بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla
3. Bâb—Kurbanlarda Caiz Olmayan Şeyler
2001. Bize Halid b. Mahled haber verip (dedi ki), bize Malik, Amr ibnu'l-Haris'ten, (O) Ubeyd b. Feyruz'dan, (O da) el-Bera' b. Azib'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem), kaçınılacak kurbanlıklar sorulmuş, O da şöyle buyurmuştu: "Körlüğü açıkça belli olan tek gözü kör (kurbanlık); topallığı açıkça belli olan topal (kurbanlık); hastalığı açıkça belli olan hasta (kurbanlık); (zayıflıktan dolayı) kemiklerinde ilik kalmamış olan zayıf (kurbanlık)."
2002. Bize Saîd b. Amir, Şu'be'den, (O) Süleyman b. Abdirrahman'dan, (O da) Ubeyd b. Feyruz'dan naklen şöyle rivâyet etti: El-Bera'ya, Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) (kesilmelerini) menettiği kurbanlıkları sordum da O, şöyle cevap verdi: "Dört (çeşit kurbanlık, kurban olarak) yeterli olmaz. Körlüğü açıkça belli olan tek gözü kör (kurbanlık); topallığı açıkça belli olan topal (kurbanlık); hastalığı belli olan hasta (kurbanlık); zayıflıktan (dolayı) kemiklerinde ilik kalmamış olan zayıf -veya ayağı kırık-(kurbanlık)." (Ubeyd) sözüne şöyle devam etmiştir: (Sonra el-Bera'ya dedim ki; "peki, ben (kurbanlık hayvanın) dişlerinde bir eksikliğin, kulaklarında bir noksanlığın, boynuzlarında bir nokanlığın olmasından hoşlanmıyorum, (buna ne dersiniz?)" O şöyle cevap verdi: "Öyleyse hoşlanmadığını bırak, fakat onu hiçkimseye haram kılma!"
2003. Bize Ebu'l-Velid haber verip (dedi ki), bize Şu'be, Seleme b. Küheyl'den rivâyet etti ki, O şöyle demiş: Huceyye b. Adiyy'i, şöyle derken işittim: Ali'ye, bir adamın; "ey mü'minlerin emiri! Sığır (kaç kişi adına kurban edilebilir?)" diye bir mesele hakkında sorduğunda, işitmiştim ki, (bu soruya) O; "(Sığır) yedi kişi adına (kurban edilebilir)" cevabını vermişti. (O zaman ben de); "boynuzu (kırık olan bir hayvanın kurban edilmesine ne dersiniz?)" diye sormuştum. "Zarar vermez" cevabını vermişti. "(Ya) topal (hayvanlar kurban edilebilir mi?)" demiştim. "Kurban kesme yerine ulaşabilirse, (kurban edilebilir)" karşılığını vermiş, sonra sözüne şöyle devam etmişti: "Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize, (kurbanın) gözlerine ve kulaklarına dikkat etmemizi emretmişti."
2004. Bize Ubeydullah b. Mûsa, İsrail'den, (O) Ebu İshak'tan, (O) Şureyh ibnu'n-Nu'man el-Abidi'den, (O da) Hazret-i Ali'den (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize (kurbanın) gözlerine ve kulaklarına dikat etmemizi ve ne "mukabele", ne "mudabere", ne "harka", ne de "şerka" (olan hayvanları) kurban etmememizi emretmişti. "Mukabele", kulağının (ön) tarafı kesilen (ve kesik parçası ön tarafında asılı bırakılan hayvan); "mudabere", kulağının (arka) tarafından (bir parça) kesilen (ve bu kesik parçası arka tarafında asılı bırakılan hayvan); "harka", (kulağı) delinmiş (hayvan), "şerka" ise, (kulağı uzunluğuna) yarılmış (hayvandır).
٣- باب مَا لاَ يَجُوزُ فِى الأَضَاحِىِّ
٢٠٠١ - أَخْبَرَنَا خَالِدُ بْنُ مَخْلَدٍ حَدَّثَنَا مَالِكٌ عَنْ عَمْرِو بْنِ الْحَارِثِ عَنْ عُبَيْدِ بْنِ فَيْرُوزَ عَنِ الْبَرَاءِ بْنِ عَازِبٍ قَالَ : سُئِلَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- : مَا يُتَّقَى مِنَ الضَّحَايَا؟ قَالَ :( الْعَوْرَاءُ الْبَيِّنُ عَوَرُهَا ، وَالْعَرْجَاءُ الْبَيِّنُ ظَلْعُهَا ، وَالْمَرِيضَةُ الْبَيِّنُ مَرَضُهَا ، وَالْعَجْفَاءُ الَّتِى لاَ تُنْقِى ).
٢٠٠٢ - أَخْبَرَنَا سَعِيدُ بْنُ عَامِرٍ عَنْ شُعْبَةَ عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ عُبَيْدِ بْنِ فَيْرُوزَ قَالَ : سَأَلْتُ الْبَرَاءَ عَمَّا نَهَى رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- مِنَ الأَضَاحِىِّ ، فَقَالَ : أَرْبَعٌ لاَ يُجْزِئْنَ : الْعَوْرَاءُ الْبَيِّنُ عَوَرُهَا ، وَالْعَرْجَاءُ الْبَيِّنُ ظَلْعُهَا ، وَالْمَرِيضَةُ الْبَيِّنُ مَرَضُهَا ، وَالْكَسِيرُ الَّتِى لاَ تُنْقِى. قَالَ قُلْتُ لِلْبَرَاءِ : فَإِنِّى أَكْرَهُ أَنْ يَكُونَ فِى السِّنِّ نَقْصٌ وَفِى الأُذُنِ نَقْصٌ وَفِى الْقَرْنِ نَقْصٌ. قَالَ : فَمَا كَرِهْتَ فَدَعْهُ وَلاَ تُحَرِّمْهُ عَلَى أَحَدٍ.
٢٠٠٣ - أَخْبَرَنَا أَبُو الْوَلِيدِ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ سَلَمَةَ بْنِ كُهَيْلٍ قَالَ سَمِعْتُ حُجَيَّةَ بْنَ عَدِىٍّ قَالَ سَمِعْتُ عَلِيًّا وَسَأَلَهُ رَجُلٌ فَقَالَ : يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ الْبَقَرَةُ؟ قَالَ : عَنْ سَبْعَةٍ. قُلْتُ : الْقَرْنُ. قَالَ : لاَ يَضُرُّكَ. قَالَ قُلْتُ : الْعَرَجُ؟ قَالَ : إِذَا بَلَغَتِ الْمَنْسَكَ. ثُمَّ قَالَ : أَمَرَنَا رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- أَنْ نَسْتَشْرِفَ الْعَيْنَ وَالأُذُنَ.
٢٠٠٤ - أَخْبَرَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى عَنْ إِسْرَائِيلَ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ عَنْ شُرَيْحِ بْنِ النُّعْمَانِ الصَّائِدِىِّ عَنْ عَلِىٍّ رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ : أَمَرَنَا رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- أَنْ نَسْتَشْرِفَ الْعَيْنَ وَالأُذُنَ وَأَنْ لاَ نُضَحِّىَ بِمُقَابَلَةٍ وَلاَ مُدَابَرَةٍ وَلاَ خَرْقَاءَ وَلاَ شَرْقَاءَ ، فَالْمُقَابَلَةُ مَا قُطِعَ طَرَفُ أُذُنِهَا ، وَالْمُدَابَرَةُ مَا قُطِعَ مِنْ جَانِبِ الأُذُنِ ، وَالْخَرْقَاءُ الْمَثْقُوبَةُ ، وَالشَّرْقَاءُ الْمَشْقُوقَةُ.