Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 16. Bâb—Âl-i İmran Sûresinin Fazileti Hakkında

3458. Bize Ebû Nuaym rivâyet edip (dedi ki), bize İsrail, Ebû İshak'tan, (O da) Suleym b. Hanzala el-Bekri'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle demiş: Abdullah b. Mes'ûd dedi ki: "Kim Al-i îmrân'ı okursa o zengindir. (Artık) kadınlar süslenmişlerdir, (onun kendilerine talip olmasını beklerler!)" Ebû Muhammed (ed-Dârimî) dedi ki: "Muhabbere", "süslenmiş" demektir.

3459. Bize İshak b. İsa, İbn Lehîa'dan, (O) Yezid b. Ebi Habib'den, (O) Ebu'l-Hayr'dan, (O da) Hazret-i Osman b. Affan'dan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: "Kim bir gecede Al-i İmrân'ın sonunu okursa, ona bir geceyi tamamen ibadetle geçirme (sevabı) yazılır!"

3460. Bize Muhammed İbnu'l-Mübarek rivâyet edip (dedi ki), bize Sadaka b. Halid, Yahya İbnu'l-Hâris'ten, (O da) Mekhûl'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: "Kim Cuma günü Al-i İmrân Sûresini okursa, melekler onun için geceye kadar Allah'tan bağış dilerler!"

3461. Bize el-Kasım b. Sellâm Ebû Ubeyd rivâyet edip dedi ki, bana Ubeydullah el-Eşceî rivâyet edip (dedi ki), bana Mis'ar rivâyet edip (dedi ki), bana Câbir, içine düştüğü (yanlış görüşe) düşmesinden önce eş-Şa'bi'den rivâyet etti ki, O şöyle demiş: Abdullah dedi ki; "Al-i İmrân Sûresi fakirin en güzel hazinesidir! O, gecenin sonunda kalkıp onunla geceyi ihya eder!"

3462. Bize Muhammed b. Saîd rivâyet edip (dedi ki), bize Abdusselam, el-Cüreyrî'den, (O da) Ebu's-Selil'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle demiş: Bir adam birini öldürmüştü... (Ebu's-Selil, sözünün devamında) şöyle demiş: Bunun üzerine cinler vadisine, içinde yürüyen herkesi cinlerin çarptığı vadiye sığınmış. Bu vadinin kenarında da iki rahib varmış. (Adam orada) akşamladığında onlardan biri diğerine; "adam vallahi mahvoldu!" demiş. (Ebu's-Selil) sözüne şöyle devam etmiş: Derken (adam) Âl-i İmrân Sûresini (okumaya) başlamış. (Bitirince rahibler); "işte güzel bir Sûre okudu; belki kurtulacak!" demişler. (Ebu's-Selil, sözüne devamla) demiş ki, sonunda (adam) sağ selim sabaha varmış. Ebû Muhammed (ed-Dârimî) dedi ki: Ebu's-Selil, Dureyb b. Nukayr'dır; yani İbn Nufeyr'dir.

١٦- باب فِى فَضْلِ آلِ عِمْرَانَ

٣٤٥٨ - حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا إِسْرَائِيلُ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ عَنْ سُلَيْمِ بْنِ حَنْظَلَةَ الْبَكْرِىِّ قَالَ قَالَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَسْعُودٍ : مَنْ قَرَأَ آلَ عِمْرَانَ فَهُوَ غَنِىٌّ ، وَالنِّسَاءُ مُحَبِّرَةٌ. قَالَ أَبُو مُحَمَّدٍ : مُحَبِّرَةٌ مُزَيِّنَةٌ.

٣٤٥٩ - حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ عِيسَى عَنِ ابْنِ لَهِيعَةَ عَنْ يَزِيدَ بْنِ أَبِى حَبِيبٍ عَنْ أَبِى الْخَيْرِ عَنْ عُثْمَانَ بْنِ عَفَّانَ قَالَ : مَنْ قَرَأَ آخِرَ آلِ عِمْرَانَ فِى لَيْلَةٍ كُتِبَ لَهُ قِيَامُ لَيْلَةٍ.

٣٤٦٠ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُبَارَكِ حَدَّثَنَا صَدَقَةُ بْنُ خَالِدٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ الْحَارِثِ عَنْ مَكْحُولٍ قَالَ : مَنْ قَرَأَ سُورَةَ آلِ عِمْرَانَ يَوْمَ الْجُمُعَةِ صَلَّتْ عَلَيْهِ الْمَلاَئِكَةُ إِلَى اللَّيْلِ.

٣٤٦١ - حَدَّثَنَا الْقَاسِمُ بْنُ سَلاَّمٍ أَبُو عُبَيْدٍ قَالَ حَدَّثَنِى عُبَيْدُ اللَّهِ الأَشْجَعِىُّ حَدَّثَنِى مِسْعَرٌ حَدَّثَنِى جَابِرٌ قَبْلَ أَنْ يَقَعَ فِيمَا وَقَعَ فِيهِ عَنِ الشَّعْبِىِّ قَالَ قَالَ عَبْدُ اللَّهِ : نِعْمَ كَنْزُ الصُّعْلُوكِ سُورَةُ آلِ عِمْرَانَ ، يَقُومُ بِهَا فِى آخِرِ اللَّيْلِ. ١٢٧٣١

٣٤٦٢ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ السَّلاَمِ عَنِ الْجُرَيْرِىِّ عَنْ أَبِى السَّلِيلِ قَالَ : أَصَابَ رَجُلٌ دَماً : فَآوَى إِلَى وَادِى مَجَنَّةٍ وَادٍ لاَ يُمْسِى فِيهِ أَحَدٌ إِلاَّ أَصَابَتْهُ حَيَّةٌ وَعَلَى شَفِيرِ الْوَادِى رَاهِبَانِ ، فَلَمَّا أَمْسَى قَالَ أَحَدُهُمَا لِصَاحِبِهِ : هَلَكَ وَاللَّهِ الرَّجُلُ. قَالَ : فَافْتَتَحَ سُورَةَ آلِ عِمْرَانَ قَالاَ : فَقَرَأَ سُورَةً طَيِّبَةً لَعَلَّهُ سَيَنْجُو. قَالَ : فَأَصْبَحَ سَلِيماً.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 15. Bab—Bakara Sûresi İle Âl-i İmran Sûresinin Fazileti

3454. Bize Ebû Nuaym rivâyet edip (dedi ki), bize Beşir -ki O, İbnu'l-Muhacir'dir-, rivâyet edip (dedi ki), bana Abdullah b. Bureyde, babasından rivâyet etti ki, O şöyle demiş: Ben (birgün) Hazret-i Peygamberin (sallallahü aleyhi ve sellem) yanında oturmaktaydım. O'nu şöyle buyururken işittim: "Bakara Sûresini öğrenin! Çünkü onun öğrenilmesi bereket, terkedilmesi büyük üzüntü (sebebidir). Bâtıl şeylerle uğraşanlar onu (öğrenmeye ve devamlı okumaya) güç yetiremezler!" Sonra O bir müddet susmuş, ardından şöyle buyurmuştu: "Bakara Sûresi ile Âl-i İmrân Sûresini öğrenin. Çünkü onlar (bu dünyada) iki aydınlatıcıdır. Onlar Kıyamet'te ise, iki bulutmuş veya iki gölgelikmiş, yahut kanatlarını açarak dizilmiş iki kuş sürüsüymüş gibi, dostlarını gölgelendireceklerdir! Kur'an da, dostu Kıyamet günü kabrinden çıktığında, (onun kurtulması için gayret etmekten dolayı) rengi solmuş adam şeklinde ona rastlayacak ve ona; "beni tanıyor musun?" diyecek. O, "seni tanımıyorum" cevabını verecek. O zaman Kur'an da şöyle diyecek: "Ben, seni öğle sıcaklıklarında susatan, senin geceni uykusuz bırakan dostun Kur'an'ım. Şüphesiz ticaretle uğraşan herkes ticaretinin ardından (kazanç bekler). Sen ise bütün ticaretlerin ardından (beklenen kazançtan daha fazlasını alacaksın)!" O zaman onun sağ eline, sahip olma -istediği gibi kullanma- (yetkisi), sol eline ebedilik verilecek; başına da vakar tacı konulacak. Onun annesiyle babasına da kıymeti dünyayla biçilemeyecek iki takım elbise giydirilecek de onlar; "bunlar bize niye giydirildi?" diyecekler. Onlara; "çocuğunuz Kur'an'ı öğrendiğinden, Kur'an'la amel ettiğinden dolayı!" denilecek. Sonra ona (yani Kur'an'ın dostuna); "oku ve Cennet'in katlarına ve odalarına çık!" denilecek. Artık o, ister çabuk çabuk okusun, ister yavaş yavaş, okuduğu sürece yukarı çıkmaktadır."

3455. Bize Abdullah b. Salih rivâyet edip (dedi ki), bana Muaviye, Kbû Yahya Suleym b. Âmir'den rivâyet etti ki, O, Ebû Umâme'yi şöyle derken işitmiş: Hakikaten bir kardeşinize rüyada gösterildi ki, insanlar sarp, uzun bir dağın yamacında yola dizilmişler. Bu dağın başında da şöyle seslenen iki yeşil ağaç var:

"İçinizde Bakara Sûresini okuyan var mı? İçinizde Al-i İmran Sûresini okuyan var mı?" Bir adam; "evet" deyince, onlar, tutunması için salkımlarını sarkıtıyor ve ona dağ (yolunu) keyifle yürütüyorlar! Ebû Muhammed (ed-Dârimî) dedi ki: "El-a'zak: salkımlar, dallar" demektir.

3456. Bize Abdullah b. Ca'fer er-Rakkî, Ubeydullah b. Amr'dan, (O) Zeyd'den, (O) Câbir'den, (O) Ebu'd-Duha'dan, (O) Mesrûk'tan, (O da) Abdullah'tan (naklen) rivâyet etti. (Mesrûk) demiş ki: Bir adam Abdullah'ın yanında Bakara ile Al-i İmrân'ı okumuştu da, O şöyle demişti: "Sen iki Sûre okudun ki, onlarda Allah'ın, kendisiyle dua edildiğinde icabet ettiği, (birşey) istendiğinde verdiği en büyük ismi vardır!"

3457. Bize Muhammed b. İsmail b. Saîd rivâyet edip (dedi ki), bize Abdusselam b. Harb, el-Cureyrî'den, (O) Ebû Attâf’tan, (O da) Ka'b'dan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Kim Bakara ve Al-i İmrân'ı okursa, onlar Kıyamet günü gelir, şöyle derler: "Yâ Rabbi, ona hiçbir muaheze olmasın!"

١٥- باب فِى فَضْلِ سُورَةِ الْبَقَرَةِ وَآلِ عِمْرَانَ

٣٤٥٤ - حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا بَشِيرٌ - هُوَ ابْنُ الْمُهَاجِرِ - حَدَّثَنِى عَبْدُ اللَّهِ بْنُ بُرَيْدَةَ عَنْ أَبِيهِ قَالَ : كُنْتُ جَالِساً عِنْدَ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَسَمِعْتُهُ يَقُولُ : ( تَعَلَّمُوا سُورَةَ الْبَقَرَةِ ، فَإِنَّ أَخْذَهَا بَرَكَةٌ وَتَرْكَهَا حَسْرَةٌ ، وَلاَ يَسْتَطِيعُهَا الْبَطَلَةُ ). ثُمَّ سَكَتَ سَاعَةً ثُمَّ قَالَ : ( تَعَلَّمُوا سُورَةَ الْبَقَرَةِ وَآلِ عِمْرَانَ فَإِنَّهُمَا الزَّهْرَاوَانِ ، وَإِنَّهُمَا تُظِلاَّنِ صَاحِبَهُمَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ كَأَنَّهُمَا غَمَامَتَانِ أَوْ غَيَايَتَانِ أَوْ فِرْقَانِ مِنْ طَيْرٍ صَوَافَّ ، وَإِنَّ الْقُرْآنَ يَلْقَى صَاحِبَهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ حِينَ يَنْشَقُّ عَنْهُ الْقَبْرُ كَالرَّجُلِ الشَّاحِبِ فَيَقُولُ لَهُ : هَلْ تَعْرِفُنِى؟ فَيَقُولُ : مَا أَعْرِفُكَ. فَيَقُولُ : أَنَا صَاحِبُكَ الْقُرْآنُ الَّذِى أَظْمَأْتُكَ فِى الْهَوَاجِرِ وَأَسْهَرْتُ لَيْلَكَ ، وَإِنَّ كُلَّ تَاجِرٍ مِنْ وَرَاءِ تِجَارَتِهِ ، وَإِنَّكَ الْيَوْمَ مِنْ وَرَاءِ كُلِّ تِجَارَةٍ فَيُعْطَى الْمُلْكَ بِيَمِينِهِ وَالْخُلْدَ بِشِمَالِهِ ، وَيُوضَعُ عَلَى رَأْسِهِ تَاجُ الْوَقَارِ ، وَيُكْسَى وَالِدَاهُ حُلَّتَيْنِ لاَ يُقَوَّمُ لَهُمَا الدُّنْيَا فَيَقُولاَنِ : بِمَ كُسِينَا هَذَا؟ وَيُقَالُ لَهُمَا : بِأَخْذِ وَلَدِكُمَا الْقُرْآنَ. ثُمَّ يُقَالُ لَهُ : اقْرَأْ وَاصْعَدْ فِى دَرَجِ الْجَنَّةِ وَغُرَفِهَا ، فَهُوَ فِى صُعُودٍ مَا دَامَ يَقْرَأُ هَذًّا كَانَ أَوْ تَرْتِيلاً ).

٣٤٥٥ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ صَالِحٍ قَالَ حَدَّثَنِى مُعَاوِيَةُ عَنْ أَبِى يَحْيَى : سُلَيْمُ بْنُ عَامِرٍ أَنَّهُ سَمِعَ أَبَا أُمَامَةَ يَقُولُ : إِنَّ أَخاً لَكُمْ أُرِىَ فِى الْمُنَامِ أَنَّ النَّاسَ يَسْلُكُونَ فِى صَدْعِ جَبَلٍ وَعْرٍ طَوِيلٍ ، وَعَلَى رَأْسِ الْجَبَلِ شَجَرَتَانِ خَضْرَاوَانِ تَهْتِفَانِ : هَلْ فِيكُمْ مَنْ يَقْرَأُ سُورَةَ الْبَقَرَةِ؟ هَلْ فِيكُمْ مَنْ يَقْرَأُ سُورَةَ آلِ عِمْرَانَ؟ فَإِذَا قَالَ الرَّجُلُ : نَعَمْ دَنَتَا بِأَعْذَاقِهِمَا حَتَّى يَتَعَلَّقَ بِهِمَا فَتَخْطِرَانِ بِهِ الْجَبَلَ. قَالَ أَبُو مُحَمَّدٍ : الأَعْذَاقُ الأَغْصَانُ.

٣٤٥٦ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ جَعْفَرٍ الرَّقِّىُّ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو عَنْ زَيْدٍ عَنْ جَابِرٍ عَنْ أَبِى الضُّحَى عَنْ مَسْرُوقٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ : قَرَأَ رَجُلٌ عِنْدَ عَبْدِ اللَّهِ الْبَقَرَةَ وَآلَ عِمْرَانَ ، فَقَالَ : قَرَأْتَ سُورَتَيْنِ فِيهِمَا اسْمُ اللَّهِ الأَعْظَمُ الَّذِى إِذَا دُعِىَ بِهِ أَجَابَ ، وَإِذَا سُئِلَ بِهِ أَعْطَى.

٣٤٥٧ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ السَّلاَمِ بْنُ حَرْبٍ عَنِ الْجُرَيْرِىِّ عَنْ أَبِى عَطَّافٍ عَنْ كَعْبٍ قَالَ : مَنْ قَرَأَ الْبَقَرَةَ وَآلَ عِمْرَانَ جَاءَتَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ تَقُولاَنِ : رَبَّنَا لاَ سَبِيلَ عَلَيْهِ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 14. Bâb—Bakara Sûresinin Baş Tarafı İle Kürsî Ayetinin Fazileti

3443. Bize Ebu'l-Muğîre rivâyet edip (dedi ki), bize Safvân rivâyet edip (dedi ki), bana Eyfa' b. Abd el-Kelâî rivâyet edip şöyle dedi: Bir adam; "yâ Resûlüllah, Kur'an Sûrelerinin en büyüğü hangisidir?" diye sormuş, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de, "Kulhuve'llahu Ehad (Sûresi!)" buyurumuş. "Peki, Kur'an'daki en büyük âyet hangisidir?" diye sormuş, O da "Kürsî ayeti (yani Allahu lâ ilahe illâ huve'l-hayyu'l-kayyûm)!" buyurmuş. "Peki, yâ Nebiyyullah, sana ve ümmetine hangi ayetin (sevabının) ulaşmasını arzu edersin?" diye sormuş, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de, "Bakara Sûresinin son ayetinin!... Çünkü o, Allah'ın arşının altından, rahmet hazinelerindendir. Allah onu bu ümmete vermiştir. O ayet, dünya ve âhiret iyiliklerinden hiçbir iyilik birakmamıştır ki, onu içermiş olmasın buyurmuştur."

3444. Bize Ebû Nuaym rivâyet edip (dedi ki), bize Ebû Asım es-Sekafî rivâyet edip (dedi ki), bize eş-Şa'bi rivâyet edip şöyle dedi: Abdullah b. Mes'ûd demiş ki; Hazret-i Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) Ashabından bir adam dimilerden bir adamla karşılaşmış ve onunla güreşmiş. Derken insan, cinnîyi yere atıp yenmiş. O zaman insan, cinnîye şöyle demiş: "Doğrusu ben seni gerçekten zayıf ve çelimsiz görüyorum. Küçücük kolların sanki köpeğin küçücük kolları gibi! Siz bütün cinnîler mi böylesiniz, yoksa onların arasından sen mi böylesin?" Cinnî şöyle cevap vermiş: "Hayır, vallahi (bütün cinnîler böyle değil)! Doğrusu ben onlar arasında gerçekten güçlü kuvvetliyim. Fakat sen benimle ikinci defa güreş. Eğer beni yere atıp yenersen, sana, kendine fayda verecek birşey öğretirim!" İnsan; "peki" demiş (ve tekrar güreşmişler. İnsan yine yenmiş. O zaman cinnî); "Allahu lâ ilahe illâ huve'l-hayyu'l-kayyum" ayetini okuyabiliyor musun?" demiş. O da; "evet" demiş. Bunun üzerine cinnî şöyle demiş: "Öyleyse sen onu hiçbir evde okumazsın ki, şeytan (zor durumda kalması sebebiyle) eşek yellenmesi gibi oradan çıkmış, sonra da sabah oluncaya kadar oraya girememiş olmasın!" Ebû Muhammed (ed-Dârimî) dedi ki: "Ed-dâil: zayıf ince"; "eş-şâhit: çelimsiz, zayıf; "ed-dalî: güçlü kuvvetli, kaburgaları sağlam kimse"; "el-habec: yellenme, koku, yel" demektir.

3445. Bize Ca'fer b. Avn rivâyet edip (dedi ki), bize Ebu'l-Umeys, eş-Şa'bi'den haber verdi ki, O şöyle demiş: Abdullah demiş ki: "Kim bir gecede Bakara Sûresinden on ayet; yani baş tarafından dört ayet, Kürsî ayetini, ondan sonraki iki ayeti ve başı "li'llâhi mâfi's-semâvât" olan son üç ayetini okursa, o eve o gece sabah oluncaya kadar hiçbir şeytan girmez!"

3446. Bize Amr b. Asım haber verip (dedi ki), bize Hammâd, Asım'dan, (O) eş-Şa'bi'den, (O da) İbn Mes'ûd'dan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle demiş: "Kim Bakara Sûresinin baş tarafından dört ayet, Kürsî ayetini, Kürsî ayetinden sonraki iki ayeti ve Bakara Sûresinin sonundan üç ayet okursa, o gün ona da, ailesine de ne bir şeytan, ne de hoşlanmayacağı birşey yaklaşmaz! Bu ayetler, aklı başından gitmiş hiçbir kimsenin üzerine okunmaz ki, o iyileşmiş olmasın!"

3447. Bize Saîd b. Âmir, Şu'be'den, (O) Ebû İshak'tan, (O da) Hazret-i Ali'den işiten kimseden rivâyet etti (ki, Hazret-i Ali şöyle demiş): "Akıllı olan birinin, Bakara Sûresinin sonundaki o ayetleri, onlar, Arş’ın altındaki bir hazineden oldukları halde, okumadan uyuyacağım zannetmem!"

3448. Bize İshak b. İsa, Ebu'l-Ahvas'tan, (O) Ebû Sinan'dan, (O da) el-Muğîre b. Subey'den -ki O, Abdullah'ın talebe-arkadaşlarındandı-, (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle demiş: "Kim uyuyacağı sırada Bakara Sûresinden on ayet okursa, Kur'an'ı unutmaz. (Bu on ayet şunlardır): Başından dört ayet, Kürsî ayeti, bundan sonraki iki ayet ve sonundan üç ayet." İshak dedi ki: ("...Kur'an'ı unutmaz"dan maksat), "ezberlediklerini unutmaz" demektir. Ebû Muhammed (ed-Dârimî) de dedi ki: Bazıları (el-Muğîre b. Subey yerine) el-Muğîre b. Sumey der.

3449. Bize İshak b. İsa, Ebû Muaviye'den -ki O, Muhammed b. Hâzim'dir-, (O) Abdurrahman b. Ebi Bekr el-Muleyki'den, (O) Ebû Seleme'den, (O da) Ebû Hüreyre'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle demiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Kim Kürsî ayetini ve Ha-Mim'in, (yani Mü'min Sûresinin) baş tarafını "...dönüş de ancak O'nadır!" sözüne kadar okursa, o, akşama varıncaya kadar hoşlanmayacağı birşey görmez. Kim bunları akşama vardığında okursa, o da sabahlayıncaya kadar hoşlanmayacağı birşey görmez."

3450. Bize Affân rivâyet edip (dedi ki), bize Hammâd b. Seleme rivâyet edip (dedi ki), bize Eş'as b. Abdirrahman ec-Cermi, Ebû Kılâbe'den, (O) Ebu'l-Eş'as es-San'ani'den, (O da) en-Nu'man b. Beşir'den (naklen) haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuş: "Şüphesiz Allah, gökleri ve yeri yaratmasından iki bin yıl önce bir kitap yazmıştı. İşte bundan, kendileriyle Bakara Sûresini sona erdirdiği iki ayet indirdi. Bunların bir evde üç gün okunması, sonra da oraya şeytanın yaklaşması, olacak iş değil!"

3451. Bize Saîd b. Âmir, Şu'be'den, (O) Mansûr'dan, (O) İbrahim'den, (O) Abdurrahman b. Yezid'den, (O) Ebû Mes'ûd'dan, (O da) Hazret-i Peygamber'den (sallallahü aleyhi ve sellem) (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle buyurdu: "-Kim (bir gecede) Bakara Sûresinin son iki ayetini okursa, bunlar (o gece, kötülüklere karşı veya geceyi ihya olarak, yahut sevap olarak) ona yeterler. "

3452. Bize Ebû Asım rivâyet edip (dedi ki), bize Ubeydullah b. Ebi Ziyad, Şehr b. Havşeb'den, (O da) Esma bint Yezid'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Allah'ın en büyük ismi şu iki ayette, yani; "Allahu la İlahe illâ Huve'l-Hayyu'l-Kayyum: Allah ki, kendisinden başka hiçbir ilâh yoktur. Diridir, (her an yaratıklarını) Gözetip Durandır!" ve 'Ve İlâhuküm İlâhım Vâhid. (La İlahe İllâ Huve'r-Rahmanu'r-Rahim): İlâhınız bir tek ilâhtır. (Rahman ve Rahim olan O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur!)' Bakara Sûresi, ayetlerindedir. "

3453. ...

١٤- باب فَضْلِ أَوَّلِ سُورَةِ الْبَقَرَةِ وَآيَةِ الْكُرْسِىِّ

٣٤٤٣ - حَدَّثَنَا أَبُو الْمَغِيرَةِ حَدَّثَنَا صَفْوَانُ حَدَّثَنِى أَيْفَعُ بْنُ عَبْدٍ الْكَلاَعِىُّ قَالَ قَالَ رَجُلٌ : يَا رَسُولَ اللَّهِ أَىُّ سُورَةِ الْقُرْآنِ أَعْظَمُ؟ قَالَ :( قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ ). قَالَ : فَأَىُّ آيَةٍ فِى الْقُرْآنِ أَعْظَمُ؟ قَالَ :( آيَةُ الْكُرْسِىِّ { اللَّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْحَىُّ الْقَيُّومُ } ). قَالَ : فَأَىُّ آيَةٍ يَا نَبِىَّ اللَّهِ تُحِبُّ أَنْ تُصِيبَكَ وَأُمَّتَكَ؟ قَالَ :( خَاتِمَةُ سُورَةِ الْبَقَرَةِ فَإِنَّهَا مِنْ خَزَائِنِ رَحْمَةِ اللَّهِ مِنْ تَحْتِ عَرْشِهِ أَعْطَاهَا هَذِهِ الأُمَّةَ ، لَمْ تَتْرُكْ خَيْراً مِنْ خَيْرِ الدُّنْيَا وَالآخِرَةِ إِلاَّ اشْتَمَلَتْ عَلَيْهِ ).

٣٤٤٤ - حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا أَبُو عَاصِمٍ الثَّقَفِىُّ حَدَّثَنَا الشَّعْبِىُّ قَالَ قَالَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَسْعُودٍ : لَقِىَ رَجُلٌ مِنْ أَصْحَابِ مُحَمَّدٍ -صلّى اللّه عليه وسلّم- رَجُلاً مِنَ الْجِنِّ فَصَارَعَهُ فَصَرَعَهُ الإِنْسِىُّ ، فَقَالَ لَهُ الإِنْسِىُّ : إِنِّى لأَرَاكَ ضَئِيلاً شَخِيتاً كَأَنَّ ذُرَيِّعَتَيْكَ ذُرَيِّعَتَا كَلْبٍ ، فَكَذَلِكَ أَنْتُمْ مَعْشَرَ الْجِنِّ أَمْ أَنْتَ مِنْ بَيْنِهِمْ كَذَلِكَ؟ قَالَ : لاَ وَاللَّهِ إِنِّى مِنْهُمْ لَضَلِيعٌ ، وَلَكِنْ عَاوِدْنِى الثَّانِيَةَ ، فَإِنْ صَرَعْتَنِى عَلَّمْتُكَ شَيْئاً يَنْفَعُكَ. قَالَ : نَعَمْ. قَالَ : تَقْرَأُ { اللَّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْحَىُّ الْقَيُّومُ }؟ قَالَ : نَعَمْ. قَالَ : فَإِنَّكَ لاَ تَقْرَؤُهَا فِى بَيْتٍ إِلاَّ خَرَجَ مِنْهُ الشَّيْطَانُ لَهُ خَبَجٌ كَخَبَجِ الْحِمَارِ ، ثُمَّ لاَ يَدْخُلُهُ حَتَّى يُصْبِحَ. قَالَ أَبُو مُحَمَّدٍ : الضَّئِيلُ الدَّقِيقُ ، وَالشَّخِيتُ الْمَهْزُولُ ، وَالضَّلِيعُ جَيِّدُ الأَضْلاَعِ ، وَالْخَبَجُ الرِّيحُ.

٣٤٤٥ - حَدَّثَنَا جَعْفَرُ بْنُ عَوْنٍ أَخْبَرَنَا أَبُو الْعُمَيْسِ عَنِ الشَّعْبِىِّ قَالَ قَالَ عَبْدُ اللَّهِ : مَنْ قَرَأَ عَشْرَ آيَاتٍ مِنْ سُورَةِ الْبَقَرَةِ فِى لَيْلَةٍ لَمْ يَدْخُلْ ذَلِكَ الْبَيْتَ شَيْطَانٌ تِلْكَ اللَّيْلَةَ حَتَّى يُصْبِحَ أَرْبَعاً مِنْ أَوَّلِهَا وَآيَةُ الْكُرْسِىِّ وَآيَتَانِ بَعْدَهَا وَثَلاَثٌ خَوَاتِيمُهَا ، أَوَّلُهَا { لِلَّهِ مَا فِى السَّمَوَاتِ }

٣٤٤٦ - أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ عَاصِمٍ أَخْبَرَنَا حَمَّادٌ عَنْ عَاصِمٍ عَنِ الشَّعْبِىِّ عَنِ ابْنِ مَسْعُودٍ قَالَ : مَنْ قَرَأَ أَرْبَعَ آيَاتٍ مِنْ أَوَّلِ سُورَةِ الْبَقَرَةِ وَآيَةَ الْكُرْسِىِّ وَآيَتَانِ بَعْدَ آيَةِ الْكُرْسِىِّ وَثَلاَثاً مِنْ آخِرِ سُورَةِ الْبَقَرَةِ لَمْ يَقْرَبْهُ وَلاَ أَهْلَهُ يَوْمَئِذٍ شَيْطَانٌ وَلاَ شَىْءٌ يَكْرَهُهُ ، وَلاَ يُقْرَأْنَ عَلَى مَجْنُونٍ إِلاَّ أَفَاقَ.

٣٤٤٧ - حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ عَامِرٍ عَنْ شُعْبَةَ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ عَمَّنْ سَمِعَ عَلِيًّا يَقُولُ : مَا كُنْتُ أَرَى أَنَّ أَحَداً يَعْقِلُ يَنَامُ حَتَّى يَقْرَأَ هَؤُلاَءِ الآيَاتِ مِنْ آخِرِ سُورَةِ الْبَقَرَةِ وَإِنَّهُنَّ لَمِنْ كَنْزٍ تَحْتَ الْعَرْشِ.

٣٤٤٨ - حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ عِيسَى عَنْ أَبِى الأَحْوَصِ عَنْ أَبِى سِنَانٍ عَنِ الْمُغِيرَةِ بْنِ سُبَيْعٍ - وَكَانَ مِنْ أَصْحَابِ عَبْدِ اللَّهِ - قَالَ : مَنْ قَرَأَ عَشْرَ آيَاتٍ مِنَ الْبَقَرَةِ عِنْدَ مَنَامِهِ لَمْ يَنْسَ الْقُرْآنَ : أَرْبَعُ آيَاتٍ مِنْ أَوَّلِهَا وَآيَةُ الْكُرْسِىِّ وَآيَتَانِ بَعْدَهَا وَثَلاَثٌ مِنْ آخِرِهَا. قَالَ إِسْحَاقُ : لَمْ يَنْسَ مَا قَدْ حَفِظَ. قَالَ أَبُو مُحَمَّدٍ : مِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ الْمُغِيرَةُ بْنُ سُمَيْعٍ.

٣٤٤٩ - حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ عِيسَى عَنْ أَبِى مُعَاوِيَةَ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِى بَكْرٍ الْمُلَيْكِىِّ عَنْ أَبِى سَلَمَةَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( مَنْ قَرَأَ آيَةَ الْكُرْسِىِّ وَفَاتِحَةَ حم الْمُؤْمِنِ إِلَى قَوْلِهِ { إِلَيْهِ الْمَصِيرُ } لَمْ يَرَ شَيْئاً يَكْرَهُهُ حَتَّى يُمْسِىَ ، وَمَنْ قَرَأَهَا حِينَ يُمْسِى لَمْ يَرَ شَيْئاً يَكْرَهُهُ حَتَّى يُصْبِحَ ).

٣٤٥٠ - حَدَّثَنَا عَفَّانُ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ أَخْبَرَنَا أَشْعَثُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الْجَرْمِىُّ عَنْ أَبِى قِلاَبَةَ عَنْ أَبِى الأَشْعَثِ الصَّنْعَانِىِّ عَنِ النُّعْمَانِ بْنِ بَشِيرٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَ :( إِنَّ اللَّهَ كَتَبَ كِتَاباً قَبْلَ أَنْ يَخْلُقَ السَّمَوَاتِ وَالأَرْضَ بِأَلْفَىْ عَامٍ ، فَأَنْزَلَ مِنْهُ آيَتَيْنِ خَتَمَ بِهِمَا سُورَةَ الْبَقَرَةِ وَلاَ تُقْرَآنِ فِى دَارٍ ثَلاَثَ لَيَالٍ فَيَقْرَبُهَا شَيْطَانٌ ).

٣٤٥١ - حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ عَامِرٍ عَنْ شُعْبَةَ عَنْ مَنْصُورٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ يَزِيدَ عَنْ أَبِى مَسْعُودٍ عَنِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَ :( مَنْ قَرَأَ الآيَتَيْنِ الآخِرَتَيْنِ مِنْ سُورَةِ الْبَقَرَةِ فِى لَيْلَةٍ كَفَتَاهُ ).

٣٤٥٢ - حَدَّثَنَا أَبُو عَاصِمٍ حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ أَبِى زِيَادٍ عَنْ شَهْرِ بْنِ حَوْشَبٍ عَنْ أَسْمَاءَ بِنْتِ يَزِيدَ قَالَتْ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( اسْمُ اللَّهِ الأَعْظَمُ فِى هَاتَيْنِ الآيَتَيْنِ { اللَّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْحَىُّ الْقَيُّومُ } { وَإِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ } ).

٣٤٥٣ - حَدَّثَنَا مُجَاهِدٌ - هُوَ ابْنُ مُوسَى - حَدَّثَنَا مَعْنٌ حَدَّثَنَا مُعَاوِيَةُ بْنُ صَالِحٍ عَنْ أَبِى الزَّاهِرِيَّةِ عَنْ جُبَيْرِ بْنِ نُفَيْرٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَ :( إِنَّ اللَّهَ خَتَمَ سُورَةَ الْبَقَرَةِ بِآيَتَيْنِ أُعْطِيتُهُمَا مِنْ كَنْزِهِ الَّذِى تَحْتَ الْعَرْشِ ، فَتَعَلَّمُوهُنَّ وَعَلِّمُوهُنَّ نِسَاءَكُمْ ، فَإِنَّهُمَا صَلاَةٌ وَقُرْآنٌ وَدُعَاءٌ ).


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget