Bakara Sûresi İle Âl-i İmran Sûresinin Fazileti
15. Bab—Bakara Sûresi İle Âl-i İmran Sûresinin Fazileti
3454. Bize Ebû Nuaym rivâyet edip (dedi ki), bize Beşir -ki O, İbnu'l-Muhacir'dir-, rivâyet edip (dedi ki), bana Abdullah b. Bureyde, babasından rivâyet etti ki, O şöyle demiş: Ben (birgün) Hazret-i Peygamberin (sallallahü aleyhi ve sellem) yanında oturmaktaydım. O'nu şöyle buyururken işittim: "Bakara Sûresini öğrenin! Çünkü onun öğrenilmesi bereket, terkedilmesi büyük üzüntü (sebebidir). Bâtıl şeylerle uğraşanlar onu (öğrenmeye ve devamlı okumaya) güç yetiremezler!" Sonra O bir müddet susmuş, ardından şöyle buyurmuştu: "Bakara Sûresi ile Âl-i İmrân Sûresini öğrenin. Çünkü onlar (bu dünyada) iki aydınlatıcıdır. Onlar Kıyamet'te ise, iki bulutmuş veya iki gölgelikmiş, yahut kanatlarını açarak dizilmiş iki kuş sürüsüymüş gibi, dostlarını gölgelendireceklerdir! Kur'an da, dostu Kıyamet günü kabrinden çıktığında, (onun kurtulması için gayret etmekten dolayı) rengi solmuş adam şeklinde ona rastlayacak ve ona; "beni tanıyor musun?" diyecek. O, "seni tanımıyorum" cevabını verecek. O zaman Kur'an da şöyle diyecek: "Ben, seni öğle sıcaklıklarında susatan, senin geceni uykusuz bırakan dostun Kur'an'ım. Şüphesiz ticaretle uğraşan herkes ticaretinin ardından (kazanç bekler). Sen ise bütün ticaretlerin ardından (beklenen kazançtan daha fazlasını alacaksın)!" O zaman onun sağ eline, sahip olma -istediği gibi kullanma- (yetkisi), sol eline ebedilik verilecek; başına da vakar tacı konulacak. Onun annesiyle babasına da kıymeti dünyayla biçilemeyecek iki takım elbise giydirilecek de onlar; "bunlar bize niye giydirildi?" diyecekler. Onlara; "çocuğunuz Kur'an'ı öğrendiğinden, Kur'an'la amel ettiğinden dolayı!" denilecek. Sonra ona (yani Kur'an'ın dostuna); "oku ve Cennet'in katlarına ve odalarına çık!" denilecek. Artık o, ister çabuk çabuk okusun, ister yavaş yavaş, okuduğu sürece yukarı çıkmaktadır."
3455. Bize Abdullah b. Salih rivâyet edip (dedi ki), bana Muaviye, Kbû Yahya Suleym b. Âmir'den rivâyet etti ki, O, Ebû Umâme'yi şöyle derken işitmiş: Hakikaten bir kardeşinize rüyada gösterildi ki, insanlar sarp, uzun bir dağın yamacında yola dizilmişler. Bu dağın başında da şöyle seslenen iki yeşil ağaç var:
"İçinizde Bakara Sûresini okuyan var mı? İçinizde Al-i İmran Sûresini okuyan var mı?" Bir adam; "evet" deyince, onlar, tutunması için salkımlarını sarkıtıyor ve ona dağ (yolunu) keyifle yürütüyorlar! Ebû Muhammed (ed-Dârimî) dedi ki: "El-a'zak: salkımlar, dallar" demektir.
3456. Bize Abdullah b. Ca'fer er-Rakkî, Ubeydullah b. Amr'dan, (O) Zeyd'den, (O) Câbir'den, (O) Ebu'd-Duha'dan, (O) Mesrûk'tan, (O da) Abdullah'tan (naklen) rivâyet etti. (Mesrûk) demiş ki: Bir adam Abdullah'ın yanında Bakara ile Al-i İmrân'ı okumuştu da, O şöyle demişti: "Sen iki Sûre okudun ki, onlarda Allah'ın, kendisiyle dua edildiğinde icabet ettiği, (birşey) istendiğinde verdiği en büyük ismi vardır!"
3457. Bize Muhammed b. İsmail b. Saîd rivâyet edip (dedi ki), bize Abdusselam b. Harb, el-Cureyrî'den, (O) Ebû Attâf’tan, (O da) Ka'b'dan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Kim Bakara ve Al-i İmrân'ı okursa, onlar Kıyamet günü gelir, şöyle derler: "Yâ Rabbi, ona hiçbir muaheze olmasın!"
١٥- باب فِى فَضْلِ سُورَةِ الْبَقَرَةِ وَآلِ عِمْرَانَ
٣٤٥٤ - حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا بَشِيرٌ - هُوَ ابْنُ الْمُهَاجِرِ - حَدَّثَنِى عَبْدُ اللَّهِ بْنُ بُرَيْدَةَ عَنْ أَبِيهِ قَالَ : كُنْتُ جَالِساً عِنْدَ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَسَمِعْتُهُ يَقُولُ : ( تَعَلَّمُوا سُورَةَ الْبَقَرَةِ ، فَإِنَّ أَخْذَهَا بَرَكَةٌ وَتَرْكَهَا حَسْرَةٌ ، وَلاَ يَسْتَطِيعُهَا الْبَطَلَةُ ). ثُمَّ سَكَتَ سَاعَةً ثُمَّ قَالَ : ( تَعَلَّمُوا سُورَةَ الْبَقَرَةِ وَآلِ عِمْرَانَ فَإِنَّهُمَا الزَّهْرَاوَانِ ، وَإِنَّهُمَا تُظِلاَّنِ صَاحِبَهُمَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ كَأَنَّهُمَا غَمَامَتَانِ أَوْ غَيَايَتَانِ أَوْ فِرْقَانِ مِنْ طَيْرٍ صَوَافَّ ، وَإِنَّ الْقُرْآنَ يَلْقَى صَاحِبَهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ حِينَ يَنْشَقُّ عَنْهُ الْقَبْرُ كَالرَّجُلِ الشَّاحِبِ فَيَقُولُ لَهُ : هَلْ تَعْرِفُنِى؟ فَيَقُولُ : مَا أَعْرِفُكَ. فَيَقُولُ : أَنَا صَاحِبُكَ الْقُرْآنُ الَّذِى أَظْمَأْتُكَ فِى الْهَوَاجِرِ وَأَسْهَرْتُ لَيْلَكَ ، وَإِنَّ كُلَّ تَاجِرٍ مِنْ وَرَاءِ تِجَارَتِهِ ، وَإِنَّكَ الْيَوْمَ مِنْ وَرَاءِ كُلِّ تِجَارَةٍ فَيُعْطَى الْمُلْكَ بِيَمِينِهِ وَالْخُلْدَ بِشِمَالِهِ ، وَيُوضَعُ عَلَى رَأْسِهِ تَاجُ الْوَقَارِ ، وَيُكْسَى وَالِدَاهُ حُلَّتَيْنِ لاَ يُقَوَّمُ لَهُمَا الدُّنْيَا فَيَقُولاَنِ : بِمَ كُسِينَا هَذَا؟ وَيُقَالُ لَهُمَا : بِأَخْذِ وَلَدِكُمَا الْقُرْآنَ. ثُمَّ يُقَالُ لَهُ : اقْرَأْ وَاصْعَدْ فِى دَرَجِ الْجَنَّةِ وَغُرَفِهَا ، فَهُوَ فِى صُعُودٍ مَا دَامَ يَقْرَأُ هَذًّا كَانَ أَوْ تَرْتِيلاً ).
٣٤٥٥ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ صَالِحٍ قَالَ حَدَّثَنِى مُعَاوِيَةُ عَنْ أَبِى يَحْيَى : سُلَيْمُ بْنُ عَامِرٍ أَنَّهُ سَمِعَ أَبَا أُمَامَةَ يَقُولُ : إِنَّ أَخاً لَكُمْ أُرِىَ فِى الْمُنَامِ أَنَّ النَّاسَ يَسْلُكُونَ فِى صَدْعِ جَبَلٍ وَعْرٍ طَوِيلٍ ، وَعَلَى رَأْسِ الْجَبَلِ شَجَرَتَانِ خَضْرَاوَانِ تَهْتِفَانِ : هَلْ فِيكُمْ مَنْ يَقْرَأُ سُورَةَ الْبَقَرَةِ؟ هَلْ فِيكُمْ مَنْ يَقْرَأُ سُورَةَ آلِ عِمْرَانَ؟ فَإِذَا قَالَ الرَّجُلُ : نَعَمْ دَنَتَا بِأَعْذَاقِهِمَا حَتَّى يَتَعَلَّقَ بِهِمَا فَتَخْطِرَانِ بِهِ الْجَبَلَ. قَالَ أَبُو مُحَمَّدٍ : الأَعْذَاقُ الأَغْصَانُ.
٣٤٥٦ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ جَعْفَرٍ الرَّقِّىُّ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو عَنْ زَيْدٍ عَنْ جَابِرٍ عَنْ أَبِى الضُّحَى عَنْ مَسْرُوقٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ : قَرَأَ رَجُلٌ عِنْدَ عَبْدِ اللَّهِ الْبَقَرَةَ وَآلَ عِمْرَانَ ، فَقَالَ : قَرَأْتَ سُورَتَيْنِ فِيهِمَا اسْمُ اللَّهِ الأَعْظَمُ الَّذِى إِذَا دُعِىَ بِهِ أَجَابَ ، وَإِذَا سُئِلَ بِهِ أَعْطَى.
٣٤٥٧ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ السَّلاَمِ بْنُ حَرْبٍ عَنِ الْجُرَيْرِىِّ عَنْ أَبِى عَطَّافٍ عَنْ كَعْبٍ قَالَ : مَنْ قَرَأَ الْبَقَرَةَ وَآلَ عِمْرَانَ جَاءَتَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ تَقُولاَنِ : رَبَّنَا لاَ سَبِيلَ عَلَيْهِ.