Ölümden sonraki ebedî hayat, öbür dünyâ. Dînimizde inanılması zarurî olan altı esastan biri. Âhıret gününün başlangıcı insanın öldüğü gündür. Kıyâmetin sonuna kadar devam eder. Son gün denilmesi, arkasından gece gelmediği veya dünyâdan sonra geldiği içindir. Buradaki gün, bildiğimiz gece-gündüz demek değildir. Bir vakit, bir zaman demektir. Öldükten sonra, tekrar dirilmeğe inanmak lâzımdır. Kemikler, etler çürüyüp toprak ve gaz olduktan sonra hepsi tekrar bir araya gelecek; rûhlar bedenlerine girip, herkes mezârdan kalkacaktır. Bunun için, bu zamana kıyâmet günü denir. Bunu inkâr edenler için hazret-i Ali; "Müslümanlar âhırete inanıyor. Kitapsız kâfirler inkâr ediyor. Tekrar dirilmek olmasaydı, inanmayanlar bir şey kazanmaz, müslümanlar da zarar etmezdi. Fakat kâfirlerin dediği olmayınca onlar sonsuz azâb çekeceklerdir" buyurdu.
Âhıret hayâtı bu dünyâ hayâtına benzemez. Âhıret işleri, akıl ile anlaşılamaz ve bulunamaz. Çünkü akıl, ancak bu dünyâ işlerini anlayabilecek şekilde yaratılmıştır. Bunda bile çok defâ yanılmakta, hatâya düşmektedir. Âhırette olacak işleri Allahü teâlâ peygamberleri ve kitapları vâsıtası ile insanlara haber vermektedir. Fen bilgilerinin ve aklın dışındaki âhıret işleri konusunda, insanın inanmaktan başka çâresi yoktur. Bu konuda akıl yürüten ve çeşitli düşünceler öne süren felsefecilerin de herhangi bir insandan farkı olmadığı gibi, sözlerinin de herhangi bir değeri yoktur. Bu sahada tek söz sâhibi peygamberlerdir (aleyhisselâm) ve onlar, âhıretteki işleri kâinattaki her şeyin yaratıcısı sonsuz kudret sâhibi Allahü teâlânın yapacağını haber vermişlerdir. Onların söyledikleri elbette doğrudur. Elbette hepsi olacaktır.
Aslı bozulmuş olan, hıristiyanlık ve İsrâiliyâtta mahşer hakkında bildirilenler, haham ve papazların uydurmalarından ibâret olup, bunların bir kıymeti yoktur. İslâmiyette bildirilenler ise, karşısında insanoğlunun aczinin gün geçtikçe büyüdüğü Kur'ân-ı kerîmden ve her sözü doğru olan son peygamber hazret-i Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) sözlerinden alınmıştır. İslâm âlimlerinin Kur'ân-ı kerîmi ve hadîs-i şerîfleri açıklarken bildirdikleri gibi mahşerde sâlihlerin, iyilerin defteri sağ tarafından; fâsıkların, kötülerin arka veya sol tarafından verilecektir. İyi, kötü; büyük, küçük; gizli ve aşikâre yapılmış olan her şey, defterde bulunacaktır. Mahşerde, Allahü teâlânın dilediği her gizli şey meydana çıkacaktır. Meleklere; "Yerlerde, göklerde neler yaptınız?", peygamberlere; "Allahü teâlânın hükümlerini ve dîn-i ilâhîyi kullara nasıl bildirdiniz?", herkese de; "Peygamberlere nasıl uydunuz, sizlere bildirilen dinlerin esâsını nasıl yaptınız? Birbiriniz arasında bulunan hakları nasıl gözettiniz?" diye sorulacaktır. Mahşerde, îmânı olup, ameli ve ahlâkı güzel olanlara mükâfat ve ihsânlarda bulunulacak; kötü huylu, bozuk amelli olanlara da ağır cezâlar verilecektir.
Allahü teâlâ, adâleti ile, şirkten, küfürden başka, her günahı afv edecek, dilerse küçük günah için de azâb yapacaktır. Şirki, küfrü hiç affetmeyeceğini bildirmektedir. Kitaplı ve kitapsız kâfirler, yâni Muhammed aleyhisselâmın, bütün insanlara peygamber olduğuna inanmayanlar, O'nun bildirdiği ahkâmdan, yâni emir ve yasaklardan birisini bile beğenmeyenler, elbette Cehennem’e sokulacak, sonsuz azâb göreceklerdir.
Allahü teâlâ, akıllı, akılsız bütün insanları, çocukları, melekleri, cinleri, şeytanları, diğer hayvan ve kuşları, kısaca göklerde ve yerde, karada ve denizde ne kadar büyük ve küçük canlı var ise, hepsini Arasat meydanında (mahşerde) toplayıp haşredecektir. Herbiri dünyâda iken yaptıklarının hesâbını görecektir. Haksızlığa uğrayanlar, zulüm yapanlardan haklarını alacaklar, mîzân (terâzi) kurulup insanların sevâbları (iyilikleri) ve günahları (kötülükleri) tartılacak ve mîzânda sevâbları ağır gelenler Cennet’e, günahları ağır gelenler ise Cehennem’e gönderileceklerdir. Allahü teâlânın emri ile Cehennem üstünde Sırat köprüsü kurulacak, herkese bu köprüden geçmesi emrolunacaktır. Cennetlik olanlar, köprüden kolayca geçerek, Cennet’e gideceklerdir. Cehennemlik olanlar, sırattan Cehennem’e düşeceklerdir. Şefâat haktır. Tevbesiz ölen mü'minlerin küçük ve büyük günahlarının affedilmesi için peygamberler, velîler, sâlihler, melekler ve Allahü teâlânın izin verdiği kimseler şefâat edecek ve kabûl edilecektir. Mü'minler, ne kadar günahkâr olurlarsa olsunlar Cehennem’de ebedî kalmayacaklar, sonunda Cennet’e girecekler, îmânlarına hürmeten ebedî olarak Cennet’te kalacaklardır.