17. Zihar
2215- İbnü’l-Ala el-Beyazî dedi ki: Ben kadınlarla kimsenin gücünün yetmeyeceği kadar (çok) temasta bulunabilen (şehvetli) bir adamdım. Ramazan ayı girince bana zarar gelecek bir şekilde karıma yaklaşmaktan ve nihayet (o şekilde) sabahlamaktan korktum da Ramazan ayı çıkıncaya kadar karımdan ziharda bulundum. Bir gece bana hizmet edip dururken birdenbire, vücudunun bir kısmı açılıverdi. (Bunun üzerine) ona yaklaşmaktan kendimi alıkoyamadım. Sabah olunca çıktım kavmime (uğradım) ve olayı onlara anlattım ve;
Haydi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a gidelim, dedim;
Hayır vallahi olmaz, dediler. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a varıp durumu anlattım;
" Sen mi bu işi yaptın ey Seleme?" buyurdu. Ben de iki defa;
Bunu ben yaptım Ya Resûlallah, dedim (ve şunları ilâve ettim), ve ben Allah'ın emrine sabrederim benim hakkımda Allah'ın sana bildirdiği şekilde hüküm ver diyerek sözlerimi bitirdim. (Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem de);
" Bir köle azat et" buyurdu. Ben de;
Seni hak ile gönderen zata yemin ederim ki (şu nefsimden ) başka bir köleyi azat etmeye gücüm yetmez, dedim ve boynumun üzerine vurdum. (Bunun üzerine);
" İki ay üst üste oruç tut" buyurdu (ben de) dedi(m ki);
Benim şu başıma gelen ancak oruç yüzünden geldi. (Bunun üzerine)
" (Öyleyse) altmış fakire bir vesk hurma yedir" buyurdu. Ben de;
Seni hak ile gönderen için (elimizde) hiç yiyecek yoktur, dedim. Bunun üzerine;
" Sen Züreyk oğullarının sadakasını toplayan memura git o da sadakayı sana versin sen de yoksullara 60 vesk hurma ver ve kalanını da ailenle birlikte ye" buyurdu. Bunun üzerine kavmime döndüm ve onlara;
Sizin yanınızda darlık ve kötü düşünce(ler)le karşılaşmışken Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanında genişlik ve güzel düşünce(ler) buldum. Sizin sadakalarınızın bana verilmesini emretti" dedim.
(Bu hadîse) İbn el-Ala (şu sözleri) ilave etti;
" İbn İdris, Beyade'nin Züreyk oğullarından bîr kol olduğunu söyledi."
İbn Mâce, talak 25; Tirmizî, talak 20; Ahmed b. Hanbel, VI, 411; Darimî, talak 9.
2216- Huveyle bint Mâlik b. Sa'lebe'den; demiştir ki: Kocam Evs b. es-Sâmit bana zihar uygulamıştı. Ben de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a varıp (ondan) yakındım. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem);
" Allah'tan kork, o senin amcanın oğludur" diyerek onun hakkında benimle tartışıyordu. (Bu tartışmaya) devam ettim, nihayet benim hakkımda Kur'an(dan) " Allah kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikâyette bulunan kadının sözünü işitti" el-Mücadele (58), 1. (ayeti kerimesinden itibaren zihar için) farz (kılman keffâreti açıklayan kısım)a kadar (olan âyetler) nazil oldu. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem);
" (O halde kocan) bir köle azad eder" buyurdu. (Huveyle de);
O, (köle azl edecek gücü kendisinde) bulamaz, dedi. (Resûl-i Ekrem de);
" (Öyleyse) Peşi peşine iki ay oruç tutar," buyurdu (Huveyle);
-Ya Resûlallah o yaşlı bir kimsedir. Onda oruç (tutacak bir güç) yoktur diye cevap verdi. (Resûl-i Ekrem de);
" Öyleyse altmış yoksulu doyursun" buyurdu. (Huveyle de);
Onun yanında (zihar keffâretine yetecek kadar) dağıtabileceği (bir mal) yoktur. (Daha sonra Huveyle şunları) rivâyet etti; Hemen o anda (Rasûl-i Ekremin emriyle) bir arak hurma getirildi. Bende;
Bir arakla ona ben de yardım edebilirim, dedim.
Aferin sana git o iki arak (hurmay)ı onun adına altmış yoksula yedir ve amcanın oğluna dön," buyurdu.
(Bu hadisi nakleden râvilerden Yahya b. Âdem); Arak altmış sa'dır, dedi.
Ebû Dâvûd dedi ki:
" bu meselede benim görüşüm (şudur) Huveyle (kocasının) iznini almadan onun keffâretini ödemiştir. (Huveyle'nin kocası olan) bu (kimse) Ubâde b. es-Sâmit'in erkek kardeşidir."
Ahmed b. Hanbel, VI, 410; Beyhaki es-Sünenü’l-kübrâ, VII, 391.
2217- (Önceki hadisin) bir benzeri de İbn İshak'dan aynı senedle rivâyet olunmuştur. Ancak Muhammed b. Seleme (bu hadisi İbn İshak'tan rivâyet ederken) " Bir arak otuz sa'a denk bir zenbildir" dedi.
Ahmed b. Hanbel, VI, 410; Beyhaki, es-Sünenü’l-kübrâ, VII, 392.
Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadis (önceki) Yahya b. Âdem hadisinden daha sahihtir.
2218- Ebû Seleme b. Abdirrahman'dan; demiştir ki;
" Bir arak' onbeş sa'ı (içine) alan bir zenbildir."
Tirmizî, talak 20.
2219- Şu (bir önceki) hadis Süleyman b. Yesâr'dan da rivâyet olunmuştur. (Süleyman b. Yesar'ın bu hadisi kendisinden rivâyet ettiği Seleme b. Sahrin) dedi(ğine göre); Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e onbeş sa'a yakın bir hurma getirilmiş (Rasul-i Ekrem de) o hurmayı
" Bunu dağıt" diye ona vermiş. (Seleme b. Sahr da);
Ya Resûlallah, benden ve ailemden daha fakır birine mi? (vereyim) cevabını vermiş. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'de;
" Onu ailenle beraber ye!" buyurmuştur.
Beyhaki, es-Sünenü’l-kübrâ, VII, 391.
2220- Ubâde b. Sâmit'in kardeşi Evs'den rivâyet edildiğine göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), kendisine altmış fakire yedirmek (üzere) on beş sa' arpa vermiştir.
Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, VII, 392.
Ebû Dâvud dedi ki: (Bu hadisi Evs'den aldığını söyleyen) Ata (aslında) Evs(in devrin)'e yetişmemiştir. (Çünkü) Evs Bedr halkındandır, ölümü (Ata'nın dünyaya gelmesinden) öncedir. (Dolayısıyla) bu hadis mürseldir. (Muttasıl bir senedle rivâyet edildiği bilinmemektedir) Onü ancak Evzâî- Ata- Evs yoluyla (mürsel olarak) rivâyet etmişlerdir.
2221- Hişam b. Urve'den rivâyet edildiğine göre, Cemile (ismiyle de anılan Huveyle bint Mâlik) Evs b. es-Sâmit'in nikahı altında idi. (Evs) kendisinde cinnet bulunan bir adamdı. Cinneti arttığı zaman karısına zihar yapardı. Bunun üzerine noksan sıfatlardan münezzeh olan yüce Allah onun hakkında zihar keffâreti (âyet-i kerimesini) indirdi.
Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, VII, 382; Hakîm, el-Müstedrek, II, 481.
2222- (Bir önceki hadisin) bir benzeri de Âişe (radıyallahü anhâ)’dan rivâyet olunmuştur.
Hakim, el-Müstedrek, II, 481; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, VII, 382.
2223- îkrime'den rivâyet olunduğuna göre bir adam karısına zihar yapmış, Keffâret(ini) vermeden onunla cinsi münâsebette bulunmuş. Peşinden Nebî (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelip bunu anlatmış. (Hazret-i Peygamber de);
" Seni (bu) yaptığın işe iten (sebeb) nedir?" diye sormuş, (o sahâbî de):
Ay (ışığın)da inciklerini görmemdir, diye cevap vermiş. (Resûl-i Ekrem de):
" Öyleyse keffâretini ödeyinceye kadar ondan uzaklaş." buyurmuştur.
Nesâî, talak 33.
2224- İkrime'den rivâyet olunduğuna göre bir adam karısına zihar yapmış kısa bir süre sonra da ay (ışığın)da onun inciğinin pırıltısını görünce (dayanamayıp) onunla cinsi münâsebette bulunmuş. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelmiş (Hazret-i Peygamber de) ona keffâret ödemesini emretmiştir.
Sadece Ebû Dâvud rivâyet etmiştir.
2225- (Önceki hadisin) bir benzeri de İbn Abbâs'dan (naklen) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den rivâyet olunmuştur (ancak îsmail b. Uleyye bu hadisi naklederken) " incik" den bahsetmemiştir.
Sadece Ebû Dâvud rivâyet etmiştir.
2226- Daha önce geçen (2222 numaralı) Süfyan hadisinin bir benzerini de İkrime Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet etmiştir.
Sadece Ebû Dâvud rivâyet etmiştir.
2227- Ebû Dâvud dedi ki, Muhammed b. Îsa'yı bu hadisi rivâyet ederken işittim. Diyordu ki: el-Mu'temir;
" ben el-Hakem b. Eban'ı şu (bir önceki) hadisi naklederken işittim (fakat Eban bu hadisi naklederken) İbn Abbâs'ı anmadı. (Sadece İkrime'den demekle yetindi,)"
Sadece Ebû Dâvud rivâyet etmiştir. dedi.
Ebû Dâvud dedi ki:
" Bana Huseyn b. Hureys yazarak (şunları) söyledi:
" Fazl b. Mûsâ bana Ma'mer -el-Hakem b. Eban- İkrime-İbn Abbâs senediyle Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den (naklen bir önceki hadisin) mânâsını nakletti"
Nesaî, talak 33; Tirmizî, talak 19; İbn Mâce, talak 26, Hâkim el-Müstedrek, II, 204.
١٧ - باب فِي الظِّهَارِ
٢٢١٥ - حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، وَمُحَمَّدُ بْنُ الْعَلاَءِ، - الْمَعْنَى - قَالاَ حَدَّثَنَا ابْنُ إِدْرِيسَ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِسْحَاقَ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَمْرِو بْنِ عَطَاءٍ، - قَالَ ابْنُ الْعَلاَءِ ابْنِ عَلْقَمَةَ بْنِ عَيَّاشٍ - عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ يَسَارٍ، عَنْ سَلَمَةَ بْنِ صَخْرٍ، - قَالَ ابْنُ الْعَلاَءِ الْبَيَاضِيِّ - قَالَ كُنْتُ امْرَأً أُصِيبُ مِنَ النِّسَاءِ مَا لاَ يُصِيبُ غَيْرِي فَلَمَّا دَخَلَ شَهْرُ رَمَضَانَ خِفْتُ أَنْ أُصِيبَ مِنَ امْرَأَتِي شَيْئًا يُتَابَعُ بِي حَتَّى أُصْبِحَ فَظَاهَرْتُ مِنْهَا حَتَّى يَنْسَلِخَ شَهْرُ رَمَضَانَ فَبَيْنَمَا هِيَ تَخْدُمُنِي ذَاتَ لَيْلَةٍ إِذْ تَكَشَّفَ لِي مِنْهَا شَىْءٌ فَلَمْ أَلْبَثْ أَنْ نَزَوْتُ عَلَيْهَا فَلَمَّا أَصْبَحْتُ خَرَجْتُ إِلَى قَوْمِي فَأَخْبَرْتُهُمُ الْخَبَرَ وَقُلْتُ امْشُوا مَعِي إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم . قَالُوا لاَ وَاللَّهِ . فَانْطَلَقْتُ إِلَى النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَأَخْبَرْتُهُ فَقَالَ ( أَنْتَ بِذَاكَ يَا سَلَمَةُ ) . قُلْتُ أَنَا بِذَاكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَرَّتَيْنِ وَأَنَا صَابِرٌ لأَمْرِ اللَّهِ فَاحْكُمْ فِيَّ مَا أَرَاكَ اللَّهُ قَالَ ( حَرِّرْ رَقَبَةً ) . قُلْتُ وَالَّذِي بَعَثَكَ بِالْحَقِّ مَا أَمْلِكُ رَقَبَةً غَيْرَهَا وَضَرَبْتُ صَفْحَةَ رَقَبَتِي قَالَ ( فَصُمْ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ ) . قَالَ وَهَلْ أُصِبْتُ الَّذِي أُصِبْتُ إِلاَّ مِنَ الصِّيَامِ قَالَ ( فَأَطْعِمْ وَسْقًا مِنْ تَمْرٍ بَيْنَ سِتِّينَ مِسْكِينًا ) . قُلْتُ وَالَّذِي بَعَثَكَ بِالْحَقِّ لَقَدْ بِتْنَا وَحْشَيْنِ مَا لَنَا طَعَامٌ قَالَ ( فَانْطَلِقْ إِلَى صَاحِبِ صَدَقَةِ بَنِي زُرَيْقٍ فَلْيَدْفَعْهَا إِلَيْكَ فَأَطْعِمْ سِتِّينَ مِسْكِينًا وَسْقًا مِنْ تَمْرٍ وَكُلْ أَنْتَ وَعِيَالُكَ بَقِيَّتَهَا ) . فَرَجَعْتُ إِلَى قَوْمِي فَقُلْتُ وَجَدْتُ عِنْدَكُمُ الضِّيقَ وَسُوءَ الرَّأْىِ وَوَجَدْتُ عِنْدَ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم السَّعَةَ وَحُسْنَ الرَّأْىِ وَقَدْ أَمَرَنِي - أَوْ أَمَرَ لِي - بِصَدَقَتِكُمْ زَادَ ابْنُ الْعَلاَءِ قَالَ ابْنُ إِدْرِيسَ بَيَاضَةُ بَطْنٌ مِنْ بَنِي زُرَيْقٍ .
٢٢١٦ - حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ عَلِيٍّ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ آدَمَ، حَدَّثَنَا ابْنُ إِدْرِيسَ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِسْحَاقَ، عَنْ مَعْمَرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ حَنْظَلَةَ، عَنْ يُوسُفَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ سَلاَمٍ، عَنْ خُوَيْلَةَ بِنْتِ مَالِكِ بْنِ ثَعْلَبَةَ، قَالَتْ ظَاهَرَ مِنِّي زَوْجِي أَوْسُ بْنُ الصَّامِتِ فَجِئْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم أَشْكُو إِلَيْهِ وَرَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يُجَادِلُنِي فِيهِ وَيَقُولُ ( اتَّقِي اللَّهَ فَإِنَّهُ ابْنُ عَمِّكِ ) . فَمَا بَرِحْتُ حَتَّى نَزَلَ الْقُرْآنُ { قَدْ سَمِعَ اللَّهُ قَوْلَ الَّتِي تُجَادِلُكَ فِي زَوْجِهَا } إِلَى الْفَرْضِ فَقَالَ ( يُعْتِقُ رَقَبَةً ) . قَالَتْ لاَ يَجِدُ قَالَ ( فَيَصُومُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ ) . قَالَتْ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّهُ شَيْخٌ كَبِيرٌ مَا بِهِ مِنْ صِيَامٍ . قَالَ ( فَلْيُطْعِمْ سِتِّينَ مِسْكِينًا ) . قَالَتْ مَا عِنْدَهُ مِنْ شَىْءٍ يَتَصَدَّقُ بِهِ قَالَتْ فَأُتِيَ سَاعَتَئِذٍ بِعَرَقٍ مِنْ تَمْرٍ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ فَإِنِّي أُعِينُهُ بِعَرَقٍ آخَرَ . قَالَ ( قَدْ أَحْسَنْتِ اذْهَبِي فَأَطْعِمِي بِهَا عَنْهُ سِتِّينَ مِسْكِينًا وَارْجِعِي إِلَى ابْنِ عَمِّكِ ) . قَالَ وَالْعَرَقُ سِتُّونَ صَاعًا قَالَ أَبُو دَاوُدَ فِي هَذَا إِنَّهَا كَفَّرَتْ عَنْهُ مِنْ غَيْرِ أَنْ تَسْتَأْمِرَهُ . وَقَالَ أَبُو دَاوُدَ وَهَذَا أَخُو عُبَادَةَ بْنِ الصَّامِتِ .
٢٢١٧ - حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ عَلِيٍّ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ يَحْيَى أَبُو الأَصْبَغِ الْحَرَّانِيُّ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَلَمَةَ، عَنِ ابْنِ إِسْحَاقَ، بِهَذَا الإِسْنَادِ نَحْوَهُ إِلاَّ أَنَّهُ قَالَ وَالْعَرَقُ مِكْتَلٌ يَسَعُ ثَلاَثِينَ صَاعًا . قَالَ أَبُو دَاوُدَ وَهَذَا أَصَحُّ مِنْ حَدِيثِ يَحْيَى بْنِ آدَمَ .
٢٢١٨ - حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ، حَدَّثَنَا أَبَانُ، حَدَّثَنَا يَحْيَى، عَنْ أَبِي سَلَمَةَ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، قَالَ يَعْنِي بِالْعَرَقِ زَنْبِيلاً يَأْخُذُ خَمْسَةَ عَشَرَ صَاعًا .
٢٢١٩ - حَدَّثَنَا ابْنُ السَّرْحِ، حَدَّثَنَا ابْنُ وَهْبٍ، أَخْبَرَنِي ابْنُ لَهِيعَةَ، وَعَمْرُو بْنُ الْحَارِثِ، عَنْ بُكَيْرِ بْنِ الأَشَجِّ، عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ يَسَارٍ، بِهَذَا الْخَبَرِ قَالَ فَأُتِيَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم بِتَمْرٍ فَأَعْطَاهُ إِيَّاهُ وَهُوَ قَرِيبٌ مِنْ خَمْسَةَ عَشَرَ صَاعًا قَالَ ( تَصَدَّقْ بِهَذَا ) . قَالَ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ عَلَى أَفْقَرَ مِنِّي وَمِنْ أَهْلِي فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ( كُلْهُ أَنْتَ وَأَهْلُكَ ) .
٢٢٢٠ - قَالَ أَبُو دَاوُدَ قَرَأْتُ عَلَى مُحَمَّدِ بْنِ وَزِيرٍ الْمِصْرِيِّ قُلْتُ لَهُ حَدَّثَكُمْ بِشْرُ بْنُ بَكْرٍ، حَدَّثَنَا الأَوْزَاعِيُّ، حَدَّثَنَا عَطَاءٌ، عَنْ أَوْسٍ، أَخِي عُبَادَةَ بْنِ الصَّامِتِ أَنَّ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم أَعْطَاهُ خَمْسَةَ عَشَرَ صَاعًا مِنْ شَعِيرٍ إِطْعَامُ سِتِّينَ مِسْكِينًا . قَالَ أَبُو دَاوُدَ وَعَطَاءٌ لَمْ يُدْرِكْ أَوْسًا وَهُوَ مِنْ أَهْلِ بَدْرٍ قَدِيمُ الْمَوْتِ وَالْحَدِيثُ مُرْسَلٌ وَإِنَّمَا رَوَوْهُ عَنِ الأَوْزَاعِيِّ عَنْ عَطَاءٍ أَنَّ أَوْسًا .
٢٢٢١ - حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ، حَدَّثَنَا حَمَّادٌ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ، أَنَّ جَمِيلَةَ، كَانَتْ تَحْتَ أَوْسِ بْنِ الصَّامِتِ وَكَانَ رَجُلاً بِهِ لَمَمٌ فَكَانَ إِذَا اشْتَدَّ لَمَمُهُ ظَاهَرَ مِنَ امْرَأَتِهِ فَأَنْزَلَ اللَّهُ تَعَالَى فِيهِ كَفَّارَةَ الظِّهَارِ .
٢٢٢٢ - حَدَّثَنَا هَارُونُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْفَضْلِ، حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ، عَنْ عُرْوَةَ، عَنْ عَائِشَةَ، مِثْلَهُ .
٢٢٢٣ - حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ الطَّالْقَانِيُّ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، حَدَّثَنَا الْحَكَمُ بْنُ أَبَانَ، عَنْ عِكْرِمَةَ، أَنَّ رَجُلاً، ظَاهَرَ مِنَ امْرَأَتِهِ ثُمَّ وَاقَعَهَا قَبْلَ أَنْ يُكَفِّرَ فَأَتَى النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَأَخْبَرَهُ فَقَالَ ( مَا حَمَلَكَ عَلَى مَا صَنَعْتَ ) . قَالَ رَأَيْتُ بَيَاضَ سَاقَيْهَا فِي الْقَمَرِ . قَالَ ( فَاعْتَزِلْهَا حَتَّى تُكَفِّرَ عَنْكَ ) .
٢٢٢٤ - حَدَّثَنَا الزَّعْفَرَانِيُّ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ، عَنِ الْحَكَمِ بْنِ أَبَانَ، عَنْ عِكْرِمَةَ، أَنَّ رَجُلاً، ظَاهَرَ مِنَ امْرَأَتِهِ فَرَأَى بَرِيقَ سَاقِهَا فِي الْقَمَرِ فَوَقَعَ عَلَيْهَا فَأَتَى النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَأَمَرَهُ أَنْ يُكَفِّرَ .
٢٢٢٥ - حَدَّثَنَا زِيَادُ بْنُ أَيُّوبَ، حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ، حَدَّثَنَا الْحَكَمُ بْنُ أَبَانَ، عَنْ عِكْرِمَةَ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، عَنِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم نَحْوَهُ وَلَمْ يَذْكُرِ السَّاقَ .
٢٢٢٦ - حَدَّثَنَا أَبُو كَامِلٍ، أَنَّ عَبْدَ الْعَزِيزِ بْنَ الْمُخْتَارِ، حَدَّثَهُمْ حَدَّثَنَا خَالِدٌ، حَدَّثَنِي مُحَدِّثٌ، عَنْ عِكْرِمَةَ، عَنِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم بِنَحْوِ حَدِيثِ سُفْيَانَ .
٢٢٢٧ - قَالَ أَبُو دَاوُدَ سَمِعْتُ مُحَمَّدَ بْنَ عِيسَى، يُحَدِّثُ بِهِ حَدَّثَنَا الْمُعْتَمِرُ، قَالَ سَمِعْتُ الْحَكَمَ بْنَ أَبَانَ، يُحَدِّثُ بِهَذَا الْحَدِيثِ وَلَمْ يَذْكُرِ ابْنَ عَبَّاسٍ قَالَ عَنْ عِكْرِمَةَقَالَ أَبُو دَاوُدَ كَتَبَ إِلَىَّ الْحُسَيْنُ بْنُ حُرَيْثٍ قَالَ أَخْبَرَنَا الْفَضْلُ بْنُ مُوسَى، عَنْ مَعْمَرٍ، عَنِ الْحَكَمِ بْنِ أَبَانَ، عَنْ عِكْرِمَةَ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، بِمَعْنَاهُ عَنِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم .
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.