki, düzeltilsin. Onun şaşırtıcı şeyleri bitmez. O, çok tekrar edilmekle eskimez. Binaenaleyh, onu okuyun. Zira Allah onu okumanızdan dolayı size, her bir harfe karşılık on sevap verecektir. Bakın, ben Elif-Lâm-Mim'e karşılık değil; fakat Elife karşılık (on sevap), Lâm'a karşılık (on sevap), Mim'e karşılık (on sevap verecektir), diyorum."

3379. Bize Ca'fer b. Avn rivâyet edip (dedi ki), bize Ebû Hayyân, Yezid b. Hayyân'dan, (O da) Zeyd b. Erkam'dan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (birgün) bir konuşma yapmak üzere ayağa kalktı ve Allah'a hamdetti, O'nu övdü, sonra da şöyle buyurdu: "Ey insanlar! Ben ancak bir beşerim. Rabb'imin elçisi (Ölüm meleğinin) bana gelmesi, benim de onun davatine icabet etmem yakındır! Hakikaten ben size iki değerli şey bırakacağım; Bunların ilki Allah'ın Kitab'ıdır. Hidayet ve nur ondadır. Binaenaleyh, Allah'ın Kitab'ına tutunun, onu benimseyin..." (Hazret-i Peygamber) böylece ona teşvik etti, ona özendirdi, sonra da üç defa şöyle buyurdu: "(Bunların ikincisi) Ehl-i Beyt'imdir. Ben, Ehl-i Beyt'im hakkında size Allah'ı hatırlatırım!"

3380. Bize Ca'fer b. Avn rivâyet edip (dedi ki), el-A'meş, Ebû Vâil'den haber verdi ki, O şöyle demiş: Abdullah dedi ki: "Şu yol gerçekten konaklama yeridir. Şeytanlar oraya gelir; "ey Allah'ın kulu, bu yola gel" diye bağırırlar. Bundan dolayı siz Allah'ın ipine sarılın. Şüphesiz Allah'ın ipi de Kur'an'dır!"

3381. Bize el-Muğîre haber verip (dedi ki), bize Abde, Halid b. Ma'dân'dan rivâyet etti ki, O şöyle demiş: "Şüphe yok ki, melekler, Kur'an okuyan kimse ile öğrenen kimseye, (okudukları) sûreyi bitirinceye kadar mağfiret dilerler. Bu sebeple biriniz bir sûreyi okuduğunuzda ondan iki ayeti geciktirsin, ta ki onu; melekler, okuyan kimse ile okutan kimseye günün başından sonuna kadar mağfiret dilesinler diye günün sonunda bitirmiş olsun!"

3382. Bize el-Hakem b. Nâfi’ haber verip (dedi ki), bize Cerîr, Şurahbil b. Müslim el-Havlani'den, (O da) Ebû Umâme'den (naklen) haber verdi ki, O şöyle dermiş: "Kur'an'ı okuyun! Sizi şu asılı duran mushaflar sakın aldatmasın! Çünkü Allah, Kur'an'ı belleyip saklayan bir kalbe asla azab etmeyecektir!"

3383. Bize Abdullah b. Salih rivâyet edip (dedi ki), bana Muaviye b. Salih, Süleym b. Amir'den, (O da) Ebû Umâme el-Bahili'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle demiş: "Kur'an'ı okuyun! Sizi şu asılı duran mushaflar asla aldatmasın! Çünkü Allah, Kur'an'ı çok belleyip saklayan bir kalbe azab etmeyecektir!"

3384. Bize Muhammed b. Yusuf haber verip (dedi ki), bize Mis'ar, Ma'n b. Abdirrahman'dan, (O da) İbn Mes'ûd'dan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: "Hiçbir terbiyeci yoktur ki, terbiyesini vermeyi arzu etmiş olmasın. Şüphesiz Allah'ın terbiyesi ise Kur'an'dır!"

3385. Bize Sehl b. Hammâd rivâyet edip (dedi ki), bize Şu'be, Abdulmelik b. Meysere'den, (O da) Ebu’l-Ahvas'tan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Abdullah şöyle derdi: "Şüphesiz bu Kur’an Allah'ın ziyafet yemeğidir. Ona giren kimse (açlığa düşme korkusundan) emin olur!"

3386. Bize Yahya b. Hammâd haber verip (dedi ki), bize Ebû Avâne, el-A'meş'ten, (O) İbrahim'den, (O) Abdurrahman b. Yezid'den, (O da) Abdullah'tan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: "Kim Kur'an'ı severse o, (ebedi kurtuluşa ereceğinden dolayı) sevinsin!"

3387. ...

3388. Bize Yezid b. Hârûn rivâyet edip (dedi ki), bize Hemmâm, Asım b. Ebi'n-Necûd'dan, (O da) eş-Şa'bi'den (naklen) haber verdi ki, İbn Mes'ûd şöyle dermiş: "Kur'an Kıyamet günü gelecek ve (kendisini okuyup ona göre hareket eden) arkadaşına şefaat edip onu Cennet'e götürecek. (Kendisini okuyan, ama ona göre hareket etmeyen arkadaşının) ise aleyhine şahidlik edip onu da Cehennem'e sürecek!"

3389. Bize Müslim b. İbrahim rivâyet edip (dedi ki), bize el-Hasan b. Ebi Ca'fer rivâyet edip (dedi ki), bize Budeyl, Enes'ten rivâyet etti ki, O şöyle demiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Şüphe yok ki, Allah'ın insanlardan dostları vardır!" "Onlar kimlerdir, ya Resûlüllah?" denildi. "Kur'an ehli (yani Kur'anı okuyup ona göre hareket edenler)!" buyurdu.

3390. Bize Amr b. Asım rivâyet edip (dedi ki), bize Hammâd b. Seleme, Asım b. Behdele'den, (O) Muğîs'ten, (O da) Ka'b'dan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle demiş: "Kur'an'a özen gösterin! Çünkü o, aklın anlayışı, hikmetin nuru, ilmin kaynaklan ve (ilahi) kitapların Allah'a, zaman bakımından en yakınıdır!" (Ka'b) şöyle de demiş: Tevrat'ta (şöyle yazılıdır): "Yâ Muhammed, şüphesiz ben sana, kendisiyle kör gözleri, sağır kulakları ve perdeli kalbleri açacağın yeni bir "tevrat=ışık verici kitap" indireceğim!"

3391. Bize Sehl b. Hammâd rivâyet edip (dedi ki), bize Şu'be rivâyet edip (dedi ki), bize Ziyâd b. Mihrak, Ebû Abbas'tan, (O) Ebû Kinâne'den, (O da) Ebû Mûsa'dan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: "Şüphesiz bu Kur'an, sizin için sevap olur, sizin için şan ve şeref olur, size nur olur, size günâh olur! Siz bu Kur'an'a uyun, Kur'an size asla uymasın! Çünkü kim Kur'an'a uyarsa o, onu Cennet bahçelerine indirir. Kime de Kur'an uyarsa, onu kakıp kafasının üstüne düşürür de Cehennem'e atar!" Ebû Muhammed (ed-Dârimî) dedi ki: "Yezuhhu: Kakıp düşürür" fiili, "yedfeu: Kakıverir, zorla öte savar, iter" demektir.

3392. Bize Abdullah b. Yezid rivâyet edip (dedi ki), bize Mûsa b. Eyyûb rivâyet edip dedi ki, ben amcam İyas b. Amir'i şöyle derken işittim: Ali b. Ebi Talib (birgün) elimi tuttu, sonra şöyle dedi; "Doğrusu sen eğer (ileriki yıllarda) kalırsan, Kur'an'ı üç sınıf insanın okuyacağını (göreceksin): Bir sınıf Allah için, bir sınıf çekişme ve tartışma için, bir sınıf da dünya için...! (İsteğinin) peşine onunla düşen ise (isteğine) ulaşır!"

3393. Bize Süleyman b. Harb, Hammâd b. Zeyd'den, (O) Eyyûb'dan, (O da) Ebû Kılâbe'den (naklen) rivâyet etti ki, bir adam Ebu'd-Derda'ya; "Küfe ahalisinden 'ehî-i zikr: Kur'an âlimi' din kardeşlerinin sana selamlan var!" demiş de, O şöyle karşılık vermiş: "Selam onların da üzerine olsun! Sen onlara emret de hükmü tamamen Kur'an'a bıraksınlar! Çünkü o, onları doğruluğa ve yumuşaklığa özendirir, haksızlık ile sertlikten uzaklaştırır."

3394. Bize Muhammed b. Yezid er-Rifâî haber verip (dedi ki), bize el-Hüseynu’l-Cu'fî, Hamza ez-Zeyyât'tan, (O) Ebu'l-Muhtar et-Tâî'den, (O) İbnu Ani'l-Haris'ten, (O da) el-Haris'ten (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Ben (birgün) Mescid'e girmiştim. Bir de ne göreyim, bazı insanlar birtakım efsanelere dalmışlar! Bunun üzerine Hazret-i Ali'nin huzuruna girip; "görmüyor musun ki, Mescid'de bazı insanlar efsanelere dalmışlar" demiştim de O; "bunu yaptılar mı?" diye sormuştu: Ben "evet" demiştim. O zaman O şöyle demişti: "Bakın, ben gerçekten Resûlüllah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem)"Yakında bazı fitneler, (kargaşalıklar) olacak!" buyururken işitmiştim de; "o halde bunlardan kurtuluş yolu nedir?" diye sormuştum. O şöyle buyurmuştu: "Allah'ın Kitab'ı! Sizden önceki şeylerin haberi, sizden sonraki şeylerin bilgisi ve aranızdaki şeylerin hükmü ondadır. O, (hak ile batılı, doğru ile yanlışı) ayıran kitaptır, asla bir oyun değil...! O, öyle bir kitaptır ki, onu (büyüklenme sebebiyle) terkeden zorbanın Allah boynunu kırar, hidayeti ondan başkasında arayan kimseyi Allah sapıtır! İşte o, Allah'ın sağlam ipidir. O, hikmet dolu zikirdir. O, dosdoğru yoldur. O, kendisinden dolayı arzuların sapmayacağı, dillerin güçlüğe düşmeyeceği, kendisinden âlimlerin doymayacağı, çok tekrar edilmekten dolayı eskimeyen, şaşırtıcı şeyleri, (olağanüstü güzellikleri) bitmeyen kitaptır. O, kendisini dinlediklerinde cinlerin; "Doğrusu biz şaşırtıcı, (olağanüstü güzel) bir Kur'an dinledik!" demekten kendilerini alamadıkları Kelâm'dır! O, öyle kitaptır ki, kim ona uygun görüş açıklarsa doğru söylemiş olur; kim onunla hükmederse adaletli davranmış olur; kim onunla amel ederse ona sevab verilir, kim (insanları) ona çağırırsa o dosdoğru yola iletilir." Ey Aver, bu sözleri kendine al, sakla!" Cin Sûresi, 1

3395. Bize Muhammed İbnu’l-Alâ' rivâyet edip (dedi ki), bize Zekeriyya b. Adiyy rivâyet edip (dedi ki), bize Muhammed b. Seleme, İbn Sinan'dan, (O) Amr b. Mürre'den, (O) Ebu'l-Bahteri'den, (O) el-Haris'ten, (O da) Hazret-i Ali'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: (Cebrail tarafından Hazret-i Peygamber'e); "Yâ Resûlüllah, şüphesiz senin ümmetin senden sonra bazı kargaşalıklara maruz bırakılacak!" denilmiş. (Hazret-i Ali sözüne devamla) dedi ki, bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)"Bunlardan kurtuluş yolu nedir?" diye sormuş -veya (bu, olayı Sahabeye anlattığında Hazret-i Peygamber'e) sorulmuş-. (Cebrail veya Hazret-i Peygamber de) şöyle buyurmuş:

"Kendisine önünden de, ardından da bâtılın yaklaşamayacağı ve hikmet sahibi, övülmeye lâyık (Allah) tarafından indirilmiş olan değerli Kitab! Kim hidayeti ondan başkasında ararsa Allah onu sapıtır. Bu (yönetim) işini üzerine alıp da ondan başkasıyla hükmeden zorbanın ise Allah boynunu kırar: O hikmet dolu zikirdir, açık-açıklayıcı nurdur, dosdoğru yoldur! Sizden öncekilerin bilgisi, sizden sonrakilerin haberi ve aranızdaki şeylerin hükmü ondadır. O, (hak ile bâtılı, doğru ile yanlışı) ayıran kitaptır; asla bir oyun değil! O, cinlerin dinleyip de, "Doğrusu biz, doğru yola ileten, şaşırtıcı, (olağanüstü güzel) bir Kur'an dinledik!" demekten kendilerini alamadıkları, çok tekrar edilmekle eskimeyen, ibret verici şeyleri bitmeyen, şaşırtıcı şeyleri tükenmeyen kitaptır!" Hazret-i Ali sonra el-Haris'e şöyle dedi: "Ey Aver, bu sözleri kendine al, sakla!"

3396. Bize Muhammed b. Yusuf haber verip (dedi ki), bize Süfyân, Ebû Hurre'den, (O da) İbrahim'den (naklen) rivâyet etti ki; O, "Kime hikmet verilirse ona çok hayır verilmiş demektir" ayetinde geçen "hikmet"in manası hakkında; "Kur'an'ı anlama (gücü ve imkânı!)" demiştir.

3397. Bize Muhammed b. Yusuf, Verkâ'dan, (O) İbn Ebi Necih'ten, (O da) Mücahid'den (naklen) haber verdi ki; O, "(Allah) hikmeti dilediğine verir!" ayetinde geçen "hikmet'in manası hakkında şöyle dedi: "Kitab (yani Kur'an-ı Kerim)... Allah onun (tefsirinde) doğru söz söylemeyi, gerçeğe uygun açıklama yapmayı dilediğine nasib eder!"

3398. Bize Muhammed b. Yezid haber verip (dedi ki), bize Ebû Bekir, el-A'meş'ten, (O da) Hay seme'den (naklen) rivâyet etti ki; O, karısına şöyle dediğini söylemiş: "Evimde her üç günde bir Kur'an okunup (hatmediliyorken), ona şarap içen kimseyi sokmaktan sakın!"

3399. Bize Ebû Nuaym rivâyet edip (dedi ki),) bize Fıtr, el-Hakem'den, (O) Miksem'den, (O da) İbn Abbas'tan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: "Sizden birinin, çarşı-pazardan veya ihtiyaçlarını görmesinden (eve) dönüp de döşeğinin üzerinde yaslanarak oturduğunda Kur'an'dan üç ayet okumasına ne mani olur?"

١- باب فَضْلِ مَنْ قَرَأَ الْقُرْآنَ

٣٣٦٩ - حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ زُرَارَةَ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ عَنْ قَابُوسَ عَنْ أَبِيهِ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( إِنَّ الرَّجُلَ الَّذِى لَيْسَ فِى جَوْفِهِ شَىْءٌ مِنَ الْقُرْآنِ كَالْبَيْتِ الْخَرِبِ ).

٣٣٧٠ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ خَالِدِ بْنِ حَازِمٍ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَلَمَةَ حَدَّثَنَا أَبُو سِنَانٍ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ عَنْ أَبِى الأَحْوَصِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ : إِنَّ هَذَا الْقُرْآنَ مَأْدُبَةُ اللَّهِ فَخُذُوا مِنْهُ مَا اسْتَطَعْتُمْ ، فَإِنِّى لاَ أَعْلَمُ شَيْئاً أَصْفَرَ مِنْ خَيْرٍ مِنْ بَيْتٍ لَيْسَ فِيهِ مِنْ كِتَابِ اللَّهِ شَىْءٌ ، وَإِنَّ الْقَلْبَ الَّذِى لَيْسَ فِيهِ مِنْ كِتَابِ اللَّهِ شَىْءٌ خَرِبٌ كَخَرَابِ الْبَيْتِ الَّذِى لاَ سَاكِنَ لَهُ.

٣٣٧١ - حَدَّثَنَا أَبُو عَامِرٍ : قَبِيصَةُ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ عَنْ عَطَاءِ بْنِ السَّائِبِ عَنْ أَبِى الأَحْوَصِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ : تَعَلَّمُوا هَذَا الْقُرْآنَ ، فَإِنَّكُمْ تُؤْجَرُونَ بِتِلاَوَتِهِ بِكُلِّ حَرْفٍ عَشْرَ حَسَنَاتٍ ، أَمَا إِنِّى لاَ أَقُولُ بِ لم وَلَكِنْ بِأَلِفٍ وَلاَمٍ وَمِيمٍ بِكُلِّ حَرْفٍ عَشْرُ حَسَنَاتٍ.

٣٣٧٢ - حَدَّثَنَا مُعَاذُ بْنُ هَانِئٍ حَدَّثَنَا حَرْبُ بْنُ شَدَّادٍ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ أَبِى كَثِيرٍ حَدَّثَنِى حَفْصُ بْنُ عِنَانٍ الْحَنَفِىُّ أَنَّ أَبَا هُرَيْرَةَ كَانَ يَقُولُ : إِنَّ الْبَيْتَ لَيَتَّسِعُ عَلَى أَهْلِهِ وَتَحْضُرُهُ الْمَلاَئِكَةُ وَتَهْجُرُهُ الشَّيَاطِينُ وَيَكْثُرُ خَيْرُهُ أَنْ يُقْرَأَ فِيهِ الْقُرْآنُ ، وَإِنَّ الْبَيْتَ لَيَضِيقُ عَلَى أَهْلِهِ وَتَهْجُرُهُ الْمَلاَئِكَةُ وَتَحْضُرُهُ الشَّيَاطِينُ وَيَقِلُّ خَيْرُهُ أَنْ لاَ يُقْرَأَ فِيهِ الْقُرْآنُ.

٣٣٧٣ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يَزِيدَ حَدَّثَنَا ابْنُ لَهِيعَةَ عَنْ مِشْرَحِ بْنِ هَاعَانَ قَالَ سَمِعْتُ عُقْبَةَ بْنَ عَامِرٍ يَقُولُ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- يَقُولُ :( لَوْ جُعِلَ الْقُرْآنُ فِى إِهَابٍ ثُمَّ أُلْقِىَ فِى النَّارِ مَا احْتَرَقَ ).

٣٣٧٤ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ جَعْفَرٍ الرَّقِّىُّ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو عَنْ زَيْدِ بْنِ أَبِى أُنَيْسَةَ عَنْ عَاصِمٍ عَنْ أَبِى صَالِحٍ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا هُرَيْرَةَ يَقُولُ : اقْرَءُوا الْقُرْآنَ فَإِنَّهُ نِعْمَ الشَّفِيعُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ، إِنَّهُ يَقُولُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ : يَا رَبِّ حَلِّهِ حِلْيَةَ الْكَرَامَةِ فَيُحَلَّى حِلْيَةَ الْكَرَامَةِ ، يَا رَبِّ اكْسُهُ كِسْوَةَ الْكَرَامَةِ فَيُكْسَى كِسْوَةَ الْكَرَامَةِ ، يَارَبِّ أَلْبِسْهُ تَاجَ الْكَرَامَةِ يَارَبِّ ارْضَ عَنْهُ ، فَلَيْسَ بَعْدَ رِضَاكَ شَىْءٌ.

٣٣٧٥ - حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ خَالِدٍ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ مُحَمَّدٍ الْفَزَارِىُّ عَنْ سُفْيَانَ عَنْ عَاصِمٍ عَنْ مُجَاهِدٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ قَالَ : يَجِىءُ الْقُرْآنُ يَشْفَعُ لِصَاحِبِهِ يَقُولُ : يَا رَبِّ لِكُلِّ عَامِلٍ عُمَالَةٌ مِنْ عَمَلِهِ ، وَإِنِّى كُنْتُ أَمْنَعُهُ اللَّذَّةَ وَالنَّوْمَ فَأَكْرِمْهُ فَيُقَالُ : ابْسُطْ يَمِينَكَ فَتُمْلأُ مِنْ رِضْوَانِ اللَّهِ ، ثُمَّ يُقَالُ : ابْسُطْ شِمَالَكَ فَتُمْلأُ مِنْ رِضْوَانِ اللَّهِ وَيُكْسَى كِسْوَةَ الْكَرَامَةِ وَتَحِلُّ عَلَيْهِ الْكَرَامَةُ ، وَيُلْبَسُ تَاجَ الْكَرَامَةِ.

٣٣٧٦ - أَخْبَرَنَا مُوسَى بْنُ خَالِدٍ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ مُحَمَّدٍ الْفَزَارِىُّ عَنِ الْحَسَنِ بْنِ عُبَيْدِ اللَّهِ عَنِ الْمُسَيَّبِ بْنِ رَافِعٍ عَنْ أَبِى صَالِحٍ قَالَ : الْقُرْآنُ يَشْفَعُ لِصَاحِبِهِ فَيُكْسَى حُلَّةَ الْكَرَامَةِ ، ثُمَّ يَقُولُ : رَبِّ زِدْهُ فَيُكْسَى تَاجَ الْكَرَامَةِ. قَالَ فَيَقُولُ : رَبِّ زِدْهُ فَإِنَّهُ فَإِنَّهُ فَيَقُولُ رِضَائِى. قَالَ أَبُو مُحَمَّدٍ : قَالَ وُهَيْبُ بْنُ الْوَرْدِ : اجْعَلْ قِرَاءَتَكَ الْقُرْآنَ عِلْماً وَلاَ تَجْعَلْهُ عَمَلاً.

٣٣٧٧ - حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ خَالِدٍ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ الْفَزَارِىُّ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ أَبِى صَالِحٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ إِذَا أَتَى أَهْلَهُ أَنْ يَجِدَ ثَلاَثَ خَلِفَاتٍ سِمَانٍ؟ ). قَالُوا : نَعَمْ يَا رَسُولَ اللَّهِ. قَالَ :( فَثَلاَثُ آيَاتٍ يَقْرَؤُهُنَّ أَحَدُكُمْ خَيْرٌ لَهُ مِنْهُنَّ ).

٣٣٧٨ - حَدَّثَنَا جَعْفَرُ بْنُ عَوْنٍ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ - هُوَ الْهَجَرِىُّ - عَنْ أَبِى الأَحْوَصِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ : إِنَّ هَذَا الْقُرْآنَ مَأْدُبَةُ اللَّهِ ، فَتَعَلَّمُوا مِنْ مَأْدُبَتِهِ مَا اسْتَطَعْتُمْ ، إِنَّ هَذَا الْقُرْآنَ حَبْلُ اللَّهِ وَالنُّورُ الْمُبِينُ وَالشِّفَاءُ النَّافِعُ ، عِصْمَةٌ لِمَنْ تَمَسَّكَ بِهِ ، وَنَجَاةٌ لِمَنِ اتَّبَعَهُ ، لاَ يَزِيغُ فَيَسْتَعْتِبُ ، وَلاَ يَعْوَجُّ فَيُقَوَّمُ ، وَلاَ تَنْقَضِى عَجَائِبُهُ ، وَلاَ يَخْلَقُ عَنْ كَثْرَةِ الرَّدِّ ، فَاتْلُوهُ فَإِنَّ اللَّهَ يَأْجُرُكُمْ عَلَى تِلاَوَتِهِ بِكُلِّ حَرْفٍ عَشْرَ حَسَنَاتٍ ، أَمَا إِنِّى لاَ أَقُولُ الم وَلَكِنْ بِأَلِفٍ وَلاَمٍ وَمِيمٍ.

٣٣٧٩ - حَدَّثَنَا جَعْفَرُ بْنُ عَوْنٍ حَدَّثَنَا أَبُو حَيَّانَ عَنْ يَزِيدَ بْنِ حَيَّانَ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَرْقَمَ قَالَ : قَامَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- يَوْماً خَطِيباً فَحَمِدَ اللَّهَ وَأَثْنَى عَلَيْهِ ثُمَّ قَالَ :( يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ يُوشِكُ أَنْ يَأْتِيَنِى رَسُولُ رَبِّى فَأُجِيبَهُ ، وَإِنِّى تَارِكٌ فِيكُمُ الثَّقَلَيْنِ أَوَّلُهُمَا كِتَابُ اللَّهِ ، فِيهِ الْهُدَى وَالنُّورُ ، فَتَمَسَّكُوا بِكِتَابِ اللَّهِ وَخُذُوا بِهِ ). فَحَثَّ عَلَيْهِ وَرَغَّبَ فِيهِ ثُمَّ قَالَ :( وَأَهْلَ بَيْتِى أُذَكِّرُكُمُ اللَّهَ فِى أَهْلِ بَيْتِى ). ثَلاَثَ مَرَّاتٍ.

٣٣٨٠ - حَدَّثَنَا جَعْفَرُ بْنُ عَوْنٍ أَخْبَرَنَا الأَعْمَشُ عَنْ أَبِى وَائِلٍ قَالَ قَالَ عَبْدُ اللَّهِ : إِنَّ هَذَا الصِّرَاطَ مُحْتَضَرٌ تَحْضُرُهُ الشَّيَاطِينُ يُنَادُونَ يَا عَبْدَ اللَّهِ : هَذَا الطِّرِيقُ. فَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللَّهِ ، فَإِنَّ حَبْلَ اللَّهِ الْقُرْآنُ.

٣٣٨١ - أَخْبَرَنَا أَبُو الْمُغِيرَةِ حَدَّثَنَا عَبْدَةُ عَنْ خَالِدِ بْنِ مَعْدَانَ قَالَ : إِنَّ قَارِئَ الْقُرْآنِ وَالْمُتَعَلِّمَ تُصَلِّى عَلَيْهِمُ الْمَلاَئِكَةُ حَتَّى يَخْتِمُوا السُّورَةَ ، فَإِذَا أَقْرَأَ أَحَدُكُمُ السُّورَةَ فَلْيُؤَخِّرْ مِنْهَا آيَتَيْنِ حَتَّى يَخْتِمَهَا مِنْ آخِرِ النَّهَارِ ، كَيْمَا تُصَلِّى الْمَلاَئِكَةُ عَلَى الْقَارِئِ وَالْمُقْرِئِ مِنْ أَوَّلِ النَّهَارِ إِلَى آخِرِهِ.

٣٣٨٢ - أَخْبَرَنَا الْحَكَمُ بْنُ نَافِعٍ أَخْبَرَنَا حَرِيزٌ عَنْ شُرَحْبِيلَ بْنِ مُسْلِمٍ الْخَوْلاَنِىِّ عَنْ أَبِى أُمَامَةَ أَنَّهُ كَانَ يَقُولُ : اقْرَءُوا الْقُرْآنَ وَلاَ يَغُرَّنَّكُمْ هَذِهِ الْمَصَاحِفُ الْمُعَلَّقَةُ ، فَإِنَّ اللَّهَ لَنْ يُعَذِّبَ قَلْباً وَعَى الْقُرْآنَ.

٣٣٨٣ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ صَالِحٍ حَدَّثَنِى مُعَاوِيَةُ بْنُ صَالِحٍ عَنْ سُلَيْمِ بْنِ عَامِرٍ عَنْ أَبِى أُمَامَةَ الْبَاهِلِىِّ قَالَ : اقْرَءُوا الْقُرْآنَ وَلاَ يَغُرَّنَّكُمْ هَذِهِ الْمَصَاحِفُ الْمُعَلَّقَةُ ، فَإِنَّ اللَّهَ لاَ يُعَذِّبُ قَلْباً وَعَى الْقُرْآنَ.

٣٣٨٤ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا مِسْعَرٌ عَنْ مَعْنِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنِ ابْنِ مَسْعُودٍ قَالَ : لَيْسَ مِنْ مُؤَدِّبٍ إِلاَّ وَهُوَ يُحِبُّ أَنْ يُؤْتَى أَدَبُهُ ، وَإِنَّ أَدَبَ اللَّهِ الْقُرْآنُ.

٣٣٨٥ - حَدَّثَنَا سَهْلُ بْنُ حَمَّادٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ عَبْدِ الْمَلِكِ بْنِ مَيْسَرَةَ عَنْ أَبِى الأَحْوَصِ قَالَ كَانَ عَبْدُ اللَّهِ يَقُولُ : إِنَّ هَذَا الْقُرْآنَ مَأْدُبَةُ اللَّهِ ، فَمَنْ دَخَلَ فِيهِ فَهُوَ آمِنٌ.

٣٣٨٦ - أَخْبَرَنَا يَحْيَى بْنُ حَمَّادٍ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ يَزِيدَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ : مَنْ أَحَبَّ الْقُرْآنَ فَلْيُبْشِرْ.

٣٣٨٧ - حَدَّثَنَا يَعْلَى حَدَّثَنَا الأَعْمَشُ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ يَزِيدَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ : مَنْ أَحَبَّ الْقُرْآنَ فَلْيُبْشِرْ.

٣٣٨٨ - حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَخْبَرَنَا هَمَّامٌ عَنْ عَاصِمِ بْنِ أَبِى النَّجُودِ عَنِ الشَّعْبِىِّ أَنَّ ابْنَ مَسْعُودٍ كَانَ يَقُولُ : يَجِىءُ الْقُرْآنُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَيَشْفَعُ لِصَاحِبِهِ ، فَيَكُونُ لَهُ قَائِداً إِلَى الْجَنَّةِ ، وَيَشْهَدُ عَلَيْهِ وَيَكُونُ لَهُ سَائِقاً إِلَى النَّارِ.

٣٣٨٩ - حَدَّثَنَا مُسْلِمُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ أَبِى جَعْفَرٍ حَدَّثَنَا بُدَيْلٌ عَنْ أَنَسٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( إِنَّ لِلَّهِ أَهْلِينِ مِنَ النَّاسِ ). قِيلَ : يَا رَسُولَ اللَّهِ مَنْ هُمْ؟ قَالَ :( أَهْلُ الْقُرْآنِ ).

٣٣٩٠ - حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ عَاصِمٍ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ عَنْ عَاصِمِ بْنِ بَهْدَلَةَ عَنْ مُغِيثٍ عَنْ كَعْبٍ قَالَ : عَلَيْكُمْ بِالْقُرْآنِ ، فَإِنَّهُ فَهْمُ الْعَقْلِ وَنُورُ الْحِكْمَةِ وَيَنَابِيعُ الْعِلْمِ ، وَأَحْدَثُ الْكُتُبِ بِالرَّحْمَنِ عَهْداً وَقَالَ فِى التَّوْرَاةِ : يَا مُحَمَّدُ إِنِّى مُنَزِّلٌ عَلَيْكَ تَوْرَاةً حَدِيثَةً ، تَفْتَحُ فِيهَا أَعْيُناً عُمْياً وَآذَاناً صُمًّا وَقُلُوباً غُلْفاً.

٣٣٩١ - حَدَّثَنَا سَهْلُ بْنُ حَمَّادٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ حَدَّثَنَا زِيَادُ بْنُ مِخْرَاقٍ عَنْ أَبِى إِيَاسٍ عَنْ أَبِى كِنَانَةَ عَنْ أَبِى مُوسَى أَنَّهُ قَالَ : إِنَّ هَذَا الْقُرْآنَ كَائِنٌ لَكُمْ أَجْراً ، وَكَائِنٌ لَكُمْ ذِكْراً ، وَكَائِنٌ بِكُمْ نُوراً ، وَكَائِنٌ عَلَيْكُمْ وِزْراً ، اتَّبِعُوا الْقُرْآنَ وَلاَ يَتَّبِعْكُمُ الْقُرْآنُ ، فَإِنَّهُ مَنْ يَتَّبِعِ الْقُرْآنَ يَهْبِطْ بِهِ فِى رِيَاضِ الْجَنَّةِ ، وَمَنِ اتَّبَعَهُ الْقُرْآنُ يَزُخُّ فِى قَفَاهُ فَيَقْذِفُهُ فِى جَهَنَّمَ. قَالَ أَبُو مُحَمَّدٍ : يَزُخُّ يَدْفَعُ.

٣٣٩٢ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يَزِيدَ حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ أَيُّوبَ قَالَ سَمِعْتُ عَمِّى إِيَاسَ بْنَ عَامِرٍ يَقُولُ : أَخَذَ عَلِىُّ بْنُ أَبِى طَالِبٍ بِيَدِى ثُمَّ قَالَ : إِنَّكَ إِنْ بَقِيتَ سَيَقْرَأُ الْقُرْآنَ ثَلاَثَةُ أَصْنَافٍ : فَصِنْفٌ لِلَّهِ ، وَصِنْفٌ لِلْجِدَالِ ، وَصِنْفٌ لِلدُّنْيَا ، وَمَنْ طَلَبَ بِهِ أَدْرَكَ.

٣٣٩٣ - حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ عَنْ حَمَّادِ بْنِ زَيْدٍ عَنْ أَيُّوبَ عَنْ أَبِى قِلاَبَةَ أَنَّ رَجُلاً قَالَ لأَبِى الدَّرْدَاءِ : إِنَّ إِخْوَانَكَ مِنْ أَهْلِ الْكُوفَةِ مِنْ أَهْلِ الذِّكْرِ يُقْرِئُونَكَ السَّلاَمَ. فَقَالَ : وَعَلَيْهِمُ السَّلاَمُ وَمُرْهُمْ فَلْيُعْطُوا الْقُرْآنَ بِخَزَائِمِهِمْ ، فَإِنَّهُ يَحْمِلُهُمْ عَلَى الْقَصْدِ وَالسُّهُولَةِ ، وَيُجَنِّبُهُمُ الْجَوْرَ وَالْحُزُونَةَ.

٣٣٩٤ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَزِيدَ الرِّفَاعِىُّ حَدَّثَنَا الْحُسَيْنُ الْجُعْفِىُّ عَنْ حَمْزَةَ الزَّيَّاتِ عَنْ أَبِى الْمُخْتَارِ الطَّائِىِّ عَنِ ابْنِ أَخِى الْحَارِثِ عَنِ الْحَارِثِ قَالَ : دَخَلْتُ الْمَسْجِدَ فَإِذَا أُنَاسٌ يَخُوضُونَ فِى أَحَادِيثَ فَدَخَلْتُ عَلَى عَلِىٍّ فَقُلْتُ : أَلاَ تَرَى أَنَّ أُنَاساً يَخُوضُونَ فِى الأَحَادِيثِ فِى الْمَسْجِدِ. فَقَالَ : قَدْ فَعَلُوهَا؟ قُلْتُ : نَعَمْ. قَالَ : أَمَا إِنِّى سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- يَقُولُ :( سَيَكُونُ فِتَنٌ ). قُلْتُ : وَمَا الْمَخْرَجُ مِنْهَا؟ قَالَ :( كِتَابُ اللَّهِ كِتَابُ اللَّهِ ، فِيهِ نَبَأُ مَا قَبْلَكُمْ ، وَخَبَرُ مَا بَعْدَكُمْ ، وَحُكْمُ مَا بَيْنَكُمْ هُوَ الْفَصْلُ لَيْسَ بِالْهَزْلِ ، هُوَ الَّذِى مَنْ تَرَكَهُ مِنْ جِبَّارٍ قَصَمَهُ اللَّهُ ، وَمَنِ ابْتَغَى الْهُدَى فِى غَيْرِهِ أَضَلَّهُ اللَّهُ ، فَهُوَ حَبْلُ اللَّهِ الْمَتِينُ ، وَهُوَ الذِّكْرُ الْحَكِيمُ وَهُوَ الصِّرَاطُ الْمُسْتَقِيمُ وَهُوَ الَّذِى لاَ يَزِيغُ بِهِ الأَهْوَاءُ وَلاَ تَلْتَبِسُ بِهِ الأَلْسِنَةُ ، وَلاَ يَشْبَعُ مِنْهُ الْعُلَمَاءُ ، وَلاَ يَخْلَقُ عَنْ كَثْرَةِ الرَّدِّ ، وَلاَ تَنْقَضِى عَجَائِبُهُ ، وَهُوَ الَّذِى لَمْ يَنْتَهِ الْجِنُّ إِذْ سَمِعُوهُ أَنْ قَالُوا { إِنَّا سَمِعْنَا قُرْآناً عَجَباً } هُوَ الَّذِى مَنْ قَالَ بِهِ صَدَقَ ، وَمَنْ حَكَمَ بِهِ عَدَلَ ، وَمَنْ عَمِلَ بِهِ أُجِرَ ، وَمَنْ دَعَا إِلَيْهِ هُدِىَ إِلَى صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ ، خُذْهَا إِلَيْكَ يَا أَعْوَرُ.).

٣٣٩٥ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْعَلاَءِ حَدَّثَنَا زَكَرِيَّا بْنُ عَدِىٍّ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَلَمَةَ عَنْ أَبِى سِنَانٍ عَنْ عَمْرِو بْنِ مُرَّةَ عَنْ أَبِى الْبَخْتَرِىِّ عَنِ الْحَارِثِ عَنْ عَلِىٍّ قَالَ قِيلَ : يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّ أُمَّتَكَ سَتُفْتَنُ مِنْ بَعْدِكَ ، فَسَأَلَ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- أَوْ سُئِلَ مَا الْمَخْرَجُ مِنْهَا؟ قَالَ :( الْكِتَابُ الْعَزِيزُ الَّذِى { لاَ يَأْتِيهِ الْبَاطِلُ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَلاَ مِنْ خَلْفِهِ تَنْزِيلٌ مِنْ حَكِيمٍ حَمِيدٍ } مَنِ ابْتَغَى الْهُدَى فِى غَيْرِهِ أَضَلَّهُ اللَّهُ ، وَمَنْ وَلِىَ هَذَا الأَمْرَ مِنْ جَبَّارٍ فَحَكَمَ بِغَيْرِهِ قَصَمَهُ اللَّهُ ، هُوَ الذِّكْرُ الْحَكِيمُ وَالنُّورُ الْمُبِينُ وَالصِّرَاطُ الْمُسْتَقِيمُ ، فِيهِ خَبَرُ مَنْ قَبْلَكُمْ ، وَنَبَأُ مَنْ بَعْدَكُمْ ، وَحُكْمُ مَا بَيْنَكُمْ ، وَهُوَ الْفَصْلُ لَيْسَ بِالْهَزْلِ ، وَهُوَ الَّذِى سَمِعَتْهُ الْجِنُّ فَلَمْ تَنَاهَى أَنْ قَالُوا { إِنَّا سَمِعْنَا قُرْآناً عَجَباً يَهْدِى إِلَى الرُّشْدِ } لاَ يَخْلَقُ عَنْ كَثْرَةِ الرَّدِّ ، وَلاَ تَنْقَضِى عِبَرُهُ ، وَلاَ تَفْنَى عَجَائِبُهُ. ). ثُمَّ قَالَ عَلِىٌّ لِلْحَارِثِ : خُذْهَا إِلَيْكَ يَا أَعْوَرُ.

٣٣٩٦ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ أَبِى حُرَّةَ عَنْ إِبْرَاهِيمَ { وَمَنْ يُؤْتَ الْحِكْمَةَ فَقَدْ أُوتِىَ خَيْراً كَثِيراً } قَالَ : الْفَهْمَ بِالْقُرْآنِ .

٣٣٩٧ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ عَنْ وَرْقَاءَ عَنِ ابْنِ أَبِى نَجِيحٍ عَنْ مُجَاهِدٍ { يُؤْتِى الْحِكْمَةَ مَنْ يَشَاءُ } قَالَ : الْكِتَابَ ، يُؤْتِى إِصَابَتَهُ مَنْ يَشَاءُ .

٣٣٩٨ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَزِيدَ حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرٍ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ خَيْثَمَةَ قَالَ قَالَ لاِمْرَأَتِهِ : إِيَّاكِ أَنْ تُدْخِلِى بَيْتِى مَنْ يَشْرَبُ الْخَمْرَ بَعْدَ أَنْ كَانَ يُقْرَأُ فِيهِ الْقُرْآنُ كُلَّ ثَلاَثٍ.

٣٣٩٩ - حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا فِطْرٌ عَنِ الْحَكَمِ عَنْ مِقْسَمٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ : مَا يَمْنَعُ أَحَدَكُمْ إِذَا رَجَعَ مِنْ سُوقِهِ أَوْ مِنْ حَاجَتِهِ فَاتَّكَأَ عَلَى فِرَاشِهِ أَنْ يَقْرَأَ ثَلاَثَ آيَاتٍ مِنَ الْقُرْآنِ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 45. Bâb—Bir Kimse Allah Yolunda Bir Şey Vasiyet Ettiğinde?

3367. Bize el-Hakem İbnu'l-Mübarek rivâyet edip (dedi ki), bize Abdulaziz -ki O, İbn Muhammed'dir-, Mûsa'dan -ki O, İbn Ukbe'dir-, (O da) Nafi'den (naklen) haber verdi ki, bir adam İbn Ömer'e gelip şöyle dedi: Bir adam beni vâsi tayin etti ve Allah yolunda (kullanılması için) bir deve vasiyet etti. Bu (günler) ise savaşa çıkılan zaman değildir. Şimdi ben onu hac için binek vereyim mi?" İbn Ömer de şu cevabı verdi: "Hac ve umre, Allah yolunda demektir!"

3368. Bize Ubeydullah b. Mûsa, Mûsa b. Ubeyde'den, (O da) Vâkıd b. Muhammed b. Zeyd b. Abdillah b. Ömer'den (naklen) haber verdi ki, bir adam malını Allah yoluna vasiyet etmiş de, (adamın) vâsisi bunun durumunu Hazret-i Ömer'e sormuş. O da; "onu Allah'ın işçilerine ver" cevabını vermiş. (Vâsi); "peki Allah'ın işçileri kimlerdir?" demiş. O da; "Allah'ın Evi (Kabe'yi) hacceden kimse" karşılığını vermiş.

٤٥- باب إِذَا أَوْصَى بِشَىْءٍ فِى سَبِيلِ اللَّهِ

٣٣٦٧ - حَدَّثَنَا الْحَكَمُ بْنُ الْمُبَارَكِ أَخْبَرَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ مُحَمَّدٍ عَنْ مُوسَى بْنِ عُقْبَةَ عَنْ نَافِعٍ : أَنَّ رَجُلاً جَاءَ إِلَى ابْنِ عُمَرَ فَقَالَ : إِنَّ رَجُلاً أَوْصَى إِلَىَّ وَجَعَلَ نَاقَةً فِى سَبِيلِ اللَّهِ وَلَيْسَ هَذَا زَمَاناً يُخْرَجُ إِلَى الْغَزْوِ ، فَأَحْمِلُ عَلَيْهَا فِى الْحَجِّ؟ فَقَالَ ابْنُ عُمَرَ : الْحَجُّ وَالْعُمْرَةُ مِنْ سَبِيلِ اللَّهِ.

٣٣٦٨ - أَخْبَرَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى عَنْ مُوسَى بْنِ عُبَيْدَةَ عَنْ وَاقِدِ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ زَيْدٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ : أَنَّ رَجُلاً أَوْصَى بِمَالِهِ فِى سَبِيلِ اللَّهِ ، فَسَأَلَ الْوَصِىُّ عَنْ ذَلِكَ عُمَرَ فَقَالَ : أَعْطِهِ عُمَّالَ اللَّهِ. قَالَ : وَمَنْ عُمَّالُ اللَّهِ؟ قَالَ : حَاجُّ بَيْتِ اللَّهِ.


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget