İbrâhim (aleyhisselâm) Kâbe'nin inşaatı bitince, Cebrâil'in (aleyhisselâm) târifi üzere, oğlu ve inananlarla birlikte hac ettikten sonra, Kâbe'nin bakım ve emniyetini oğlu İsmâil'e (aleyhisselâm) havâle ederek, tekrar Filistin'e dönüp, bir müddet sonra orada vefât etti ve Kudüs yakınlarında, bugün Halîlürrahmân ismiyle meşhûr olan yerin civârında bir mağaraya defnedildi.
İsmâil (aleyhisselâm), aralarında yaşamakta olduğu; Yemen'den gelip, Mekke'ye yerleşen Cürhüm kabîlesine peygamber olarak gönderildi ve kendisine başka kitap ve din verilmedi. Babası İbrâhim aleyhisselâmın dînini hükümleri ile amel ederek, bunu insanlara tebliğ etmesi emredildi. İnsanları elli yıl îmâna dâvet etti, ancak pek az kimse îmânla şereflendi. İsmâil aleyhisselâmın dîni, İslâmiyete kadar doğru bir şekilde devam etti. Cürhümîlerden iki defâ evlenip dillerini yâni Arapça'yı öğrenerek onlardan daha fasîh konuştu. İsmâil'in (aleyhisselâm), Cürhümî kabîlesi reisinin kızı olan, ikinci defâ nikâhladığı Râle (veya Hâle) adındaki mübârek hâtundan, kızları ve oğulları oldu. Muhammed aleyhisselâmın nûru da bu mübârek hâtunun oğullarından olan Kaydar'a (veya Kayzar) intikâl etti. Böylece onun soyundan gelen îmân sâhibi kimseler, Resûlullah efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) nûrunu taşımakla şereflendiler. Nitekim, Kâdızade'nin Amentü şerhi adlı eserinin Peygamberlere îmân, bahsindeki hadîs-i şerîfte; “Allahü teâlâ, âdemoğullarından hazret-i İsmâil'i seçti. İsmâil’in evlâdından Benî Kinâne'yi seçti. Benî Kinâne'den Kureyş'i seçti ve ayırdı. Kureyş'ten Benî Hâşim'i seçti. Benî Hâşim'den de beni seçti ve ayırdı.” buyrulmuştur.
İsmâil (aleyhisselâm) vefâtına yakın, kardeşi İshak'ı (aleyhisselâm) yanına dâvet edip, kızını, İshak'ın (aleyhisselâm) oğlu Iys'a nikâhladı ve bâzı vasiyetlerde bulundu. Mekke'de 133 veya 137 yaşlarında iken vefât edince, Mescid-i Haram'da Kâbe-i muazzamanın kuzey duvarı önünde bulunan ve annesi Hazret-i Hâcer'in de yattığı Hatim denilen yere defnedildi.
Abdullah bin Abbâs hazretlerinin bildirdiğine göre; İsmâil aleyhisselâmla Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) yirmibirinci babası olan Adnan arasında otuz baba vardır. Adnan'la İsmâil aleyhisselâm arasındaki babaların isimleri kesin olarak belli değildir. Adnan'dan başlayarak, Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) mübârek babaları olan Abdullah'a kadar, yirmi mübârek zâtın isimleri ihtilâfsız olarak bildirilmiştir. Bunlar; Adnan oğlu Mead oğlu Nizâr oğlu Mudar oğlu İlyâs oğlu Müdrike (Âmir) oğlu Huzeyme oğlu Kinâne oğlu Nadr oğlu Mâlik oğlu Fihr oğlu Gâlib oğlu Lüeyy oğlu Ka'b oğlu Mürre oğlu Kilâb oğlu Kusayy (Zeyd) oğlu Abd-i Menâf (Mugîre) oğlu Hâşim (Amr) oğlu Abdülmuttalîb (Şeybe)'dir. Hazret-i İsmâil'den Muhammed aleyhisselâma kadar Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) bütün babaları İbrâhim aleyhisselâmın dîninde, müslüman olup, bu dîne göre ibâdet ederlerdi. Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) dedelerinden birinin iki oğlu olsa, yâhut bir kabîle iki kola ayrılsa, Hâtem-ül-enbiyâ'nın (sallallahü aleyhi ve sellem) soyu, en şerefli ve en hayırlı olan tarafta bulunur ve her asırda, O'nun dedesi olan zât, yüzündeki nûrdan belli olurdu. Bu nûr, Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) Âdem aleyhisselâma emânet edilen mübârek nûru olup, İsmâil'e de babasından intikâl etmişti ve alnında sabah yıldızı gibi parlardı. Netîcede bundan da evlâtlarına geçerek, Resûlullaha (sallallahü aleyhi ve sellem) kadar geldi.
İsmâil'in (aleyhisselâm) oniki oğlu olup, bunlar, Kâbe'nin hizmetini yapar, emniyet ve muhâfazasını sağlarlardı. Onun soyuna ve Kâbe-i muazzamaya hürmet ve îtibâr eden kavimler, Mekke'de yıllarca kaldılar. Fakat inanmayanlar Kâbe-i muazzamaya hürmetsizliklerinden ve onu ziyârete gelenlere zulmettiklerinden dolayı, başka kavimlerin taarruzuna uğrayarak dağılıp gittiler. Îmân etmemekte ısrâr eden kavimler, Kâbe'nin içinde çok çirkin hareketler yapacak kadar ileri gittiler. Gelen bir sel, şehri alt-üst edip, Kâbe-i muazzamayı bile yıktı. Ahâli çevreye dağıldı ve birçokları öldü. İsmâil'in (aleyhisselâm) çoğalan çocukları, zamanla Arabistan'ın çeşitli bölgelerine yayıldılar. Her gittikleri yerde gâlib gelerek dindarlıkları sebebiyle hürmet gördüler. İsmâil'in (aleyhisselâm) soyu ilk defâ Adnan'da kabîlelere ayrıldı ve Arabların birçok kabîleleri onların soyundan meydana geldi. Resûlullah’ın yirminci babası Adnan'ın iki oğlundan Akk, Yemen'e gidince; Mead da Mekke'de kaldı. Resûlullah efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) dünyâya teşrîflerinde Mekke'ye Adnan'ın soyundan gelen Kureyşoğulları Hâkim olmuşlardı. Kureyşoğulları, İsmâil aleyhisselâmın torunları idiler ve onun konuştuğu Arabça ile konuşuyorlardı. Nitekim Kur’an-ı kerîm de, Kureyş lisânında inmiştir. İsmâil'in (aleyhisselâm) torunları, baba ve dedelerinin dîninden bâzı güzellikleri örf ve âdet olarak muhâfaza etmekle beraber, zamanla çok az sayıdaki mü’minlerden ve Muhammed aleyhisselâmın nûrunu taşıyan âileden başkaları azıtıp, doğru yoldan ayrılarak, putlara tapar oldular. Hattâ Kâbe'nin içini bile putlarla doldurdular. Bu hâl Muhammed aleyhisselâmın gelişine kadar devam etti.