Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 4. Kenzin Ne Olduğu ve Zînet Eşyasının Zekâtı

1565- Amr b. Şu'ayb'ın babası vasıtasıyla dedesinden rivâyet ettiğine göre bir kadın, kızı ile beraber Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a geldi. Kızının kolunda kalın iki tane altın bilezik vardı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadına:

" Bunun zekâtını veriyor musun?" buyurdu. Kadın:

Hayır, dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

" Kıyamet gününde Allah'ın onların yerine sana ateşten iki bilezik takdırması hoşuna gider mi?" deyince, kadın hemen onları çıkarıp Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e uzattı ve şöyle dedi:

İkisi de aziz ve celil olan Allah'a ve Resulüne (ait)'dir.

Nesâî, zekât 19; Tirmizî, zekât 12; Ahmed b. Hanbel, 11-178, 204, 208; VI-452, 453, 455, 461.

1566- Ümmü Seleme (radıyallahü anhâ)'dan nakledilmiştir ki: Altından işlenmiş bir ziynet takınmıştım da:

Ya Resûlallah! Bu, kenz midir? diye sordum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

" Bir şey zekâtı verilecek miktara ulaşır, zekâtı da verilirse, kenz değildir," buyurdu.

Dârekutnî, Sünen, II, 105; Beyhâkf es-Sünenü’l-kübrâ, IV, 140; Hâkim, el-Müstedrek, I, 390.

1567- Abdullah b. Şeddâd b. el-Hâdî'den rivâyet edildiğine göre o, şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in hanımı Âişe'nin huzuruna girdik. Âişe dedi ki:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanıma girdi. Eller (parmaklar)imde büyük gümüş yüzükler gördü de:

" Bu nedir? ya Âişe!" dedi. Ben de:

Onları senin için süsleneyim diye yaptım, Ya Resûlallah! dedim.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

" Onların zekâtını veriyor musun?" diye sordu. Ben de:

Hayır (dadim) veya Allah'ın dilediği bir şey söyledim. O da:

" O ateş(e girmen) için sana yeter" , buyurdu.

Hakim, el-Müstedrek, I, 390.

1568- Ömer b. Ya'lâ bu hadisi yüzük hadisi gibi anlatmıştır. Süfyân'a:

Onun zekâtını o (kadın) nasıl verir? denildi. O da:

Onu başkasına ekler, dedi.

Ahmed b. Hanbel, IV-171.

٤ - باب الْكَنْزِ مَا هُوَ وَزَكَاةِ الْحُلِيِّ

١٥٦٥ - حَدَّثَنَا أَبُو كَامِلٍ، وَحُمَيْدُ بْنُ مَسْعَدَةَ، - الْمَعْنَى - أَنَّ خَالِدَ بْنَ الْحَارِثِ، حَدَّثَهُمْ حَدَّثَنَا حُسَيْنٌ، عَنْ عَمْرِو بْنِ شُعَيْبٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ جَدِّهِ، أَنَّ امْرَأَةً، أَتَتْ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم وَمَعَهَا ابْنَةٌ لَهَا وَفِي يَدِ ابْنَتِهَا مَسَكَتَانِ غَلِيظَتَانِ مِنْ ذَهَبٍ فَقَالَ لَهَا ‏(‏ أَتُعْطِينَ زَكَاةَ هَذَا ‏) . قَالَتْ لاَ . قَالَ ‏(‏ أَيَسُرُّكِ أَنْ يُسَوِّرَكِ اللَّهُ بِهِمَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ سِوَارَيْنِ مِنْ نَارٍ ‏) . قَالَ فَخَلَعَتْهُمَا فَأَلْقَتْهُمَا إِلَى النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم وَقَالَتْ هُمَا لِلَّهِ عَزَّ وَجَلَّ وَلِرَسُولِهِ .

١٥٦٦ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى، حَدَّثَنَا عَتَّابٌ، - يَعْنِي ابْنَ بَشِيرٍ - عَنْ ثَابِتِ بْنِ عَجْلاَنَ، عَنْ عَطَاءٍ، عَنْ أُمِّ سَلَمَةَ، قَالَتْ كُنْتُ أَلْبَسُ أَوْضَاحًا مِنْ ذَهَبٍ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَكَنْزٌ هُوَ فَقَالَ ‏(‏ مَا بَلَغَ أَنْ تُؤَدَّى زَكَاتُهُ فَزُكِّيَ فَلَيْسَ بِكَنْزٍ ‏) .

١٥٦٧ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِدْرِيسَ الرَّازِيُّ، حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ الرَّبِيعِ بْنِ طَارِقٍ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ أَيُّوبَ، عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي جَعْفَرٍ، أَنَّ مُحَمَّدَ بْنَ عَمْرِو بْنِ عَطَاءٍ، أَخْبَرَهُ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ شَدَّادِ بْنِ الْهَادِ، أَنَّهُ قَالَ دَخَلْنَا عَلَى عَائِشَةَ زَوْجِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَتْ دَخَلَ عَلَىَّ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَرَأَى فِي يَدِي فَتَخَاتٍ مِنْ وَرِقٍ فَقَالَ ‏(‏ مَا هَذَا يَا عَائِشَةُ ‏) . فَقُلْتُ صَنَعْتُهُنَّ أَتَزَيَّنُ لَكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ . قَالَ ‏(‏ أَتُؤَدِّينَ زَكَاتَهُنَّ ‏) . قُلْتُ لاَ أَوْ مَا شَاءَ اللَّهُ . قَالَ ‏(‏ هُوَ حَسْبُكِ مِنَ النَّارِ ‏) .

١٥٦٨ - حَدَّثَنَا صَفْوَانُ بْنُ صَالِحٍ، حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ بْنُ مُسْلِمٍ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ عُمَرَ بْنِ يَعْلَى، فَذَكَرَ الْحَدِيثَ نَحْوَ حَدِيثِ الْخَاتَمِ . قِيلَ لِسُفْيَانَ كَيْفَ تُزَكِّيهِ قَالَ تَضُمُّهُ إِلَى غَيْرِهِ .



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 3. Ticâret Malları Zekâta Tâbi Midir?

1564- Semure b. Cündüb (radıyallahü anh)'ten; demiştir ki:

İmdi şüphesiz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) satış için hazırladığımız (eşyâ)dan zekât vermemizi emrederdi.

Dârekutnî, Sünen II, 128

٣ - باب الْعُرُوضِ إِذَا كَانَتْ لِلتِّجَارَةِ هَلْ فِيهَا مِنْ زَكَاةٍ

١٥٦٤ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ دَاوُدَ بْنِ سُفْيَانَ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ حَسَّانَ، حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ مُوسَى أَبُو دَاوُدَ، حَدَّثَنَا جَعْفَرُ بْنُ سَعْدِ بْنِ سَمُرَةَ بْنِ جُنْدُبٍ، حَدَّثَنِي خُبَيْبُ بْنُ سُلَيْمَانَ، عَنْ أَبِيهِ، سُلَيْمَانَ عَنْ سَمُرَةَ بْنِ جُنْدُبٍ، قَالَ أَمَّا بَعْدُ فَإِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم كَانَ يَأْمُرُنَا أَنْ نُخْرِجَ الصَّدَقَةَ مِنَ الَّذِي نُعِدُّ لِلْبَيْعِ .



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 2. Zekâta Tabi Mallar

1560- Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh)’den nakledilmiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

" Beşten az olan devede zekât yoktur. Beş ukiyye'den az olan " gümüş" de zekât yoktur. Beş veskten az olan (hurma, üzüm ve hububat) da zekât yoktur."

Buhârî, zekât, 32, 42, 56; Müslim, zekât 3,5-7; Tirmizî, zekât 7; Nesâî, zekât 5, 10, 18, 22-24; İbn Mace, zekât, 6; Dârimi, zekât 11; Muvatta, zekât 1,2; Ahmed b. Hanbel, II, 402.

1561- Ebû Saîd el-Hudrî'nin merfu' olarak rivâyet ettiğine göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

" Beş vesk'ten az olan (hurma, üzüm ve hubûbat)da zekât yoktur.Bir vesk damgalanmış altmış sa'dır" buyurmuştur.

İbn Mâce, zekât 20; Dârimî, zekât 11; Ahmed b. Hanbel, 111-59

Ebû Dâvûd buyurdu ki: Hadisin senedinde geçen Ebû'l-Bahteri, Ebû Saîd'den hadis duymamıştır.

1562- Mugîre (b. Mıksem)’den rivâyet edildiğine göre İbrahim (en-Nehai) şöyle demiştir:

Bir vesk, -Haccâc sa'ıyle- damgalanmış altmış sa'dır.

1563- Habîb el-Mâlikî'den nakledilmiştir ki: Bir adam, İmrân b. Husayn'a;

Ya Ebâ'n-Necîd! Siz bize bir takım hadisler rivâyet ediyorsunuz. (Halbuki) biz onlara Kur'ân'dan asıl bulamıyoruz? dedi.

Bunun üzerine İmrân kızdı ve adama şöyle dedi:

Her kırk dirhemde bir dirhem (zekât) olduğunu Kur'ân'da buldunuz mu? Her şu kadar koyundan bir koyun, her şu kadar deveden şu kadar deve (verileceğini) Kur'ân'da buldunuz mu? Adam:

Hayır, dedi. İmrân:

Kimden öğrendiniz bunları? Bizden öğrendiniz, biz de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den öğrendik; ve buna benzer (daha bazı) şeyler söyledi.

Hadisi kütüb-i sitte müelliflerinden sadece Ebû Dâvûd rivâyet etmiştir.

٢ - باب مَا تَجِبُ فِيهِ الزَّكَاةُ

١٥٦٠ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَسْلَمَةَ، قَالَ قَرَأْتُ عَلَى مَالِكِ بْنِ أَنَسٍ عَنْ عَمْرِو بْنِ يَحْيَى الْمَازِنِيِّ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ سَمِعْتُ أَبَا سَعِيدٍ الْخُدْرِيَّ، يَقُولُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ لَيْسَ فِيمَا دُونَ خَمْسِ ذَوْدٍ صَدَقَةٌ وَلَيْسَ فِيمَا دُونَ خَمْسِ أَوَاقٍ صَدَقَةٌ وَلَيْسَ فِيمَا دُونَ خَمْسَةِ أَوْسُقٍ صَدَقَةٌ ‏) .

١٥٦١ - حَدَّثَنَا أَيُّوبُ بْنُ مُحَمَّدٍ الرَّقِّيُّ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عُبَيْدٍ، حَدَّثَنَا إِدْرِيسُ بْنُ يَزِيدَ الأَوْدِيُّ، عَنْ عَمْرِو بْنِ مُرَّةَ الْجَمَلِيِّ، عَنْ أَبِي الْبَخْتَرِيِّ الطَّائِيِّ، عَنْ أَبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ، يَرْفَعُهُ إِلَى النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏(‏ لَيْسَ فِيمَا دُونَ خَمْسَةِ أَوْسُقٍ زَكَاةٌ ‏) . وَالْوَسْقُ سِتُّونَ مَخْتُومًا . قَالَ أَبُو دَاوُدَ أَبُو الْبَخْتَرِيِّ لَمْ يَسْمَعْ مِنْ أَبِي سَعِيدٍ .

١٥٦٢ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ قُدَامَةَ بْنِ أَعْيَنَ، حَدَّثَنَا جَرِيرٌ، عَنِ الْمُغِيرَةِ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ الْوَسْقُ سِتُّونَ صَاعًا مَخْتُومًا بِالْحَجَّاجِيِّ .

١٥٦٣ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، حَدَّثَنِي مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الأَنْصَارِيُّ، حَدَّثَنَا صُرَدُ بْنُ أَبِي الْمَنَازِلِ، قَالَ سَمِعْتُ حَبِيبًا الْمَالِكِيَّ، قَالَ قَالَ رَجُلٌ لِعِمْرَانَ بْنِ حُصَيْنٍ يَا أَبَا نُجَيْدٍ إِنَّكُمْ لَتُحَدِّثُونَنَا بِأَحَادِيثَ مَا نَجِدُ لَهَا أَصْلاً فِي الْقُرْآنِ . فَغَضِبَ عِمْرَانُ وَقَالَ لِلرَّجُلِ أَوَجَدْتُمْ فِي كُلِّ أَرْبَعِينَ دِرْهَمًا دِرْهَمٌ وَمِنْ كُلِّ كَذَا وَكَذَا شَاةً شَاةٌ وَمِنْ كُلِّ كَذَا وَكَذَا بَعِيرًا كَذَا وَكَذَا أَوَجَدْتُمْ هَذَا فِي الْقُرْآنِ قَالَ لاَ . قَالَ فَعَنْ مَنْ أَخَذْتُمْ هَذَا أَخَذْتُمُوهُ عَنَّا وَأَخَذْنَاهُ عَنْ نَبِيِّ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم وَذَكَرَ أَشْيَاءَ نَحْوَ هَذَا .



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget