Ölüm, rûhun bedene olan bağlılığının sona ermesi, rûhun, bedenden ayrılmasıdır. Ölüm, insanın bir hâlden, başka bir hâle dönmesidir. Bir evden, başka bir eve göç etmek gibidir. Kur'ân-ı kerîmde, Al-i İmrân sûresi 185. âyet-i kerîmesinde meâlen; "Her canlı ölümü tadacaktır." buyurulmaktadır. Bir şeyi tatmak, hayatta kalmak ile mümkündür. Ölüm ile hayat sona ermemekte, yeni bir hayat başlamaktadır. Bu hayat, kabir hayatıdır.
Herkes eceli gelince ölür. Hak teâlâ A'râf sûresi, 34. âyetinde meâlen; "Ecelleri geldiği zaman, onu bir saat ileri ve geri alamazlar." buyurdu. Kişinin doğmadan önce, ne kadar yaşayacağı takdir edilmiştir. Allahü teâlâ ölümü yarattı. Sonra diriliği yarattı. İnsanı hayatı boyunca dünyâda durdurur. Belli olan eceli gelinceye, rızkı tükeninceye ve ezelde takdir edilmiş olan amelleri bitinceye kadar yaşar.
Allahü teâlâ emrini nerede hükmettiyse; o kişi, malını, evlâdını ve ıyâlini, hepsini bırakıp kabre gider. Ölümü hangi memlekette ise, orada tecellî eder. Doğuda ölmesi takdir edilmiş olana, batıya giden yollar kapanır. Şöyle anlatılır: Azrâil aleyhisselâm Süleymân aleyhisselâmın yanına gelince, oturanlardan birine dikkat ile baktı. Adam, meleğin böyle sert bakışından korktu. Azrâil aleyhisselâm gidince, Süleymân aleyhisselâma yalvarıp, rüzgâra emretmesini, rüzgârın kendisini Hindistan'a götürmesini, Azrâil aleyhisselâmdan kurtarılmasını istedi. Azrâil aleyhisselâm, bir müddet sonra tekrar gelince, Süleymân aleyhisselâm o adamın yüzüne niçin sert baktığını sordu. Azrâil aleyhisselâm; "Bir saat sonra Hindistan şehirlerinden birinde, o kimsenin canını almak için emr olunmuştum. Onu senin yanında görünce, hayretimden dikkat ile baktım. Emre uyup oraya giderek canını aldım" dedi. Görülüyor ki, ezeldeki takdirin hâsıl olması için, adam, Azrâil aleyhisselâmdan korktu. Süleymân aleyhisselâm onun isteğini yerine getirdi. Ezeldeki takdir, sebepler zinciri ile yerine getirildi.
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.