Temettü Haccı
50- Temettü Haccı
2744- Sâlim b. Abdullah (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, Abdullah b. Ömer şunları anlattı: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), veda haccında hac ve umreye niyet ederek temettü haccı yapmıştı. Beraberinde kurbanını getirmişti. Zülhuleyfe’de umre için ihrama girdi sonra hac için tekrar ihrama girdi. İnsanlar da Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber hac ve umreye niyet ederek temettü haccı yaptılar. İnsanlardan bir kısmı Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gibi kurbanını sevketti, kimisi de sevketmedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Mekke’ye gelince insanlara şöyle dedi:
(İçinizden kim kurbanını önceden göndermişse haccını bitirinceye kadar ihramlıya haram olan şeyler (kendisine) haramdır. Kim de kurbanını göndermemiş ise Kâbe’yi tavaf etsin, Safa ile Merve arasında Sa’y etsin, başını traş etsin ve ihramdan çıksınlar sonra hac için tekrar ihrama girerek kurbanlarını göndersinler. Kim de kurban bulamaz ise üç gün hacta yedi günde memleketlerine dönünce oruç tutsunlar.)
Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke’ye gelince tavafını yaptı ilk olarak Hacer’ül-Esvedi istilâm etti. Daha sonra yedi şavtın üçünü hızlıca koşarak, diğer dördünü de normal bir şekilde tamamladı. Böylece tavafını bitirince Makamı İbrahim’de iki rekat namaz kılarak selâm verdi. Sonra safa tepesine gelerek Safa ile Merve arasında yedi sefer koştu. Daha sonra haccını yapıp kurbanını kesinceye kadar ihramlıya haram olan her şeye dikkat etti. Tavafı ifadayı yaparak ihramdan çıktı ve haram olan şeyler helâl olmuş oldu. Müslümanlardan da daha önce Mekke’ye hedy gönderenler de Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yaptığını yaptılar. (Buhârî, Hac: 37; Müslim, Hac: 24)
2745- Abdurrahman b. Harmele (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Said b. Müseyyeb’ten işittim şöyle diyordu:
(Ali ve Osman hac için beraberlerdi. Yolda bir konaklama yerinde Osman hac ile umrenin birlikte yapılmasını yasakladı. Ali onun yola çıktığını gördüğünüz zaman siz de çıkın dedi. Ali ve arkadaşları umre için ihrama girdiler Osman da onları engellemedi. Bunun üzerine Ali:
(Temettü haccının yapılabileceği konusunda Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in uygulaması sana haber verilmedi mi?) dedi. Osman:
(Evet haberim var) dedi. Bu sefer Ali:
(Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem)’in temettü haccı yaptığını duymadın mı?) dedi. Osman da:
(Evet duydum) dedi. (Müslim, Hac: 23; Buhârî, Hac: 37)
2746- Nevfel b. Haris b. Abdulmuttalip (radıyallahü anh) şöyle anlatır: Sa’d b. Ebî Vakkas ile Dahhak b. Kays’ın, Muaviye b. ebu Süfyan ile haccettiği sene yapılan temettü haccı konusunda şöyle der: Dahhak Sa’de:
(Bu şekilde Allah’ın emirlerini bilmeyenler yapar) dedi. Sa’d:
(İyi konuşmadın ey kardeşimin oğlu) deyince, Dahhak şöyle dedi:
(Ömer temettü haccını yasak etti.) Bunun üzerine Sa’d:
(Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem) böyle yaptı, biz de aynısını yapmıştık) diye cevap verdi. (Müslim, Hac: 23; Muvatta', Hac: 17)
2747- İbrahim b. Ebu Mûsâ (radıyallahü anh) anlatıyor: Ebu Mûsâ’da temettü haccının yapılabileceğine fetva verirdi. Bir adam kendisine:
(Ağır ol! Halife’nin bu konudaki yeni emirlerini sen herhalde bilmiyorsun) dedi. Hemen giderek Ömer’i buldum ve durumu ondan sordum. Ömer şöyle dedi:
(Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in böyle yaptığını biliyorum fakat erak denilen yerde insanların hanımlarıyla beraber olduktan sonra saçlarından sular damlayarak hacca gitmelerini hoş bulmuyorum) diye cevap verdi. (Müslim, Hac: 23; Tirmizî, Hac: 12)
2748- İbn Abbâs (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Ömer’in şöyle dediğini duydum:
(Ben Umre ile haccın birleştirilmesini yani Temettu haccını yasakladım. Her ne kadar Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yaptığını ve Allah’ın Kitab’ında olduğunu bilmeme rağmen) (Bazı maslahatlardan dolayı yasaklamıştı.) (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
2749- Tavus (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Muaviye, İbn Abbâs’a:
(Merve’de Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in saçlarını kısalttığımı bilmiyor musun?) dedi. İbn Abbâs:
(Hayır) diye cevap verdi. Başka bir zaman İbn Abbâs şöyle demiştir:
(Bu Muaviye, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in temettu haccını yaptığını bilmesine rağmen yasaklamıştır.) (Buhârî, Hac: 128; Tirmizî, Hac: 74)
2750- Ebu Mûsâ (radıyallahü anh) anlatıyor: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Bahta da iken yanına vardım, (İhrama nasıl girdin?) diye sordu. (Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem)’in girdiği gibi) diye cevap verdim. (Kurbanı sevkettin mi?) dedi. (Hayır) dedim. (Öyleyse Kâbe’yi tavaf et. Safa ile Merve arasında sa’y yap sonra da ihramdan çık) buyurdu. Ben de:
(Kâbe’yi tavaf edip, Safa ile Merve arasında da sa’y ettikten sonra kabilemden bir kadına uğradım. O da saçlarımı düzeltip taradıktan sonra başımı yıkayıverdi. Ben daha sonraları Ebu Bekir ve Ömer’in halifeliği zamanında bu konuda Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den duyduğuma göre, fetva veriyordum. Yine bir hac mevsindeydi adamın biri bana; (Halifenin hac konusundaki yeni emrini bilmiyorsun galiba) dedi. Ben de insanlara:
(Ey İnsanlar, benim size hac konusunda söylediklerimi yapmakta acele etmeyin. Şimdi halife gelecek onun söylediklerini yapın) dedim. Halife gelince:
(Ey Mü’minlerin emiri! Hac konusundaki yeni emriniz nedir?) diye sordum. Ömer şöyle dedi:
(Eğer Allah’ın Kitab’ına bakarsak Allah orada:
(Hac ve Umrenizi Allah için tamamlayın) buyurmakta, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sünnetine bakarsak Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):
(Kurban kesinceye kadar ihramlıya haram olan hiçbir şeyi yapmamıştır.) (Buhârî, Hac: 32; İbn Mâce, Menasik: 40)
2751- Mutarrif (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: İmran b. Husayn bana:
(Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem), hac ile umreyi birleştirip temettu haccı yapmıştı. Biz de onunla birlikte temettu haccı yapmıştık. Ancak bir kişi var ki kendi görüşünü uygulamaktadır) dedi. (Buhârî, Hac: 36; Müslim, Hac: 23)
٥٠ - باب التَّمَتُّعِ
٢٧٤٤ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الْمُبَارَكِ الْمُخَرِّمِيُّ، قَالَ حَدَّثَنَا حُجَيْنُ بْنُ الْمُثَنَّى، قَالَ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ، عَنْ عُقَيْلٍ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ سَالِمِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ، رضى اللّه عنهما قَالَ تَمَتَّعَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فِي حَجَّةِ الْوَدَاعِ بِالْعُمْرَةِ إِلَى الْحَجِّ وَأَهْدَى وَسَاقَ مَعَهُ الْهَدْىَ بِذِي الْحُلَيْفَةِ وَبَدَأَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَأَهَلَّ بِالْعُمْرَةِ ثُمَّ أَهَلَّ بِالْحَجِّ وَتَمَتَّعَ النَّاسُ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم بِالْعُمْرَةِ إِلَى الْحَجِّ فَكَانَ مِنَ النَّاسِ مَنْ أَهْدَى فَسَاقَ الْهَدْىَ وَمِنْهُمْ مَنْ لَمْ يُهْدِ فَلَمَّا قَدِمَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم مَكَّةَ قَالَ لِلنَّاسِ ( مَنْ كَانَ مِنْكُمْ أَهْدَى فَإِنَّهُ لاَ يَحِلُّ مِنْ شَىْءٍ حَرُمَ مِنْهُ حَتَّى يَقْضِيَ حَجَّهُ وَمَنْ لَمْ يَكُنْ أَهْدَى فَلْيَطُفْ بِالْبَيْتِ وَبِالصَّفَا وَالْمَرْوَةِ وَلْيُقَصِّرْ وَلْيَحْلِلْ ثُمَّ لْيُهِلَّ بِالْحَجِّ ثُمَّ لْيُهْدِ وَمَنْ لَمْ يَجِدْ هَدْيًا فَلْيَصُمْ ثَلاَثَةَ أَيَّامٍ فِي الْحَجِّ وَسَبْعَةً إِذَا رَجَعَ إِلَى أَهْلِهِ ) . فَطَافَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم حِينَ قَدِمَ مَكَّةَ وَاسْتَلَمَ الرُّكْنَ أَوَّلَ شَىْءٍ ثُمَّ خَبَّ ثَلاَثَةَ أَطْوَافٍ مِنَ السَّبْعِ وَمَشَى أَرْبَعَةَ أَطْوَافٍ ثُمَّ رَكَعَ حِينَ قَضَى طَوَافَهُ بِالْبَيْتِ فَصَلَّى عِنْدَ الْمَقَامِ رَكْعَتَيْنِ ثُمَّ سَلَّمَ فَانْصَرَفَ فَأَتَى الصَّفَا فَطَافَ بِالصَّفَا وَالْمَرْوَةِ سَبْعَةَ أَطْوَافٍ ثُمَّ لَمْ يَحِلَّ مِنْ شَىْءٍ حَرُمَ مِنْهُ حَتَّى قَضَى حَجَّهُ وَنَحَرَ هَدْيَهُ يَوْمَ النَّحْرِ وَأَفَاضَ فَطَافَ بِالْبَيْتِ ثُمَّ حَلَّ مِنْ كُلِّ شَىْءٍ حَرُمَ مِنْهُ وَفَعَلَ مِثْلَ مَا فَعَلَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم مَنْ أَهْدَى وَسَاقَ الْهَدْىَ مِنَ النَّاسِ .
٢٧٤٥ - أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ عَلِيٍّ، قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ، قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ حَرْمَلَةَ، قَالَ سَمِعْتُ سَعِيدَ بْنَ الْمُسَيَّبِ، يَقُولُ حَجَّ عَلِيٌّ وَعُثْمَانُ فَلَمَّا كُنَّا بِبَعْضِ الطَّرِيقِ نَهَى عُثْمَانُ عَنِ التَّمَتُّعِ فَقَالَ عَلِيٌّ إِذَا رَأَيْتُمُوهُ قَدِ ارْتَحَلَ فَارْتَحِلُوا . فَلَبَّى عَلِيٌّ وَأَصْحَابُهُ بِالْعُمْرَةِ فَلَمْ يَنْهَهُمْ عُثْمَانُ فَقَالَ عَلِيٌّ أَلَمْ أُخْبَرْ أَنَّكَ تَنْهَى عَنِ التَّمَتُّعِ قَالَ بَلَى . قَالَ لَهُ عَلِيٌّ أَلَمْ تَسْمَعْ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم تَمَتَّعَ قَالَ بَلَى .
٢٧٤٦ - أَخْبَرَنَا قُتَيْبَةُ، عَنْ مَالِكٍ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الْحَارِثِ بْنِ نَوْفَلِ بْنِ الْحَارِثِ بْنِ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ، أَنَّهُ حَدَّثَهُ أَنَّهُ، سَمِعَ سَعْدَ بْنَ أَبِي وَقَّاصٍ، وَالضَّحَّاكَ بْنَ قَيْسٍ، - عَامَ حَجَّ مُعَاوِيَةُ بْنُ أَبِي سُفْيَانَ - وَهُمَا يَذْكُرَانِ التَّمَتُّعَ بِالْعُمْرَةِ إِلَى الْحَجِّ فَقَالَ الضَّحَّاكُ لاَ يَصْنَعُ ذَلِكَ إِلاَّ مَنْ جَهِلَ أَمْرَ اللَّهِ تَعَالَى . فَقَالَ سَعْدٌ بِئْسَمَا قُلْتَ يَا ابْنَ أَخِي . قَالَ الضَّحَّاكُ فَإِنَّ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ نَهَى عَنْ ذَلِكَ . قَالَ سَعْدٌ قَدْ صَنَعَهَا رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم وَصَنَعْنَاهَا مَعَهُ .
٢٧٤٧ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى، وَمُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، - وَاللَّفْظُ لَهُ - قَالاَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدٌ، قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنِ الْحَكَمِ، عَنْ عُمَارَةَ بْنِ عُمَيْرٍ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ بْنِ أَبِي مُوسَى، عَنْ أَبِي مُوسَى، أَنَّهُ كَانَ يُفْتِي بِالْمُتْعَةِ فَقَالَ لَهُ رَجُلٌ رُوَيْدَكَ بِبَعْضِ فُتْيَاكَ فَإِنَّكَ لاَ تَدْرِي مَا أَحْدَثَ أَمِيرُ الْمُؤْمِنِينَ فِي النُّسُكِ بَعْدُ . حَتَّى لَقِيتُهُ فَسَأَلْتُهُ فَقَالَ عُمَرُ قَدْ عَلِمْتُ أَنَّ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَدْ فَعَلَهُ وَلَكِنْ كَرِهْتُ أَنْ يَظَلُّوا مُعَرِّسِينَ بِهِنَّ فِي الأَرَاكِ ثُمَّ يَرُوحُوا بِالْحَجِّ تَقْطُرُ رُءُوسُهُمْ .
٢٧٤٨ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَلِيِّ بْنِ الْحَسَنِ بْنِ شَقِيقٍ، قَالَ أَنْبَأَنَا أَبِي قَالَ، أَنْبَأَنَا أَبُو حَمْزَةَ، عَنْ مُطَرِّفٍ، عَنْ سَلَمَةَ بْنِ كُهَيْلٍ، عَنْ طَاوُسٍ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ سَمِعْتُ عُمَرَ، يَقُولُ وَاللَّهِ إِنِّي لأَنْهَاكُمْ عَنِ الْمُتْعَةِ، وَإِنَّهَا، لَفِي كِتَابِ اللَّهِ وَلَقَدْ فَعَلَهَا رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَعْنِي الْعُمْرَةَ فِي الْحَجِّ .
٢٧٤٩ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ هِشَامِ بْنِ حُجَيْرٍ، عَنْ طَاوُسٍ، قَالَ قَالَ مُعَاوِيَةُ لاِبْنِ عَبَّاسٍ أَعَلِمْتَ أَنِّي قَصَّرْتُ مِنْ رَأْسِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم عِنْدَ الْمَرْوَةِ قَالَ لاَ . يَقُولُ ابْنُ عَبَّاسٍ هَذَا مُعَاوِيَةُ يَنْهَى النَّاسَ عَنِ الْمُتْعَةِ وَقَدْ تَمَتَّعَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم .
٢٧٥٠ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ قَيْسٍ، وَهُوَ ابْنُ مُسْلِمٍ عَنْ طَارِقِ بْنِ شِهَابٍ، عَنْ أَبِي مُوسَى، قَالَ قَدِمْتُ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم وَهُوَ بِالْبَطْحَاءِ فَقَالَ ( بِمَا أَهْلَلْتَ ) . قُلْتُ أَهْلَلْتُ بِإِهْلاَلِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم . قَالَ ( هَلْ سُقْتَ مِنْ هَدْىٍ ) . قُلْتُ لاَ . قَالَ ( فَطُفْ بِالْبَيْتِ وَبِالصَّفَا وَالْمَرْوَةِ ثُمَّ حِلَّ ) . فَطُفْتُ بِالْبَيْتِ وَبِالصَّفَا وَالْمَرْوَةِ ثُمَّ أَتَيْتُ امْرَأَةً مِنْ قَوْمِي فَمَشَطَتْنِي وَغَسَلَتْ رَأْسِي فَكُنْتُ أُفْتِي النَّاسَ بِذَلِكَ فِي إِمَارَةِ أَبِي بَكْرٍ وَإِمَارَةِ عُمَرَ وَإِنِّي لَقَائِمٌ بِالْمَوْسِمِ إِذْ جَاءَنِي رَجُلٌ فَقَالَ إِنَّكَ لاَ تَدْرِي مَا أَحْدَثَ أَمِيرُ الْمُؤْمِنِينَ فِي شَأْنِ النُّسُكِ . قُلْتُ يَا أَيُّهَا النَّاسُ مَنْ كُنَّا أَفْتَيْنَاهُ بِشَىْءٍ فَلْيَتَّئِدْ فَإِنَّ أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ قَادِمٌ عَلَيْكُمْ فَائْتَمُّوا بِهِ فَلَمَّا قَدِمَ قُلْتُ يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ مَا هَذَا الَّذِي أَحْدَثْتَ فِي شَأْنِ النُّسُكِ قَالَ إِنْ نَأْخُذْ بِكِتَابِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ فَإِنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ قَالَ { وَأَتِمُّوا الْحَجَّ وَالْعُمْرَةَ لِلَّهِ } وَإِنْ نَأْخُذْ بِسُنَّةِ نَبِيِّنَا صلّى اللّه عليه وسلّم فَإِنَّ نَبِيَّنَا صلّى اللّه عليه وسلّم لَمْ يَحِلَّ حَتَّى نَحَرَ الْهَدْىَ .
٢٧٥١ - أَخْبَرَنِي إِبْرَاهِيمُ بْنُ يَعْقُوبَ، قَالَ حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ عُمَرَ، قَالَ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ مُسْلِمٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ وَاسِعٍ، عَنْ مُطَرِّفٍ، قَالَ قَالَ لِي عِمْرَانُ بْنُ حُصَيْنٍ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَدْ تَمَتَّعَ وَتَمَتَّعْنَا مَعَهُ قَالَ فِيهَا قَائِلٌ بِرَأْيِهِ .